Süleyman Ateş
SORU: Peygamberimizin doğduğu günü kullandığımız takvime göre 15-22 Nisan arasına sabitlediler. Bence doğru. Ancak Ramazan ayını ve Kurban Bayramı’nı da sabit bir zaman diliminde yapamazlar mı? Örneğin Ramazan ayı 1-30 Aralık, Kurban Bayramı ise mart ayı içinde olamaz mı? Biz Araplarla zaten Ramazan’ı farklı tarihlerde başlatıp bitiriyoruz. Biz, dinimizi özgür irade esasına göre yaşıyoruz. Bu konuda görüşlerinizi öğrenmek isterim. (Ali Rıza Güngör)
CEVAP: Ramazan ayı, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı günleri Kur’ân ile sabittir (Bakara: 185-197-203, Fecr: 1-2). Kur’ân’la belirlenmiş olan bu günleri kimse değiştiremez. Ama Kutlu Doğum veya Mevlit Kandili gibi kutlamalar uydurmadır, bid’attır. Bunlara dini gün demek de aslında doğru değildir. Bir şeyin dini olması için ya Kur’ân’da veya Peygamber sünnetinde belirlenmiş olması gerekir. Bu kutlamaların ne Kur’ân’da ne de sünnette yeri vardır. Peygamberimiz dine sokulan uydurmaların sapıklık olduğunu söylemiştir. Eskilerden kalma Mevlit Kandili kutlamaları Hicri takvime göre yapılırdı. Bu da Rebiülevvel ayının 12. gecesidir. O zaten yapılıyor ama bir de Diyanet İşleri Başkanlığı, takriben 20 yıldan beri “Kutlu Doğum Haftası” diye bir hafta ihdas etti. Hz. Peygamber’in Miladi takvime göre doğumu 21 Nisan’a rastladığı için 21 Nisan’dan itibaren bir hafta, “Kutlu Doğum Haftası” ilan edildi ve böyle yapılıyordu.
Bu yıl ise hafta biraz daha öne çekilip
15 Nisan’da başlatıldı. Bir kandil, ikiye çıkarıldı. Tabii bu hafta içinde çeşitli kimselere konuşmalar yaptırılıyor. Bu konuşmalardan kimini gazetelerde okuyunca hayretler içinde kalıyoruz doğrusu. Din safiyyetine kavuşturulacağına abartılara beleniyor. Ay takvimine göre belirlenmiş olan Ramazan, bayram gibi dini günler bütün yılı dolaştığından feyizli Ramazan ayı ve bayram günleri yılın her gününü ve her mevsimini şereflendirmekte böylece her mevsimde oruç tutmanın zevkine ulaşılmaktadır. Biz Müslümanlar din konusunda Arap-Türk ayırımı yapmayız. Peygamberimiz Arap milletinden gelmiştir ama kendisi ırkçılığı kaldırmış ve tüm dünya için evrensel bir mesaj getirmiştir. Her ulusa göre ayrı ayrı İslâm yok, tüm dünya ulusları için bir tek İslâm vardır. O da Kur’ân ve sünnetle prensipleri, kuralları ve ahlak ilkeleri çizilmiş olan İslâm’dır.
haber.gazetevatan.com, 09.05.2008