Ali Kerküklü (İstihbarat Oyunları Petrol Ve Kerkük’ün Yazarı)
Bölge de ezelden beri ince hesapları olan İsrail fazla dikkate alınmıyor. Oysa Amerika kadar İsrail de işin içinde. Amerika’daki güçlü Yahudi varlığı düşünülürse burada yapılacak yeni oluşumların ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır. Bu mücadele sıradan bir rakibi ringin dışına atmaktan çok, İsrail’in eskiden beri bölge üzerinde var olan hayallerine dayanıyor. Böylece Nil’den Fırat’a uzanan ‘Büyük Yahudi İsrail hülyası, İsrail’in direkt olarak Irak’ın Kuzeyindeki hesaplarına yansıyor.
Tevrat’ta (Tekvin 16/12) “Hz. Musa’ya ‘Nil nehrinden, Fırat ırmağına kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim” denilerek, bölge Doğu Anadolu ile birlikte kutsal Yahudi yurdu sınırları içerisinde gösteriliyor. Bu mistik ibare İsrail’in doğal refleksine dönüştü. Irak’ın Kuzeyi üzerinde doğal bir müdahale hakkını kendisinde gördü. İsrail uzun süreden beri Barzani ailesinin denetiminde bir ‘Kürt Devleti’ni yani ikinci İsraili istiyor. Yalnız istemekle de kalmıyor, Irak’ın kuzeyinde aktif roller alıyor, birtakım plan ve projelerini hayata geçiriyor.
Muharref Tevrat’ta tarif edilen bu sınırların, günümüzde hangi devletlerin topraklarına dahil olduğuna baktığımızda ise oldukça ilginç gerçeklerle karşılaşırız. Yahudi dini otoriteleri, söz konusu toprakların tam tarifi konusunda farklı fikirler öne sürmüşlerdir, ancak en geniş kapsamlı ve en çok kabul gören haritanın hangi bölgeleri kapsadığı Israel Shahak tarafından şöyle açıklanır:
İsrail Toprakları’nın Tevratsal sınırlarını gösteren farklı haritalar içinde en büyük sınırlara sahip olan versiyon, şu bölgeleri içine alır: Güneyde tüm Sina Yarımadası ve buna ek olarak Kuzey Mısır’ın Kahire’ye kadar uzanan bir parçası; doğuda, Ürdün’ün tamamı ve Suudi Arabistan’ın kuzey bölgesi; Kuveyt’in tümü ve Irak’ın çok büyük bir bölümü; kuzeyde Lübnan’ın ve Suriye’nin tamamı ve buna ek olarak Türkiye’nin Van Gölü’ne kadar uzanan büyük bir parçası; ve batıda Kıbrıs. Bu sınırlar hakkında yapılmış çok geniş kapsamlı araştırmalar, devlet desteğiyle, atlaslara, kitaplara ve makalelere dökülmekte ve okullarda bu sınırların propagandası yapılmaktadır. Başta Gush Emunim olmak üzere kimi etkili dini gruplar, söz konusu coğrafyanın İsrail tarafından fethedilmesini istemekle kalmamakta, bu fethin ilahi bir emir olduğuna inanmaktadırlar.
1897’de toplanan Dünya I. Siyonist Kongresi’nde Yahudilere ‘Nil’den Fırat’a İsrail Devleti’ hedefini işaret eden modern siyonizmin babası Theodor Herzl, siyasi Kürtçülerle de ilk temas kuran Yahudi liderdi. Herzl bu durumu hatıralarında açıkça dile getiriyor. Türkiye Kürtlerinden Abdullah Cevdet ile bağlantıya geçen Herzl’in bu girişiminden sonra Irak’ın Kuzeyinde Yahudilerin ilgisi artmıştı. Bu bağlamda en önemli temasları İsrail Devleti kurulunca MOSSAD’ın ilk başkanı olacak olan Reuven Zoslanski (1949-1952) yapacaktı. Zoslanski Filistin’de kurulacak Yahudi Devleti için ‘Shiloah’ (vazifeli) kod adıyla Orta doğuda çeşitli milletler nezdinde zemin hazırlıyordu. İsrailli yazar Hagai Eshed’in One-Man Mossad: Reuven Shiloah, Father of Israeli Intelligence (Tek Adamlık Mossad: İsrail İstihbaratının Babası) adlı uzun makalesinde belirttiği gibi, Shiloah, İsrail’in ilk 10 yılı boyunca istihbarat servisinin yapılanmasında olduğu kadar, dış politikanın oluşumunda da büyük pay sahibiydi.
Reuven Shiloah, 1930’lu ve 40’lı yıllarda yaptığı Ortadoğu gezileri sırasında (1931-1934 yılları arasında Irakta yaşadı Kürtlere ilişkiye geçti) edindiği istihbarat birikimini Mossad’ın liderliğini üstlendiğinde yoğun biçimde kullanmaya başladı. Arap dünyasını iyi tanıyordu ve Yahudi Devleti’nin hayatta kalmak için bu dünyayı nasıl düzenlemesi gerektiğini de biliyordu. İyi bildiği işleri başında da, düşman gibi gözüken komşu ülkelerle gizli ilişkiler kurmak geliyordu.
Yahudi istihbaratı bu dönemde özellikle Kürt hareketinin Avrupa Temsilcisi olan Kamuran Ali Bedirhan ile ciddi işbirliği içine girer.Bedirhan Türkiye Kürtlerindendi 1940’ten beri Paris’te yaşayıyordu ve orada Polonyalı Yahudi bir bayanla evliydi. Bedirhan 1948’de kurulan İsrail yönetimi ile temas kurarak İsrail Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu İşleri Bölümüne sunduğu bir raporda Suriye ve Lübnan’ın İsrail’e karşı etkisiz kalması için buradaki azınlıkların isyana teşvik edilmesinin şart olduğunu ileri sürmüştü. Bedirhan ayrıca raporunda, Dürziler, Maruniler ve Kürtlerin İsrail’in tabii müttefiki olduğunu belirtir ve Kürtler için Yahudilerden yardım ister. Ian Black Benny Morris’in ‘Israel’s Secret Wars: A History of Israel’s Intelligence Services’ isimli eserinde İsrail yönetiminin Kamuran Ali Bedirhan aracılığı ile 1961’den beri Irak’ta isyan etmiş olan Kürt isyancılarla 1963’te yeni bir irtibat kurarak onları yönetmeye, yönlendirmeye başladığı belirtiliyor.
Hayfa Üniversitesi Modern Ortadoğu Tarih Bölümü`nden İsrailli Prof. Dr. Amatzia Baram ‘İsrail ve Irak’taki Kürt Sorunu’ isimli kitabında, 1963 yazında İsrail İstihbarat Örgütü (MOSSAD) Başkanı General Meir Amit, İran istihbarat örgütü SAVAK’ın başkanı ile görüşerek, SAVAK yolu ile Kürtlere silah gönderme konusunda anlaşıyor. Kürt İsrail işbirliğine İran da dahil olur ve İran üzerinden Irak’ın Kuzeyine geçen İsrailli subaylar burada Kürt peşmergeleri eğitmeye başlar. 8 Şubat 1963’te Baasçılar’ın Irak’ta bir ay sonra da Suriye’de başa geçmesi ve 17 Nisan 1963’de Irak, Mısır, Suriye arasında yapılan üçlü Birlik Antlaşması ile Nasır’ın öncülük ettiği Pan Arabizm fikrinin birliğe hakim olmasını tehdit olarak algıladığı için İsrail Kürt meselesine karışır ve Kürt isyancıları desteklemeye başlar.
Mahrem Buluşmalar-Gizli Anlaşmalar
Jonathan C. Randal’ın “Bunca Bilgiden Sonra Ne Bağışlaması” adlı kitabında : İsrailli yetkililer 1963 yılının baharında Paris’ten yabancı bir gazeteciyi Irak’ın kuzeyine gönderdiler. Gazeteci, Barzani ve Celal Talabani’nin kayın pederi KDP Genel Sekreteri İbrahim Ahmed ile görüştü. Bu görüşme sırasında gazeteci, o zamanlar Paris’te Avenue de Wagrum’daki eski bir Rothschild sarayına yerleşmiş İsrail elçiliği yakınındaki Right Bank Oteli’ne İsrailliler ile görüşmek üzere, özel görevle bir Kürt heyetinin gönderilmesi teklifinde bulunuyordu. Barzani, bu öneriyi derhal kabul etmiş ve heyet hemen yola çıkmıştı. Kürt heyeti önerilen otelde bir odaya yerleştirildi. MOSSAD’ın Paris’teki adamı Menahem ‘Nahik’ Navot(1984-1986 yılları arasında MOSSAD’ın ikinci başkanlık koltuğuna oturur), KDP Genel Sekreteri İbrahim Ahmed ve damadı Celal Talabani ile görüştü.
Paris’teki gizli görüşmelerde İsrail Büyükelçisi Walter Eitan’a Kürt talepleri ayrıntılarıyla iletildi. Bu görüşmeden 1 ay sonra İsrail’in yardımları Irak’ın kuzeyine gelmeye başladı. İsrail’in bu yardımları Barzani’yi çok mutlu etmişti. Şimdi sıra İsraillilere doğrudan ilişki kurmaya gelmişti. KDP Genel sekreteri İbrahim Ahmed ve Talabani alışkanlık haline gelen Avrupa seyahatlerinden birinde Paris’teki gazete muhabiri Aharun Ben Eficdar ile bir görüşme gerçekleştirdiler. 23 Haziran 1963 deki bu görüşmede Talabani, Kürt peşmergelere ağır silah yardımı yapılması için çağrıda bulunmuştu. 1963 Haziran’ında KDP Politbürosu aracılığıyla İsrail ile ilişki kuruldu. O tarihte Kamuran Ali Bedirhan vasıtasıyla Paris’te Celal Talabani ile Şimon Peres arasında gizli bir görüşme gerçekleşti. Bu görüşmenin ardından İbrahim Ahmed başkanlığında Ömer Mustafa Debabe ve Seyid Aziz Şemzini’den oluşan bir heyet İran üzerinden İsrail’e gitti.
Menahem Navot, o gün görüşme anını hiç unutmadığını söyleyerek şöyle devam ediyor “İbrahim Ahmed (Celal Talabani’nin kayın pederi) karşıma oturdu ve sözleri hala kulağımda; Biz açız, ekmek, şeker yok, çay da yok diyordu. Kendi kendime bir bakın nerelere geldik; dedim, biz Yahudiler varlığımız için savaşırız. Karşımızda bir halk var bizden yardım istiyor”. Daha sonra Celal Talabani’nin kayınpederi İbrahim Ahmed, MOSSAD başkanı Meir Amit (1963 – 1968) ile de görüştü. Kendisinden bazuka, mühimmat, tüfek, para ve benzeri yardımlar istedi. İran, İsrail’den gönderilen yardımların toprakları üzerinden aktarılmasına izin vermiş, kapılarını açmıştı. Herhalde İsrail ve İran bu yardımları Allah rızası için yapmıyordu. Bu yardımların mutlaka bir bedeli olacaktı. Efendileri kesinlikle bir diyet ödeteceklerdi. İsrail silahlarını kullanan Kürtlerin eline ne kadar çok Iraklının kanı bulaştığı düşünüldüğünde, şu günlerde “Irak Kürtleri için acaba ne değişti?” diye sormaktan insan kendini alamıyor. Senaryo, sahne, oyuncular aynı, değişen sadece yönetmenler. Toplumsal belleği zayıf olan toplumlar maalesef geçmişten ders alamıyorlar. Oysa belleğine başvuran herkes, her şeyin aynı ve sonucun da aynı olacağını; emperyalist aktörler dışında değişen hiçbir şey bulunmadığını idrak ediyorlar. Bu tarihi realiteyi göremeyen Kürtler ise bugün yine işgalcilerle işbirliklerini sürdürüyorlar.
7 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Uğur Mumcu, Mossad-Barzani bağlantısını şöyle anlatmaktadır:
“Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor. Kanıtlanan son ilişki, Mossad-Barzani ilişkisidir. Mossad, İsrail Devleti’nin gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt Lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı? Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, ‘Hayır olmadı’ diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da Mossad-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. Uğur Mumcu, bu yazısından 17 gün sonra 24 Ocak 1993 pazar günü arabasının altına konulan C-4 tahrip kalıbının patlaması sonucu öldürüldü. Mumcu yazısında “Kürtler bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtlerin arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD antiemparyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi? diye sormuştur. Uğur Mumcu, Türk basınında ilk kez MOSSAD-Barzani ilişkisini deşifre etmiş, baba Molla Mustafa Barzani’den oğul Barzani’ye kadar süren MOSSAD bağlantısını ortaya koyarak bir ilke imza atmıştı. Uğur Mumcu ölümünden birkaç gün önce bir şey daha yapmıştı; MOSSAD’ın Celal Talabani’ye yaptığı maddi yardımı ve bunun yıllık miktarını yazmıştı. İsrailli yazar Benjamin Beit Hallahmi ise “The İsrael Connection: Who İsrael arms and why / İsrail bağlantısı: İsrail Kimi Neden Silahlandırıyor” adlı kitabında Barzani ile İsrail arasında ki bu gizli ilişkiyi şöyle anlatıyor: “Irak’taki Kürtler her zaman İsrail’in ilgi alanı dahilindeydi… MOSSAD’ın Kürtlere desteği 1958’de başladı. Askeri danışman, silah ve cephaneyi kapsayan daha geniş çaptaki yardım ise 1963’de uygulamaya kondu. Ağustos 1965’de İsrailli askeri uzmanlar Kürt peşmergeler için Irak’ın kuzeyinde dağlık bir bölgede eğitim kampları oluşturdu. Haziran 1966’da İsrail Başbakanı Levi Eschol, Kürt yetkililer ile görüşmeler yaptı. 1967 Arap – İsrail savaşı sırasında Kürtler İsrail’in de teşviki ile Irak Hükümeti’ne saldırılar düzenlediler ve Irak ordusunun diğer Arap ülkelerine yardım etmesini engellediler. Savaş sırasında Mısır ve Suriye birliklerinden ele geçirilen Sovyet yapımı silahlar Kürtlere verildi. Her ay İsrail tarafından yaklaşık 500.000 dolarlık bir para yardımı da Kürt peşmergelere ulaştırılıyordu. Molla Mustafa Barzani önce 1968 ve 1973 yıllarında İsrail’i iki kez ziyaret etti. Tabi ki İsrail’e gizlice gitmişti. O silahlarla kaç bin Irak’lı genç ölmüştür, anneler gözyaşı dökmüştür, çocuklar babasız ve eşler dul kalmıştır. Sevgililer sevgililerini kaybetmiştir. İnsanlarımıza kan, ölüm ve gözyaşı getirmiştir.”
İsrail, İran yoluyla Irak’ın Kuzeyine yaptığı yardımla yetinmemiş, doğrudan Barzani’nin karargahına ulaşarak, bizzat onunla işbirliğini konuşmaya başlamıştı. İlk olarak Kamuran Ali Bedirhan ile İsrail Savunma Bakan Yardımcısı Şimon Peres arasında yapılan bir antlaşmanın sonucu ‘Merved’ (Halı) adı verilen gizli bir operasyonla Ağustos 1965’te Irak’ın Kuzeyine gelen İsrail istihbaratının en gözde elemanları Tuğgeneral Tsuri Saguy (Irak Kürtlerinin ilan edilmemiş Genel Kurmay Başkanıydı ve onu Molla Mustafa Barzani oğlu gibi severdi), Yarbay Haim Levakov (Irak’ın Kuzeyinde MOSSAD heyetinin başkanıydı) ve Albay Arik Regev, üç ay boyunca isyancı Kürt peşmerge subaylarını eğitip danışmanlık yaptılar.
1965 yılı içinde üst düzey MOSSAD yöneticilerinden David Kimche başkanlığında (1976-1980 yılları arasında MOSSAD’ın ikinci şefliğini yapmıştır) bir grup İsrailli ajan Irak’a gelerek, Kürtlerle yeni ve daha kapsamlı bir görüşme gerçekleştirir. Mesud Barzani, “Barzani II”adlı kitabında David Kimche’nin Irak’ın kuzeyine gelişini şöyle anlatıyor:
1965 yılı Mayıs Ayında David Kimche, İsrail Hükümetinin temsilcisi olarak Irak’ın kuzeyine geldi ve Kürtlere gönderilecek yardımlara ulaşımı hususunda düzenlemeler yapmaya başladı (Bu yardımlar neyin karşılığındaydı,Iraklıları öldürmek için olmasın sakın ?). Bunun ardından askeri ve teknik yardımlar ulaşmaya başladı. Ancak gayet sınırlı bir düzeyde, ayrıca İsrailliler, Irak ordusunun Filistin alanından uzakta, Irak Kuzeyinin dağlarında oyalanmasını istiyorlardı.” ‘The Kurdish Question in Iraq’ isimli kitabın yazarı Edmond Gharib, 1966’da İsrail kabinesinden bir bakan, eski bir MOSSAD yöneticisi Aryeh Lova Eliav at sırtında uzun süren yolculuktan sonra Irak’ın Kuzeyindeki Kürt isyancıların karargahına ulaşıyor. Eliav ile birlikte buraya gelen doktor ve hemşireler de, Bağdat hükümetine karşı savaşan Barzani güçlerinden yaralananların tedavisi için seyyar bir hastane kurarlar. Eliav, Molla Mustafa Barzani ile görüşerek, İsrail’in Kürtlere askeri, ekonomik ve teknik yardımda bulunması kararlaştırılır.
İsrail, kurulan ilişkiler kapsamında Ağustos 1966 yılında Kürt istihbarat örgütünün (PARASTİN) şekillenmesine de yardımcı oldu.Amaç Irak hakkında İsrail için istihbarat toplamaktı. MOSSAD, Kürt istihbaratçıları yetiştirdi.PARASTİN’nin başına Mesud Barzani getirildi.
Mesud Barzani, “Barzani II” adlı kitabında: “O zaman bir güvenlik ve istihbarat varlığına ihtiyaç duyuldu. Bu örgütün kurulması görevi bana tevdi edildi. İlk başta Şekib Akravi, Muhammed Aziz Kadir, Franso Hariri (18 Şubat 2001’de Erbil’de öldürüldü), Fahir Mergesori ve diğerlerinden yardım alıyordum”demektedir.
Kerkük Petrolleri Haritası
İsrail’in Kürtlerle olan ilişkisi artarak sürüyordu. Özellikle istihbarat alanında Kürtler İsrail’e büyük ölçüde yardımcı oluyordu. Ağustos 1966’da İsrail’in Kürtler aracılığı ile ayarladığı Iraklı Hristiyan pilot Munir Redfa, Irak’a ait MIG 21 uçağını Tel Aviv’e kaçırıp İsraillilerin bu uçak hakkında bütün bilgileri öğrenmesini sağladı. İsrail, Altı Gün Savaşları’nın ilk gününde aynı uçakları kullanan Mısır Hava Kuvvetlerini kolayca etkisiz hale getirdi. Haziran 1967’de İsrail ile Birleşik Arap Devletleri arasında yapılan ‘Altı Gün Savaşları’ Ortadoğu’daki tüm dengeleri alt üst ederken İsrail ile Kürt isyancılar arasındaki ilişkileri daha da belirgin hale getirdi. MIG 21 uçağını İsrail’e kaçıran Iraklı pilot Redfa’nın ailesinin Irak dışına çıkarılması operasyonunu da Kürtlere ihale edildi.
İsrail’in Kürt isyancılara giderek artan desteğinin en sembolik göstergelerinden biri Eylül 1968’de Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’in İsrail’e yaptığı ziyaret olarak gösteriliyor. Barzani kendisini kabul eden İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan’a hediye olarak bir ‘Kürt Hançeri’ ile birlikte Kerkük petrol rafinerilerinin nasıl vurulabileceğinin planlarını da vermişti. Daha sonra Mart 1969’da bu plan doğrultusunda yapılan bir operasyonla MOSSAD ve peşmergeler Kerkük rafinerilerini bombalayarak, çalışamaz hale getirdiler. Bu operasyon CIA raporlarında da yerini alıyor. Barzani’nin ziyaretinden sonra rafineri haritasına karşılık İsrail de ‘Altı Gün Savaşları’ sonucunda elde ettiği savaş ganimeti Sovyet yapısı silahları Tahran’daki askeri ataşesi Yaakov Nimrodi aracılığı ile Kürtlere ulaştırdı
İlk başlarda Sovyet yanlısı olan baba Molla Mustafa Barzani, İsrail devletinin kurulmasıyla coğrafyadaki yüzünü yeni devlete döndürdü. Barzani, İsrail ile ilişkilerinin devamında 1973’te İsrail’e ikinci kez ziyarette bulunuyor. Kürtçe konuşan çocukluk arkadaşı Irak Yahudilerden 1950’den beri İsrail’de yaşayan David Gabayi’nin evinde kalıyor. Amerika dış politika uzmanı Jack Anderson’un 18 Eylül 1972’de Washington Post gazetesinde yazdığı bir yazısında her ay İsrailli bir yetkili Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa’ya 500 bin dolar vermekteydi, dönemin CIA raporlarına göre MOSSAD şefi Zvi Zamir, Barzani’yi Irak’ın Kuzeyindeki kampında ziyaret ederek, Bağdat’a karşı yapılan saldırı ve sabotajların dozunun artırılmasını istemişti.
.
Barzani’ye Suikast
1971 yılı Eylül’ünün son günlerinde Barzani ile görüşmek üzere, MOSSAD Başkanı Zvi Zamir (1968-1974) ile bir süre sonra MOSSAD Başkanlığı koltuğuna oturacak olan Nahum Admoni (1982 – 1989) İran’a hareket etmişlerdi. 29 Eylül 1971’de Zamir ile Admoni, Revanduz’a doğru yola çıktılar. Kendilerine Barzani’nin yakın adamı Mirhan ve KDP’nin istihbarat sorumlusu Azat eşlik ediyordu. Yol boyunca Irak ordusunun konuşlanma şekline ilişkin araştırmalar yapan İsrailliler, Hac Umran’a vardıklarında yoğun bir kalabalıkla karşılaştılar. Bunun sebebi Barzani’ye yapılan suikast girişimiydi. Barzani bu suikasttan kurtulmuştu.
Molla Mustafa Barzani deli gibiydi. Kızgın bir şekilde bağırıyordu. Elbiselerindeki tozu toprağı çırptı ve yanağındaki bir yarayı göstererek “Din adamı kılığında dokuz kişiydiler, Bağdat’tan geldiler.” dedi. Barzani’ye soru soran iki kişinin de üzerinde diğerleri gibi peşmerge kıyafetleri vardı. Bu ikisinin İsrailli ve MOSSAD görevlisi olduğu biliniyordu. Peşmerge giysileri içinde Barzani ile sohbet edenler, MOSSAD Başkanı Zvi Zamir ile İsrail Uluslararası İlişkiler Şubesi Genel Başkanı Nahum Admoni’den başkası değillerdi. Barzani anlatmaya devam ediyordu: “İki lüks araba ile geldiler ve yanıma girdiler. Çay ikram ettik, aniden bir bomba patladı, evet ölmeme ramak kalmıştı. Peşmergeler derhal üzerlerine ateş açıp iki şoförle birlikte dokuz din adamını öldürdüler. Ayrıca iki peşmerge ve on dört kişi yaralandı”.
