ÜLKEMİZİN GELECEĞİ

Ali 3. sınıfa giden zeki bir çocuktur.
Bir gün öğretmeni Ali’ye ‘Ülkenin geleceği nedir? ne olacak’ diye sorar.
Ali düşünür ama o çocuk aklıyla cevap veremez.
Eve gider kitaplara bakar ama hiçbir şey anlayamaz.
O da babasına sormaya karar verir.
– Baba, Ülkemizin geleceği nedir? ne olacak der?
Baba düşünür. Ali’ye uygun bir yolla anlatmak ister.
– Bu evde parayı getiren kim oğlum?
– Sen.
– Ben kapitalist rejimim.
– Peki, parayı alıp bizim yiyecek içecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarımızı karşılayan kim?
– Annem. – O da hükümet.
– Peki, küçük kardeşinle kim ilgileniyor?
– Dadım…
– Dadın işçi, kardeşinde ülkenin geleceği, sen de halksın o zaman.
Ali her şeyi not alır ve uyur. Sabah okula gider ve okuldan eve döner.
Bakar ki annesi evde yok, ya arkadaşlarına güne gitmiştir, ya da gezmeye, ya da bir açılışa,
Bir de bakar ki kardeşi ağlıyor.
Yanına gidince altına pislediğini anlar.
Hemen annesini arar, annesi telefonda önemli konular konuştuğunu söyler, şen kahkahalar arasında hem de Ali’yi fırçalayarak telefonu kapatır.
Bu arada salondan gelen sesleri merak eder ve salona gider.
Babasıyla dadısını uygunsuz yakalayan Ali’nin ağzından aynen şu kelimeler dökülür: ‘Kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet konuşuyor, geziyor, Ülkenin geleceği b.k içinde, halk ne yapsın?

Ülkemizin durumunu anlatan çok güzel bir fıkra diye düşünüyorum, küçük uyarlamalar yaptığımı da belirtmeliyim.
Ekonomi batmış, politika yalan dolan olmuş, dış ilişkiler berbat, eksenimiz kayık, sınırlarımız oynak, insanlarımız aç, utanmadan hala konuşuyorlar, anlamak olası değil. Bir tek halk yararına başlayıp bitirebildikleri bir şey gösterin, bu kadar yüzsüzlük olur mu?

Dün Sayın başbakanın gurupta yaptığı konuşmayı izledim, daha doğrusu izlemek zorunda kaldım, çünkü bütün kanallar AKP’nin gurup toplantısını veriyordu. Tüm konuşması vurgulama, hitabet güzeldi. Ama ne yazık ki içi boş bir konuşmaydı. Konuşmanın özü sataşma ve savunma idi, en iyi savunma saldırıdır mantığı ile yapılan bir konuşmaydı. Kendi yandaşlarına ve müdahale eden olmadığı için çok rahat bir konuşma idi. Yine de çelişkilere düştü. Örneğin; ‘elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görür’ dedi. Eğer aynaya baksaydı elinde çekiç olanın kendisi olduğunu görürdü. Dediğim dedik çaldığım düdük politikasını uygulayan kendisidir. Çekiç şimdilik onun elinde. O çivi olarak gördükleri bir gün gerçekten çivi olacaklar ve saplanacakları hedefi bulacaklar.
Yola devam diyorlar, her defasında diyorum bu yol iyi bir yol değil, sonu kötü biten bir yol bu, ne demişler “alma mazlumun ah’ını, çıkar aheste aheste”


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir