Özcan YENİÇERİ
İçerideki açılımlardan istenilen sonuç elde edilmiş olacak ki iktidar dışarıda da açılım başlattı. Hem de bu kez açılım, Türkiye’nin en katı sorunu olan Ermeni diasporasıyla gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunun arkasından da muhtemelen Daşnaksütyun ve Hınçak çeteleri açılımı gelecek.
Ermenistan ve diasporayla ilgili olarak Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu farklı şeyler mi, yoksa aynı şeyleri farklı biçimde mi söylediler pek anlaşılamadı. Başbakan Erdoğan, açıkça “Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki sorunlar çözülmeden Ankara-Erivan ilişkilerinin normalleşemeyeceği” mesajını vermiştir. Türkiye’nin farklı yorumlanabilecek diplomatik tavırlarına karşı resmi söylemi böyle bir zemin üzerinden yürütülmektedir. Nitekim Başbakan Erdoğan defalarca sözlerine “Karabağ sorunu çözülmeden, Ermenistan ile ilişkiler normalleştirilemez” anlamına gelen sözler etmiştir. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ise bu kez Azeri-Ermeni ihtilafının çözümünün “önkoşul” olmadığını söylemesi kafaları karıştırmıştır. Davutoğlu “Protokollerin parlamentolarda onaylanabilmesi için Ermeni dostlarımızla koordinasyon içinde zemini hazırlamamız lazım” diyor.
Diaspora açılımı!
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Kuzey Amerika’da görevli büyükelçi ve başkonsolosluklara, “Ermeni diasporası dahil, farklı gruplara açılmaları ve diyalogu güçlendirmeleri” talimatı verdiği basında yer aldı.
Öyle görülüyor ki Türkiye, uzun zamandır Ermenistan ile diasporasını ayrı ayrı unsurlar olarak değerlendiriyordu. Türkiye ilişkileri zehirleyenin, “soykırım” iddialarını dillendirenin ve Türkiye düşmanlığını kurumsallaştıranların diasporadan ibaret olduğunu düşünüyordu. Ermenistan’ın diasporanın rehinesi konumunda olduğunu, eğer Ermenistan ile diaspora birbirinden ayrılabilirse, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşebileceğini hesap ediyordu. Sarkisyan’ın son olarak “Diaspora Ermenistan’dır. Ermenistan diasporadır” anlamına gelebilecek tavrı üzerine Türkiye, sorunun diğer parçalarıyla ilişki kurmaya itmiştir.
Ya Azerbaycan!
Ermenistan da aynı siyasi değerlendirmeyi yapmıştır. Ermenistan, Türkiye ile Azerbaycan ilişkilerini birbirinden ayrı tutacak bir strateji izlerse, Türkiye ile ilişkilerini iyileştirebileceğini düşünmüştür. Bu nedenle de Türkiye ile protokolleri imzalamıştır. Protokoller, Ermenistan’a hiçbir yükümlülük getirmemesine rağmen Türkiye’ye ilişkilerin normalleştirilmesi için sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin kurulması yükümlülüğünü getiriyordu. Türkiye, protokolleri farklı değerlendirmeye tabi tutmasına karşın, gerçekte protokollerin ruhu Ermenistan’ın anladığı biçimdeydi. Ermenistan, ortak tarih komisyonunu 1915 sonrası bilimsel bir çalışma olarak gördüğünü zaten açıklamıştı. Protokollerdeki “İki ülke de, iyi komşuluk ilişkileri anlayışıyla bağdaşmayacak herhangi bir siyaset izlemeyeceklerini taahhüt eder” cümlesi ise her anlama gelecek bir cümleydi.
Hesap hatası!
Davutoğlu bir yandan “Bir yerde Azerbaycan varsa orada Türkiye vardır. Bir yerde Türkiye varsa orada da Azerbaycan vardır” diyor. Diğer yandan da “Karabağ önkoşul” değildir, diyor. Söylemlerinin ne birisi yanlış ne de ötekisi doğrudur. Dışişleri Bakanı Türkiye adına konjonktürün dayattığı sözleri dillendirmemelidir. Hem Türkiye ve Azerbaycan hem de Karabağ ve Türkiye ilişkileri bir bütündür, birbirinden ayrılamaz. Bu ilişkilerin ayrılamaz parçası olan bir de “Hocalı” vardır. Tıpkı Ermenistan ile diaspora gibi!
Yazıları posta kutunda oku