Domuz Ekonomisi
Aşağıdaki yazıyı Ağustos ayının ikisinde yayınlamışız. Güncelliğine binaen tekrar dikkatlerinize sunuyorum.
Epey bir zamandır domuz gribi ile ilgili o kadar çok haber yapılıyor ki insan ister istemez “n’oluyor ya hu” diye merak ediyor. Hem biz şu anda ailecek yurtdışındayız. Bu işin bir de dönüşü var. Herhangi birimiz biraz ateşlensek, havaalanındaki termal kameralara yakalanıp apar topar bir hastaneye götürülebiliriz “domuz gribi” şüphesiyle! Onun için biraz daha dikkatli olmaya çalışıyoruz.
Ancak bir arkadaşımdan gelen e-posta, beni bambaşka bir mecraya sürükledi. İşte size ilginç gerçekler.
Öncelikle Dünya Sağlık Örgütü’nün internet sitesinde bu konu ile ilgili olarak yazılanlara bakalım: “Bu salgın hastalık, bu zamana kadar, hastaların büyük çoğunluğundaki belirtilerinin yumuşaklığı ile karakterize ediliyor. Bu hastalar herhangi bir ilaç almadan hastalık başlangıcından itibaren bir hafta içinde iyileşmişlerdir. Yine de bütün ülkelerde hastalığın yakından takip edilmesi gerekir…” )
Evet, bu ifade ile çıkarılan tantana arasında bir bağ yok! Hastaların büyük bir çoğunluğu ilaçsız olarak da atlatıyor bunu.
Pekiyi, bunca gürültü niye?
Hemen insanın aklına domuz ekonomisi geliyor. Bir internet gezisi ile bu hastalık çık(arıl)madan önceki domuz ve domuz ürünleri ekonomisine baktığımızda işlerin iyi olmadığını görüyoruz. Domuz üretmenin maliyetlerinin çok arttığı, yem fiyatlarının çok yüksek olduğu, bu işin böyle devam edemeyeceği ve üreticilerin bir şey kazanamadığı belirtiliyor. En büyük sorun olarak da çok fazla üretim olduğu belirtiliyor.
Şimdi bu domuz gribi çıkınca birçok üretim tesisleri kapatıldı. Kaçak, yetersiz ve hijyenik olmayan kesim ve dağıtımlar durdu! Diğer bir ifade ile piyasada mal azalmaya başladı. Yakında domuz gribi tehlikesi kalmaz ise piyasada ayakta kalan (!) üreticiler iyi para kazanmaya başlarlar. Yaşasın domuz gribi (pardon yanlış oldu) yaşasın serbest piyasa ekonomisi (diyecektim). Tam da Adam Smith’in dediği gibi kapitalizmin “gizli el”i pazarı düzenleyiverecek!
Sakın bu domuz ekonomisini küçümsemeyin. Burada yüz milyarlarca dolarlık bir pazardan bahsediyoruz. Sadece Amerika’daki pazarı bile yaklaşık 100 milyar dolardır. Bütün dünyada bu iş en geniş anlamı ile trilyon dolara dayanır.
Şimdi artık kapitalizmin gizli eli devrede. Ekonomik olarak bir endişeye mahal kalmadı. Ancak küçük bir kâr çevirme sorunu var. Önümüz sonbahar sonra da kış. Her kış, grip kapıya gelir dayanır. Şimdi bir de domuzu var. O zaman şu aşı işine, ihmal etmeden bakalım.
Alman Robert Koch Enstitüsü, “Son günlerde yaşanan büyük artış endişe verici, ancak panik yapmaya gerek yok” diyor. Domuz gribine karşı etkili olduğu belirtilen Tamiflu ilacını üreten İsviçreli ilaç devi Roche, şu ana kadar 658 milyon euroluk üretim gerçekleştirdiğini, yıl sonuna kadar da yaklaşık 650 milyon euro değerinde ilaç üretip piyasaya sunmayı hedeflediğini duyurdu. Yani yaklaşık bir buçuk milyar dolar. Daha diğer ilaç firmalarını saymıyoruz.
Bir yıl içinde dünyadaki tüm laboratuvarlarda ancak 900 milyon doz domuz gribi aşısı üretilebileceği belirtiliyor. Dünya nüfusu ise yaklaşık 7 milyar (yani bu işten birkaç yıl daha iyi ekmek yiyecekler).
ABD domuz gribi aşısı için bir milyar dolarlık bütçe ayırmış. İngiltere, bu yıl içinde 30 milyon kişinin aşılanmasını planlıyor. Almanya 50 milyon, Fransa da 94 milyon doz aşı siparişi verdi.
Bizim Sağlık Bakanlığımız geri kalacak değil ya. Depolarımızda 20 milyon doz aşı varmış. Daha da almak için ilaç firmaları ile görüşüyorlarmış.
Fazla uzatmadan, neticeyi şöyle özetleyelim. Herkes domuz işine girince, yüz milyarlarca dolarlık sektörde kimse doğru düzgün para kazanamaz hale gelir. Arzın düşmesi lazım ki fiyatlar artsın. Allah’tan tam da bu sırada domuz gribi çıkar. Arz düşer ve fiyatlar rayına oturur. Bu arada grip aşısı da çok şükür bulunur ve milyarlarca dolarlık bir pazar da orada oluşur.
Yakında okullarda da mecbur bırakırlarsa hiç şaşırmam.
Doç. Dr. Mete Gündoğan
araştırmacı yazar
Bir yanıt yazın