Kürt Açılımı, Şehit Eşi Kardelen ve Türkan Saylan’dan Özür Dilemek

Kim ne derse desin; bu ülkede en büyük ve en gerçekçi Kürt Açılımı’nı Merhume Türkan Saylan yapmıştır. O, Kürt Açılımı’nı, kara kışın zemherisinde metrelerce karın altındaki Tunceli’de halka buzdolabı dağıtmak, Tunceli’nin suyu olmayan köylerindeki insanlara tam otomatik çamaşır makinesi dağıtmak olarak anlamamıştır. Ayrıca o, Kürt Açılımı’nı, “Terör Tazminatı” adı altında devletin hazinesini terör bölgesinde yaşayan ailelere akıtmak(*), binlerce dönüm arazisi olan toprak ağalarına “Doğrudan Destek” adı altında milyonlarca TL aktarmak, “Tarlanı ekip biçme, aha sana peşin para” diyerek toprak ağalarını fonlamak olarak da algılamamıştır. Dağa çıkmaları en aza indirmek amacıyla, “Geçici Köy Koruculuğu Sistemi” adı altında bölge halkının bir kısmına maaş vererek onları midesinden devlete bağlama kolaycılığına da kaçmamıştır.

Özetle; Merhume Türkan Saylan, şark kurnazlığı kolaycılığına kaçmayarak genlerinde var olan batılı kafa berraklığı sayesinde öncelikle bölgedeki beyinlere sirayet etmenin gerekliliğini duymuş, yani bölgede bir zihniyet devrimine ihtiyaç olduğunun farkına varmış ve çalışmalarını bu konuda yoğunlaştırmıştır. Ancak onun bu çalışmaları, bazı çevrelerce “Kürtleri koruma altına almak, özellikle Kürt kızlarını ele geçirmek ve ele geçirdiği kızları askerlerle ilişki kurmaya zorlamak, çağdaşlaşma adı altında kızları açık saçık giyinmeye ve ahlaksızlığa alıştırmak…” vs. şeklinde yorumlanmış ve Merhume Türkan Saylan adeta linç edilmeye kalkışılmıştır. Engenekon Soruşturması kapsamında evinin aranması ise bu linç kampanyasının doruk noktası olmuştur. Merhume, ancak vefat etmek suretiyle kurtulmuştur bu linç kampanyasından. Eski Müftülerden İhsan Özkes tarafından yazılan “Daraltılan Din Tartılan İman” isimli kitapta, aleyhinde yazılanları bir görseniz mideniz bulanır, kusar, sonra da insanlığınızdan, özellikle de Müslüman-Türk kimliğinizden utanırsınız…

Türkan Saylan’ın Kürt Açılımı’nı nasıl yorumladığını, daha doğrusu Kürt Açılımı’nın nasıl olması gerektiğini bizlere en güzel şekilde anlatan sözler şu sözlerdir. Anlaşılan Türkan Hoca, ölümünden sonra bile bizlere ders vermeye devam etmektedir:

“Bu bayrak Doğu’da da Batı’da inmeyecek. Ben de Kürt’üm. Muş’ta doğdum, büyüdüm, okudum. Orada da Atatürk, Türk bayrağı vardı. Hiç kimse bu insanların hakkını savunuyorum demesin. Bütün Kürtler teröristmiş gibi konuşmasınlar. O kadar yüreklilerse gitsin savaşsınlar. Eşimin alyansının üzerinde kanı var. Onu da gururla boynumdaki kolyemde taşıyorum. Onun kanı yerde kalmayacak. Bu saldırıyı yapanlar birer maşa, şerefsiz hain. Onlar ne Kürt ne de Türk. Bu saldırıyı Kürtler yapmadı. Hainler, şerefsizler yaptı. Doğu’ya yatırım yapılmıyor diyorlar. Ama bakın en çok okuyan Tunceli’de. Onlar Kürtleri değil, PKK’yı savunuyorlar. Benim adımı, Kürtlerin adını ağızlarına almasınlar. Bu bayrak inmeyecek. Eşimi silahını çıkaramadan haince vurdular. Bunun öcünü alacak devletim.”

Bu sözler, TV. ekranlarında “Kardelen Ayşe” olarak tanıdığımız Muşlu Elif Bölük’e ait sözlerdir. Elif, Muş’ta, belki de küçük yaşta evlendirilmeyi ve belki de berdel olmayı beklerken, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin “Kardelenler” projesi kapsamında okumuş, öğretmen olmuş bir hanım efendidir. Kastamonu’da Eğitim Fakültesi’nde okumuş, öğretmen çıkmış, Mardin’e öğretmen olarak atanmış ve yolu bir yerlerde İzmir’in Tire ilçesine bağlı Doyranlı Köyü’nden bir kahramanla kesişmiş ve evlenmişler. Nur topu gibi bir de kızları olmuş. Adı Eylül. Yani Merhume Türkan Saylan sayesinde Muşlu bir Kürt kızı ile İzmirli bir Türk delikanlısı evlenmişler ve mutlu bir yuva kurmuşlar. Bu birlikteliğin meyvesi olarak da Türk-Kürt karışımı güzeller güzeli Eylül doğmuş. İşte size açılım. Bugünlerde hükümet, başlatmış olduğu, bazı yanlış uygulamalarla çığırından çıkmış bulunan açılımdan bir şekilde kurtulmanın yollarını arıyor. Bana kalırsa; eğer bu açılım devam edecekse, hükümet öncelikle gidip Türkan Saylan’ın manevi huzurunda ondan özür dilemeli, sonra da onun açmış olduğu yola girmeli ve bu yolu genişletmelidir. Öldüğünde 36.000 olan Kardelen Sayısı’nın şimdilerde 45.000 civarında olduğu söyleniyor. Yetmez! Eğer hükümet, başlatmış olduğu açılımın meyvesini yemek ve bu açılımdan bir fayda sağlamak istiyorsa ve eğer kendisini Türkan Saylan’a affettirmek istiyorsa, bu sayıyı hızla arttırmalı, bunun için de ÇYDD’yi sonuna kadar desteklemeli ve elbette bütün diğer kurumlar gibi bu derneği de ciddiyetle denetlemelidir. Ancak bu denetim, baskı ve el koyma şeklinde değil, daha güzel nasıl yapılırın arayışı şeklinde olmalıdır.

Bana kalırsa; Türkan Saylan, sadece cüzam uzmanı bir hekim ve tıp insanı değil, o aynı zamanda Türkiye’nin kurtuluş reçetesini yazarak bu dünyadan ebedi âleme göç etmiş bir toplum mühendisidir. Bu mühendisliğin formülü; “İzmirli Mehmet Çağlar Bölük + Muşlu Elif Bölük=Eylül Bölük” şeklindedir. Elbette anlayanlara…

***

Dün Tire’de Şehit Uzman Çavuş Mehmet Çağlar Bölük’ün cenaze namazı kılınırken nedense hep bunları düşündüm. Cenaze namazını kıldıran Tire Müftüsü Bekir Derin mi? O benim aziz dostum ve Diyanet’in aydınlık yüzlerinden birisidir. Doğrusu Çağlar Bölük’ün cenaze namazını kıldırmak kendisine çok yakışmıştır. Diyanet’in ve ülkemizin Bekir Derin gibi aydın din adamlarına son derece ihtiyacı vardır. Bunun yanında “Türkan Saylan’a Allah rahmet eylesin diyemiyorum” diyen şahsiyet de Diyanet personelidir. Ve ben, bu şahıs hakkında yazmış olduğum 24 Mayıs 2009 tarihinde yazmış olduğum “Türkan Saylan ve İslam’da Hoşgörü Var mıdır?”(**) başlıklı yazımın yayınından tam tamına 25 gün sonra Diyanet’ten uzaklaştırıldım iyi mi???

Bu vesileyle Merhume Türkan Saylan’a, Kardelen Ayşe’nin kahraman eşi Çağlar Bölük’e ve bütün şehitlerimize tekrar sonsuz rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum. Çağlar Bölük’ün cenaze namazını kıldırmakla bana böyle bir yazıyı yazma fırsatı veren Diyanet’in aydınlık yüzü Tire Müftüsü dostum Bekir Derin’i ise hürmetle selamlıyor, başarılar diliyorum…

25 Haziran 2010
Ömer Sağlam
___________________
(*) Birkaç gün önce NTV’de yayınlanan “Canlı Gazte” programına konuk olan Hakkari Valisi Muammer Türker, “Terör Tazminatı” adı altında sadece Hakkari’de 300 milyon TL dağıttıklarını, 200 milyon TL daha dağıtacaklarını ifade etmiştir. Dikkat ediniz, sadece Hakkari’de dağıtılın ve dağıtılacak olan Terör Tazminatı tutarı eski para birimimizle 500 Trilyon TL’dir. Terörün ülkemize maliyeti hesaplanırken herhalde bu rakamların da ilave edilmesi gerekmektedir.

(**) Bkz.

Kim ne derse desin; bu ülkede en büyük ve en gerçekçi Kürt Açılımı’nı Merhume Türkan Saylan yapmıştır. O, Kürt Açılımı’nı, kara kışın zemherisinde metrelerce karın altındaki Tunceli’de halka buzdolabı dağıtmak, Tunceli’nin suyu olmayan köylerindeki insanlara tam otomatik çamaşır makinesi dağıtmak olarak anlamamıştır. Ayrıca o, Kürt Açılımı’nı, “Terör Tazminatı” adı altında devletin hazinesini terör bölgesinde yaşayan ailelere akıtmak(*), binlerce dönüm arazisi olan toprak ağalarına “Doğrudan Destek” adı altında milyonlarca TL aktarmak, “Tarlanı ekip biçme, aha sana peşin para” diyerek toprak ağalarını fonlamak olarak da algılamamıştır. Dağa çıkmaları en aza indirmek amacıyla, “Geçici Köy Koruculuğu Sistemi” adı altında bölge halkının bir kısmına maaş vererek onları midesinden devlete bağlama kolaycılığına da kaçmamıştır. - asker icin cozum sureci bitmistir

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir