GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL İLKER BAŞBUĞ’UN BASIN MENSUPLARINA YAPTIKLARI AÇIKLAMA

( 02 Mayıs 2010 ) - genel kurmay baskanligi


( 02 Mayıs 2010 )

Son günlerde, özellikle son iki gün içinde terör eylemleri sonucunda altı şehit verdik, altı vatan evladını kaybettik. Bu açıdan Türk milletine başsağlığı diliyorum, şehit ailelerinin hepsinin acısını paylaşıyorum.

Değerli arkadaşlarım,

Özellikle geçtiğimiz ay, yani Nisan ayında ve işte Mayıs’ın başlarında iki gün geçti gerçekten terör eylemlerinde bir tırmanışın, bir artışın olduğunu görmekteyiz. Aslında, son dönemlerdeki terör örgütünün kendi içinde yapmış olduğu değerlendirmelere ve vermiş olduğu talimatlara bakarsak, bu Nisan ve Mayıs ayı itibariyle terör eylemlerinde bir artışın olabileceğini, bir tırmanmanın olabileceğini beklemekteydik. Son iki günde verdiğimiz şehit, Çukurca’da bir mayın olayı ve Cuma akşamını Cumartesi’ye bağlayan gece ise biliyorsunuz Tunceli Nazimiye Sarıyayla Karakolu’na yapılan saldırıda verdiğimiz dört şehit ve dün akşam da Diyarbakır Lice Abalı Karakolu’na yapılan saldırıda verdiğimiz bir şehidimiz var.

Özellikle, cuma akşamı Sarıyayla Karakolu’na yapılan saldırıyla ilgili bir iki değerlendirmeyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Şimdi defalarca söyledik. Bizim özellikle 3’üncü Ordu bölgesinde ve 2’nci Ordu bölgesinde sınır hattı da dâhil olmak üzere, yurt içinde binden fazla karakolumuz ve bağımsız görev yapan birliğimiz var. Bunlarla ilgili elbette her zaman düşündüğümüz şudur; bu bini aşkın karakol ve üs bölgesinde görev yapacak birliklerimiz, her hâlükârda kendi kendine yeterli olmak durumundadır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bizim bağımsız karakol ve üs bölgelerinde görev yapan birliklerimiz, kendi kendine yeterli, herhangi bir saldırı anında bu saldırıyla mücadele edebilecek güçte ve yetenektedir. Bunu sağlamak mecburiyetindeyiz.

Örneğin, Cuma akşamı meydana gelen saldırı esnasında yine çok zaman olduğu gibi maalesef hava şartları kötüydü, görüş imkânı yoktu. Bunları hep biliyoruz, bu nedenle, karakolumuz kendi kendine yeterli imkân ve kabiliyete sahipti. Karakoldaki terörist eylemi, aslında bir saldırıdır ve bu saldırı yaklaşık üç saat sürmüştür ve bu üç saat saldırı esnasında karakol personelimiz başta, karakol komutanı, onun emrindeki astsubaylar, uzmanlar, erbaş ve erler omuz omuza çatışmışlardır, mücadele etmişlerdir. Orada dört şehit verdik. Karakol komutanı astsubayımız, bir uzman çavuşumuz ve iki tane erimiz, Mehmetçiğimiz. Burada da görüldüğü gibi astsubayımız, uzman çavuşumuz ve erbaş ve erlerimiz omuz omuza mücadele etmişlerdir ve çatışmışlardır.

O karakol orada niçin var? O karakol orada bölgedeki insanımızın güvenliliğini sağlamak, onların güvenliğini sağlamak, onların savunmasını sağlamak ve o alanları teröristlere boş bırakmamak nedeniyle orada bulunmaktadır. Hava şartlarının kötülüğünden dolayı bir tek orada sağlanamayan silahlı helikopterlerin saldırı esnasında kullanılamamasıdır. Orada şehit olan dört askerimiz ve o çatışmaya giren 70’e yakın astsubayımız, uzmanımız, erbaş ve erimiz kahramanca mücadele etmiştir. Görevlerini yerine getirmiştir. Görevlerinin yerine getirilmesinde gerekirse şehit olmak da vardır. Elbette, bu üç saat süren çatışmada teröristlere de zayiat verdirilmiştir. Aksini düşünmek söz konusu değil. Ancak bölgede yapılan aramalarda herhangi bir terörist bulunamadığı için biz bunları tabi açıklama durumunda değiliz. Ancak, bundan herkes emin olsun ki, o çatışmada, elbette üç saat süren bir çatışmada, teröristlerin zayiat vermemesi söz konusu olamaz.

