ABD’NİN KÜRESEL POLİTİKALARINA GENEL BAKIŞ

Av. Ergun Ozgen

TurkishForum Danisma Kurulu Uyesi

ÜSTEKİ HARİTA-1DE, ABD’NİN KÜRESEL DÜZEYDEKİ SJRATEJİK YAKLAŞIMLARI İFADE EDİLMEKTEDİR. ALTTAKİ HARİTA-2 DE İSE, ABD’NİN COĞRAFYADA  ÖN GÖRDÜĞÜ  KOMUTANLIKLARIN SORUMLULUK ALANLARI  BELİRTİLMİŞTİR.

Av. Ergun Ozgen - TARA1

Küresel ilişkilerin  pek çok yönden teknolojinin sağladığı imkanlar paralelinde kazandığı ivmeye rağmen, ekonomik açıdan çıkar alanlarının kontrol edilmeleri de söz konusu olduğunda, coğrafyanın olanakları, jeopolitik ve jeostratejik  zorlamalar sonucu, mevcut dengeler üzerinde etkin olabilmektedir.

Sürat asrının imkanlarına rağmen, bir ülkenin coğrafi konumunun ifade ettiği özellikler, o ülkenin jeostratejik  değerlendirmelerdeki önceliğini de korumaya devam etmektedir. Ülkelerin, gerek doğal kaynakları, gerek ekonomik yapılarındaki büyüklükleri ve buna bağlı olarak askeri ve politik etkinlikleri, ne düzeyde güçlü olursa olsun, çeşitli koşulların ortaya çıkardığı zorlamalar dikkate alındığında, birtakım ittifaklar zincirinde o ülkenin yer almasına da neden olmaktadır…

Bu oluşum,tarih süresince, farklı denklemler içinde süre gelmiştir. Günümüz dünyasında ortaya çıkan güç dengeleri paralelindeki ittifak yapılarında yer almış olan NATO da, bu örneklerden birini oluşturmuştur….

NATO’nun genişlemesine ilişkin oluşuma ,gene küresel yapılanmalar paralelinde bakıldığında,jeostratejik etkilerin ortaya çıkardığı parametreler, ABD politikalarına yön veren siyaset bilimcileri tarafından değişik şekillerde yorumlanmaktadır… Bu konuda, Kıssınger’in değerlendirmesine göre,

(…NATO üyesi olmayan devletleri, AB’nin çeşitli kurumları ve Atlantik ittifakının Kuzey Amerika’lı üyelerini “Birleşik Devletler,Kanada ve zamanla Meksika”da içerecek şekilde, Avrupa’daki tüm devletleri güvenliğin ötesine geçen bir  Atlantik işbirliği aracı kucaklamalıdır….Bir TRANS ATLANTİK Serbest Ticaret Alanı  (TAFTA) bu amaca hizmet edecektir…(Amerika’nın Dış Politikaya İhtiyacı Var mı?..sf.67)

Bu tanımlamaya göre, Amerika kıtasında, son şeklini Quebec anlalması ile, Alaska’dan, Arjantin’e uzanan bir ekonomik işbirliği görüntüye gelmiş ve bu  alanın ötesine taşınmak istenilen ve Trans Atlantik  oluşumu ile de, AB yapısını da içine almayı amaçlıyan bir başka öneri ortaya çıkmış olmakla beraber bu oluşum son gelişmeler içinde ve farklı dinamikler nedeniyle  sorunlarını çözemez hale gelmiştir!!!

Bu bağlamda, ABD ile, AB arasındaki örtülü ticari rekabet, bu hedefin gerçekleşmesine,güvenlik ilişkilerinin ötesinde şimdilik  uzak görülmektedir.Ayrıca, Latin dünyasının da ABD karşıtlığı içinde bir diğer dayanışma modeli oluşturması ise  hesapları yanıltmıştır…Olayların güvenlik boyutu ile ilgili olarak,NATO’nun genişleme yapısına bakıldığında, daha ziyade Avrupa topraklarından doğuya doğru ilerleyen  bir güvenlik hattı üzerinde stratejik derinlik kazanmak istidadı bir diğer boyutta ortaya çıkmıştır…Siyasi coğrafyada ortaya çıkan güç merkezleri hatırlandığında,

ABD……AB…..RF……ÇİN……JAPONYA……HİNDİSTAN…..LATİN DÜNYASI

gibi ülkelerin,oluşturduğu etki alanları,yükselen trendi ile, Asya Pasifik bölgesindeki dinamikler,doğuya olan bakışı giderek ön plana çıkarmaktadır. Bu  sürece dikkati çeken bazı siyasal söylemlerde ve stratejik yorumlarda ki değinilen hususların  hatırlanmasında da yarar bulunmaktadır….Kaldı ki, RF , ABD nin doğuya yönelik  politikaları karşısında giderek  daha da engelleyici  bir stratejik yaklaşımı sergilemeye başlamıştır!

Birinci Körfez  Savaşını takiben Türkiye’yi ziyaret eden Baba Bush’un ayrılırken yaptığı veda konuşmasındaki ifadesinde….Maine Eyaletinden Alaska’ya, oradan da Türkiye’ye tek kanatla uçulamaz  tanımlamasını Brzezinski daha sonra (Büyük Satranç Tahtası) adlı kitabında şu şekilde ifade etmekte olup, her iki mesajın birbiriyle örtüştüğü de görülmektedir…

(…..Bir TRANS AVRASYA güvenlik sisteminin “TAGS” nihayet ortaya çıkışıyla gerçekleşecektir. Böyle bir kıtalar aşırı güvenlik  anlaşması, Rusya’yla işbirlikçi bir şarta  bağlanmış,genişlemiş bir NATO’yu Çin’i ve de “Birleşik Devletler’e hala karşılıklı güvenlik anlaşmasıyla bağlı olacak olan  Japonya’yı” kucaklardı…Ancak,oraya gelebilmek için önce NATO’nun genişlemesi bu arada da Rusya’yla daha geniş bölgesel güvenlik işbirliği ilişkisi kurulması gerekir…(Büyük Satranç Tahtası..sf.187)  görüşünü ileri sürmektedir.(Harita-1)

Özetle,ABD’nin küresel açılım politikaları içinde Kıssınger’in  Trans Atlantik önerisi (TAFTA) ile AB nin ekonomik çıkar parametreleri ters düşmektedir. Konu daha çok NATO  şemsiyesi altındaki bir güvenlik platformunda yerini almaktadır. Brzezinski’nin Trans Avrasya (TAGS) önerisi ise, RF nun  NATO Konseyine dahil edilmesi ve bazı NATO  üslerinin de doğuya kaydırılması ile Avrupa coğrafyasındaki oluşumu, ayrı bir boyuta taşınmaktadır… Ancak ABD ‘nin güven sarsıcı politikaları nedeniyle, bu ülkenin   doğuya yönelik manevra alanları  giderek  daralma eğilimine de girmiştir.Asya bölgesinde giderek derinlik kazanan  Şangay İşbirliği  yapılanması  ise, ABD’nin hesaplarını  ve beklentilerini yanıltmaktadır!!!

ABD’nin Kafkasya güneyinde ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde askeri üsler oluşturmasının ötesinde, kuzeyden güneye bir Trans Avrasya  yaklaşımı ile birlikte, NATO’nun da giderek doğuya doğru genişlemesinin, aynı parametreler içinde ele alınarak,değerlendirilmesi de giderek geri tepmeye başlamıştır!!!..Bir diğer yönü ile, Kıbrıs konusundaki ABD   tavrı da dikkate alındığında,ileride doğu Akdeniz bölgesinde kurulacak  üslerin ne anlama geleceği de bu süreç içinde anlamını bulmakla beraber, ABD nin güven sarsıci politikaları nedeniyle bu süreç soru işaretlerini taşır hale gelmiştir.

NATO’nun Doğu Avrupa bölgesindeki genişleme sürecinde, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Slovenya, Estonya, Litvanya ve Letonya’nın da bu güvenlik yapısında yerlerinin almaları amaçlanmıştır. Ayrıca, NATO Konseyi üyesi olan (RF) nu ile birlikte, Kafkasya güneyinden  Orta Asya  coğrafyasına kadar olan bölgede ve Türkiye ile birlikte bu coğrafyanın güneyinde kalan  sahada, ABD’nin askeri açıdan etkinlik arayışları da söz konusu olmuştur… Trans Avrasya güvenlik bölgelerinin, NATO’nun  giderek  doğuya doğru genişlemekte olduğu görüşü ile,  konunun örtüşmekte olduğu ,gelişmelerde  açıkça izlenmiştir. Bu süreç  içinde,  genişleyen NATO’nun geleceği  konusunda da ortaya bir görüntü çıkmıssa da, gene, ABD’nin saldırgan politikaları nedeniyle, bu konudaki gelişmeler de  kesintiye uğramış  bulunmaktadır. Şangay işbirliği kapsamında şekillenen siyasi ve askeri  yapılaşma ise, bu denkleme ayrı bir bilinmez eklemiştir!!!

Avrasya bağlantılı, jeostratejik tercihler paralelinde, Brzezinski’nin  ABD politikalarına  etkisi dikkate alındığında, şu hususlara da değindiği görülmektedir.

(…Amerika istikrarlı ve bağımsız bir Güney Kafkasya ile Orta Asya’yı teşvik etmek için, Türkiye’yi yabancılaştırmamak konusunda dikkatli olmalıdır……( Büyük Satranç Tahtası sf.182)

Brzezinski’nin bu ön görüsüne rağmen, ABD son politik  yaklaşımlarında, daha çok  Ortadoğu bölgesinde  ŞARONİST tercihlere öncelik vererek, Kuzey Irak’ta,  Türkiye’nin çıkarlarına ters bir durum yaratmıştır. Bu oluşum, Türk, ABD ilişkilerinde önemli düzeyde  güvensizliğe de neden olmuş ve Türkiye’yi olduğunca yabancılaştırmıştır!!!…Reel  politika ile bağdaşmayan bu yaklaşım daha çok İsrail’in  bölgedeki  tercihlerine göre düşünülmüş ve küresel stratejilerden ziyade, bölgesel değerlere göre hareket edilerek sonuç aranmaya çalışılmıştır. Bu uygulama ise, Türkiye’de ABD karşıtı görüşleri giderek güçlendirmiştir…Kısaca, ABD  ifade edilen konuda, jeostratejik açıdan küresel değerlere göre değil, daha çok bölgesel olarak  taktik tercihlere göre hareket etmiştir…

NATO’nun genişleme sürecinde, jeostratejik görüş itibariyle,  ABD , Balkanlardan  Orta Asya’ya kadar olan coğrafya kesiminde, Spykman’ın tanımlamasına yakın şekilde bu bölgelerde askeri üslerini oluşturmayı amaçlarken, Mackınder’in  görüşüne göre de  Avrasya merkezli olarak (KABGAH) (K) bölgesinde de ayrıca varlığını oluşturma arayışlarına başlamıştır( HARİTA-1)

Bütün bu sürecin sonucunda ortaya çıkan Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) bakıldığında ise, Fas’tan, Pakistan’a  kadar uzanan geniş bir coğrafi kesim de dikkate alındığında, kesin hudutları belli olmayan  bu bölgede ABD’nin politik hedeflerinin doğru tahmin edilmesi de gerekmektedir…Bu süreçle bağlantılı olarak, Asya Pasifik  bölgesine doğru konuya yaklaşıldığında ve bu bölgede ABD karşıtı bir oluşumun ortaya çıkması ihtimali de  dikkate alındığında, konunun değerlendirilmesi gene Brzezinski’ye göre şu şekilde olmaktadır…

(…Büyük Doğulu oyuncular bir ittifak kurarlarsa, o zaman Amerika’nın Avrasya’daki önceliği ciddi biçimde daralır…( Büyük Satranç Tahtası sf.35)      Bu süreç Şanghay işbirliği ile  yeni bir mecraya taşınmakta olup, ABD karşıtlığı da giderek artmıştır!!!

Bu yorumun içeriğine göre, ABD’nin, Asya merkezli bir kontrol stratejisi  karşısında, (RF + Çin + Hint) veya, (Çin + RF)  veya (Çin + Hint) güç denklemlerinden birinin oluşması, bölgedeki ABD politikası açısından kabul görmeyecek bir durumu ortaya çıkarabilecektir ki, Brzezinski de bu hususa dikkati çekmek istemektedir…Son gelişmeler ise, Şangay işbirli  kapsamında  öngörülen istikamette seyir etmekte ve Brezinski’nin endişesini doğrulamaktadır!.

Yukarıda belirtilen ve görüntüye gelen ilişkiler bakımından, Çin ve Hidistan’ın 2010/2015 yılına kadar bölgede bir  Serbest Ticaret Alanı oluşturarak, para birimlerini  DOLAR’dan ayırmak suretiyle, ayrı bir finans sepetine bağlamayı amaçlamaları, bu  konudaki endişelere hak verdirmektedir…  Ayrıca,  Hindistan’ın da bölgede politik hedefleri itibariyle kendisini ayrı bir güç merkezi olarak görmekte olması da dikkate alındığında, bu oluşumun, giderek ABD’nin Avrasya bölgesindeki cephesini ifade edilen parametrelere göre genişlettiği de görülmektedir…

Konu tekrar özetlendiğinde, bu sürece göre, ABD’nin Avrasya ve Asya Pasifik  bölgesine yönelik etki alanlarını kontroluna alabilmesi, politik hedefleri içinde giderek derinlik kazanmaya yönelik olarak görüntüye gelmiştir…Bu konuda  bölge ile ilgili olarak Brzezinski ‘nin bir diğer görüşüne göre,

(…ABD’nin Avrasya’nın tümü için bütünleşmiş kapsamlı ve uzun vadeli bir jeostrateji oluşturmasının zamanı gelmiştir…(Büyük Satranç Tahtası sf.174) demektedir…

Yukarıdaki ifadenin içeriğine bakıldığında, ABD’nin bölgeye yönelik uygulamaları

giderek daha da netlik kazanır hale gelmişse de beklenilen stratejik hedeflerde ki kaymaya bakıldığında, konu,  ABD aleyhine bir görüntü sergilemektedir…Genel görüntüsü itibariyle, ABD’nin bir küresel güç olarak coğrafyadaki kontrol sahalarının askeri yönden  taksimi, mevcut askeri paktların dışında  ayrıca  şu şekilde görünmektedir..(Harita-2)

a. Kuzey Komutanlığı

b. Güney Komutanlığı

c. Avrupa Bölgesi Komutanlığı

d. Merkez Komutanlığı

e. Pasifik Komutanlığı

şeklinde olmak üzere, NATO organik yapısının dışında, ABD’nin ulusal çıkarları esas alınarak, küresel platformda  ayrı bir komutanlık yapısına göre oluşturulmuştur….

Genişleyen NATO konseptinin  geleceğinin de bu genel şema içinde ele alınarak  değerlendirilmesi ve Büyük Orta Doğu Projesi ile birlikte (BOP) konunun aynı zeminde değerlendirilmesi , reel politika açısından yararlı olabilecektir. Bununla beraber, BOP uygulamalarındaki  ilk hedef alanında  kalan Irak’daki oluşum ,bu projenin uygulamasındaki tökezleme tellerinden birini oluşturmuştur!

Uzak Doğu bölgesinde ise, ABD’nin, Çin’in  Asya Pasifik  sahasındaki muhtemel genişlemesine karşı, Soğuk Savaş  döneminden  bu yana güvenlik hattını, KORE, JAPONYA veTAYVAN’dan güneye doğru uzatarak,Pasifik bölgesindeki stratejik savunma   kuşağını kontrolunda tutmayı  amaçladığı görülmüştür…Ancak, Endonezya’nın Çin ile 2005 de stratejik işbirliğine girmesi, Vietnam’ın  bunu izlemesi bu bölgede de ABD politikalarına karşıt bir diğer  yapılaşmayı oluşturmuştur!

İfade edilen bu parametreler içinde, NATO’nun küresel  dengelere göre genişletilmesinin mantığını değerlendirmek mümkündür….Asya Pasifik  bölgesinde, Çin ve  Hindistan’ın Pasifik bölgelerine yönelik ekonomik etki alanlarının  dünya ticaretinin %68 bulunduğu bu bölgede  giderek kontrolu ele geçirmesi, bazı dengeleri zorlama ihtimalini de gündeme getirecek gibidir….

Çin ve Hindistan’ın bölgelerinde, 2015 yılına kadar, Güneydoğu Asya ülkelerini (ASEAN) içine alacak bir serbest ticaret bölgesine yönelik yaklaşımları yanında, bu bölgede, Yuan, Yen ve EURO yu içine alan  bir finans sepetinin ön görülmesi, ABD’nin  TEK KUTUPLU DÜNYA   modeli kapsamında, DOLARİZE  edilmiş bir küreselleşmeye ters bir durum yaratabilecektir…Bu süreç de başlamıştır!!! Bu nedenle ABD politik hedeflerini analiz ederken paranın(DOLAR)  geleceğinin istikametinin iyi izlenmesi de gerekecektir!

Kısaca, ABD’nin NATO platformunda, doğuya doğru ilerleyen güvenlik kuşağına dikkat edildiğinde, jeostratejik açıdan ileri sürülen  ASLİ POLİTİK HEDEF  Brzezinski ‘nin  şu ifadesinde  tanımını bulmaktadır…

…AMERİKA İÇİN ANA JEOPOLİTİK ÖDÜL AVRASYADIR….AMERİKA’NIN KÜRESEL ÖNCELİĞİ, DOĞRUDAN DOĞRUYA AVRASYA KITASINDAKİ HAKİMİYETİNİ  NE KADAR SÜREYLE  VE ETKİYLE SÜRDÜRECEĞİNE BAĞLIDIR…  (Büyük satranç Tahtası sf.31) .

Bu bağlamda, Kazakistan Cumhurbaşkanı  Nazarbayef’in  Orta Asya Türk Devletleri arasında ön gördüğü  Türk Birliği  politikası da ayrı bir  denklem olarak, ABD’nin  Orta Asya bölgesinde doğrudan etki  oluşturmasını engelleyecek bir diğer yaklaşım görüntüsü vermektedir!!!

Belirtilen hususlardan da anlaşıldığı üzere, ABD’nin doğuya doğru uzanan politikasında,NATO’nun  giderek genişleme sürecinde, asli hedefin, Asya merkezli olduğu görüntüsü gelişen olaylar sürecinde izlenmiştir…Küresel hakimiyetin petrol ve doların geleceği açısından Avrasya merkezli olacağı hususu dikkate alındığında, NATO’nun da  bu mantık içinde genişleme sürecinin  periferlerini  tayin etmek mümkün olabilecektir!…..Ayrıca, Akdeniz bölgesini ve bu kapsamda MEDA alanlarını da içine alacak şekilde gündeme gelen BOP  göre, batıdan doğuya doğru uzanan ayrı bir hat izlenimi vermekle beraber, bu sürecin nasıl bir sonuç oluşturacağı da şimdilik bulanık bir görüntü  vermekte ise de BOP’un  etkinliğinin giderek kırıldığını da ifade etmek mümkündür.

Bir taraftan AB’nin genişlemesi, diğer taraftan NATO’nun doğuya doğru uzaması ve bu paralelde de BOP uygulama alanının muhtemel sonuçları, Asya bölgesinde Şangay İşbirliğinin güçlenmesi,  küresel stratejiler içinde gündemini uzun süre tartışılır hale getirecek gibidir.Ayrıca, Trans Avrasya jeostratejik görüşü içinde, Alaska’dan (RF) katederek,Türkiye’yi ve Ortadoğu’ya kadar uzanan eksen ile, KENAR KUŞAK HATTI ve KALBGAHI  (K)  kucaklayan eksenin güneyinden geçmesi düşünülen BOP ‘nin  uygulanabilir olması, bu bölgelerdeki ülkeler arasında güvenirliğe dayanan politikaların varlığı ile mümkündür. Bu güvenilirlik konumu ise, mevcut duruma göre önemli ölçüde yara almıştır!!!

ABD’nin Ortadoğu’da daha çok ŞARONİST  taleplere önem veren uygulamalarda bulunmuş olması ve Türkiye’nin güneyinde  Kuzey Irak’taki oluşumlara destek vermesi, Türkiye’de ABD karşıtlığını arttırdığı gibi, önemli ölçüde güven sarsıcı durumların ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Bu konuda bölge ile ilgili olarak, Brzezinski ‘nin reel politik yaklaşımları yerine, ŞARONİST öngörülerin tercih edilmiş olmasının faturası, orta ve uzun vadede ABD’nin aleyhine sonuç verebilecektir…

ABD’nin asli politik hedefinin  Asya bölgesi olduğu  dikkate alındığında, coğrafyanın bu bölümündeki muhtemel gelişmelerle ilgili bağlantılar yönünden  Brzezinski’nin şu uyarıyı da yaptığı görülmektedir…

(…Avrasya’nın Uzakdoğusunda Çin olasılıkla giderek merkezi olacaktır ve Amerika’nın bir Amerika-Çin jeostratejik uzlaşması başarıyla beslenmediği sürece, Asya anakarasında siyasi anlamda ayak basacak yeri olmayacaktır…(Büyük Satranç Tahtası sf.174)

Çin’in, Hindistan ile izlenen yakınlaşması yanında, AB’nin ABD ile  aralarında izlenen ticari rekabetinin ötesinde, ayrıca Çin ile AB arasında da bazı yakınlaşmaların ortaya çıktığı izlenmiştir. Bu ilişkiler içinde, Çin ve Asya Pasifik ülkelerini Kazakistan üzerinden AB ile birbirlerine bağlamayı amaçlayan TRANS KAZAKİSTAN demiryolu projesi ise, Avrupa ile Asya arasındaki bir  ticaret bağını da  görüntüye getirmiştir…

ABD ve AB ilişkileri içinde, siyaset alanında bir takım gelgitlerin izlendiği Fransa ve ABD’nin  birbirlerine olan politik tavırlarında da ilginç mesajlar ortaya çıkmıştır. Bu konuda, son olarak, Fransız Deniz Kuvvetlerine  bağlı bazı gemilerin 16 Mart 2004 tarihinde, Çin Halk Kurtuluş Ordusu Deniz Kuvvetleri ile birlikte, Çin sularında ortak tatbikat yapmaları da ilginç bir diplomatik mesaj içermiştir. Bu bağlamda Fransa’nı başına Sarkozy’nin  getirilmesi acaba  geriye dönüş için  bir adım mıdır?  Sorusunu da akla getirmektedir.

Kısaca, ABD bir taraftan AB ile ilişkilerini sıcak tutarken, diğer yönden  NATO’nun genişlemesi sürecine  ağırlık vermiş ve  NATO oluşum alanlarını da giderek doğuya doğru kaydırmayı amaçlamıştır. Geçmişi itibariyle,Atlantik İttifakı çerçevesinde, NATO, ABD’nin Avrupa politikaları üzerindeki etkin bir kontrolu soğuk savaş yılları boyunca sürdürmüştür. Ancak, AB’nin yapısı içinde ortaya çıkan dinamik unsurlar dikkate alındığında, Amerika’nın politikalarını takip eden üye ülkeler içinde farklı yaklaşımların da ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir…

Özellikle, AB yapısı içinde giderek güç kazanan Fransa, Almanya ekseninin esas aldığı görüşler ve politik yaklaşımlar ABD açısından zaman zaman rahatsızlık yaratmaktadır.Bu konuda,  Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) ile ilgili görüşlerin nasıl bir sonuç vereceği de ileride belli olacak gibidir…Ayrıca bu sürecin ilerisi için NATO bağlantısı ile ilgili bölümü de hala  açıklık taşımamaktadır…

Özetle, ABD açısından ortaya çıkmakta olan ve jeostratejide yansıma bulan çok bilinmeyenli denklemlerin kolayca çözüme  ulaşması da  mümkün görülmemektedir. ABD bir taraftan, AB içinde  Ulus Devletler  ile siyasal zeminde çatışmaya neden olabilecek ortamların doğmasını yapay bir şekilde arzu etmez(!) görünürken,diğer yönden genişleyen bir NATO yapısında, (RF) da  NATO Konseyine  dahil ederek, daha bütünleşmiş bir Avrupa’nın  Trans Atlantik (TAFTA) yapısında ki entegrasyonunu da arzu eder görünmektedir.Bununla beraber, Şangay  işbirliği  konuya ayrı bir boyut getirmiştir!!!Bütün bu süreç içinde  TEK KUTUPLU DÜNYA hedefine yönelik  ABD’nin politikaları, AB, RF ve Çin ile Hindistan’ın yaklaşımları  yönünden fazla itibar görmemektedir. Bu husus da, ÇOK KUTUPLU DÜNYA anlayışına diğer güç merkezlerini giderek daha çok  yöneltmektedir…

ABD’nin politik  hedefleri kapsamında, AB’nin doğuya doğru genişlemesi paralelinde NATO’nun da bu genişleme sürecinde yer alması  bir şekilde benzerlikler taşımaktadır. Bununla birlikte, ileride bir  (AGSK) yapısı içinde, Fransa, Almanya merkezli bir diğer güç odağının NATO dışı bir güvenlik  oluşumundan farklı  bir durum yaratması da bilinmezleri çoğalan siyasal denklemlere yenisini ekleyebilecektir…

