1999 Depreminde Yunanistan Dış İşleri bakanı olan Papaandreu, çok kısa bir zaman sonra Türkiye’ye gelmiş ve desteğimiz sizinle diyerek ilişkilerimizi arttıralım ve Ticaret hacmimizi dört milyar dolara çıkaralım demişti. Sözünü de tutmuştu.
2003 yılındaki Bingöl Depreminde Yunanistan anında yardım elini uzatmaktan gene hiç çekinmemişti.
Buna karşın da 2007 yılında da Yunanistan’daki Orman Yangınlarında Kızılay ilk elini uzatan kuruluş olmuştu.
Belli ki aynı coğrafyayı bölüşen iki komşu ülke kedi-köpek gibi birbirleri ile didişse de, biri sıkıntıya düşünce diğeri hemen yardım elini uzatmaktan hiç çekinmiyor.
Yunanistan’ın yaşadığı kriz döneminde 10 Bakan ve 320 iş adamı ile Yunanistan’ı ziyaret eden Başbakan Erdoğan beni hem yukarıda bahsettiğim olaylara, hem de çok gerilere götürdü.
Önce bana Stefan Zweig’in “Yıldızın Parladığı An” kitabını hatırlattı.
Stefan Zweig’in “Yıldızın Parladığı An” kitabının özeti, dünyada önder olmuş kişilerin hayatını değiştiren anlar ve o andaki kararları ile ilgili. Kararın sonucu bir çok insanın hayatını etkiliyor. Yaşarken tam olarak farkına varamadığımız ama beklenmedik bir anda oluşan bir olay ile ilgili alınacak bir kararın bir çok insanı etkileyeceği o kısacık zaman dilimine “Yıldızın Parladığı An” adını takmış Zweig.
Sonra da 1941 yılının Nisan ayında Yunanistan’ın Nazi Almanyası tarafından işgal edilip İngiliz Deniz Kuvvetlerince ablukaya alınmasından sonra yaşananları hatırlattı bana, Başbakan Erdoğan’ın bu son ziyareti.
Aslında geçmişi bilmek çok güzel.
İyi de orada, kötü de.
Değerlendirmek kişiye kalmış.
Yunanistan, Nisan 1941’de Nazi Almanyası tarafından işgal edilip İngiliz Deniz Kuvvetlerince de ablukaya alınınca, büyük bir açlık yaşanmaya başlandı. Yunanlıların denizden balık tutmalarının dahi yasaklandığı bir ortamda açlıktan binlerce kişi ölmeye başladı. Tarihçiler açlıktan ölenlerin sayısını 70 bin ile 300 yüz bin arası olarak dile getirirler.
Bu süreçte Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, daha 19 yıl önce bizzat savaştığı Yunanlılara her türlü insani yardımın yapılması talimatını veren kararnameyi imzalar ve İngiltere hükümetinin bütün karşı çıkmasına rağmen Türkiye’nin de aynı abluka bölgesi içinde olduğu ve dolayısıyla aynı abluka alanının içinde gıda sevkiyatı yapılabileceği savıyla Yunanistan’a gıda yardımı yapmaya başlar. Kızılay’ın 6 Ekim 1941 tarihinde Karaköy iskelesinden “Kurtuluş” gemisine yüklediği bin 500 elli ton gıda malzemesi, Yunanistan’ın Pire limanında Kızılhaç’a teslim edilir. Ve bu seferler aralıksız olarak 1946 yılına kadar devam ettirilir. 2’ci Dünya Savaşının çetin koşullarında milyonlarca Yunanlının açlıktan ölmesini Türkiye Cumhuriyeti tek başına önler. Buna ilaveten “Dumlupınar” gemisi, 13-16 yaşları arasında bin kadar hasta Yunanlı çocuğu İstanbul’a getirir, bu çocuklara Türkiye sahip çıkar ve savaşın sonuna kadar da bakılır.
Yunanistan’ın içine düştüğü kriz Başbakan Erdoğan’ın da “Yıldızının parladığı bir çok anlar” dan bir tanesine aday sanırım.
Bu ziyaret Türkiye ile Yunanistan’ın bölgedeki işbirliğini ve güç birliğini arttıracak, Kıbrıs konusuna da kalıcı bir barışın gelmesine ön ayak olacak.
Belki de bu sefer “Yıldız” Kıbrıs’ın üzerinde parlamıştır.
Kimbilir….
Prof. Dr. Ata ATUN