Bu suikast girişiminin ardından Barzani, oğulları İdris, Mesud ve Dışilişkiler sorumlusu Mahmut Osman gibi kendisine yakın isimleri de yanına alarak MOSSAD Başkanı Zvi Zamir ile görüştü. Amacı Irak hükümetine karşı nasıl bir tavır takınılması gerektiği hakkında görüş almaktı. Fikri sorulduğunda Zvi Zamir, Barzani ile aynı düşüncede olduğunu söyleyerek söze başlamıştı. Ona göre,Kürtler yapmaları gereken işlere yoğunlaşmalı, bir hareket yaparken kazanç ve kayıplarını iyi hesap etmeliydiler, suikastın Irak tarafından gerçekleştirildiğinin kesin olduğu; ancak sadece bu olay nedeniyle genel bir karar alınamaması gerektiğini söyledi. Barzani, aynı düşünceleri paylaşmanın verdiği keyifle adamlarına “Misafirimizin görüşünü iyi dinleyin.” dedi.
Bölgede kendisine bağlı bir Kürt devleti isteyen İsrail’in ilişkileri baba Barzani’den sonra da devam etti. İsrail ile oğul Mesud Barzani arasındaki ilişkiler babası dönemindeki gibi aleni olmaktan çok, farklı konseptler de sürüyor. Bölgede bulunan 24 değişik grubun içinde Barzanilerin etkin konuma gelmesinin en önemli sebebi İsrail’in verdiği destek olarak gösteriliyor. Araştırmacı Aytunç Altundal’a göre İsrail’in Irak’ın Kuzeyi ile olan ilişkilerini Kürt Yahudiler sağlıyor (İsrail’de 150-200 bin arasında Kürt Yahudisi yaşamaktadır) . Altundal; “İsrail ile ilişkiyi Barzani’nin yanında bulunan Sami Abdurrahman sağlıyordu (1 Şubat 2004 tarihinde Türkmen şehri Erbilde bir intihar saldırısında öldürüldü.Sami Abdurrahman İsrail tarafından özel eğitilip yetiştirilmiş, Irak Hükümetinde bakanlık yaptığı sırada Irak hakkında tüm bilgileri İsrail’e aktarıyordu). Barzanilerin Amerika ile CIA bağlantısı yine İsrail aracılığı ile sağlanıyor” diyor.
“MOSSAD 1973’te, Yom Kippur Savaşı’nda, Barzani’den Irak petrol kuyularını bombalamasını istedi. Barzani de bunu kabul etti.” (MOSSAD ‘Les Services Secrets Israeliens’, Dennis Eisenberg-Uni Dan-Eli Landau, s. 269)
İsrailli komandolarının bir bölümü Molla Mustafa Barzani’nin yanında yaşıyorlar. Zaten Barzani’nin peşmergelerine iletişim ağlarını kuran da onlar. Bu komandolar sabotaj ve katliamda bu ağları kullanıyorlar.” (Les Murailles d’Israel, Larteguy, s.92)
“Barzani ve peşmergelerine İsrailliler tarafından yardım edildiği artık kimse için bir sır değil. Onlardan sadece silah ve malzeme almıyorlar, aynı zamanda bilgi de alıyorlar.” (Les Murailles d’Israel, Larteguy, s.92)
İsrailli general Rafael Eitan, Molla Mustafa Barzani’nin talebi üzerine, 1969 yılında Irak’ın kuzeyine giderek isyanı yakından görmüş ve isyanın başı Barzani ile mücadeleyi daha yaygın bir savaş haline dönüştürme konusunu görüşmüş. Eitan ziyaretinden sonra, İsrail Savunma Bakanlığı’na, Kürtlerin gelişmiş savaş araçları ve silahlarından mahrum olduklarını, kendilerine yardım edilmesi gerektiğini bildiren bir rapor yazdığını anlatıyor.” (Terör ve Güneydoğu Sorunu, Fehmi Koru, s.110)
“Irak’taki Barzani hareketine yardım eden Yahudiler, Türkiye’deki Kürtçülük hareketinde de tahrikçilik ve kışkırtıcılık yapmaktadırlar.” (Barzani Dosyası, Hulusi Turgut, sf.126)
Aynı kitapta şu ilginç gerçeklere de yer verilmektedir:
“Nitekim, Paris’teki, Kürt İhtilaline Yardım Komitesi üyelerinden çoğunun Yahudi olması da dikkati çekiyordu. Hollanda’nın Amsterdam şehrinde kurulmuş olan Kürt Cemiyeti, Başkanı Silvio Van Roy başta olmak üzere büyük bir kısmı Yahudi olan üyelerden oluşuyordu.” (Barzani Dosyası, Hulusi Turgut, sf.41-42)
“Eitan’ın anılarının yayınlanmasından sonra, İsrail basınında İsrail-Barzani ilişkileri konusunda başka bilgiler de çıkmaya başladı. Kahire’de yayınlanan haftalık Ruz el-Yusuf dergisinin 4 Eylül 1989 tarihli sayısında Barzani de İsrail’i iki kere ziyaret etmiş. 1968 yılında gerçekleşen birinci ziyaretinde de, 1973 yılındaki ikincisinde de, Mustafa Barzani, 1950 ortalarında İsrail’e göç etmiş Kürt Musevisi David Gabayi’nin evinde kalmış. İkinci ziyarette, yanında getirdiği altın kolyenin Moşe Dayan’ın eşi için yeterli bir hediye olup olmayacağını arkadaşına sormuş. Bu ifşaatlardan, Gabayi ile Barzani’nin babalarının çok yakın olduğu ortaya çıkıyor.” (Terör ve Güneydoğu Sorunu, Fehmi Koru, s. 111)
MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri, Londra ve Sidney’de yayınlanan “Israel’s Secret Wars – A History of Israel’s Intelligence Services” (İsrail’in Gizli Savaşı – İsrail İstihbarat Servislerinin Tarihi) adlı kitapta da sergilenmektedir. Kitap, İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmıştır. Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanmaktadır. Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği belirtilmektedir.
Bu bilgilerin dışında, 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanmaktadır. MOSSAD-Barzani ilişkilerinin İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesi Yaakov Nimrodi (MOSSAD ajanı) aracılığı ile gerçekleştirildiği de bir başka önemli bilgidir. Nimrodi’nin üstlendiği görev de son derece ilginçtir; Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynamıştır. Kitapta MOSSAD’dan Kürtlere 500 bin dolar para verildiği, sağlam bilgi kaynaklarına dayanılarak açıklanmaktadır. Bu durumda önemli bir soru gündeme gelmektedir: 70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürmekte midir? Kitapta ele alınan bilgilere göre bu sorunun cevabı, “evet”dir:
Ian Black ve Benny Morris’in deyimiyle, Kürtler ile İsrail arasındaki ilişkiler “Ortadoğu’nun en kötü saklanan sırrı”dır. Bütün bunların mâkul açıklaması Amerika ve İsrail’in Ortadoğu’da, başlangıçtan günümüze değin ortaklaşa sürdürdükleri kirli oyunları deşifre eden kilometre taşlarında saklıdır.
Soldan Sağa İsrail Genelkurmay Başkanı Revaham Zeevi, M kod adlı İsrail Heyet Başkanı (Kürt kıyafetli olan) , MOSSAD Başkanı Meir Amit, Mesud Barzani’nin Babası Molla Mustafa Barzani-Irak’ın Kuzeyi
Irak Hükümetine Sığınan Mesud Barzani’nin Ağabeyi Ubeydullah
Irak hükümeti, 1973 yılı sonunda üç KDP’li Kürdü yanına çekmeyi başarmıştı. Bunlardan ikisi, KDP politbüro üyeleri olan Aziz Reşit Akravi ve Haşim Hasan Akravi idi. Bu ikili İsraillileri çok iyi tanıyorlardı. Aziz Akravi, 1962 yılında Irak ordusundan kaçarak Kürt isyancılarına katılmıştı. İsrail’i de ziyaret eden Akravi, Kürt – İsrail ilişkilerinin boyutlarını çok iyi biliyordu. Daha önce Kürtlerin Irak ordusuna karşı yaptıkları saldırıların planlamasında görev almıştı. Şüphesiz Iraklıların safına geçince, Kürt isyanına yapılan İsrail müdahalelerinin çoğunu Irak’a anlatmıştır.
Barzani’yi “diktatör” olmakla suçlayan KDP’nin politbüro üyesi Aziz Akravi’nin, hükümet safına geçmesi, Irak hükümeti için özellikle yurtdışında önemli bir propaganda kozu olmuştu.
Haşim Akravi’ye gelince, ona da Irak hükümetince belediye işlerinden sorumlu bir devlet bakanlığı görevi verilir.
Sonraki dönemlerde Haşim, Irak hükümet temsilcisi sıfatıyla Paris’e bir ziyaret düzenler. Bu ziyaretin amacı, Irak hükümetinin Kürtlere iyi niyetli yaklaştığını göstermekdir. Haşim Akravi bu ziyaretinde Associated Pres Haber Ajansı muhabirine, Barzani’nin karargahına İsrailli danışmanların geldiğine gözleriyle tanık olduğunu ve Barzani’nin de İsrail’i iki kez ziyaret ettiğini söylemekten çekinmez. Ayrıca Mesud Barzani’nin ağabeyi, Molla Mustafa’nın büyük oğlu Ubeydullah, Al-Rısalah isimli Kuveyt gazetesine verdiği demecinde babasının ayrılıkçı olduğundan dem vurmuş ve kardeşi Mesud ve İdrisle birlikte İsrail’i (Tel Aviv) ziyaret ettiklerini söylemiştir. Ubeydullah, Barzani’nin sürekli İsraillilerle işbirliği yaptığını, Iraklılara düzenledikleri bütün saldırıların İsrailliler tarafından planlandığını açıklamaktan çekinmemiştir. Ve şunları eklemiştir:
“Babam mutlak suretle İsrail güdümlüdür. Karargahında sürekli olarak hain babama danışmanlık yapan İsrail subayları vardır. Babam onlardan aldığı talimatı kardeşlerim Mesud ve Barzan’a iletir. Onlar da düşünmeksizin bu emirleri yerine getirirler.”
20 Nisan 1974’de Milliyet gazetesinde yayınlanan demecinde de Ubeydullah Barzani, babasını “işbirlikçi olmak ve Kürtleri emperyalist oyununa alet etmekle” suçluyordu. Barzani’nin oğlu suçlamaları daha da ileri taşıyarak: “Irak hükümeti Bağdat’ı da Kürtlere verse, babam yine Irak hükümetinin teklif ettiği özerkliği kabul etmeyecektir.” diyordu. Ubeydullah, Mısırlı gazeteci Muhammed Hasaneyn Heykel’e babası Barzani’nin yanında her zaman İsraillilerin bulunduğunu ve bunların Irak’ta casusluk yaptığını söyledi. Akravi ise, 12 Aralık 1974’te Christian Science Monitor gazetesine verdiği demeçte; İsraillilerin Irak’ın Kuzeyinde görevlerinin İsrail’i ilgilendiren konularda bilgi toplamaktan ibaret olduğunu açıkladı.
Aslında Ubeydullah geleceği görerek doğruyu söylemektedir. Bugün Irak’ta yaşananlar, Ubeydullah’ın öngörüsünü doğrulamaktadır. Görünen o ki, Mesud Barzani ve Celal Talabani, ABD, İngiltere ve İsrail sayesinde bütün Irak’ı yönetmek istemektedirler. Sözde bu ülkeler Irak’a özgürlük, barış, huzur ve demokrasi getireceklerdi! Söylemleri bu değil miydi? “Yaşasın Kürtler, ölsün Iraklılar” sloganı Irak’ta olup bitenleri anlatmak için yeterli değil midir?
Kürt grupları yangından mal kaçırır gibi her şey bizim olsun diyorlar. Irakın geçirdiği bu zor durumundan istifade edip, daha fazla çıkar elde etmek yarışındalar.Ekmeğini ve suyunu içtikleri ülke umurlarında bile değil.
Yeniden Özgür Gündem gazetesinde 1 Aralık 2002 tarihli sayısında KDP-MOSSAD ilişkisiyle ilgili şu satırlar yer alıyordu: “KDP’nin en çekirdek istihbarat örgütü PARASTİN’deki profesyonellerin hemen hemen hepsinin istihbarat eğitimini İsrail’de görmesi, iddiamızı yeterli düzeyde ispatlama gücüne sahiptir. Bu o kadar güçlü bir ilişki ki, Irak’ın Kuzeyinde iki parti arasında geçen bir olay şöyle bir kıskançlığa da yol açmıştır:
Irak’ın Kuzeyinde bulunan Özgür Çalışma Partisi/Parti Kari Serbxwe (PKS), KDP tarafından kapatıldı. Bu olaya Avrupa’dan tepki gösteren PKS Başkanı Abdulhalik Zengene şöyle bir enteresan açıklama yapıyordu: “Partimizin kapatılmasındaki gerekçe doğrudur, biz İsrail devleti ile ilişki içerisindeyiz. Fakat böylesi bir kapatma gerekçesi ile yalnız PKS değil, tüm Barzani ailesi kapatılmalıdır. Çünkü bu aile İsrail’e göbekten bağlıdır.”. Abdulhalik Zengene 15 Aralık 2005 te Irak’ta yapılan seçimde Kürt listesinden Irak Millet Meclisi’ne milletvekili olarak girmiştir.
İsrail’in toprak anlamında stratejik bir derinliği yok. Bunun için Arap kuşağında, Arapların Araplarla ya da Arap olmayanlarla bir çatışmaya sürüklenmesini istiyor. Böylece kendi üzerindeki yoğunluğu azaltmış olacak. Ayrıca bölgede Irak her zaman İsrail için en büyük tehdit olmuştur. Burada kurulacak ‘Kürt devleti’ ile Irak tehdidini ortadan kaldırmak istiyor. Kürt isyanına ta başından beri stratejik hesap yapan ve bu kartı Irak, Türkiye, İran ve Suriye’ye karşı kullanan ülke İsrail’dir.
Mesud Barzani İle Röportaj
Mesud Barzani’nin 23 Mart 2007’de, Irak’taki son duruma, yaşanan ve olası gelişmelere ilişkin Londra’da yayınlanan el-Hayat gazetesinden Gassan Şerbel ile yaptığı söyleşiyi
Soru: İsraillilerin Irak’ın kuzeyine sızdığına dair konuşmalar var. Güvenlik ve ekonomi açısından… İsrail’in bölgedeki azınlıklar konusu üzerinde çalıştığı söyleniyor.
Barzani: Biz Irak devletinin bir parçasıyız. Anayasal olarak herhangi bir devletle ilişkiler kurma hakkımız yok. Eğer İsrail’in Bağdat’ta büyükelçiliği açılırsa Erbil’de de bir konsolosluğu açılır. Bununla birlikte İsrail’le ilişki içerisinde olmanın bir suç olduğunu düşünmüyorum. Ancak Irak anayasasına da karşı çıkmayacağım.
AKŞAM gazetesinin Suriye asıllı Ortadoğu Uzmanı Hüsnü Mahalli’nin Mesud Barzani ile Aralık 2005’de yaptığı röportajda;
Soru: Sayın başkan, şu İsrail ile işbirliğinize gelelim… Geçenlerde yine İsrail basını bazı İsrailli subayların peşmergeleri eğittiğini yazdı…
Bakın tüm bunlar saçma, kışkırtıcı, kasıtlı ve gerçekle ilgisi olmayan rezil iddialardır. Peşmergelerin İsrail generallerin eğitimine ihtiyacı yoktur. Peşmergeler kendileri başkalarını eğitecek düzeydedir. Ancak İsrail ile ilişkilerin de bir suç olduğunu sanmıyorum. Unutmamak gerekir ki, biz Irak’ın bir parçasıyız. Eğer Irak hükümeti İsrail’i tanır ve diplomatik ilişki kurarsa biz de o zaman İsrail konsolosluğunu Erbil’de açarız ve ilgilenen herkesi davet ederiz.
Irak’ın kuzeyinde İsrail askerlerinin ve istihbaratının olmadığını bilmeyen var mıdır? “Biz Irak devletinin bir parçasıyız ama fırsat bulursak hemen bağımsız Kürt devletini kurarız. İsrail’le ilişkimiz yoktur”. Bu cevaba kargalar bile güler. İsraille Kürtlerin ilişkisini sağır sultan bile biliyor.
Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci ve yazar Seymour M. Hersh’in “Emir Komuta Zinciri” adlı kitabında ilginç bilgiler yer almaktadır: “Üst düzey bir CIA yetkilisi, kendisiyle bir görüşmemizde, ‘İsraillilerin Irak’ın Kuzeyinde faaliyet gösterdiklerini kabul etmişti. İsrailliler orada da olmaları gerektiğini düşünüyorlar’ dedi. İsraillilerin Washington’un onayını isteyip istemediklerini sorduğumda ise aynı yetkili gülerek “İsraillilere ne yapmaları gerektiğini söyleyebilecek birini tanıyor musun? Onlar hep kendi çıkarlarına en uygun düşen şeyi yaparlar” karşılığını verdi. CIA yetkilisi İsrail’in bölgedeki varlığının Amerikan istihbarat çevrelerinde bilindiğini de ilave etti.”
Kürtler, Kerkük’ü ve petrol yataklarını Kürt bölgesinin bir parçası olarak görürler ( Kerkük’te Kürtlere ait bir tane tarihi eser yoktur.Eserlerin ve mezarların dili olsaydı kime ait olduğunu söylerdi. Sözde Kerkük Kürt bölgesine aitmiş.İnsanlar kendine ait olan bir şehri hem 17 Mart 1991 hem de 10 Nisan 2003’de yağmalarmıydı hiç ? Ne hikmetse ilk yağmalanan ve talan edilen yerlerin Tapu ve Nüfus Daireleri olması, Kürtlerin maksadının ne olduğunu açıkca göstermiyormu ? yorum sizin ? ) . Irak üzerinde çalışan bir Amerikan askeri uzmanı bana şöyle demişti: “Kerkük, Kürtlerin tehdidi altına girerse Sünni direnişçiler Türkmenlerle birlikte oraya girerler ve ortalık kan gölüne döner.
Eski bir İsrail istihbarat subayı, 2003 yılı sonlarından beri Kürt komando birliklerini (peşmergeleri), İsrail’in en gizli komando birimi olan Mistaravim kadar etkin bir güçte eğittiklerini açıklamış ve sonra da şunu eklemişti: “Bakın, İsrail Saddam’a karşı bir denge unsuru olarak Kürtleri hep desteklemişti. İsrail’in Kürtlerle ittifaka girmesi, Bush Yönetimi’nce o kadar da kabul edilmeyecek bir şey değildi.” İsrail’in Irak’ın Kuzeyindeki varlığı, kendisine İran nükleer girişimlerini izleme imkanı verecekti. Irak ve Suriye’de gözlere ve kulaklara sahip olacaktı. 2004 yılı ortalarında Ankara’da kahvaltı masasında üst düzey bir Türk bürokratı bana şunları söyledi: “İsrail savaştan önce Irak’ın Kuzeyinde aktifti. Şimdi de aktif. Bu bizim açımızdan da, onların açısından da çok tehlikeli bir durum. Biz Irak’ın bölünmesini istemiyoruz ve bu durumu görmezlikten gelemeyeceğiz. Biz pire için yorgan yakarız.” Kürtlere: “Biz sizden korkmuyoruz ama siz bizden korkmalısınız dedik.”
İsrail’in önde gelen gazetelerinden Yediot Ahronot, İsrailin Irakın kuzeyindeki gizli varlığını 2005 yılı sonlarında tekrar gündeme getiriyordu. Gazeteye göre bazı İsrail şirketlerinin Kürt yetkilileri ile anlaşmalı olarak, gizlice peşmergeleri eğitmişler, onları milyonlarca dolarlık malzeme ile donatmışlar, ayrıca Erbil’deki bir havaalanı (Erbil Havaalanı) inşaatına da gizli katkı sağlamışlardı.Kürt yetkilileri, İsrail firmalarıyla yürütülen projelerin niçin gizli tutulduğu sorulduğunda, “güvenlik nedeniyle” diyorlardı. İsrail gazetesine göre, son on sekiz ay boyunca bir çok İsrailli güvenlik şirketi tarafından Irak’ın kuzeyine gönderilen eski komandolar(israilli askerler), burada Bölgesel Kürt Yönetimi tarafından düzenlenen özel bir program çerçevesinde, peşmergeleri eğitiyorlardı.
İsrail şirketlerinin Erbil yakınındaki “Erbil İnternational” adı verilen büyük havaalanı için gizli inşaat çalışmalarına da katıldıkları belirtiliyordu.
İsrail Askerlerinin Irak’ın Kuzeyinde Kürt Peşmergeleri Eğittikleri Kamplardan Birtanesi
2005’in Aralık ayında ise konuyu bu kez İtalyan La Stampa gazetesi gündeme taşıdı. La Stampa’ya göre İsrailli onlarca asker ‘tarım uzmanı’ ve ‘mühendis’ kimliği altında Iraklı Kürtleri eğitiyordu. Gazeteye göre İsrailliler bölgeye Türkiye üzerinden geçiş yaptılar. Geçişin ardından ‘Z Bölgesi’ olarak kodlanmış gizli bir yere konuşlanan İsrailliler burada Kürtlere ağır askeri eğitim vermeye başladılar. Analizini İsrail’in Yediot Ahronot gazetesine dayandıran La Stampa’ya göre Kürtler ile ilk temasları sağlayan da Mossad’ın eski başkanı Dany Yaton’du (1996-1998). İlk temasların ardından bağlantı İsrailli işadamı Şlomi Michaels tarafından sürdürüldü. Yatom’un kurduğu Magalcom şirketi yakın bir zamana kadar Kürtlere ‘stratejik danışmanlık’ yaptı.Yatom tüm bu iddiaları reddetti. Ancak eldeki belgeler bu yalanları boşa çıkarıyor. Bu arada İsrailli askerlerin bölgedeki varlığını İsrail gazetesi Yediot Ahronot da görüntüledi. Erbil yakınlarındaki Erbil Havaalanı’ndaki görüntüler İsraillilerin bu bölgedeki varlığını kanıtlayan önemli bir kanıt oldu.
İsrail Askeri Kürt peşmergelerini eğitirken -Irak’ın Kuzeyi
450 Mossad ajanı Kerkük’te
Irak’taki el-Beyyinetu’l-Cedide gazetesi, İsrail’in Irak kökenli Yahudileri Irak’a gönderdiğini, özellikle Kerkük bölgesine yerleştirdiğini yazdı. Haberde, ‘9 Nisan 2003’te 900 kişilik Mossad grubu er-Rafıdeyn şirketi adı altında Irak’a girdi. 450’ü Kerkük’e kaydırıldı. Aralarında CIA tarafından 1996’da Guam adasına götürülen Kürtler de bulunuyor’ denildi. Bu kisilerin Kerkük valiliği yakınlarındaki evlerde kaldığını belirten gazete ‘Irak’taki İsrail timi, bu yılın başlarından itibaren Kerkük ve nahiyelerinde arsa, tarla ve ev satın alma çabalarını yoğunlaştırdı’ diye yazdı( SABAH Gazetesi,4 Mayıs 2009). Ayrıca yine İsrail Kerkük’ün Arafa semtinde ve Bağdat yolunda “Kadınları Kalkındırma” ve “Demokrasiyi Yerleştirme” gibi kurumlar açmıştır. Bu kurumlar direniş saldırılarından korktukları için sürekli yer değiştirmektedir.Ayrıca direnişçiler Kerkük’te Bağdat yolu ve Tisin semtlerinde bulunan MOSSAD karargahlarına bomba ve roketlerle saldırılar düzenlediler .
Hemen hemen tüm MOSSAD başkan ve yardımcıları Irak’ın Kuzeyinde görev yapmış ve Kürtlerle yakın ilişkide bulunmuştur.Irak’ın Kuzeyinde görev yapan MOSSAD başkan ve yardımcıları : Reuven Shiloah (1949-1962) ,Meir Amit (1963-1968) ,Zvi Zamir (1968-1974) .Zvi Zamir’den boşalan MOSSAD Başkanlığı’na Yitzhak Hofi (1974-1982) atanmıştır. Yitzhak Hofi’nin yardımcılığına ise David Kimche atanır (1976-1980). İkisi de daha önce Irak’ın Kuzeyinde görev yapmışlardı. Bir süre sonra MOSSAD’ın Başkan Yardımcılığına David Kimche’nin yerine, Nahum Admoni getirilir (1980-1982).Nahum Admoni (1982 – 1989) seneleri arasında MOSSAD Başkanlığı koltuğuna oturacaktır. Nahum Admoni da Irak’ın Kuzeyinde görevli olarak bulunmuştur.Nahum Admoni’nin yardımcılığına getirilen Menahem ‘Nahik’Navot (1984-1986 )Irak’ın Kuzeyinde görev yapanlar arasındadır. Nahum Admoni’nin yerine MOSSAD koltuğuna 1989 – 1996 yılları arası Shabtai Shavit oturacaktır. O da Irak’ın Kuzeyinde görev yapmıştır. 1998–2002 yılları arasında MOSSAD Başkanlığını yapan Efraim Halevy de Irak’ın Kuzeyinde görevlendirilenlerden biridir. Her halde Irak Kürtlerine insani yardım götürmek için gitmişlerdir!!!! Bu ünlü isimlerin Irak’ın Kuzeyinde peş peşe görevlendirilmeleri, bölgenin İsrail için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu göstermiyor mu? Bölgenin önemi İsrailliler için her geçen gün daha da arttı. Kutsal topraklara duyulan sevgi ve enerji kaynaklarına gösterilen ilgi, İsrail’i Irak’ın kuzeyi ve Kürtlerin sevdalısı haline getirdi.
Kürtlere İftira ve Haksızlık Yapılıyor!
Mesud Barzani Barzani II”adlı kitabında: “Son zamanlarda Irak’ta bazı kitaplar yayınlandı. Bu kitaplarda, güvenlik birimlerinin ve istihbarat yetkililerinin bazı konuları yazarlara dikte ettirdikleri açıkça görülmektedir. Hatta bazı üst düzey subaylar ve istihbarat yetkilileri de kirli kalemleriyle, Irak tarihini çarpıtmak ve ulusal güçleri karalamak için kitaplar yazdılar.
Öyle anlaşılıyor ki, bu kindarların ana gayelerinin bir parçası, Kürt kurtuluş hareketinin tarihini ve büyük başkanını karalamak oluşturmaktadır. Amaçları, Kürt halkını bu hareketin ve başkanının yabancı güçlerle işbirliği içinde olduğuna ve isyanlarının sömürgecilerin direktifleriyle başladığına inandırmaktır(Değilmidir?). Ama şunu unutuyorlar veya unutmuş gibi görünüyorlar. Bağımsız devletini kurma hususunda Kürt halkını meşru haklarından yoksun bırakanlar sömürgecilerdir (Sakın bu sömürgeciler ABD ve İngiltere olmasın?).Şu şövenistlerin halklarının ensesine binip onlara kan kusturmalarına imkân sağlayan devletleri kuranlar da sömürgeci emperyalistlerdir.
İsrail Basın Organları Yediot Ahronot, Maarif ve Haaretz Gibi Gazetelerin Yayınladığı İsrail Askerlerinin Kürt Peşmergeleri Eğittiğini Belgeleyen Görüntü ve Haberleri
Barzani’nin İngiliz (ABD,İsrail….) yetkilileriyle mektuplaşmasını işbirlikçilik ve karanlık ilişki olarak nitelendiriyorlar. Ben, taassupçu ve ırkçı kimselerin yazdıklarını ve bundan sonra yazacaklarını tartışmak niyetinde değilim. Çünkü Kürt halkının verdiği mücadelenin ve başkanlarının sergiledikleri fedakârlığın bu pis kalemlerin kirletemeyecekleri kadar yüce olduğuna ilişkin inancım sonsuzdur”. Rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi : “Kürtler bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtlerin arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD antiemparyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
Barzani Hakkında yazı yazan Kürt Gazeteci öldürüldü
“Kürtlerin İsrail Aşkı ve Irak” yazımın çalışmasını yaparken, Barzani hakkında yazı yazan üniversite öğrencisi Zerdüşt Osman öldürüldü. Aralık 2005 tarihinde Mesud Barzani’yi eleştiren Kürt asıllı Avusturya vatandaşı Dr. Kemal Kadır da, Saddam’ın devrilmesi sonrasında gittiği Erbil’de yayınlanan iki makalesinin ardından 30 yıl ağır hapse çarptırılmıştı.
Selahaddin Üniversitesi’nde İngilizce bölümünde okuyan ve İşmani gazetesinde çalışan 23 yaşındaki Zerdüşt Osman, “Barzani’nin kızıyla aşk yaşıyorum” başlıklı yazısında, Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin damadı olsa yoksulluktan yakayı kurtaracağı temasını espiriyle kaleme almıştı. Yazının yayımlandığı üç web sitesi derhal kapatılırken, Görgü tanıklarına göre Osman, çarşamba üniversiteye girişte zorla beyaz bir minübüse bindirilerek kaçırıldı. Osman’ın cesedi ertesi gün, Selahaddin’e 80 kilometre mesafedeki Erbil kentinde bulunan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Başkanlığındaki Irak Yurtsever Birliği partisinin ofisi önünde yol kenarına atılmış olarak bulundu. Osman’ın işkence edildikten sonra kafasına iki kurşun sıkılarak öldürüldüğü belirlendi.
Geçtiğimiz Kasım ayında “sakıncalı” yazıyı kaleme alan Osman’ın, Mesud Barzani’nin kızı hakkında, bölgede tabu sayılan konuları deştiği ifade ediliyor. Osman’ın ailesi ve yakın çevresi, olaydan peşmergeyi ve bölge yönetimini sorumlu tutuyor. Osman’ın kaçırıldığı üniversitenin ana girişi önünde güvenlik önlemi olarak her zaman 6-7 peşmergenin beklediğini öne süren ailesi, “İstenilseydi, Osman’ı kaçıramazlardı” dedi. (Hürriyet Gazetesi,8 Mayıs 2010)
Kemal Kadır’in 30 yıl hapse çarptırıldığı iki makalesi;
“Benim gizli saklı hiçbir şeyim yok. Merak edenler de Viyana’ya gelip, bizzat yaşamıma tanık olabilirler. Viyana Üniversitesi’nin verdiği tek gözlü bir odam var, 2 fincan, birkaç mutfak parçası dışında hiçbir eşyam yok. Bir de siyaset ve hukuk alanında yaptığım 2 doktoram bulunuyor. 25 yıldır aynı hesap numarasını kullanıyorum, param hiçbir şekilde artmadı, öyle ki eski bir araba alacak kadar para bile toplu bir şekilde elime geçmedi. Saygıdeğer Barzani Ailesi’ne ise çağrım şu; gelin birlikte son 25 yıla ait mal varlıklarımızı, servetlerimizi kamuoyuna açıklayalım. O zaman çok iyi ortaya çıkar ki kim nereden ne kadar para almış, nasıl para kazanmış. Ben oldukça rahatım, bu yüzden de egemenlere istediğim kadar saldırabilirim.”
“Bunu da unutmayın; ataları casus olanlar bugün bölgede başımızda firavun kesiliyorlar. Bütün hikayeleri de böyle başladı zaten; Abdusselam Barzani ( Mesud Barzani’nin amcası Abdusselam Barzani ,Osmalı Türkiye’sine isyan edip bölücülük yaptığı için, Osmanlı tarafından 14 Aralık 1914’te Musul’da idam edildi) .1. Dünya Savaşı sırasında o zaman Rusya toprakları içinde bulunan Tiflis’te çıkan isyanda Ruslar için çalışıyordu. Birinci görevi ise Osmanlı devletine sorun çıkarmaktı. Bu casus faaliyetlerinin ismini de Kürtçülük koydular. O günden bu yana casusluk kültürü onlar arasında süregelmekte. Sadece efendileri değişiyor; bazen İsrail oluyor, bazen de ABD. Ancak Rusya karşısındaki görevleri hiç bir zaman değişmedi ve öyle kaldı. Zorlandıklarında buraya yöneliyorlar. Casusluk yaparken de büyük bir mafya oldular, Irak’ın Kuzeyini viraneye döndürdüler. İşte tüm bunlardan dolayı elimden geldiğince bu zalimlerin üstüne gitmek, onları rezil ve teşhir etmek benim için bir şereftir.”Dünya,zalim ve diktatör Saddam Hüseyin’in sonunu gördü. Bu dünya Firavuna ve Hazret-i Süleyman’a kalmadı.Keser döner sap döner,gün gelir devran döner…Gerisini sizin yorumunuza bırakıyorum.
Irak Devletinin İsrail ile diplomatik ilişkileri yoktur; ama Kürt gruplarının gizli olarak vardır. Irak devletinin bütün imkanlarından faydalanan Kürtler, Irak’ın tüm düşmanlarıyla işbirliği içindeler. Savaşlarda İsrail, İran, ABD saflarında yer alırlar,işgalcilere öncülük yaparlar. Askerlik yapmazlar. Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak akıllarından bile geçirmezler,ama Irak’ın milli gelirinden % 17 pay alırlar. Ekmeğini ve suyunu içtikleri Irak’ı savunmak onların işi değildir. Irak düşmanlarıyla işbirliği yapıp ülkelerine ihanet etmek en büyük marifetleridir. Hedef belli, Irak’ı parçalamaktır. Irak’ın Kuzeyinde kukla bir Kürt devleti-İkinci İsrail kurmak istiyorlar. En büyük desteği ise yabancı güçlerden alıyorlar. Onların gayesi de bölge ülkelerini huzursuz edip kargaşa yaratmak, temel taşları yerinden oynatmak, çıkarılacak savaşlarla kardeşi kardeşe vurdurup, bölgeyi kan gölüne çevirmek. Kürtler,Irak’ta bir iç savaşın başlamasında da bir sakınca görmüyorlar.
Bölgede yeri yurdu ve toprağı işgal edilen Irak Türklerinin işgalcilere karşı haklı mücadelesi takdire şayandır.Bu mücadele de devam edecektir.Herkes bilmelidir ki, Irak Türklerinin karşısında sadece iki şalvarlı peşmerge değil yabancı güçlerde vardır (ABD,İsrail,İngiltere….).Kerkük’te Nüfus ve Tapu Daire kayıtlarının yok edilmesi, Seçimlerde Irak Türklerinin sayısı ve gücünü sandıklara yansıtamaması , siyasi sahneden silinmeye çalışılması ve Türkmen şehri Kerkük’e yerleştirilen 700 bin Kürt’ün finansı sizce kimler tarafından organize edilmiştir? Irak’ın Kuzeyinde PKK’nın yaralılarına hastanelerinde tedavi eden,lojistik destek verip Türk askerlerini öldürmeleri için silahlandıran ve eğiten kimlerdir?.Her şey ortada “Görünen köy kılavuz istemez”.
Ali Kerküklü
KAYNAKLAR
- HAŞIM SÖYLEMEZ “Barzani harita verdi, İsrail bombaladı”, Aksiyon Dergisi, , Sayı 432, 17 Mart 2003.
- Baram Amatzia, “İsrail ile Irak’ta Kürt Sorunu.” Avrasya Dosyası Dergisi, Cilt I, Sayı 4, İlkbahar 1996
- DR. NİHAT ALİ ÖZCAN, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Ortadoğu Masası Şefi.
- Seymour H. Hersh, Emir Komuta zinciri, 11 Eylül’den Ebu Gureyb’e Uzanan Yol, Agora Yayınları, İstanbul, 2005.
- Shlomo Nakdimon, Irak’ta ve Civar Ülkelerde MOSSAD, İsrail ve Kürtlerin Umutsuz Umudu, DAR EL-JALEEL (Dar el Celil) Yayınevi, Amman, 1997.
- Mesud Barzani, Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi I,2. İstanbul Doz Yayınları, 2005
- Benjamin Beit – Hallahmi, The Israeli Connection: Who Israel arms and why. Newyork: Pantheon Books, 1987
- Rafet Ballı, Kürt Dosyası, Cem Yayınları, İstanbul, 1992
- Harun Yahya, İsrail’in Dünya Egemenliği Politikası, Araştırma Yayınları, İstanbul, 2003.
- Dan Raviv, Yossi Melman, Every Spy a Prince: The Compelete Story Of Israel’s Intelligence Community. Boston: Houghton Mifflin Company, 1991.
- Jonathan C Randal, Bunca Bilgiden sonra Ne Bağışlanması? Avesta Yayınları, İstanbul, 2001.
- lan Black, Benny Morris, Israel’s Secret Wars: A History Of Israel’s Intelligence Services. Newyork. Grove Weidenfeld, 1991.
- Gordon Thomas, Gideon’un Casusları, Mossad Gizli Tarihi, Koridor yayınları, İstanbul, 2005.
- Victor Ostrovsky, Claire Hoy. Hile Yolu, E Yayınlar, İstanbul, 2.b.1998.
- Cevat Eroğlu, İsrail’in Beka Stratejisi ve Kürtler, Sayfa yayınları, İstanbul, 2003.
- İsmet Siverekli, Kürt – İsrail İlişkileri, Peri Yayınları, İstanbul, 2005.
- Ali Kuzu,Dünyanın En Acımasız İstihbarat Örgütü MOSSAD,Kariyer yayınları,İstanbul,2010.
- Tuncay Özkan, CIA Kürtleri, Kürt Devleti’nin Gizli Tarihi, Alfa Yayınları, İstanbul, 2004.
- Ali Kerküklü, Oyun İçinde Oyun Kerkük, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2006.