Bu hususta, ortaya çıkan tartışma konuları içinde, önceliğin NATO mu, yoksa AB’mi olması gerektiği görüşünün, özellikle Almanya yönünden  ileri sürüldüğü de hatırlardadır. Ayrıca, Almanya’nın genişleyen bir AB yapısında başı çekmek iddiasında olması, ancak aynı zeminde genişleyen bir  NATO’nun ise, ABD’nin etki alanında bulunması ve genişleyen NATO bünyesine Doğu Avrupa ülkelerinin dahil edilmeleri de,NATO yapısında, AB’nin etki alanlarının ,siyasal yönden ABD inisiyatifinde  kalmakta olduğu imajını güçlendirmektedir.

Bununla beraber, NATO’nun Doğu Avrupa  Üzerinden Çin hududuna kadar genişlemeyi amaçlayan  oluşumu dikkate alındığında,  ortaya çıkan bütün çelişkilere rağmen,ABD’nin  coğrafya üzerinde  ve farklı yönlerden stratejik derinlik kazanmaya çalıştığını da mevcut durum içinde kabul etmek gerekmektedir…

Ancak,önemini her geçen gün kaybeden Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) zemininde konuya tekrar bakıldığında, genel hudutları tam manasıyla belli olmamakla beraber, Fas’tan Pakistan’a kadar uzanan  bölgede ABD’nin etkinlik alanlarının tam bir kontrol açısından tartışılır  durunda olduğu da  görülmektedir.. Irak’ın işgalinin ortaya çıkardığı gerçekler içinde ise, ABD’nin salt askeri çözüm yolları ile sonuç alması, uzun vadede mümkün görülmemektedir. Her ne kadar, Şii, Sünni ikilemi içinde  bir denge aranmakta ise de, bu ülkede giderek artan Arap milliyetçiliği temelindeki  ULUSAL CEPHE hareketi güç kazanmıştır. Kısaca ABD uygulamaya çalıştığı model ile, 500 bin km2 bir coğrafyada, 150.000 kişilik bir askeri güçle 20 milyondan fazla bir nüfusu kolay kolay kontrol altında tutamayacağı da anlaşılmıştır!!!. Bölgedeki ABD karşıtlığı paralelinde, diğer Arap ülkelerindeki  artan Arap milliyetçiliğini de BOP yönünden çok iyi analizlerinin yapılması gerekmektedir…Ayrıca, Ortadoğu bölgesinde ekonomik  çıkarları bozulan diğer batılı ülkelerin de konuya yaklaşımlarının aynı paralelde değerlendirilmesi

gerekmektedir…

Türkiye’nin BOP içinde yer alması ve ABD’nin İstanbul NATO zirvesinde ön gördüğü hedefleri açısından konu ele alındığında, AB yönünden  ve  özellikle de Almanya’dan birdenbire, Türkiye’nin stratejik önemini öne çıkaran bir yaklaşım o günlerde  dikkate çarpmıştır. Bu hususun her stratejist tarafından çok iyi bilinen yönleri,( her ne kadar ifade edilmemeye gayret edilse de) olayların seyri asli gerçeği ister istemez  görüntüye getirmektedir…Türkiye açısından zaman doğru kullanıldığı takdirde, jeostratejik zeminde  ortaya çıkan manevra alanının hiç de yabana atılır bir durumda olmadığı görülmektedir

ABD’nin, Avrasya’ya yönelik politikaları içinde, farklı coğrafi zeminlerde ortaya çıkan oluşumların Çin tarafından ne şekilde algılandığı hususu da önemlidir. Bu konuda da Brzezinski  ayrıca şu görüşe yer vermektedir…

(…Çin Dışişleri Bakanlığı’nın araştırma dairesinde görevli bir Çinli yorumcunun sözleriyle, ABD’nin stratejik hedefi tüm dünyada hegemonya aramaktır ve o Avrupa ve Asya kıtalarında, lider konumuna bir tehdit oluşturabilecek herhangi bir büyük gücün ortaya çıkmasına müsamaha gösteremez. Dolayısıyla olduğu şey ve bulunduğu yer Amerika’yı Çin’in doğal müttefiki olmak yerine kayıtsız rakibi yapmaktadır…(Büyük Satranç Tahtası sf.153)

Asya Pasifik ve Avrasya  yönünden, ABD’in küresel politikaları itibariyle, Çin’in kayıtsız rakibi olacağı görüşü yukarıda ifade edildiği gibi değerlendirilmektedir. Kısaca, farklı parametreler içinde özetlenen yaklaşımlar  dikkate alındığında, ABD açısından kontrol edilmesi  gereken  coğrafi bölgenin Asya ana karasında (KALBGAH “K”)  olduğu jeostratejik açıdan netlik kazanmaktadır. Bu sürecin  siyasi haritaya yansıyan hali  ise, gene Brzezinski tarafından  aşağıdaki ifadesinde özetlenmektedir.

  1. Tarihte ilk kez tek bir devlet gerçek küresel güçtür.
  2. Avrasyalı olmayan bir devlet,küresel olarak önder devlettir.
  3. Yerkürenin merkezi arenası, Avrasya’ya, Avrasyalı olmayan bir güç egemendir…(Büyük Satranç Tahtası sf.177)

NATO’nun genişleme stratejisinde belirtilen  ve öngörülen hedeflerin bu kapsamda ele alınması durumunda, muhtemel gelişmelerin nerelere varacağını da tahmin etmek mümkündür. Ayrıca, NATO’nu genişleme süreci konusunda, gene Brzezinski, şu  hususa da dikkati çekmektedir.

(…Rusya’yla, NATO genişlemesi konusunda yapılacak her türlü uzlaşma, Rusya’yı fiilen ittifakın karar veren bir üyesi yapmak,bununla NATO’nun özel Avrupa Atlantik tezini sulandırmak ve aynı anda, yeni kabul edilen üyelerini ikinci sınıf statüsüne düşürmemek etkisini gösterecek bir sonucu doğurmamalıdır…(Büyük Satranç Tahtası sf.189)

Özellikle, Amerika açısından, politik hedefleri paralelinde, Çin’in, ABD’ye bakış açısı hatırlandığında, Amerika için ana jeopolitik ödülün  Avrasya bölgesinin olduğu netleşmektedir. Bu mantık içinde, giderek doğuya kaydırılan ABD üsleri paralelinde, ayrıca, Afganistan’daki  bu ülkenin varlığını da aynı parantez içinde görmek mümkündür. Asya’daki Türk Devletlerinin de  birlik  yapısında dayanışmaya girmelerinin gerisinde bu  söz konusu oluşumların  varlığını aramak gerekmektedir.

11 Eylül  saldırısını müteakip, ortaya çıkan gelişmeler içinde, Taliban örgütüne karşı yürütülen askeri operasyon sonucu, ABD, Afganistan coğrafyasındaki  köprü başını oluşturmuştur. Müdahaleyi takip eden süreçte  bu ülkenin yeniden yapılanması görüşü çerçevesinde Uluslararası Yardım ve Güvenlik Kuvvetleri Olarak (ISAF)  yapısında 18 ülkenin iştirakiyle oluşturulan bir askeri güç  ABD yanında olacak şekilde bölgeye yerleştirildiği de izlenmiştir.

Birçok NATO üyesi ülkenin de içinde bulunduğu bu kuvvet (ISAF), NATO’nun sorumluluk alanı dışında ki görüntüsüyle operatif hareket etmesi, ayrı bir oluşum sergilemiştir. Her ne kadar NATO dışı bir kuvvet görüntüsü taşımakla beraber, (ISAF) da yer alan ülkelerin çoğunun NATO üyesi olmaları, NATO’nun, bölgede ayrı bir sıfatla yer aldığı imajını da yaratmıştır.

Bu oluşumun genel yapısına bakıldığında, NATO’nun adı geçmediği  halde etki alanının ISAF bünyesinde  Afganistan topraklarına kadar  dolaylı şekilde uzamış olduğu da görülmektedir. Ayrıca, ABD’nin küresel düzeyde planladığı komuta sorumluluk alanları hatırlandığında ise, ISAF’ın görev alanlarını da Merkez Komutanlığı bölgesi içinde bulunduğu görüntüye gelmektedir….

Sonuç olarak, gerek NATO, gerek ISAF’ın komuta sorumluluk alanlarına dikkat edildiğinde, bütün bu alanların ABD’nin küresel düzeyde planladığı diğer komutanlıkların  sorumluluk alanları ile örtüşmekte olduğu da dikkate çarpmaktadır…

Asya bölgesinde, her ne kadar, Şangay işbirliği çerçevesinde  farklı bir dayanışma modeli sergilenmişse de, bu sürecin sonuçlarının RF ile Çin arasındaki ilişkilerin ileride ne şekil alacağı ve mevcut güç parametrelerine ne nispette etkili olacağı gene de spekülasyona açık bir konu olmaktadır.

Çin’in artan potansiyeli ve kaynak ihtiyaçları dikkate alındığında, bu ülkenin kuzeyindeki boş ve doğal kaynakları itibariyle zengin topraklara bakış açısının ne olacağı, gerek RF ve gerekse bölgedeki Türk Cumhuriyetleri  yönünden de ayrıca önem ifade etmektedir. Bu ihtimal nedeniyledir ki, ABD ile bölge ülkeleri arasında şekillenen dayanışma modelleri, genişleyen NATO’nun hudutlarını bu bölgelere kadar ulaşmasına neden olabilecektir…

RF nun bir taraftan Şangay ilişkisi içinde politikalarını  yürütürken, diğer yönden NATO konseyinde yer alması yukarıda ifade edilen ihtimalleri  güçlendirmektedir.

Farklı güç parametrelerinde olduğu kadar, askeri yönden çözüm modellerinin gündeme gelmesi, konunun değişik açılardan ele alınmasına da neden olmaktadır.Bu bağlamda, küresel düzeyde mevcut  füze savunma sistemlerinin kuvvet değerlendirmeleri

içindeki durumları  dikkate alındığında, TEK KUTUPLU DÜNYA görüşüne karşı, bölgesel olarak farklı direniş noktalarının da ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir…

Balistik füze sistemlerinden belli düzeyde  caydırıcılık içeren ve menzilleri 500 km  üstü olanlara sahip ülkelerin dökümü aşağıdaki tabloda görüldüğü gibidir….

