Salim Meriç
salimmeric11@hotmail.com
02.05.2010 12:50
Bugün ülkemizde doğuştan seçilmiş olanları anlamak için 1250/
1391-1492 İspanyasındaki, Yahudi dönmesi Konversoların tarihlerini ve konumlarını çok iyi incelemek gerekmektedir. Nitekim dönmelik dediğimiz çift kimliklilik, Osmanlıya Sabetay Sevi eli ile İspanyadan gelmişti. Nitekim Sabetay Sevi’nin ailesi de İspanya’dan sürgün gelen Konverso Yahudilerindendi. Osmanlı topraklarına gelen Konversolar, İspanyada Katoliktiler, Osmanlı’da Müslüman oldular. “Aslında Yahudiler’in gizlenmeye iten sebepler çevre faktörlerden ziyade Mesihi planın bir parçası olan gizlilikti. Kabalacı Sabetay Sevi önderliğinde başlayan mesihi hareketin bir benzeri İspanya’da yaşanmıştı. Yahudiler görünürde dinlerini değiştirdiler fakat inançlarını ve kimliklerini korudular. Judaica bizlere konversoların Tora kanunlarına göre hareket ederek Yahudi anneden doğan çocuğun yahudi sayılabileceği gerçeğini koruduklarını bildirmektedir.” Encyclopaedia Judaica, New Christians, 1971. Cilt 15, p.621
Zengin Konverso aileler, karışık evliliğe engel olmak ve soylarının bozulma tehlikesine karşı ekonomik birliktelikler kurdular. Dönme konverso yahudiler, İbranice ve İspanyolca iki isim taşıyorlardı.
Kendi içlerinde İbranice, dışarıda ve kilisede İspanyolca isimler kullanıyorlardı. İspanyolca isimleri genelde İbranice şifreli manalar taşıyordu. Konversolar İspanyol Kilisesi’nin kayıtlarından soylu İspanyol ailelerin kayıtlarını kendi üzerlerine geçirerek geçmişlerinide kamufle etmişlerdi. Michael Alpert, Crypto-judaism and the Spanish İnquisition Basingstoke, Hampshire; New York. Palgrave, 2001. p.246
Konversolar, bu gizlilik sayesinde kısa sürede bütün dini kurumları ele geçirdiler. Kısa zamanda devletin ve kilisenin üst mevkilerine geldiler. Dönme yahudilerin, taht üzerindeki etkisi tahmin edilenden çok daha büyüktü. Katolikliğin en koyu savunucusu İspanya krallığının, dini kurumları dönme yahudilerin elindeydi. Yahudiler özellikle ekonomide büyük bir egemenlik kurmuşlardı ve sarayı da istedikleri gibi yönlendirebiliyorlardı. Yahudilerin bu denli etkin ve güçlü bir konuma gelmelerinde, üstte de vurgulanan “dönme”lik sistemi önemli rol oynamıştı. Katolik yasaları Yahudileri resmi görevlerden dışladığı için çoğu Yahudi din değiştirmiş gibi görünüyor ve böylece devlet yapısı içinde kolaylıkla yükselebiliyordu. Bu “dönme”lerin neredeyse tümünün gerçekte asıl dinlerine ve kimliklerine olan bağlılıklarını korudukları ise herkesçe bilinen ve kabul edilen bir gerçektir.
Sabetayistlerde aynı geçmişte ve günümüzde Konversolar gibi çift kimlikli ve çift isimli, bir yaşam sürerek Osmanlıda ve Cumhuriyet’te önemli noktalara gelmişlerdi. Anlıyacağınız bu Kabalistik gelenek, çift kimlilik (Dönmelik) İspanya’dan gelen Yahudiler eliyle Sabetay Sevi’nin önderliğinde Osmanlı’da gerçekleşmişti.
Real Academia De La Historia, İspanya Kraliyeti Tarih Akademisi, 1735’de İspanya Krallığı tarafından Julian Hermosilla önderliğinde oluşturulan bir konsey ile tarihi kaynakları araştırmak ve İspanyol arşivlerini derlemek amacıyla Madrid’de kurulmuştur. 1738’de kraliyet kararnamesi ile resmi bir kurum haline getirilmiştir. Kurum, İspanya kraliyet arşivlerini büyük bir kısmını düzenleyerek yayınlamıştır. ( Real Academia De La Historia ) Kraliyet arşivlerinden, 1452-1492 dönemlerindeki Endülüs devletini yıkan, Yahudileri İspanyadan sürgüne gönderen, Engizisyon mahkemelerini kuran Rahiplerinin, piskoposların, rektörlerin, hazinedarların, yargıçların, konverso (dönme) yahudi olduklarının Kraliyet arşivlerinde isim isim yazılmaktadır. Kraliyet akademisinin düzenlediği “Historia Literatura de La Española” İspanya tarihindeki devlet ve din adamlarının otobiyografilerinde, konverso din adamaları ve siyasilerin, listeleri isim isim yer almaktadır.
Nitekim buradaki konversoların isimleri, Yahudi kaynaklarında ve Katolik kaynaklardada geçmektedir. Biz burada dini kurumlarda etkili olmuş sınırlı sayıdaki kişilere değineceğiz.
Real Academia De La Historia
İspanya Kraliyet Akademisi Arşivleri, Boletin Tomo V.
KONVERSO KRALLIĞI İSPANYA
Aragon Kralı (1425-1479) II. Juan’ın en yakın dostları ve adamları konverso yahudilerdi. 1469’da oğlu (1452-1516) II.Fernando’yu , Kastilya ailesinden V. Henry’nin kızkardeşi, Kastilya kraliçesi İsabella ile evlendirdi. Bu evlilik Yahudiler ve dönme (konverso) Yahudiler tarafından da desteklendi. Çünkü İsabella’da Fernando’da Yahudi soyundan geliyordu. Aragon Kralı II.Juan’ın ikinci eşi, Navarra kraliçesi, Juana Enríquez’in ailesi konverso kökenliydi. Kral II.Fernando anne tarafından yahudi asıllıydı. Kastilya kraliçesi I.İsabella’nın annesi, kraliçe Isabel de Avis y Braganza, konverso yahudisiydi. Bu evlilikten sonraki yıllarda Kastilya ile Aragon krallığı 1474 yılında birleştirilerek tek bir krallık haline geldi.
Real Academia de la Historia Boletin XV. Historia social, politica y religiosa de los Judíos de España y Portugal, Tomo III. Madrid.1875,
p.442
İspanya Kral’ı II.Fernando’nun hazineden sorumlu genel müfettişi Micer Luis de Santagnel, konverso Yahudiydi. Haham bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiş sonradan Hristiyanlığa geçmişti. Real Academia de la Historia Boletin XV. Historia social, politica y religiosa de los Judíos de España y Portugal, Tomo III. Madrid.1875, p.218 İspanya’nın iki krallığından biri olan Aragon’un hazine bakanı Gabriel Raphael Sanchez’de konverso Yahudiydi. Yahudi iken Alazar Goluff olan adını vaftiz olduktan sonra Gabriel Sanchez olarak değiştirmişti. C.
Kolomb’un yolculuğuna finansman sağlayan önemli isimlerden biriydi.
Real Academia de la Historia Boletin XV. Historia social, politica y religiosa de los Judíos de España y Portugal, Tomo III. Madrid.1875,
p.225
Kraliçe İsabella’nın sekreteri, keşiş Fernando del Pulgar, Kral Fernando’nun danışmanı ve sekreteri Fernando Alvarez ve Alfonso de Avila, konverso Yahudilerdendi. Real Academia de la Historia Boletin XV. Historia social, politica y religiosa de los Judíos de España y Portugal, Tomo III. Madrid.1875, p.242
Aragon kilisesi ve piskoposluğu Konverso Yahudilerin en önemli merkeziydi. Burgos piskoposluğunun merkezinde Aragon krallığının soylu zengin ailelerinden olan Caballeria ailesi, konverso yahudisi geniş bir ailedir. Ailenin fertleri sonradan hristiyan olmuş, Haham D.Solomon ibn Labi de la Caballeria’dan gelmektedir. Aile’nin dokuz oğlu vardı. Bunlardan biriside Yahudi karşıtı yazıları ile engizisyonun ateşli savunucusu olan hukukçu (Pedro) Bonafós de La Cavalleria (?-1464)’ydı. Konverso yahudisi Haham Solomon ibn Labi de la Cavalleria’nın oğludur. Samuel olan adını vaftiz edilerek hristiyanlığa geçtikten sonra (Pedro) Bonafós de La Cavalleria olarak değiştirmişti. Bonafós ilk evliliğini Kral Fernando’nun Hazine Başkanı ve Finans Müdürü, hazinenin başmüfettişi Konverso yahudisi Luis de Santagnel’in eşi ile yapmıştı. Kardeşi Bienbenis de La Cavallería ise Zaragoza Üniversitesi’nin rektörüydü. Yahudi karşıtı (Pedro) Bonafós de Caballeria, Kastilya kraliçesi İsabella ile Aragon Kralı II.Fernando’nun evliliklerinin en büyük destekçisi olmuştu. Hatta evlilikte saraya 40.000 duka altın ve değerli mücevherler bağışlamıştı. Pedro Bonafós de la Cavalleria’nın tüm oğulları Aragon krallığında yüksek konumlara geldiler. Luis de la Cavalleria, Kral II.Juan’ın gizli danışmanı, Alfonso de la Cavalleri ise Kral II.Juan’ın başhekimi olmuştu. Diğer oğlu Jaime de La Cavalleria ise Kral II.Fernando’nun gizli danışmanı olmuştu. Real Academia de la Historia, Publicada en la Colección diplomática de la Crónica de Don Enrique IV, de Alfonso de Palència, págs. 705 y 706.
İspanya krallığı hazinesinin başındaki isim Kabalacı Yahudi İsaac Abrabanel ‘di. Abrabanel, krallıkta kilit bir isimdi. 1484 yılına kadar Portekiz Krallığı’nın hazine sorumlusuydu. 1484 yılında sonra İspanya Kralı ve Kraliçe’nin emrine girmiş ve ülkedeki vergi toplama işini denetlemek üzere tam yetkiyle atanmıştı. Kral II.Fernando’nun vergi bakanı ve Kastilya Başhahamı zengin, varlıklı bir Yahudi olan Don Abraham Senior’du. Encyclopaedia Judaica, The expulsion of 1492, Jerusalem, 1971, Vol. 15. p.446
Katolikliğin en kilit noktalarına gelen kripto yahudiler, İspanya tarihinde hristiyanlık adına radikal kararlar alıyorlar, ülkedeki yahudilerin ve hristiyanların siyasi ve politik konumlarını belirliyorlardı. Kral’ın danışmanları, hazine’nin başı, yargıçlar, engizisyon mahkemeleri’nin mimarları kripto yahudiydi.
İSPANYOL ENGİZİSYONUNUN GERÇEK YÜZÜ
Engiziyon Mahkemelerini kuran Yahudi Dönmesi Başrahipler, Piskoposlar, Papazlar 1391’deki Yahudi karşıtlığını ateşleyen, Yahudi karşıtı propagandaların merkezi, Katolizmin en önemli kurumu Burgos Piskoposluğuydu.
Yahudi karşıtı propagandayı ilk ateşleyenlerden Rahip-filozof Alfonso de Valladolid (1270-1346) konverso yahudiydi. Talmud eğitimi konusunda uzman bir haham olarak yetiştirilen Alfonso de Valladolid, Vaftiz olup Hristiyan olduktan sonra, Abner olan ismini Alfonso olarak değiştirmişti. 1295’de Kral IV.Sancho tarafından Burgos piskoposluğunda önemli mevkiye getirildi. Real Academia de la Historia Boletin X, Historia Critica Literatura Española, Tomo IV.Madrid, 1863.
pg.49
Dönemin Burgos başpiskoposu ve diplomatı (1384-1456) Alfonso de Cartagena, konverso yahudiydi. Haham bir babanın oğlu olan olan Cartagena’nın annesi, babası, 4 erkek, 1 kız kardeşi ve 2 amcası, 1390’daki yahudi karşıtı propagandalardan sonra vaftiz edilerek hristiyanlığa geçmişlerdi. Real Academia de la Historia, Revista de archivos, bibliotecas y museos, Vol.17, Madrid, 1907, p.347 Alfonso de Cartagena, (1421)’de Santiago de Compostela, Segovia, (1435)’de Burgos piskoposluğu görevinde bulunmuş ve daha sonra Papa IV. Eugenio elçisi olarak görev yapmıştı. 1431’de ise Kastilya krallığının temsilcisi olmuştu. Aragon Kralı II. Juan danışmanlığını yaptı. Alfonso de Cartagena, yayınladığı Yahudi karşıtı yayınlar ile katolikleri yahudilere karşı kışkırtan en önemli isimlerdendi. The Jewish Encylopedia, Alfonso d. Carthenega, Newyork, 1912, Bib. bkz.
p.594
Konversoların ikiyüzlülüğüne dair propagandanın başını ise Alonso de Espina adlı bir rahip çekiyordu. Alonso de Espina konverso yahudiydi.
Espina, yazdığı Fortalitium Fidei (İmanın Kalesi) adlı kitabında, inananların birbirine kenetlenmesini ve sahte Hıristiyanların gerçek yüzünü ortaya çıkarmasını istiyordu. Konversolar ve Yahudiler üzerine baskılar uygulanmasını isteyen Espina, konversoların ikiyüzlü birer sahtekar olduğu propagandasını yapıyordu. Ama ilginç olan kendisinin de bir Konverso Yahudi dönmesi olmasıydı. Real Academia de la Historia Boletin, Historia de la Segovia, Madrid, 1876, Cap.27, Tomo.8
Sürgünü kışkırtan Yahudi aleyhtarlığını körükleyen ikinci önemli isimden biri, Katolikliğin önemli merkezlerinden biri olan Burgos Piskoposu ve Kastilya Konsülünün başı (1350-1435) Pablo de Santa Maria’dır. Vaftiz olup Kilise’ye katılmadan önce, Haham Solomon Halevi isimli bir Dönme (Konverso) Yahudisiydi. Real Academia de la Historia, Historia Critica de La Literatura Española Tomo IV. Cap.XIV pg.220 Yazdığı Scrutinium Scripturarum adlı kitap, Engizisyon’a zemin hazırlayan en önemli çalışmalardan biri oldu. Hahamlar yetiştiren ünlü bir aileden gelen Pablo de Santa Maria’nın babası İshak Halevi’de kendisi gibi hahamdı. Encyclopaedia Judaica , Jerusalem, 1971, Vol.15,
p.562
Burgos piskoposu Rahip 1456-1495 Luis de Acuña y Osorio ve Rahip
(1495-1512) Pascual de Ampudia yayınladıkları yahudi aleytarı dökümanlar ile yahudilerin sürgününe büyük ölçüde zemin hazırladılar.
Yahudilerin sürülmesini isteyen bu iki rahip gerçekte konverso yahudiydi. Real Academia de la Historia, Historia Critica de La Literatura Española Tomo IV. Cap.XIV pg.220
Kraliçe İsabella’nın günah çıkarma papazı ve aynı zamanda Avila piskoposu olan Hernando de Talavera’da konverso Yahudiydi. Real Academia de la Historia Boletin, Historia Critica de La Literatura Española Tomo IV. Cap.XIV pg.100
Konverso Yahudilerin tarih boyunca hakim oldukları, Katolizmin en önemli noktalarından biri olan Burgos Piskoposluğu. Burgos Katedralinin giriş duvarlarında Yahudiliği sembolize eden Davud Yıldızları görülmektedir.
1464 yılında Devlet ve Kilise biraraya gelerek, bu ( Konverso ) Yeni Hristiyanlar’ın gerçek Hristiyan olup olmadıklarını ve hangilerinin samimiyetle Hristiyanlık dinini kabul ettiklerini, hangilerinin de gizlice Yahudi kalmaya devam ettiklerini tahkik etmek için üç kişilik bir komisyon kurdular. 1464 senesinde Kastilya kralı IV. Henry, piskoposlara yahudi dönmelerinin yakın takibe alınmalarını emretti. Bu durum öyle bir hal aldıki Konversolar devlet içinde devlet oluyorlardı. Birbirlerinin kimliklerini kiliseye İhbar etme tehditleri ile şantaj yapıyorlardı. Bu şantajlar karşısında korku içindeki çaresiz kalan konversolar, devletin gizli güçlerinin karanlık isteklerine boyun eğiyorlardı.
Engizisyon, sahte bir yahudi karşıtlığı yaparak, Yahudilerin gerçekten dönüp dönmediklerini araştırmak ve sahte dönmeleri cezalandırmakla yükümlüdüydü. Engizisyon konversoların Hristiyan olmalarını değil, Hristiyan İspanyollar içinden ayıklanıp ülkeden sürülmelerini istiyordu. Hristiyan halkı, Yahudilere ve Konversolara karşı kin ve nefrete sürükleyerek kışkırtan rahipler, piskoposlar, rektörler ve kral Yahudi dönmesiydi. Engizisyon, Yahudilerin ve dönme Yahudilerin din değiştirmelerini değil, konversoların kimliklerinin tespit edilerek tek tek katolikler arasından ayıklanıp yargılanmasını öngörüyordu. Engizisyon sürgünden sonra Endülüslü müdeccen müslümanlara baskı, zulüm ve işkence yaparak din değiştirmelerini isteyecekti.
