Yavuz Selim DEMİRAĞ
Bugün herkes İsrail’in korsanlığını yazacak. Taksim’de bir araya gelen on binler insanlık dışı saldırıyı protesto edecek. Siyasiler, bilim adamları televizyon ekranlarında günlerce bu konuyu yorumlarken İskenderun’da şehit olan yedi vatan evladının haberi üç dakikayı geçmeyecek. Cenaze görüntülerinden gözü yaşlı aileler, evlere, sokaklara asılan Türk bayrakları yansıyacak. Bir Allah’ın kulu çıkıp da İskenderun’un niye hedef seçildiğini tartışmaya açmayacak. Tıpkı terör örgütünün Karadeniz’e niçin açılmak istediğini sorgulamadığı gibi İskenderun’un stratejik önemi üzerine her şeyi bilen malum konuklar ekranlarda arzı endam etmeyecek. Bugüne kadar İskenderun’a sızmakta başarısız olan örgütün bu defa hangi zaaflardan faydalandığı da göz ardı edilecek. Oysa MHP Genel Sekreter Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Turan Çirkin daha üç beş gün önce PKK’nın Hatay’da ciddi eylemler yapmak için hazırlandığını duyurmuş, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a bu konuda önlem alınıp alınmadığını sormuştu.
İskenderun’da dört dönem Belediye Başkanlığı yapan Mete Aslan, terör örgütünün siyasi temsilcisi malum partiyi miting yapmak için kente sokmamış, “Ya sev ya terk et” pankartları astırdığı için medya tarafından yargısız infaza uğratılmıştı. Dahası Mete Aslan’a karşı gizli ittifaklar gerçekleştiği için son belediye seçiminde başkanlığı kaybetmişti. Aslan döneminde örgütün sempatizanları, milisleri İskenderun’un kenarından bile geçemezken seçimden sonra buraya üşüşmüşlerdi.
Akdeniz’deki olay İmralı’dan gelen talimatı da unutturdu elbet. Klimalı, özel donanımlı odasından emirler yağdıran terörist başı, “Ben karışmam, ne olursa olsun” mesajıyla 31 Mayıs’ı işaret ederken hükümet dünyanın hiçbir yerinde olmayan uygulamaya göz yumarak İmralı’ya kurye avukatların gitmesine sebep olduğu için derhal istifa etmelidir.
One Minute’ten sonra Arjantin’e gitmiyorum diye efelenmekle bu işler olmuyor. AB’nin komiserlerine “Size ne İmralı’dan” çıkışı yapılmadığı, terör örgütünün kent merkezlerindeki gösterilerine göz yumulduğu, belediyeler eliyle lojistik desteğe ses çıkarılmadığı için terörün azgınlaşmasına yol açan hükümet istifa etmelidir. Dahası neredeyse 30 yıldır terörle mücadele eden Türk ordusunun erinden generaline kadarki askerlerini hayali iddialarla tutuklayıp yargıladığı ve terörle mücadelede personelin motivasyonunu olumsuz etkilediği için hükümet istifa etmelidir.
Şehitlerimizin kanı henüz kurumadan “Savaş kentlere yayılır” şantajını yapan eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu’nun “Ülke içinde çok büyük askeri operasyonlar için hazırlık yapılıyor. Bu büyük çatışmaya yol açar” manşet haberi karşısında bırakınız soruşturmayı hükümetin kılı bile kıpırdamıyorsa istifadan başka yolu kalmamıştır.
“Böyle büyük bir çatışma ülkenin her tarafına, batı bölgelerine, şehirlere, metropollere de yansır” tehdidi malum gazetelerin manşetini süslerken İskenderun’da gerçekleşen saldırı tesadüf müdür?
İktidara geldiklerinde neredeyse sıfır noktasına inmiş olan terörün azgınlaşması Türkiye’nin içeride ve dışarıda itibarının sarsılmasına sebep olan AKP hükümeti daha fazla direnmeden istifa etmelidir. Bununla da kalmayıp sekiz yılın hesabını Yüce Divan’a vermelidir. Bu yöndeki ilk çağrıyı Oda TV’den yapan Nihat Genç’i kutluyor, okuyucularımıza Genç’i takip etmelerini öneriyorum.
Bir yanıt yazın