Kıbrıs sorununa çözüm gündemine yavaş yavaş oturmaya başlayan “Beşli Konferans” konusu bir ilk değil ve beni ister istemez 16 Ocak 1964 tarihine götürdü.
Başucumda Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın “Rauf Denktaş’ın Hatıraları 1964-1974” serisi var. “Kıbrıs Sorunu” konusunda bir bilgi hazinesi bu kitaplar.
“1. Cilt 1964” kitabı beni 21 Aralık 1963 sonrasına götürdü ve içinde de söz konusu “Beşli Konferans” da var.
“Tarihini Bilmeyen Geleceğini Belirleyemez” ilkesine çok inandığımdan, daha doğrusu yaşadıklarım beni, ister istemez bu doğru saptamaya inanmak zorunda bıraktığından, geçmişte yaşadıklarımızı, bizlere yapılanları ve reva görülenleri, detayları ile birlikte iyice öğrenmeye ve unutmamaya çalışıyorum.
Açılış konuşması, 15 Ocak 1964 tarihinde saat 12:00’de Londra’da Marlborough House da dönemin İngiliz Milletler Topluluğu İşleri Bakanı Duncan Sandys tarafından yapılan “(Beşli) Londra Konferansı”nda görüşmeler, ertesi gün başlamış.
Beşli Konferansa;
Türkiye’den Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, Zeki Kuneralp ve Haluk Bayülken;
Yunanistan’dan Dışişleri Bakanı Palamas, Melas ve Pilavachi;
İngiltere’den Duncan Sanys, Lord Carrington, Sir Arthur Clark;
Kıbrıs Türk tarafından Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf Denktaş, Savunma Bakanı Osman Örek ve Halit Ali Rıza;
Kıbrıs Rum tarafından Dışişleri Bakan Spiros Kyprinu, Rum Cemaat Meclisi Başkanı Glafkos Klerides, Çalışma Bakanı Tassos Papadopulos ve Bayan Soulioti katılmış.
Belgelerin içindeki önemli bilgi, 16 Ocak’ta Marlborough House’a giden Kıbrıs Türk Ekibi’nin çalışma odasının kapısına “Kıbrıs Türk Cemaatı”, Kıbrıs Rum Ekibi’nin çalışma odasının kapısına da “Kıbrıs Hükümeti” levhaları asılmış olması.
Daha o tarihte bile, Kıbrıslı Türkler 1960 Anayasasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit siyasi haklara sahip kurucu ortağı olarak yer almasına rağmen Kıbrıs Hükümetinin dışında ve “Azınlık” statüsünde konumlandırılmak istenmiş.
Yapılan itirazlar kabul edilmiş ve bu ayırımcı, Kıbrıslı Türkleri de “Azınlık Statüsü”ne indirgeyen levhalar kapılardan kaldırılmış.
İkinci oyun ise temsiliyette sahneye konmuş.
Salona girilince de Spiros Kiprianu , Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Dış İşleri Bakanı olarak ayrı oturmuş, Rum Cemaat Meclisi Başkanı Glafkos Klerides ve Çalışma Bakanı Tassos Papadopulos da “Kıbrıs Rum Cemaatı”nı temsilen ayrı oturmuş.
Gene itirazlar yapılmış, Kıbrıs Hükümeti’nin meşru olmadığı kabul edilince Kiprianu, Klerides’in yanına oturmak zorunda kalmış ve “Beşli Konferans” bu koşullarda başlamış.
“(Beşli) Londra Konferansı”nda Rumlar Türklere “Azınlık Statüsü” önermişler, Türkler de “Federasyon” talebinde ısrarlı olmuşlar. Yani Federasyon fikri aslında 1977-1979 Doruk Anlaşmalarında ortaya atılmış değil, kökeni 1964 yılına kadar gitmekte.
Sonuç bir hiç ve “(Beşli) Londra Konferansı” başarısızlıkla kapanmış.
Bunları niye mi yazdım.
Tamı tamına 46 buçuk yıl Londra’da gerçekleşen “Beşli” konferans, BM’den gelen duyumlara göre Kasım 2010’da gene düzenlenecek. Geçmişte yaşanan olayları bilmekte fayda var.
Görünen o ki, 46 buçuk yılda değişen pek bir şey olmamış.
Rumlar kendilerini kayıtsız koşulsuz “Kıbrıs Hükümeti” ve “Kıbrıs adasının sahipleri” addediyorlar, Türkleri de “azınlık” olarak görüyorlar. Beşli bir konferansa da, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk Cemaatı temsilcileri ile birlikte, onları temsilen Kıbrıs Hükümeti olarak katılmak istiyorlar. Konferansta da hedefleri Kıbrıs Hükümetinin adanın mutlak hakimi olduğunu ve Türklerin de azınlık statüsünde adada yaşamlarını sürdürebileceğini kabul ettirmek.
Hiç değişmeyecekler anlaşılan.
Belgelerin içine serpiştirilmiş aşağıdaki kısa notlar da beni şoka uğrattı.
21 Aralık 1963-15 Ocak 1964 tarihleri arasındaki kısacık 24 günde Rumlar, Larnaka’da “Turabi Türbesi”ni yıkmışlar ve Türk emlakine de 700 bin Kıbrıs Liralık zarar vermişler. Girne’de tüm Türk dükkanlarını yağmalamışlar, Güzelyurt’ta bir milyon adet portakalı toplayarak satmışlar ve 3000’den fazla portakal ağacını da dozerlerle söküp atmışlar. Öldürdükleri silahsız masum Kıbrıslı Türkler ise soruşturulup hesabı sorulması gereken bir başka konu.
Lefkoşa, Mağusa, Baf ve Limasol’da Türk emlakine verdikleri zarara da bir başka yazımda değineceğim.
Bunları ABAD gibi AİHM gibi mahkemelere artık taşımamız gerekli…
Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com
5 Temmuz 2010
Bir yanıt yazın