Zamanla konversoların aslında dinlerini değiştirmedikleri, yalnızca Hristiyan görünümü altına girdikleri farkedilmeye başlandı. Neredeyse tüm vergi memurlarının bu sahte Hristiyanlardan oluştuğu öğrenilince, Hristiyan çevreler büyük tepki gösterdi. Buna bir de kan olayları eklenince, kutuplaşma iyice keskinleşti ve Engizisyon ülkeye çağrılarak, gerçek Hıristiyanlarla sahtelerini ayırt etmesi istendi.
Thomas de Torquemada (1420-1498) Valladolid’de bulunan Dominik manastırında yetişmiş Segovia’daki Santa Cruz manastırına atanarak uzun yıllar rahiplik yapan engizisyonun önemli mimarlarındandı.
Torquemada’nın din adamı olan amcası Kardinal Juan Torquemada ise Papa’nın temsilcisiydi. İspanyol Engizisyonunun önemli isimlerinden Rahip Thomas Torquemada, Kastilya kraliçesi İsabella tarafından 1474 yılında önemli bir dini otorite’nin başına getirildi. Bu konum onu önemli kararlar almaya yetkili kıldı. Bu önemli kararlardan biriside “Engizisyon Mahkemeleriydi. Torquemada neredeyse yahudileri sürgün eden tek adamdı. Engizisyon’un baş mimarı Thomas Torquemada konverso yahudiydi.Real Academia de la Historia Boletin XV. Historia social, politica y religiosa de los Judíos de España y Portugal, Tomo III.
Madrid.1875, p.242
Yahudi yazar Nathan Ausubel ise, Tomás de Torquemada’nın büyükbabası, Alvor Fernandez de Torquemada’nın, Yahudi bir kadınla evli olduğunu belirtmektedir. Nathan Ausubel, Pictorial History of the Jewish
People: From Bible Times to Our Own Day Throghout the World, New York:
Crown Publishers. 1979, s. 109.
Araştırmacı – Yazar Rafael Sabatini’nin 1913 yılında kaleme aldığı “Torquemada and the Spanish Inquisition” Torquemada ve İspanyol Engizisyonu adlı eserinde Torquemada’nın yahudi bir aileden geldiğini, Dominik keşişleri arasından seçilip Kral ve Kraliçe’nin tarafından yetkili kılınmasını konverso(Dönme) yahudi olmasından dolayı kaynaklandığını belirtmektedir. Kardinal amcası Juan Torquemada’da konverso asıllı bir kadınla evlilik yapmıştı. Rafael Sabatini, Torquemada and the Spanish Inquisition, London, 1913, p.256 Engizisyonun 1474 yılında ülkeye girişi ile birlikte, 1492’de sürgünle bitecek olan süreç başlamış oldu. Torquemada, 1478 yılında Papa III.İnnocent bir yazı göndererek Konversoları İspanyol hristiyanlarından ayırt etmek ve bu gizli yahudileri sürgüne göndermek için Engizisyonun kurulmasını istedi. Papa bu isteği kabul ederek 1 Kasım 1478’de “Exigit Sincere Devotionis” adlı bir kararname çıkardı.
Arkasından Kral Fernando ile Kraliçe İsabella 27 Eylül 1480’de bir kraliyet kararnamesi yayınladılar. Ancak kraliyet kararnamesi Yahudilerden başka hiç kimseden söz etmiyordu. The Catholic Encylopedia, Tomás de Torquemada, Robert Appleton Company, Ott, M.
NewYork, 1912 . p.24
24 Kasım 1484’de Thomas Torquemada’nın önderliğinde bir genel kurul toplandı. Alınan kararlar ile Valladolid, Sevilla, Jaén, Avila, Cordoba, Villareal ve Aragon-Zaragoza’da Engizisyon mahkemeleri kuruldu. Thomas de Torquemada Engizisyonun yüksek Konsey başkanı olarak atandı. 5 üyesi ile birlikte engizisyon mahkemelerinde sorgulamalar başladı. Bu süreçle 1492’de sürgünle bitecek olan süreç başlamış oldu. The Catholic Encylopedia, Tomás de Torquemada, Robert Appleton Company, Ott, M. NewYork, 1912. p.12
Torquemada’nın engizisyon mahkemelerinin başına atadığı isimlerde tıpkı kendisi gibi konverso yahudilerden oluşuyordu. Nitekim Aragon’a bağlı Zaragoza’da Engizisyon mahkemesi’nin başına atadığı Pedro Arbues’de konverso dönme yahudilerdendi. Pedro Arbues engizisyonda aktif olarak rol almıştı. Encyclopaedia Judaica, Pedro Arbues, Jerusalem, 1971. Cilt 18, p.455
Torquemada’nın sonrasında 1 Eylül 1499’da Aragon kralı II.Fernando tarafından Engizisyonun başına atanan Diego de Deza’nın konverso yahudilerdendi. Real Academia de la Historia, Historia Critica de La Literatura Española Tomo V. Cap.XIV pg.100
Torquemada’dan sonra Engizisyon mahkemesi’nin başına atanan diğer önemli isim (1436-1517) Rahip Xımenes de Cısneros’dur. Cısneros’da konverso asıllı yahudiydi. Cısneros konversolara öncekiler gibi şiddet ve baskı uygulamadı. Kral’a, önerdiği bir teklif ile geride kalan konversolara tazminat ödenmesini istiyordu. The Jewish Encylopedia, Joseph Jacobs, Cardinal Xımenes de Cısneros, Vol.13. p. 575
Son Endülüs Devleti Granada Sultanlığı’nın işgal edildiği 1492 yılında, İspanya Krallığı bütün Yahudileri İspanya’dan kovmak için 31 Mart 1492 tarihinde Elhamra Sarayında, Elhamra Kararnamesi adında bir ferman yayınlandı. Bu kararnameye göre Yahudi dinine mensup ve Yahudi dönmesi sahte hristiyan olan Konversolar, İspanya’yı terk edecekti.
Yahudilere ülkeyi terk etmeleri için 4 ay süre tanındı. Ve 2 Ağustos 1492’de 150.000 Yahudi, ülkenin dışına sürüldü. Gerilerinde tüm geçmişlerini, evlerini, barklarını bırakan Yahudiler yüzyıllarca yaşadıkları İspanya’dan kovuldular. Geride kalanlar ise Konverso Yahudi olarak kalmaya devam ettiler. Yahudiler, sürgünden sonra Portekiz, Kuzey Afrika ve Osmanlıya göç ettiler. Osmanlı ülkesine kabul edilen bu Yahudiler (sayıları 40 bin tahmini) olarak kabul edilmektedir. Sürgünden gelen Yahudiler, Selanik olmak üzere İzmir, İstanbul, Edirne, Yenişehir ve Şam bölgesinde Safed gibi şehirlere yerleştirildiler. Encyclopaedia Judaica, The expulsion of 1492, Jerusalem, 1971, Vol. 15. p.446
Peki bu durum biraz garip değil midir sizce ? Engizisyonu ve sürgünü hazırlayan bu dönme yahudiler, Yahudi kaynaklarında söylendiği gibi gerçekten “dönmüş” ve Hristiyanlaşmış olsalar bile, neden ırkdaşlarına ve eski dindaşlarına böyle büyük bir düşmanlığı göstermiş olsunlar?
Tam tersine, Yahudilere ve konversolara diğer Hristiyanlardan daha yumuşak ve anlayışlı davranmış olmaları gerekmez mi ?
Tüm bunlar, sürgünün gerçekte Yahudi önde gelenleri, yani Kabalacılar tarafından, Mesih’le ilgili kehaneti gerçekleştirmek uğruna düzenlenen bir plan olduğunu kanıtlamaktadır. Yahudi toplumuna karşı büyük bir baskı uygulandığı dönemde de, önde gelen bazı Yahudilerin sarayla bu denli içli dışlı olması, kuşkusuz ortada bir gariplik olduğunun işaretidir. Sürgünün Katoliklerden çok, Kabalacılardan kaynaklandığının bir başka göstergesi de, Papa’ya bağlı olan Engizisyon’un İspanya Yahudilerini sürerken, Roma’da, yani Papalık’ın merkezindeki Yahudilerin büyük bir rahatlık içinde yaşamayı sürdürmüş olmasıdır. Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen, Bilim Araştırma Vakfı, 6.Baskı, 2004, s.46
Tora’da Sürgün ve Kehanetler
Sürgün ile ilgili ilginç bir rastlantı da, İspanya’dan son çıkış tarihi olan 2 Ağustos’un Yahudiler’in matem ve oruç günü olarak kabul ettikleri 9 Av 5252, Tişa be Av’a ayına denk gelmesiydi. Tişa be Av, Yahudilerin için kutsal sayılan Kudüs’deki Süleyman Mabedi (Bet
Amikdaş) ‘ın M.Ö 587 ile M.S. 70’deki yıkılışının tarihiydi. Bu tarih, yahudilerin tarihteki sürgünlerine denk geldiği tarihti. Bu Kabalada, Yahudi ulusunun başına gelen bütün felaketler, hep bu tarihe denk geliyordu.
Yahudilerin kutsal kitabı Tora’da Hahamlar, sürgünleri yorumlandığı bölümlerde, İspanya sürgünü ile ilgili şunları yorumlamaktadırlar.
Tanrı Yahudileri tarihin gidişatına, tarihsel olayların doğal etkilerine teslim edecektir. Tanrı onların gözünde sadece tesadüf olan tüm bu olaylarda onları tamamen yalnız bırakmayacaktır. Onları görünüşte tesadüfi olup, sürgüne çıkmış halkı geri getirme amacını taşır gibi görünmeyen bir olaylar zinciriyle, eski Ülkeleri’ne geri gelmeye hazırlayacaktır. Gizlenmiş olan Tanrı, uzun ve dolambaçlı yollarla, onları eski yurtları’na orijinal ve ebedi hedeflerine geri getirecektir. Tora – Vayikra, Behukotay, Açıklama, s.645 Rabi Meşeh Hohma, Tora’da sürgünü şöyle yorumlamaktadır.
Nedenmi sürgün edildiler?
“Çünkü bazen ulus olarak yok olma derecesine kadar asimile olmalarını önlemenin tek yolu budur”. Tora – Vayikra, Behukotay, Açıklama, s.649
Tora’da Hahamlar sürgünün asıl amacını ve nedenlerini şöyle yorumlamaktadırlar.
Son olarak sürgünden dönen Yahudiler, tarihin altında yatan gerçek amacı kavrayacaklardır. Sadece kurtuluş için değil, sürgünün sıkıntıları için bile şükran duyguları taşıyacaklardır; zira çekilen acıların, kurtuluş ve manevi saadetine giden olaylar zincirinin bir parçası olduğunu anlayacaklardır. Tora – Vayikra, Behukotay, Açıklama,
s.827
Rabi Raphael Samson Hirsch’in Torada sürgünleri şöyle yorumlamaktadır.
Genel bir bakışla, Yahudi ulusu’nun iki bin yıla ulaşan ıstıraplar dönemi, Tora’da yazılı olanların canlı bir tefsiri niteliğindedir.
Özellikle Yahudiler’in tüm uluslar içine azar azar saçılmış halini oluşturan Diaspora, “Sürgün” yazılı olan kehanetlerin bire bir gerçekleşmesidir ve bugüne kadar, her Yahudi Tora’da yazılı kehanetlerin gerçekliğinin anlayacaktır. Görüşü zayıflamış bir kişi bile, gelecekteki binlerce yıllık süre için kefalet teşkil edecek ve bu gerçekleri görecektir. Tora, tarihte ne olacağını, tarih henüz oluşmadan önce , insanı hayrete düşürecek ayrıntılarla kaydetmiştir.”
Tora – Devarim “Tekvin ” Bap: 28/64-67, Açıklaması: Rabi Raphael Samson Hirsch,Ki Tavo, s.650″
Sabetay Sevi’nin etkisinde kaldığı Kabalist İssac Luria, sürgünleri şöyle yorumlamaktadır.
İssac Luria’ya göre, Yahudilerin yeryüzüne dağılması bir felaket değil, planlanmış bir olaydır. Yahudilere, kutsal kıvılcımları, klipalar ortamından öteki taraf’tan kurtarıp toplamak için verilmiş bir görevdir. Bu şekilde bütün kıvılcımlar eksiksiz olarak kurtarılabilirse Tikkun gerçekleşmiş olur. Tikkun’un gerçekleşmesi ile de Maşiah (Mesih) gelecektir. İsrailoğulları kurtulacak, Vaadedilmiş Topraklar’a dönecek, yıkılmış olan Tapınak’ı yeniden inşa ederek sonsuza kadar hüküm süreceklerdir. Şalom, İssac Luria Kabala Felsefesi, 27 Ekim 1993
Yahudi inancına göre bu kehanetlerin başında ise, Yahudilerin tüm dünyaya yayılmış olmaları şartı geliyordu. Encyclopaedia Judaica, bu inancı şöyle bildiriyor: “Mesih’in tekrar gelişine dair olan kehanet, ancak Yahudilerin dünyanın dört bir yanına yayılmaları ile gerçekleşebilecekti.” Encyclopaedia Judaica, Jerusalem, 1971, Vol. 15, p. 1006
GAZAP GÜNÜ
BU FİLMİ İZLEYİNİZ
Engizisyon’un ve sürgünün konversoların eliyle gerçekleştirildiğini ortaya koyan, İspanyadaki konversoların gizli hayatlarını anlatan ve Konversoların İspanya krallığına hakim olduklarını gözler önüne seren, tarihin karanlık sayfalarına ışık tutucak 2006 İspanyol yapımı bir film. Bu film Kraliyet arşivlerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Okuyuculara mutlaka izlemelerini tavsiye ediyorum.
İSPANYADA MÜSLÜMAN SOYKIRIMI YAŞANDI
1474 yılında Kastilya ile Aragon birleştirilerek tek bir krallık haline getirildi. Bu durum Yahudilerden daha çok Endülüslü müslümanların sonunu hazırladı. İspanya’nın güneyindeki son Endülüs Devleti’nin işgaline karşı girişilen savaşı finanse eden en büyük finansörlerden biriside İspanya Krallığı hazinesinin başı Kabalacı Yahudi İsaac Abrabanel ‘dir. Endülüs Müslümanlara karşı girişilen savaşı finanse etmekle yaptı. Müslüman katliamı ile noktalanan savaş, Abrabanel tarafından verilen 1.5 milyon altın duka sayesinde kazanılmıştı. Benjamin Netanyahu, Don Isaac Abravanel, Statesman & Philosopher. Cornell University Press; 5th Rev edition. 1999. p.350
Endülüslü Müslümanlara karşı girişilen savaşın İkinci büyük finansörü ise Kral II.Fernando’nun vergi bakanı Kastilya Başhahamı zengin, varlıklı bir Yahudi olan Don Abraham Senior idi. Abraham Senior, Kastilya bölgesine hizmet verirken, diğer yanda, İspanya’nın Güneyindeki son Müslüman devleti Endülüs’e karşı sağlam durabilmeleri için krallık için gereken maddi olanakları devlete şahsen o sağlıyordu. Şalom, Sara Yanarocak, Diaspora Yahudileri, 17 ocak 2007
Gırnata’nın işgalinden önce Kraliçe İsabella ile Kral II.Fernando, Müdeccen Endülüslü Müslümanlar ile 25 kasım 1491’de Gırnata Sözleşmesi imzaladı. Buna bağlı olarak Müdeccen müslümanlar, dinlerini özgürce yerine getirebilecekleri, dillerini, adet ve geleneklerini, malları ve ticaret hürriyetlerini muhafaza edecekleri bir anlaşmaya imza attılar.
Henry Charles Lea, History of the inquisition of Spanish Vol.I, Newyork,1889, p.51
Bu anlaşma ile yüzbinlerce Endülüslü müslümanın, Yahudiler ile birlikte sürgün edilmesi önlenmiş oldu. 1492’de Endülüslü Müslümanlar, Yahudiler ile birlikte sürgün edilmesi Engizisyon mahkemeleri, Kral ve Kraliçe’nin planları ile engellendi. Nitekim İspanyollar, Endülüsten ele geçirdikleri topraklarda hristiyan tebanın altında belirli anlaşmalar çerçevesinde yaşayan müslümanlara (Mudejar) müdeccen diyorlardı. Müdeccen müslümanlar İspanya tarihine sanatta, mimaride, ticarette ve bilim alanında damgalarını vurdular. Müdeccenler meslek erbabından ve okuyan kültürlü bir sınıftan oluşuyordu. Osmanlı, konverso yahudileri bu müdeccen müslümanlara tercih etti. Nitekim Müdeccenler Yahudilerden daha becerikliydiler. Müdeccenler mimari, sanatsal, zanaat, meslek ve tıp alanında Yahudilerden dahada üstün durumdaydılar. İspanyol Tarihçi Prof. Rodrigo de Zayas (Mudejares) Müdeccenleri İspanya tarihinin aydın tabakası olarak nitelendirdiği altın kavim olarak görüyordu. Eğer müslümanlar yahudiler ile birlikte sürgün edilseydiler, Osmanlı yahudileri değil, altın kavim olarak nitelenen müdeccen müslümanları kendi topraklarına kabul edecekti. Bu durum Kabalacı Yahudilerin Süleyman mabedini yeniden inşa edecekleri ve kutsal topraklara dönmek için hazırladıkları 500 yıllık mesihi planlarını bozacaktı. Bunun dışında coğrafi keşifler ile ortaya çıkan yeni deniz yolları, ipek ve baharat yolları’nın kontrolü Endülüs müslümanların elindek ibilgiler ve birikimler ile dönemin müslüman devleti Memlükler ve Osmanlı devleti’nin kontrolüne geçecekti. Buda Yahudilerin ticaret politikalarını tehlikeye sokmuş olacaktı.
Endülüs İşgal edilmeden önce 1486-1487 Yılında Endülüs Granada Sultanı XII. Muhammed Ebu Abdullah es-Sağır’ın Sultan Beyazıd’a gönderdiği ilk elçi, Endülüslülerin yaşadığı vahim durumu bir şiirle takdim etmişti.
Bu durum dönemin Endülüs tarihçisi El-Makkari’nin Ezharu’r- Riyaz adlı eserinde geçen şiir 104 beyitten oluşmaktadır. İlk feryadnameye Sultan Beyazıd sessiz kaldı. Müdeccenler, Endülüs işgal edildikten sonra
(1501-1502) gördükleri zülum karşısında ikinci bir feryadname daha göndererek yardım talebinde bulundular. Beyazıd, Endülüslülerin bu iki yardım çağrısına da cevap vermedi. İspanya’daki zulümden kaçan Yahudilere kapılarına açan Osmanlı, 1492’de bu duyarlılığı aynı baskı ve zülumlere maruz kalan Endülüslü Müdeccen ( Mudejar ) Müslümanlara göstermemiştir. Osmanlı Endülüslü Müdeccen (Mudejar) Müslümanların feryadnamelerine sessiz kalarak, Endülüslü müslümanları kaderlerine terketti. Böylece Beyazıd, Yahudilere gösterdiği şevkati, Endülüslü Müdeccen müslümanlara göstermedi.
Endülüslü müslümanlar planlı ve sistematik bir şekilde İspanya krallığı ve Osmanlı Devletinin derin güçleri tarafından tasfiye edildi. Osmanlı, 1492’den sonraki dönemde İspanya’da baskı ve zulüm gören Endülüslü müslümanların feryadlarına cevapsız kaldı. Ama aynı Osmanlı yahudilerin sürgüne gönderildiği esnada gemilerini gönderip Osmanlı topraklarına taşıyacak kadar cömertti. Osmanlı devleti, Endülüslü müslümanların feryadnamelerine sessiz kaldı. Müslümanların bir kısmı daha sonraki yıllarda Kuzey Afrika’ya sürgün edildiler. Bir kısmı 1609 yılına kadar Valencia, Sevilla ve Granadada yerleşik yaşadılar. Geride kalan Endülüslü müslümanlar tarihin en dramatik trajedisine tanık oldular. Yüzbinlercesi ateşlerde yakıldı, din değiştirmeye zorlandı ve kimliklerini gizlemek zorunda kaldılar.
Tarihin bir yüzünde kimliklerini gizlemek zorunda kalan (Moriscos) mağribli kripto müslümanlar olarak anıldılar.
İspanyadan sürgün edilen yahudilerin o dönem Yavuz Sultan Selim tarafından Edirne ve Selanik’e yerleştirilmesine ait belgenin Dışişleri Bakanlığı tarafından Avrupa Konseyi İnsan Haklarına gönderdiği dilekçesi
Osmanlı arşivlerinde 1492-1522 yılları arasında Müdeccen Endülüslülerin, İspanyadan Osmanlı topraklarına taşındığına dair belge bulunmamaktadır.
Son Endülüs Devleti olan Granada Sultanlığının yıkılışı, müslümanların sürgünü Yahudi önde gelenleri tarafından finanse edilmişti. Resmi tarih, bizlere Müslümanların da Yahudilerle birlikte İspanya engizisyonunun zulmüne maruz kaldığını, Katolik güçlere karşı Müslümanların ve Yahudilerin aynı safta olduğunu söylemektedir.
1492’den beri yapılan propagandalarda, ve bu propagandayı yapanların başında da Türkiye’de önemli etkinlikler göstermiş olan 500. Yıl Vakfı geliyordu, hep Yahudiler ve Müslümanlar aynı saftaki mazlum halklar olarak tanıtıldı. Ama şimdiye dek ortaya serdiğimiz bilgiler, olayın pek de öyle olmadığını, 1492’de olanların Yahudi cemaatinin önde gelenlerinin (Kabalacıların) kontrolünde gerçekleştiğini gösteriyor.
İspanya’da 1492’de yaşanan olayların gerçekte Yahudi önde gelenlerinin hedefleri doğrultusunda gerçekleştiğini ve Yahudi sürgününün de, aslında Mesih ile ilgili kehanetleri gerçekleştirmeye uğraşan Kabalacılarca planlandığını göstermektedir. Bugüne kadar kimse Endülüslülere yapılan katliamı soykırımı gündeme getirmedi. 1492 denildiğinde herkesin aklına hep İspanya sürgünü geliyordu. Yahudi sürgünü, Endülüslü müslümanların katliamını bu propagandalar sayesinde gölgede bırakmıştı. Endülüslü müslümanlara Osmanlının çaresizliğinden yardım edemediğini savunan araştırmacıları bu bağlamda yahudilerden daha siyonist buluyorum.
Kral II.Fernando’nun Son Endülüs Devleti Granda’yı İşgalini Gösteren Tablo
İspanya krallığı 2 Ocak 1492’de Granadayı işgal ederek son Endülüs devletine son verdi. Daha sonraki dönemlerde Engizisyon, Gırnata Sözleşmesini fesh ederek Endülüs’lü müslümanların din değiştirmelerini istedi. Yahudiler sürgüne gönderildikten sonra geride kalan müslümanlar İspanyadan sürgün edilen yahudiler kadar şanslı olamadılar. Dinlerini değiştirmeyen müslümanlar, engizisyon mahkemelerinde tarihte eşi benzeri görülmemiş bir soykırımın kurbanı oldular.
Engizisyonun bütün bu baskıları, müslümanların inançlarından vazgeçiremedi. Gerçekte onlar, İslama olan bağlılıklarını gizlice de olsa devam ettiriyorlardı. Nitekim Hristiyanlaştırma faaliyetlerinin başlamasının üzerinden bir asırlık birsüre geçtikten sonra 1601 senesinde piskopos Ribera’nın hazırlayıp kraliyet katına sunduğu rapor da Müdeccen müslümanların hristiyan olmadıklarını bütün bunlar, onların zayıf imanlı olmalarından değil, bilakis ataları gibi müslüman kalmaya olan azimlerinden, dolayısıyla de Hristiyanlığa hiç inanmamış olmalarından kaynaklandığını bildirmiştir.
Zorla hristiyanlaştırılmış Müslüman bir ailenin torunlarından olan sosyalist aristokrat İspanyol Tarihçi, Prof.Dr.Rodrigo de Zayas, İspanya’da Müslümanlara karşı yapılmış korkunç katliamın bilançosunu 500 yıl sonra İspanya Kraliyet arşivindeki belgeler ile gözler önüne sermiştir. Prof.Dr. Rogrigo de Zayas, Endülüste yüzbinlerce müslüman katledildi. (Çev. Cemal Aydın), Endülüs’ten İspanya’ya, TDV. Yayınları
Ankara.1996
Müslümanların Engizisyon Mahkemelerince soykırıma ve sürgüne tabi tutulduğuna dair Real Academia Historia’nın yayınladığı arşiv
İspanya Kraliyet Arşivlerindeki belgelere göre Endülüs’de 1492 ile
1609 yılları arasında 3.000.000 milyona yakın müslümanın engizisyon mahkemelerinde yakılarak öldürüldüğü yer almaktadır. Bu kayıtlar dönemin Engizisyon mahkemelerinden sorumlu İspanya Kardinali Richelieu’nun günlüklerinde bulunmuş ve daha sonra Kraliyet akademisin arşivlerine aktarılmıştır. İspanya kralı III. Felipe, 22 Eylül 1609’da yayınladığı Sürgün Fermanı’yla, Müslümanlar’ın İspanya’yı terk etmelerini emretmiştir. 1609-1614 seneleri arasında Valencia, Granada, Murcia ve Mallorca şehirlerinden en az 500.000 müslüman İspanya topraklarına bir daha gelmemek üzere ile sürgün edildi. İspanya Kraliyet Arşivleri, (Real Academia de la Historia Boletin II.), Los moriscos españoles y su expulsión, Boronat y Barrachina, Pascual, Valencia. España, 1908. Tomo II. pg.125-135
İspanyol hristiyanların yüzyıllardır Endülüslü müslümanlara karşı düzenlediği Reconquista “Yeniden Fetih” olarak adlandırdıkları savaşların tarihine yeni bir kapı açılmaktadır. Müslümanları sürgüne gönderen, din değiştirmeye zorlayan, engizisyon mahkemelerinde ateşlere atarak yakanlardan, doğrudan Katolik Hristiyanları sorumlu tutmak artık bilimsel ahlaka aykırı olacaktır. Lakin burada Katoliklik, Judaizm için bir kamuflaj olmuştur.
Peki akademisyenlerimizin ve araştırmacılarımızın bu tarihi perspektif içindeki olaylardan Hristiyanları sorumlu tutmalarını neye bağlıyoruz acaba ? Bizleri yalanlarla dolu bir tarihe inandırmaktaki amaçları nedir ? Judaizm’in kamufle edilmes mi?
Konverso (Dönme) yahudiler, Katolizmin amansız savunucusu olan İspanya krallığının dini kurumlarını ele geçirmişlerdi. Yahudi sürgünü, konverso Yahudiler tarafından planlı bir şekilde organize edilmişti.
Peki ya Endülüslü müslümanların sürgünü ve engizisyonun yaptığı katliamları kim organize etmişti? Artık bu provakasyondan doğrudan Katolikler, sorumlu tutulamaz.
Konversoların dini kurumları ele geçirmesine benzer bir durum bizde neden olmasın? Sabetayist şeyhülislamlar, din adamları, tarikat liderleri… İspanya’daki konversolar kimliklerini gizleyerek dini ve siyasi kurumları ele geçirmişlerse, Sabetayistlerde aynı düzende Osmanlı’da ele geçirmişlerdir. İki hadisenin de ortak noktası
(Dönmelik) çift kimliliktir. Judaizmin bir yolu da budur. Bu bağlamda İspanya sürgününden sonraki dönemdeki Osmanlı’nın ekonomik ve siyasi politikalarının, uluslarası siyaseti, ticareti, şeyhülislamların ve fetvalarının Osmanlı politikaları üzerindeki etkisi ve dini bağlamda topluma olan entegrasyonu Judaizm’in derin etkisi altında kalmıştır.
Bu süreçte İspanya ve Osmanlı tarihi yeniden gözden geçirilerek analiz edilmelidir. Lakin kraliyet arşivleri ve Yahudi kaynakları bizleri yanıltmıyorsa 500 yıllık tarih artık değişecektir. İspanyadaki dini kurumları ve tarikatları ele geçiren Konversoluk, Osmanlı’da ve Cumhuriyet’te de kendini Sabetayizm’in kollarına bırakmıştır.
Yahudiler İspanya’da Katoliktiler, Osmanlıya gelince ne oldu Müslüman oldular..
Judaizm en çok tarih boyunca dini kurumlarda ve tarikatlarda örgütlenmiştir. Peki ya biz bugün İçimizdeki İsrail’i sorguluyor muyuz ?
Salim MERİÇ
Odatv.com
Bir yanıt yazın