Ermeni aydınlar nerede?

Mehmet KAMIŞ

Ermeni meselesi, daha doğrusu 1900’lü yılların başında meydana gelen olayların iki tarafı var. Bu kavganın bir tarafında Türkler olduğu gibi diğer tarafında da Ermeniler duruyor.

 

 Son yıllarda Türk tarafında yükselen özeleştiri seslerini duymak mümkün. 1915’te yaşanan olaylardan büyük üzüntü duyduğunu dillendiren, söz ve eylemleriyle bunu beyan eden bir hayli aydın görebilirsiniz.

Hrant Dink’in katledilmesinden sonra on binlerce kişi sokaklara döküldü ve ”Hepimiz Hrant’ız” diye pankartlar açıldı. Önceki gün Taksim Meydanı’nda toplanan bir grup aydın adına konuşan Zeynep Tanbay, ”Ermeni vatandaşlar, mahalle bakkalımız, terzimiz, kuyumcumuz, marangozumuz, kunduracımız, sınıf arkadaşımız, öğretmenimiz, milletvekilimiz, subayımız, arkadaşımızdı. Ermeni vatandaşlar, kapı komşularımız, dert ortaklarımızdı. 24 Nisan 1915’te gönderilmeye başlandılar. Onları kaybettik. Artık yoklar. Büyük çoğunluğu aramızda yok. Büyük felaketin vicdanlarımıza yüklediği büyük acı ise olanca ağırlığıyla var. 95 yıldır büyüyor.” demişti.

Bu sözlere katılırsınız veya katılmazsınız. Ancak bu sözler Türkiye’de söylenebiliyor. Bazı aydınlar bu konuyla ilgili özeleştiri yapabilme cesaretini gösteriyor.

Ancak unutmamak gerekir ki 1915 olaylarının iki tarafı var. Bu meseleyi Türklerin tartıştığı kadar Ermenilerin de tartışması gerekmez mi? Maalesef Ermeni meselesini sürekli olarak Türkiye açısından tartışıyoruz. Ermeni tarafına hiç bakmıyoruz. Türk aydınlarının gösterdiği cesareti Ermeni aydınların gösterdiğini söylemek mümkün değil.

Türklerin hatalarını konuştuğumuz kadar Ermenilerin hatalarını da konuşmamız, daha doğrusu Ermeni aydınların kendi hatalarını konuşma cesaretini göstermeleri gerekmez mi? İş öyle bir hal aldı ki, “1900’lü yılların başında kendi halinde yaşayan bir halk durup dururken, hiçbir problem yokken tehcir edildi, tehcirde ölüme terk edildi” deniyor. Başka bir şey tartışmıyoruz. Tehcire gelinceye kadar nelerin yaşandığı hiç konuşulmuyor.

Bu krizin yaşanmasında o tarihlerdeki Ermeni siyasi partilerin ve Ermeni patriklerin hiç mi suçu ve sorumluluğu yok? Misyoner okullarının Ermenileri nasıl tahrik ettiğini, bağımsızlık hayalleri pompaladığını neden kimse konuşmuyor? Ermeni komitacıların yaptıklarını, İttihat Terakkicilere haklı gerekçeler ürettiğini de birilerinin dillendirmesi gerekmiyor mu?

Ermeni aydınların; kendi halkının Fransa’nın ve İngilizlerin oyununa geldiğini, Ruslarla bir olup Türkleri arkadan vurduklarını, bunun da büyük bir hata olduğunu konuşmaları lazım. Bütün problemi Osmanlı’nın üzerine yıkmak ve kendilerini asla tartışmamak kolaylarına geliyor. Ancak kendi hatalarıyla yüzleşmedikçe bu konunun çözülebilmesi mümkün değil.

Rusların, Fransızların ve diğer büyük devletlerin bu tehcire niye seyirci kaldıklarını tartışmakta yarar var. Aynı büyük devletler, Türkiye’den istediklerini almak için, bu meseleyi bugün de ellerinde bir koz olarak tutuyor. Ermeniler, bundan bir şey kazanma ihtimallerinin hiç olmadığını bugün oturup tartışmalı.

Karabağ’da daha birkaç yıl önce yaşanan ve bir buçuk milyon Azeri Türkü’nün tehcir edilmesi olayları konusunda, bir tane yürekli Ermeni aydından eleştiri duymak istiyor insan.

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi görüşlerine göre konuşmuyorum. Ancak insaf sahibi Ermeni aydınların da kendilerini ilgilendiren tarafa bir özeleştiri yapmaları gerekmez mi?


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir