Cumhuriyet, egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet şekli demektir; bir diğer ifade ile devletin temel organlarının seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir. Bu rejimde Devlet Başkanı olan Cumhurbaşkanı da milletçe ya da milletin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. Cumhuriyet yönetimi bu niteliği ile şüphesiz ki demokrasi ilkesinin en gelişmiş şekli, demokrasi ilkesinin en iyi uygulanmasını sağlayan bir siyasi rejimdir.Cumhuriyet yönetiminin birinci özelliği, seçim esasına dayanan bir yönetim oluşudur. Söz konusu seçim, gerek seçme gerekse seçilme hakkı açısından belli bir kişiye, belli bir gruba, belli bir sınıfa ait değildir; bütünüyle millete aittir. Cumhuriyetle yönetilen bir devlette bir görevin, ilahi bir kuvvete dayanması ya da babadan oğula geçmesi gibi bir usul de yoktur ve olmaz. Cumhuriyet yönetiminde seçimle iş başına gelenlerin görev süresi belli bir dönemi kapsar; yani cumhuriyet rejiminde ömür boyu bir görev söz konusu olamaz. Cumhuriyet rejiminin ikinci bir özelliği, bu rejim her şeyden önce kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan bir yönetim şeklidir. Çünkü Cumhuriyet rejimi, gücünü dayanağını kişi, grup ve sınıf egemenliğinden değil, geniş halk kitlesinin bütününden, millet iradesinden almaktadır. Cumhuriyet yönetiminin güçleri (erkleri);
Yasama Yasama yetkisi esas olarak kanun yapmak, değiştirmek ve kaldırmaktır. Anayasa, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kullanılacağını ve yasama yetkisinin devredilemeyeceğini hükme bağlamaktadır. Yasama yetkisi asli bir yetkidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, başka bir organın yetkilendirmesine gerek kalmaksızın, dilediği her alanda, soyut, objektif, uyulması zorunlu düzenlemeler yapabilir, Anayasada belirtilen koşullarla Anayasayı değiştirebilir. Teorik olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeni Anayasa yapmak yetkisine de sahiptir.
Yürütme, yargı ve yasama ile birlikte, güçlerin ayrılığı ilkesine dayanan demokrasi rejimlerindeki üç erkten (güç) biridir. Yürütme, yargıya ve yasalara bağlı olarak ülkenin ve hükümetin icraatını gerçekleştiren erktir.
Yargı yürütmeyi denetleyen ve vatandaşların yasal haklarını kanun önünde koruması için çalışan erktir. Hukuksal olarak; Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karardır. Diğer bir ifadeyle; Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme vb. yollara başvurularak kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi. Yani hükümdür.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Türkiye Cumhuriyeti devletini içten ve dıştan gelebilecek olan tehditlere karşı savunma vazifesini üstlenmiş olan silahlı devlet kuvvetidir. Yaptırım gücünü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan alır.
ÖZETLE
Yasama, % 47 seçmen oy oranı ile ellerinde,Yürütme, yani Hükümet yasamadan dolayı ellerinde,Yargı, Çıkarılan kanun ve uygulanan hükümet politikası ile parçalanmış ve baskı aracı olarak kullanılmaktadır, neredeyse ele geçmiş durumda,TSK karalama, suçlama ve yargılama aşamaları ile etkisiz hale getirilmiş,Hükümet Nakşibendi tarikatı İskender paşa Dergahı müridleri veya benzer tarikatlar üyeleri tarafından oluşturulmuş,Bir vatan haini olduğu belgeleriyle kanıtlanmış olan Şeyh Sait,in anılmasına izin veren, “Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür” diyen bir zihniyete asıldıkları meydanda anma etkinliğine izin veren zihniyet şimdi iş başındadır. Ülkeyi yönetenlerin çoğu Şeyh Sait’in torunları, Şeyh Sait’in dava arkadaşlarının torunları ve müritleridir
1995 yılında kanal 6 televizyonunda TSK’ i gereksizdir, kaldıracağız diyen zihniyet şimdi yürütmenin başıdır.
Her şey gün gibi ortadadır. Yol haritaları bellidir, amaçladıkları dine dayalı yönetim şeklidir. Onun için; Demokrasiye, Cumhuriyete sahip çıkmalı, korumalıyız.