Hristofyas Yönetiminin, Dr. Derviş Eroğlu’nun KKTC’nin 3.cü Cumhurbaşkanı seçilmesinden pek hoşlanmadığı kesin. Belli ki umdukları dağlara beklemedikleri yoğunlukta karlar yağmış. Hristofyas’a göre, KKTC halkının bu seçimine karşı yeni stratejiler geliştirmek ve yeni olguları ortaya koymak gerekiyor. İlk düşündüğü “Eroğlu’nu Köşeye Sıkıştırma” manevrası, Uluslararası Konferans teorisini ortaya atmak oldu. Bunu da halkına ve yabancı misyona duyurmak için, Politis Gazetesinde yer alan “BM ve Kıbrıs sorununa ilişkin muhtemel arabulucuların, Eroğlu’nun seçimleri kazanmasının ardından, Kıbrıs sorununa ilişkin uluslararası bir konferansın yapılmasının kaçınılmaz olduğunu düşündüğü” haberi ile gerçekleştirdi. Arkasından da, Rum Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü Nikos Emiliu bir konuşma yaptı ve bu konuşmasında da, Rum cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas’ın, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi, Türkiye, Yunanistan, “Kıbrıs Cumhuriyeti” ve iki toplumun katılımıyla uluslararası bir konferans yapılması ve Maraş ile ilgili önerisine açıklık getirdi. Bu “Uluslararası Konferans” önerisi ilk başta masum gözükse de, gerçekte çok kurnazca düşünülmüş ve içinde tuzakların yer aldığı kalleşçe hazırlanmış bir senaryo. Türkiye, 21 Aralık 1963 yılında Makarios’un yönetimi altındaki Rum hükümeti tarafından uygulamaya konan Akritas Planı ile başlatılan soykırıma BM tarafından dur denmesi için kabul ettiği BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararından sonra, tek taraflı olarak anayasası değiştirilmiş Kıbrıs Rum Cumhuriyetini hiçbir zaman tanımadı ve muhatap da almadı. Makarios’tan sonra gelen tüm Rum Cumhurbaşkanları sayısız girişimlerine rağmen hiçbir koşul ve ortamda Türkiye ile eşit düzeyde görüşemediler ve diplomatik ilişki kuramadılar. Rumların önerisine göre söz konusu bu “Uluslararası Konferans”a BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi olan Amerika, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere katılırken, Garantör ülkeler olan Türkiye ve Yunanistan ile birlikte Kıbrıs adasının tümünü temsilen de Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve de “İki Toplumun Temsilcileri” katılacakmış. Ortada KKTC, veya Kıbrıslı Türkleri temsil eden bir “Devlet”, veya Annan Planında olduğu gibi “Kurucu Türk Devleti”, veya “Oluşturucu Türk Devlet”i yok. Sadece iki toplumun temsilcileri ve adanın tümünü temsilen adadaki yegane yasal devlet olan “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti” var. Tuzağa ve art niyete bakın siz. Hristofyas bu önerisi ile bir kalemde KKTC’yi sildi attı ve bizleri topluma indirgedi, kendisini de Türkiye’nin muhatabı bir devlet konumuna soktu. Herhalde masada oturuş düzenini de şimdiden belirlemiştir. Bir tarafta kendisi, karşısında Türkiye ve Yunanistan. Arkasındaki iki iskemlede de Kıbrıs Türk ve Rum toplumunun temsilcileri oturacak. Yan tarafta da BM Güvenlik Konseyi’nin daimi temsilcileri. Ne güzel bir hayal ama. Herhalde Kıbrıs Türk Halkı’nı ve Türkiye’nin yöneticilerini ve insanlarını ahmak zannediyor ve bu zokayı yutacaklarını hayal ediyor… Daha çok böylesi pembe hayaller kuracak Hristofyas, önümüzdeki günlerde ve yıllarda. 15 Temmuz 1974 darbesi de “Pembe bir Enosis Hayal”i idi….
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın