Cumhurbaşkanımız Sayın Dr. Derviş Eroğlu, bugün bizim saatimize göre akşam üstü 18:45’de, New York saatine (Atlantik saat dilimi) göre de 11:45’de BM Genel Sekreteri Ban ki Moon ile bir görüşme yapacak.
Bu görüşme gerçekte çok önemli.
Zamanlaması da aynı şekilde çok önemli.
Aslında önemsenmesi gereken konu da, Ban Ki Moon’un 18 Nisan seçimlerinde 2. Cumhurbaşkanı Talat’a destek vermek amacı ile Kıbrıs’a kadar gelmiş olması.
Ban Ki Moon her ne kadar ilk başlarda Kıbrıs’ın nerede olduğunu dahi bilmiyor saydı da, sonraki gelişmeler kendisini adayı ziyarete kadar vardırdı.
Cumhurbaşkanı Eroğlu ile yapacağı görüşme bu nedenle büyük önem taşımakta ve Kıbrıs Müzakereleri sürecinde de yeni bir dönemin başlangıcını oluşturacak.
Rum tarafında ise durum birazcık farklı. Hristofyas’ın bu günlerde özel bir durumu ve sıkıntılı bir hali var.
Gerek BM’de, gerek ABD’de, gerekse de Güney Kıbrıs’ta ve AB içinde, saygınlığı ve konumu eskisi kadar parlak ve sempatik değil.
Fare dağa küsmüş, dağın haberi yok örneği Hristofyas, son bir yıldır içine sürekli yeni isimleri ilave ettiği bir kara liste oluşturmakla meşgul. Kendisini kim eleştiriyorsa ve siyasilerle sivil toplum örgütlerine, müzakerelerin Rum tarafı yüzünden çöküşe sürüklendiğini açıkça dile getiriyorsa, hemen eline kalemi alıyor ve adını listeye yazıyor.
Hristofyas’ın “Kara Liste”si bayağı da kabarık. İçinde Rum politikacılar, yerli ve yabancı siyasiler ile Sivil Toplum Örgütü Başkanları yer alıyor. Hatta Kıbrıs konusunda baş aktör olan devletlerin bazılarının Büyükelçileri bile var.
Liste başı, Amerika’nın Lefkoşa Büyükelçisi Frank Urbancic. Urbancic doğruları söylediği ve kayıtsız koşulsuz kendisini desteklemediği için Hristofyas, Urbacic’e kafayı fena takmış. Yaklaşık bir yıldan beridir de ABD Büyükelçisi ile görüşmüyor ve görüşmeyi de reddediyor.
Hristofyas’a ve kurmaylarına göre Kıbrıs Türk tarafının önerileri “mantıksız”mış ve Çarşamba günü yapılan son görüşmede “hiçbir ilerleme” kaydedilmemiş.
Halbuki Downer ve BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, görüşmelerden çok umutlu. Hristofyas’ın daha KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce çizmeye çalıştığı olumsuz tabloya ve Eroğlu’nu “Uyuşmaz” diye karalamaya yönelik çabalarına rağmen Eroğlu’nun seçilmesinden hemen sonra yaptığı “Müzakerelerin Devamı”na yönelik açıklamaları ve Ban Ki Moon’a gönderdiği samimi mektup, Hristofyas’ı “Sorun Çıkaran ve Müzakerelerin Devamını İstemeyen Kişi” konumuna soktu. Aklınca Hristofyas bunu Eroğlu’nun sırtına yükleyecekti ama kendi kazdığı kuyuya kendi düştü.
Şimdi bu sıfat kendi sırtında.
Hristofyas da müzakereleri, kendisinden evvelki Rum Cumhurbaşkanlarının yaptığı gibi sürgit, belirsiz bir sona kadar uzatamayacağının farkında. Kara listesi de, hırçınlığı da bu yüzden.
BM, Hristofyas’ın bu tutumundan dolayı Kıbrıs Müzakerelerine yönelik yeni bir yaklaşım geliştirdi ve kesin kes olmasa da, bir takvim oluşturdu. 2010 yılının sonu, müzakerelerin bitmesinin beklendiği bir tarih görünümünde artık.
Bunlara ilaveten BM, Kıbrıs Müzakerelerine yönelik liderler arasındaki doğrudan görüşmelerin hızını arttırabilmek için hazırlıklara da başladı. İllaki elle tutulur bir sonuca varmak istiyor BM. Yılların getirdiği usanç ve bıkkınlık hakim her masada, her odada ve her kapının arkasında.
Ya anlaşma olacak, ya da anlaşma olmazsa adadaki “De Facto” yani “Gerçek Durum”un, belli koşullarda “De Jour”a yani “Resmi Konum”a dönüşmesini sağlayacak bir başka yöntem yürürlüğe konacak.
Tüm bu nedenlerden dolayı Cumhurbaşkanımız Dr. Derviş Eroğlu’nun bu gün Ban Ki Moon ile yapacağı görüşme çok önemli.
Ortam bizim lehimizde, politik rüzgarlar da bizi arkasına almış, bizim taraftan esiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu gün, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a Kıbrıs Türk tarafının, müzakerelerin devam etmesi yönündeki samimi isteğini ve yılsonundan evvel bitirilmesi doğrultusundaki arzusu ile bu yönde göstereceği çabaları dile getirecek.
Kıbrıs Türk tarafının bu tavrı ve isteği, BM’nin tam da Kıbrıslı Türklerden beklediği gibi.
Hristofyas’ın ise, Kara Listesi ile başının derde gireceği kesin. Varsın listesine yeni kayıtlar yapmağa devam etsin.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın