BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un iki gün evvel New York’taki BM Genel Merkezinde Türkiye’nin saygın bir haber ajansına verdiği demeç, BM’nin üst katında Kıbrıs ile ilgili olarak bir takım kavramların artık değişime uğramaya başladığını ortaya koymakta.
Aslında bu değişiklik, BM’nin Türkiye’ye bakış açısındaki değişiklikten kaynaklanmakta.
Türkiye, bölgede ve dünyada güçlendikçe, dünyanın küresel aktörlerinin Türkiye’ye bakış açısı da olumlulaşmakta, buna paralele olarak da Türkiye’nin sorunlarına yaklaşım daha sempatikleşmekte ve olaylar da Türkiye lehine gelişim göstermekte.
Anadolu’muzdaki yerel deyim olan “Ne kadar köfte, o kadar ekmek” sözüne uygun olarak dünya politikasında da geçerli olan deyim “Ne kadar güç, o kadar hak” şeklinde.
Türkiye, dünya politik arenasında güçlendikçe kendisi ile ilgili konulardaki haklılığı da, buna paralel olarak artmakta.
Türkiye’nin başrolü oynadığı ve dünyayı ayağa kaldıran Tahran’da imzalanan uranyum takas anlaşması, İstanbul’da düzenlenecek Somali konferansı, Saraybosna Konferansı, Türkiye’nin balkanlardaki tartışılmaz varlığı, Türkiye’nin Orta Doğu’da arabuluculuk rolü, Medeniyetler İttifakı girişimi ve Türkiye – Ermenistan yakınlaşması, doğal olarak Türkiye-AB Katılım Müzakerelerini ve Kıbrıs konusunu da etkilemeye başladı.
Tabii Türkiye lehinde.
Yıllardır Türkiye’yi haksız gören ve horlayan ülkeler şimdi aniden Türkiye’ye daha sempatik gözlerle bakmaya başladılar.
Bunun ilk gelişmesi BM Genel Sekreteri Ban’ın Kıbrıs Müzakerelerinin geleceği ile ilgili sözleri.
“Kıbrıs Müzakerelerinde bir hedef tarih belirlemememize karşın, bu müzakerelerin sonsuza dek süreceği anlamına gelmiyor. Elbette tarafların iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayanan bir birleşmeyi, şu zaman, şu tarihte kabul edebileceklerine dair bazı beklentilerimizin olması gerekir” şeklindeki vurgulaması Kıbrıs konusunda bazı yeni gelişmelerin habercisi.
Bir son tarih belirlenmiş ve bu da Aralık 2010.
Belli ki BM mutfağında pişirilmekte olan bir şeyler var.
BM’deki bu gelişmelere paralel olarak Avrupa Birliği’nin mutfağında da Kıbrıs konusunda bir şeyler pişiriliyor.
Özellikle “Direk Ticaret Tüzüğü”ndeki gelişmeler pekte Rumların hoşuna gidecek yönde değil.
Doğrudan ticaretle ilgili tüzük büyük bir olasılıkla 10 Haziran’da gerçekleştirilecek olan Avrupa Parlamentosu Siyasi Grup başkanları toplantısında ele alınacak. Belli olan şu ki, AB Yönetimi, Direk Ticaret Tüzüğünü Rumlara rağmen uygulamaya koymak niyetinde.
Rumların Türkiye-AB Katılım Müzakerelerini sabote etmeleri ve bu nedenle de çıkmaza girilmiş olmasını AB artık geçmiş senelerde olduğu gibi sempatiyle karşılamıyor. Tam tersine artık AB’nin çıkarlarına aykırı olduğu görüşünde.
AB bu fasit daireden kurtulmanın yolunu da Direk Ticaret Tüzüğü’nün işlerlik kazanmasında görüyor.
Belirlenen da son tarih de Aralık 2010.
Tesadüfe bakın ki, gerek BM’de gerekse de AB’deki son tarihler, sanki ağız birliği etmişçesine Aralık 2010.
Aralık 2010 tarihine kadar Rumlar, Kıbrıs Müzakerelerinde uzlaşı adımları atmazlarsa, 2004 Annan Planı Referandumunda olduğu gibi kazançlı değil zararlı çıkacaklar.
Bu artık kesin bir öngörü.
Bir de Genel Sekreter Ban’ın, Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonların kaldırılması yönündeki sözleri var. Belli ki yıllardır bizlere uygulanan insanlık dışı ambargolar artık BM’nin üst katını da rahatsız etmeye başlamış.
Bazı fırsatlar kaçırılmamalı….
Prof. Dr. Ata ATUN