Başbakan Erdoğan, G-20 Zirvesi ardından AKP Grup Toplantısında konuşuyor.
“Terörle mücadelede yegane sorumluluk hükümete ait değildir.
Yegane sorumluluk güvenlik güçlerinin de değil, en az onlar kadar muhalefetin,tüm siyasi partilerin,
sivil toplum kuruluşlarının,kanaat önderlerinin ve medyanın bu alanda sorumluluğu var.” diyor.
Sorumluluk; en sorumlusunca ummana atılıyor, sahibini arıyor!
*
G-20 zirvesi,ülkelerin 2013’e kadar bütçe açıklarını yarıya indirmeleri kararını almıştır.
Grup toplantısında Başbakan Erdoğan, Türkiye bütçesinin açık verdiğini ama açığın milli gelire oranının
bir çok ülkeden daha düşük olduğunu söylüyor.
Geçen yıl bütçe açığının milli gelire oranı %5.5, bu yıl hedefi %4.9 olan Türkiye’yi,
%13.5 oranlı İngiltere, %11.2 İspanya ve %7.5 Fransa ile kıyaslıyor.
Fakat bütçe açığının milli gelire oranının düşük olmasının anlamını saklıyor.
Harcamaların frenlendiğini, gelir artışının harcamalardan yüksek olduğunu,
Ya da ilk beş aylık bütçeye göre gider artışları %5.5 artarken, gelir artışlarının %19 olduğunu söylemiyor.
Ya da personel giderleri ve yollukların biteviye düşürüldüğünü, hizmet alımları, tüketim malları ve malzeme alımları, makina-teçhizat alımlarının azaltıldığını, yapı-tesis ve onarımların yapılmadığını,
Bu suretle halkın emek ve sermayesinden oluşan küçük piyasaların frenlendiğini hiç ağzına almıyor.
Gelir dağılımı adaletsizliği had safhadadır, istihdam yerlerde sürünüyor…
Sonra… modern zamanın iletişim ve bilgi çağında;
O piyasalardan boy atan bugün ve yarının mesleksiz,eğitimsiz, sermayesiz,işsiz,sağlıksız ve geleceksiz,
Fakir-fukara, garip-guraba bırakılan milyonlarca Türk insanından,
Temsilen sivil toplum örgütlerinden ya da onların kanaat önderlerinden;
Sorumluluk istiyor!
*
AKP hükümetinin TSK’ nın yabancı ülkelere gönderilmesi için istediği yetkinin TBMM’de reddedildiği,
Amerika’nın bir Bağımsızlık Gününü daha kutladığı 4 Temmuz 2003’te;
Süleymaniye’de yaptığı baskında, Türk Özel Kuvvet Birliğinin elleri arkalarında kelepçeli,başları çuvallı
11 askeri hafızalardan silinmiyor.
Bu olayla mesleki sorumsuzluğu kanıtlanmış Hilmi Özkök’ün terörle mücadele idraki ve iradesi bir yana,
Türkiye’nin ABD’ye diplomatik bir nota vermesi gereğine karşı Başbakan’ın sözleri hiç unutulmuyor:
“Nota, müzik notası değildir!”
*
Ya da Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde 27 Nisan 2007’de Yaşar Büyükanıt’ın,
“Durum TSK tarafından endişe ile izlenmektedir.TSK bu süreçte taraftır ve lâikliğin kesin savunucusudur.
Ne mutlu Türküm diyen, anlayışa karşı çıkan herkes TC düşmanıdır” diyen muhtırasını hatırlayınız.
Sonra… nasıl susturulduğu olasıklarıyla düşünüldüğünde,
Mesleki sorumsuzluğu kanıtlanmış Yaşar Büyükanıt’ın terörle mücadele idraki ve iradesi bir yana,
Genelkurmay Başkanını susturan ( ! ) Başbakan’ın şu sözleri de hiç unutulmuyor:
“Yaşar Paşa konuşursa, ben de konuşurum. O susarsa bende ebediyete kadar susarım!”
*
Ya da İrtica ile Mücadele Eylem Planı adlı belgeyi, kağıt parçası olarak niteleyen İlker Başbuğ’a bakınız.
Önce “psikolojik harekâtta bu kağıt parçası TSK’yı yıpratmak amacıyla hazırlandı,” dediğini,
Sonra “ben de açıklarım” diye gürlediğini hatırlayınız.
Çankaya Köşkünde Başbakan’ın çantasının yükü daha ağırdır; susmak zorunda bırakılmış,
Sözünün fos çıkmasını içine sindirmiştir!
Beraberinde, elbette terörle mücadele idrakini ve iradesini de körletmiş bulunuyor…
Başbakan Grup Toplantısında şöyle diyor.
“Bizim terör örgütünü taşeron olarak nitelememizden rahatsız olanlar var.Terör örgütünün bazı örgütlerle
bağlantısı olduğu iddianamelerde yer aldı.”
Bu töhmete; teröre karşı her yerde canını ortaya koyan TSK’nın komutanı Genelkurmay Başkanı,
Cevap veremiyor.
Kılıcı düşmüştür; askerin disiplinini ve moralini sahipsiz bırakıyor…
*
Oh ne alâ!
Başbakan AKP Grup Toplantısında konuşuyor.
Terörle mücadele sorumluluğunu; hükümetten ve güvenlik güçlerinden alıyor.
Lideri olduğu yürütme erkinin ve güvenlik güçlerinin yönetim sorumluluğunu bir kalemde çiziyor.
Sür-git kör bir kurşuna ya da kahpe bir mayına kurban giden sahipsiz ve moralsiz birliklerinde Mehmetçiğin,
Terörle mücadelesinde;
Yarınını bilemez hale getirilen mesleksiz,eğitimsiz,sermayesiz, işsiz, fakir-fukara, garip- guraba milyonlarca Türk insanını,
Onların sivil örgütlerini ve kanaat önderlerini;
Sorumlu tutuyor…
*
Başbakan devam ediyor,” Yaşanan saldırılardan dolayı hükümetin,kurumların,milli birlik ve kardeşlik sürecinin suçlanması en hafif tabiriyle fırsatçılıktır.”diyor.
Kimseye danışmadan işlettiği Kürt Açılımından evrile evrile Milli Birlik ve Kardeşlik Açılımı!
Tıpkı TV dizisi Türk Malı’nda Kuzu Ailesini izler gibiyiz…
Tamamının Kuzu ailesinin Abile ve Erman’ına denk idrak ve iradelerinden,
Terörle mücadelede Milli irade oluşması için sorumlulukları da yetmiyor…
Toplumsal adalet, beraberlik,güven ve gönenç sağlanamıyor.
Elbette terör mücadelesinde topyekün sorumluyuz.
Ama haydi sende, ucundan azıcık sorumluluğunun örneğini versene!
Yav,siz necisiniz?
Var mı, bu alemde sizin gibisi?
Bir yanıt yazın