Son dönemlerde, özellikle, Karadeniz bölgesi ve Tunceli bölgesinde olayların yoğunlaştığını izliyoruz. İşte geçen sene Reşadiye olayları, sonra Samsun Lâdik ve bilahare biliyorsunuz Giresun Şebinkarahisar bölgesinde bir olay oldu ve son olayı da Tunceli Nazimiye bölgesinde yaşadık. Bu olaylar bir noktada Tunceli’de bulunan eşkıya başının, eşkıyaların lideri tarafından, teröristlerin lideri tarafından yönetilmektedir, bunlar bellidir. Ben burada şunu ifade etmek istiyorum. Yine 90’lı yılların başında 93’te de yine o Tunceli’de bir terörist lideri vardı. Bu 33 erimizin şehit edilme olayını gerçekleştiren teröristlerin başında olan liderdi. Şu anda Tunceli’deki teröristlerin başındaki lider gibi ama bu kişi bir gün dağda, 95 yılında güvenlik kuvvetleri karşısında hayatını kaybetti. Onun için diyorum ki, terörle bir yere varamazsınız. Terörle bir yere varamazsınız. Bu ülkede neyi paylaşamıyoruz? Bu ülkenin huzurunu, güvenliğini bozarak nereye ulaşacağınızı zannediyorsunuz? Bu olayların Silahlı Kuvvetlerin, güvenlik kuvvetlerinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terörle mücadeledeki azim ve kararlılığına darbe vuracağını mı zannediyorsunuz? Büyük bir yanılgı içindesiniz. Terörle bir yere varamazsınız. Bu olaylar, Silahlı Kuvvetlerin terörle mücadeledeki kararlılığını daha da güçlendiriyor, bunu anlayın. Terörle mücadele zor, her zaman söylüyoruz. Acılı, maalesef yapısında bu var, karakterinde bu var. Elbette şehitler yüreğimizi yakıyor ama bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmekten başka da hiçbir alternatifimiz yok.

Terörle mücadele, kapsamlı bir harekâttır. Elbette, terörle mücadelede yürütülen bu kadar kapsamlı harekâtta bazı eksiklikler olabilir. Biz her zaman söylüyoruz, elbette olabilir. Objektif verilere dayanan, gerçekçi bilgiye dayanan, terörle mücadeleye yönelik de her türlü eleştiriyi saygıyla karşılıyoruz. Ancak, bugün, maalesef Türkiye’de basının bir bölümü, çok açık söylüyorum İstiklal Savaşı’ndaki mütareke basınını dahi aratacak seviyede. Ben inanıyorum ki mütareke basını dahi bu kadar hain, bu kadar ön yargılı değildi. Bugün bir olay oluyor daha olayla ilgili elinizde en ufak bir bilgi yok, en ufak bir şey yok, hemen olayla ilgili olarak, komplo senaryoları ortaya atmak ve her şeyde Türk Silahlı Kuvvetlerini sanki eksik veya hatalı olarak göstermek hainliktir. Bir kere her şeyden evvel, bu şehitlere haksızlık yapıyorsunuz. Hakkınız yok. Orada kahramanca çarpışan, hayatını feda etmekten çekinmeyen 70 tane astsubayım, uzmanım, erbaş erim var. Onlara bu haksızlığı yapamazsınız. Bu kadar hainlik olmaz.

Ben size ifade ettim. Biz, bin noktada da yeterli kuvvetle, güçle bulunmak zorundayız. Hava şartlarını biliyoruz, bölgeyi takviye edemeyiz, her şeyi biliyoruz. Dünkü olayda sağlanamayan bir tek silahlı helikopterdir. Silahlı helikopter de elbette hava şartları müsait değil nasıl göndereceksiniz? Onun dışında her şey yeterlidir. Kahramanca mücadele edilmiştir, ancak bunun altında hala nedenler aramak, komplolar sürmek. Utansınlar! Mütareke basını bile böyle değildi. Basının öyle bir kısmı var ki, adeta Türk Silahlı Kuvvetlerine haksız yere, tekrar altını çiziyorum haklı, bilgiye dayanan, sağlıklı, tenkitlere ve eleştirilere elbette açığız, elbette hatamız varsa yerine getirmek, karşı tedbirleri almak bizim görevimiz. Ama haksızlıklara hayır, kötü niyetlere hayır. Her vesileyle Silahlı Kuvvetlere saldırmayı kendine görev addeden, başka bir görevi yok bu basının, bu medyanın. Ayıptır. Ben gerçekten İstiklal Savaşı’ndaki mütareke basınının bile bunlardan daha düzgün daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum, bu kadar hain değildiler.

Değerli Arkadaşlarım,

Bakın uzmanımız şehit oluyor. Deniliyor ki niye uzmanlar yalnız şehit oluyor. Bu ne kadar ayıptır, bu ne biçim insanlıktır. Ben; erbaş erimle, uzmanımla, astsubayımla, subayımla, generalimle nasıl ayrım yaparım? Bizim için her can önemlidir, değerlidir. Yani subayın canı daha fazla değerli, efendim astsubayın az. Bu ne kadar hainliktir. Çıkıyor bunu açıkça ifade ediyorlar. Niye uzmanlar şehit oluyor? Sanki bunu söyleyenler, uzmanları çok seviyor, onların çok hakkını koruyor. Hayır arkadaşlar bu değil. Bu tamamen Silahlı Kuvvetler arasına nifak sokmak personel arasına, bu adiliktir. Niçin uzmanlar yalnız şehit oluyor, ertesi gün çıkıyorsunuz, niye subay şehit olmuyor, niye olmuyor? Utansınlar!

Bakın, bugün altı tane şehidimiz var. İki günde bir subay, bir astsubay, bir uzman çavuş, üç tane Mehmetçiğimiz. Bunlar omuz omuza görev yapıyor. Bana göstersinler, hangi orduda tugayının başında 20 gün harekâta 30 gün harekata katılan bir general var. Hangi orduda? Terbiyesizliktir artık bu. Hangi orduda, çıksınlar bana desinler ki, şu orduda başındaki tugay komutanı tugayıyla birlikte, 30 gün Mehmetçiğiyle beraber yürüyerek harekâta giden, göstersinler bir örneğini. Artık basın, özellikle önyargılı olmayan olaylara objektif bakan, elbette doğru olduğu zaman eleştiri yapan basına saygılıyım. Tüm basına saygılıyım. Onları bir kenara bırakıyorum ama sadece ve sadece haksız yere yalanlara dayalı olarak, Silahlı Kuvvetlere saldırı için her vesileyi kullanan basını lanetliyorum.

Zannetmesinler ki, onlar böyle yaparak Türk Silahlı Kuvvetlerinin kararlılığını, moral ve azmini zarara uğratıyorlar. Hayır. Bilakis onların bu saldırıları, bizi daha çok bütünleştiriyor, bizi daha çok kararlı hale getiriyor. Şunu ifade ediyorum, açıkça; terörle bir yere varılamaz. Bu terörle bir yere varacağınız şeklinde başarı ümitleri taşıyanlara söylüyorum ki, ümitleriniz dün olduğu gibi yarın da boşa çıkar. Türk Silahlı Kuvvetleri, Güvenlik kuvvetleri, Türk milleti, bütünüyle terör karşısında, terör eylemleri karşısında dimdik sağlam kalmak mecburiyetindedir. Acımız büyüktür, elbette yüreğimize gömeceğiz ama bu mücadelemize kararlılıkla aynı azim ve iradeyle devam edeceğiz. Ben, tekrar özellikle, bu son iki gün kaybettiğimiz altı vatan evladının ruhları şad olsun. Onlar, bu ülkenin bütünlüğü için canlarını verdiler. Onlar, orada bulunan insanların güvenliğini sağlamak için varlar. Buna saldırmayı, nasıl, ne diyebilirsiniz, nereye koyarsınız bunu. Onların ruhları şad olsun, hepsine Allah’tan rahmet diliyorum, acılı ailelerinin şehit ailelerimizin yakınlarının hepsinin acısını paylaşıyorum.

Teşekkür ediyorum.

Kaynak: 

( 02 Mayıs 2010 ) - genel kurmay baskanligi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir