Arslan BULUT
Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 2010 yılı Mayıs ayının ilk haftasında Türk hava sahasını korumak için İskenderun’da füze rampası kurdu. Bilindiği gibi İsrail savaş uçakları 2007’nin Eylül ayında Türk hava sahasını ihlal edip, Suriye’deki bazı tesisleri bombalamıştı.
TSK, bir daha böyle bir ihlale izin vermemek için Suriye sınırı yakınlarında Kale Köyü’ne I-Hawk füze bataryaları kurdu. Bölgeye üç adet seyyar radar da yerleştirildi.
Ardından, Hatay’da PKK saldırıları başladı. Önce Kisecik köyüne, sonra İskenderun’daki bir askeri birliğe saldırdılar. İskenderun’daki saldırı ile eş zamanlı olarak, İsrail de Gazze’ye yardım malzemesi götüren gemilerden başı çeken Türk gemisine operasyon düzenledi. Her iki olayda da çok sayıda şehit ve yaralı var.
Konuyla ilgili en yalın değerlendirmeyi Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu yaptı.
Pamukoğlu, “İsrail’in günlerdir yaptığı açıklamaları kulak arkası edip, korumasız gemilerdeki insanları İsrail’in savaş gücü üzerine sevk eden ve bunu da sivil toplum kuruluşlarının dokunulmazlığı diye yorumlayıp öyle sanan saflar, ölümlerin müsebbipleri ve suçlularıdır. Gemi Türk bayrağı ve bandırası taşıdığı için de saldırılar düşük akıllıların sandığı gibi sivil toplum kuruluşuna falan değil, dış politikadaki fiyasko ve beceriksizlikleri sebebiyle doğrudan Türk hükümetine karşı yapılmış ve yürütülmüştür” dedi.
Pamukoğlu, İskenderun’daki PKK saldırısını da “PKK şehir içinde araçla ve ağır silahlarla cirit atıyor ve bu ülkede bir zat da İçişleri Bakanı diye ortalarda dolaşıyor” diye yorumladı.
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da “Ambargoyu delmeye yönelik bu son girişime Türkiye’den katılan ve filodakilerin en büyüğü olan Türk gemisinin hareketinden önce tarafımızdan İsrail makamları nezdinde kararlı girişimlerde ve uyarılarda bulunulabilirdi” dedi.
Fakat böyle yapılmadı, sivil insanların hayatı, teröristler tarafından yönetilen İsrail’in insafına bırakıldı, onlar da açık denizde, kıyıdan 69 mil uzakta ve uluslararası sularda, Türk gemisine baskın düzenleyip katliam yaptı.
İsrail, bugünkü Barzani devletinin kurucusudur. Peşmerge kamplarına İran üzerinden silah yardımını organize eden ve gerilla eğitimi veren, dönemin MOSSAD ikinci başkanı David Kimche, yıllar sonra Ankara’da Melih Gökçek’in davetlisi olarak bulunmuş ve il yönetimlerini doğrudan küresel hükümet dedikleri merkezlere bağlamayı esas alan glokalleşme toplantısını yönetmiştir. Bu toplantılara Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan da katılmış ve destek vermiştir.
İsrail Hava Kuvvetleri pilotları, omuzlarındaki İslam hilalini parçalayan kartal brövesi ile yıllarca Konya’da tatbikat yapmıştır.
Şimdi İsrail ile askeri tatbikatlar iptal edilmiş de, büyükelçi geri çekilmiş de, konu BM’ye taşınıyormuş da..
PKK saldırısı ile İsrail saldırısının eş zamanlı olarak ve aynı bölgede gerçekleşmiş olması, yeterince aklımızı başımıza getirmeye yetmedi mi?
Olay, Türkiye’ye diz çöktürmeye, Erzurum’dan Bağdat’a kadar uzanan coğrafyada önce bir Kürt devleti kurmaya, sonra da bunu Büyük İsrail’e dönüştürmeye yöneliktir.
ABD eski büyükelçisi Pearson’ın dillendirdiği bu projeyi, Mesut Barzani ve Abdullah Öcalan da savunmuş, yıllar sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da “Mezopotamya projesi” diye gündeme getirebilmiştir.
Türkiye’yi bu tür hayallerle oyalarken, bir taraftan da TSK’yı iç ve dış operasyonlarla aciz düşürüyorlar.
Bütün bu olaylar aynı büyük projenin parçasıdır.
Bir yanıt yazın