.

500 km ÜSTÜ MENZİLE SAHİP BALİSTİK FÜZELERİ ÜRETEN

VE SAHİP OLAN ÜLKELER

ÜLKE……………………SİSTEM……………………MENZİL km.

ARJANTİN…………….. Condor 2……………………  900-

BREZİLTA……………..  SS-600……………………… 600-

SS-1000…………………….1200-

VLS……………………….. 5000-

ÇİN………………………..CSS-2……………………… 2800-

CSS-3……………………… 4750-

CSS-4………………………13000-

CSS-5……………………….1800-

CSS-N-3…………………….1700-

DF-15………………………..600-

DF-25……………………….1700-

DF-31………………………..8000-

DF-41……………………..  12000-

JL-2………………………….8000-

MISIR……………………..VECTOR…………………… .900-

FRANSA…………………..SSB  S-3D……………………3500-

MSBS M-4A/B………………4000-

MSBS M-45………………….6000-

MSBS M-51………………….8000-

HİNDİSTAN……………….AGNI………………………….2500-

ASLV………………………….4500-

GSLV…………………………14000-

PSLV…………………………   8000-

İRAN………………………..SHIHAB 3……………………..1300-

ZELZAL 3…………………….1500-

SHIHAB 4……………………. 2000-

İSRAİL……………………  JERİCHO 1…………………     500-

JERİCHO 2…………………   1500-

SHAVİT……………………… 4500-

JAPONYA…………………   M-3…………………………… 4000-

H-1……………………………12000-

H-2……………………………15000-

K.KORE……………………..SCUC…………………………    500-

NODONG 1…………………… 1000-

NODONG 2……………………….1500-

TAEPODONG 1…………………. 2000-

TAEPODONG 2………………   4/6000-

LİBYA………………………   ALFATTAH………………………. 950-

PAKİSTAN………………….. GHAURİ 3…………………………1000-

HAFT 3…………………………….  600-

RUSYA F. …………………….SS-11  SEGO. ……………………13000-

SS-13 SAVAGE………………….  9400-

SS-17 SPANKER………………   10000-

SS-18 SATAN ……………………11000-

SS-19 STILETTO………………   10000-

SS-24 SCALPEL………………..   10000-

SS-25 SICKLE…………………… 10500-

SS-X-27…………………………….10000-

SS-N-SERB……………………….   3000-

SS-N-SAWFLY……………………  9100-

SS-N-STINGRAY…………………. 8000-

SS-N-STURGEON………………… 8000-

SS-N-SKIFF………………………..  8300-

GÜNEY AFRİKA …………….ARNISTON………………………..  1500-

TAYVAN……………………   SKY HORSE……………………….. 950-

USA………………………….   MİNUTEMAN 3…………………  14800-

PEACEKEEPER………………….11000-

TRIDENT C 4………………………7400-

TRIDENT C 5……………………..12500-

Yukarıdaki tabloda dökümü ana hatlarıyla ifade edilen  balistik  füze kabiliyetlerine sahip bulunan ülkeler içinde, mevcut durumları dikkate alındığında, uzun menzil yanında,kıtalar arası menzile sahip  olanlardan ,Brezilya’nın 5000 km., Çin’in 13000km., Fransa’nın 8000km., Hindistan’ın 14000km, İran’ın 2000km., İsrail’in 4500 km., Japonya’nın 15000km., K.Kore’nin 6000km., RF’nun 13000km., ve USA’nın da 14800km azami menzili olan balistik füze sistemlerine sahip bulunmaktadırlar.

ABD’nin taklit edilemeyecek teknolojik üstünlüğünü esas alan yaklaşımı dikkate alınmakla beraber, gene de, bazı ülkelerin nükleer kapasiteleri yanında, nükleer başlıklarını uzun mesafelere taşıyabilecek balistik füze sistemlerine sahip bulunmaları, risk faktörleri ile bağlantılı olarak dikkate alınacak hususlar içindedir.

Özetle,ABD’nin Küresel Komuta alanları yanında, NATO’nun genişleme süreci ile ilgili stratejik yaklaşımları yukarıda ifade edilmeye çalışılmıştır. Bu  genel  yapının,görüntüye gelen  parametreleri  kapsamında  konunun ele alınması gerekmektedir. Ayrıca, bölgesel hesaplar yerine, coğrafyanın dikte ettiği reel politik anlayışlara öncelik verilerek, özellikle de,  güvene dayalı dengelere itibar edilerek çözüm şekilleri oluşturulmasına ,barış sürecinin devamı bakımından  önem vardır…Bu konuda, ABD’nin  politik hedeflerini  iyi tahmin edebilmek için de paranın(Perol vedoların) istikametinin takip edilmesi gerekmektedir. Esasen Wall Street ve Pentagon  ikilisi içinde  konunun stratejisinin  sürekli olarak düzenlenmekte olduğu da olayların seyrinde izlenmektedir!

ERGUN ÖZGEN  

Av. Ergun Ozgen - TARA1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir