Baykal Komplosu CHP’ye Değil AKP’ye Yöneliktir
Tamamı gördüğüm kadarıyla mıdır bilmiyorum; ancak görebildiğim kadarıyla Sayın Deniz Baykal hakkında internet ortamında servis edilen kaset, bana sanki düzmece gibi geldi. Ben elbette bir bilişim uzmanı değilim. Teknik bilgim de yeterli değildir. Ancak görebildiğim kadarıyla iki ayrı mekânda çekilmiş görüntülerin, olay aynı apartman dairesinde geçmiş havası verircesine bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş görüntüler var ortada. CHP’li bilişim uzmanı milletvekili Tacidar Seyhan’a göre kaset, en az 43 ayrı parçanın bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş.
Komplodur veya gerçektir, hayatında CHP’ye oy vermemiş bir insan olarak diyebilirim ki; Sayın Baykal’ın bu şekilde CHP Genel Başkanlığı koltuğunu terk etmesi siyaset dünyamız için hiç de şık olmamıştır. Sayın Baykal, keşke işin bu noktalara varmasını beklemeden, daha doğrusu bu tür kirli oyunlara alet olmadan Genel Başkanlık koltuğundan kalkmasını becerebilseydi.
Şunu da eklemek isterim ki; Sayın Baykal’ın son dönemde takip etmeye başladığı siyasi çizgi, sadece sol kesimin değil, benim gibi sağ kesimin içinde yer alanların da sempatisini kazanmaya başlamıştı. Çarşaf açılımı bir yana (çünkü onu çok yapay buldum); özellikle, Şeyh Edebali, Hz. Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve hatta İmam-ı Âzam Ebu Hanife gibi din ulularından alıntılar yaparak icra ettiği konuşmalar, sağda, hatta sağın en muhafazakâr kesimlerinde bile genel kabul görmüştür. Geçtiğimiz Nisan ayı içinde Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümü münasebetiyle icra edilen Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde Haliç (İstanbul) Kongre Merkezi’nde yapmış olduğu konuşma ise sağın değme liderlerine bile taç çıkarttıracak türden bir konuşma idi. O sırada salonda bulunan Diyanet mensupları ve AKP’li siyasetçiler bile Baykal’ın bu konuşmasını ayakta alkışlamışlardır.
Üstüne üstlük Sayın Baykal’ın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile sürekli yakın temasta olduğunu dile getirmesi ve Ali Bardakoğlu’nun, kendisine “Hz. Peygamber ile ilgili düşüncelerinizi çıkın toplumla paylaşın” şeklinde telkin ve tavsiyelerde bulunduğunu söylemesi de bana göre bir hayli ilginç olmuştur. Zira toplumun geniş kesimleri, daha düne kadar, yani bu seneki Kutlu Doğum Haftası’nda yapmış olduğu konuşmaya kadar onu, tamamıyla Türkiye’deki sekülarizmin ve laikliğin yılmaz savunucusu olarak biliyordu. Oysa öğrendik ki; Sayın Baykal Ramazan orucunu tutacak ve torunlarının elinden tutup bayram namazına gidecek kadar dini bütün bir Müslüman’dır. Keşke Sayın Baykal, bu yönünü daha önceki yıllarda biraz daha topluma tanıtabilseydi. Ancak anlaşılıyor ki; o, büsbütün din bezirgânlığı yaparak siyasi çıkar peşinde koşanların olduğu bir Türkiye’de buna tevessül etme gereği duymamıştır. Eğer duysaydı eminim ki; CHP şimdiye kadar çoktan iktidar olurdu. Çünkü Türk siyasetinde en genel geçer siyaset aracı din ve din bezirgânlığıdır.
Öte yandan Sayın Baykal, siyasi muhalefetin yetersiz ve çok cılız olduğu, siyasal iktidarın ise tam tersine son derece güçlü ve hatta otoriter olduğu bir zaman diliminde, siyasi muhalefetin ortak lideri olmasa bile adeta ortak sözcüsü gibi görülüyordu. Laik demokratik düzenin savunuculuğu rolünü üstlenmiş olması, ayrıca MHP lideri Sayın Bahçeli ile birlikte sürekli olarak açılım çalışmalarının birleştirici olmaktan çok toplumu ayrıştırıcı özellikler taşıdığını vurgulaması da kendisine olan sempatiyi bir hayli arttırmıştır. Özetle bütün bunlardan sonra Sayın Baykal’ın bu şekilde koltuğunu terk etmek zorunda kalması, hem kendisi ve ailesi adına, hem partisi adına, hem de sağcısıyla ve solcusuyla Türk toplumu adına son derece üzücü olmuştur. Sayın Baykal, umarım, istifasından vazgeçip tekrar CHP liderliğine soyunmaz. Eğer soyunursa, bilin ki bu onun büsbütün tükenişi demektir. Aksi halde tıpkı Hasan Fehmi Güneş gibi, sürekli olarak CHP’lilerin ve sosyal demokratların abisi olarak kalır ve her devirde saygı görmeye devam eder. Dolayısıyla Sayın Baykal, dön çağrısı yapanların ve bu maksatla işi abartarak evinin önünde nümayiş yapan partililerin gazına gelmemeli ve bir daha liderlik peşinde koşmamalıdır.
Havada Uçuşan Komplo Teorileri ve Karen Fogg’un Çocuklarının Marifeti
Toplumun hemen her kesimine ve hemen her siyasi görüşte olanlara göre Deniz Baykal hakkında yayınlanan görüntüler bir komplodur. Deniz Baykal ve CHP’ye göre bu komployu iktidar partisi olan AKP hazırlamıştır. AKP’ye göre bu komployu CHP içindeki muhalifler hazırlamışlardır. MHP’ye ve toplumun önemli bir kesimine göre ise bu komplo, uluslar arası güçlerin Türkiye’deki taşeronları ve işbirlikçileri tarafından hazırlanmıştır.
Bana göre; Deniz Baykal’ın ve CHP’lilerin iddiaları kesinlikle isabetli değildir. Yani bu komplo, kesinlikle iktidar partisi tarafından hazırlanmış değildir! Eğer öyle ise AKP, kendi topuğuna kurşun sıkmış demektir. Zira iktidar partisi için Deniz Baykal’dan daha uygun bir muhalefet lideri yoktur ve Deniz Baykal, iktidar partisinin muhalefet anlayışı için adeta biçilmiş kaftandır. Çünkü Deniz Baykal’ın CHP’yi iktidara getirmek ve başbakan olmak gibi bir derdi hiç olmamıştır. O, müzmin muhalefet lideridir. Sürekli Ankara’da oturur, milletvekilliğini adeta devlet memurluğu ile eş değer görür, canı sıkılınca tıpkı devlet memurları gibi gider Antalya’da denize girer. Doğu ve Güneydoğu’ya bile ancak İktidar partisinin “Sivas’ın ötesine de gitmeniz gerekir” şeklindeki ikaz ve tavsiyesiyle gider. Kaldı ki; Sayın Başbakan Deniz Baykal’ın muhalefetinden son derece memnun olduğunu kaç kere açıklamıştır. “Ellerine çelik çomak verdik, oynayıp duruyorlar” diyerek, CHP’lileri ve Deniz Baykal’ı kaç kere siyaset yapmaktan anlamayan ve çelik çomak oynama yaşında olan küçük çocuklara benzetmiştir.
O sebeptendir ki; bu komplo, AKP’nin işi değildir ve ben bu olay üzerine üzüntülerini dile getiren iktidar partisi yöneticilerinin üzüntülerinin gerçek olduğuna inanıyorum! İnanıyorum ki; onlar, “Ah şu Deniz Baykal tekrar geri gelse de CHP biraz daha küçülse” diye siyasi içerikli duâlar etmekle meşgullerdir! Dolayısıyla bu komplo eğer AKP şemsiyesi altına sığınmış birileri tarafından hazırlanmış ise AKP yönetimi bu işgüzarları derhal tespit etmeli ve parti içinden ayıklamalıdır. Zira bu durum, AKP’ye önemli ölçüde ayak bağı olacak ve siyasi güç kaybettirecektir.
Bana göre AKP’lilerin iddiaları da doğru değildir. Yani bu komplo, CHP’nin kendi içindeki muhalifler tarafından da hazırlanmış değildir. Zira bu muhalifler bilirler ki; eğer hazırladıkları komplo yarın öbürgün ortaya çıkarılırsa, değil CHP içinde, Türkiye’de bile zor barınacaklardır!
Bana göre de; bu komplo teorileri içinde en tutarlı olan teori özellikle MHP’lilerin ortaya attıkları teoridir. Yani bana göre de bu komplo, diğer birçok ülkede olduğu gibi, Türk siyasetine de yön ve şekil vermeye çalışan uluslararası güç odaklarının yerli işbirlikçileri ve taşeronları tarafından imal edilmiştir. Bu komplonun arkasında ABD ve AB bulunmaktadır. Komployu hayata geçirenler ise yerli işbirlikçilerdir. Yani Sayın Rauf Denktaş’ın tabiriyle Karen Fogg’un ve elbette George Soros’un çocuklarıdır. Kanaatimizce Karen Fogg’un ve George Soros’un çocukları, dün Ukrayna’da, Gürcistan’da ve Kırgızistan’da oynadıkları oyunun aynısını Türkiye’de sahnelemeye çalışıyorlar.
Komplonun Hedefinde AKP Vardır
Bize göre; bu komplonun hedefinde CHP değil, AKP bulunmaktadır. Açıkçası Türkiye’ye yönelik iktidar oyunu, direk AKP üzerinden değil, CHP üzerinden oynanmaktadır. Amaç önümüzdeki seçimlerde AKP’yi muhalefete itmek, CHP’yi ise iktidara taşımaktır. Zira AKP’nin en büyük ve güçlü alternatifi, yani iktidar adayı her şeye rağmen CHP’dir. Ancak uluslar arası oyuncular da biliyorlar ki; Deniz Baykal’la bu iş olmaz ve Deniz Baykal’lı CHP ömrü billah iktidar olamaz. E normal şartlarda Deniz Baykal’ı liderlik koltuğundan uzaklaştırmak da mümkün olmadığına göre en kestirme yol (bizim yöresel tabirle söyleyecek olursak;) tilkinin kuyruğuna bir çalı bağlamak, arkasından da teneke çalmaktı. Onlar da zaten bunu yaptılar…
AKP iktidarının, İran ile iyi ilişkiler içinde olması, Suriye ve Libya ile karşılıklı vize kaldıracak kadar sıkı ilişkiler içine girmesi, Rusya’yla, ihalesiz nükleer santral sipariş edecek ve karşılıklı vizeleri kaldıracak derecede yakın ilişki içine girilmesi gibi şeyler ABD ve AB için yenilir yutulur şeyler midir sanıyorsunuz? Peki, Batı’nın yaramaz çocuğu İsrail’in sürekli küçük düşürülmesi, IMF’ye “Size müdanamız yok” restinin çekilmesi, Faysal Vakfı’ndan “İslam’a Hizmet Ödülü” alacak derecede İslam ülkeleriyle yakın temas kurulması, Afrika Birliği zirvelerine iştirak edilmesi, Ermenistan’la yapılan protokollerin bir türlü TBMM’de onaylanmaması ve AB’den gittikçe uzaklaşılması? Elbette bunlar da Sam amcanın ve Hans dayının kolayca kabul edip sindireceği türden politikalar değildir.
İşte bunun için yapacakları bir şey vardır. O da ne pahasına olursa olsun AKP’yi bir an önce iktidardan uzaklaştırmak, yerine kendi amaçlarına uygun bir iktidar getirmek. Bunun için de en şanslı parti CHP’dir. Ancak bu CHP Deniz Baykalsız bir CHP olmalıdır. Zira 1 Mart 2003 tarihinde yapılan tezkere oylamasında Deniz Baykal’lı CHP’den az çekmedi Sam Amca. Sam Amca için işte şimdi tam intikam alma zamanı idi ve o da intikamını çok fena aldı Deniz Bey’den. Silleye sille ile karşılık verdi Sam Amca!
Baykal 12. Cumhurbaşkanı mı Yapılmak İsteniyor?
Farklı maksatlarla ve farklı çevrelerce hazırlandığını söylüyor olsalar da gerek muhalefet cephesi, gerekse iktidar cephesi, Baykal hakkındaki görüntülerin komplo olduğu konusunda hemfikirler. O zaman aklımıza gelen düşünce; bu komplonun bir şekilde ortaya çıkarılacağı, Baykal’ın aklanacağı veya en azından olaya komplo süsü verileceğidir. Bu durumda ne mi olur? Hiç uzatmadan söyleyelim; Sayın Baykal 2, bilemediniz 4 yıl sonra Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne çıkar!
AKP Bu Komplo Üzerinden Siyaset Yapmamalıdır
Bize göre AKP, bu komplo üzerinden asla siyaset yapmamalıdır. Eğer yaparsa birileri de çıkar onlara “Bu ülkede zinayı suç olmaktan çıkaranlar siz değil misiniz? Zinayı suç olmaktan çıkarmak bu toplumun ahlaki değerleriyle çatışmıyor da zina yapıldığı kesin olmayan ve düzmece olduğu konusunda ciddi kuşkular bulunan görüntüler mi toplumun ahlaki değerleriyle çatışıyor? Madem iki de bir din mahreçli izahatlarda bulunuyorsunuz. O halde sizin anlayacağınız dilden konuşalım: Ortada ne İslam’ın öngördüğü şekilde bir zina görüntüsü ne de olayı gören 4 şahit vardır…” derse haklı olmaz mı? Zinayı suç olmaktan çıkarırken toplumun midesinin geniş olup olmadığını düşünmeyenlerin, toplumun midesinin Baykal olayını sindirecek kadar geniş olup olmadığını sorgulamaya hakkı olmasa gerekir…
17 Mayıs 2010
Ömer Sağlam