YALANDAN KİM ÖLMÜŞ?

YALANDAN KİM ÖLMÜŞ

Hüseyin MÜMTAZ

                Talat’a birden vahiy indi, “Türkiyeci”, “Anavatancı” kesildi başımıza. Ama mumunun yatsıya kadar bile yanacağı şüpheli..            

                Kamuoyu yoklamalarında dibe vurduğunu görünce son günlerde Eroğlu ile ikili tv programı aldatmacasının ipine sarıldı. Güya o istiyor, Eroğlu ise “vizyonu” olmadığı için kaçıyor..

                Matematik olarak geride olan, telaşa düşen; sınırı aşan söylemlerle öndekini sinirlendirmeye çalışır, işi dedikoduya, yalana-dolana döker, ortamı gerer, azgın ve saldırgan üslûbuyla popülist prim yapmaya çalışır böyle programlarda. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Amerika örnek olamaz çünkü zaten iki parti ve iki aday ve ekranda tartışma terbiyesi vardır orada..

                 Her fırsattan yararlanarak Türkiye’yi örnek göstermeye başlayan Talât; son üç seçimdir Baykal’ın ekranlarda ısrarla benzer bir ikili program istediğini ama Erdoğan’ın yine ısrarla kabul etmediğini neden görmezden geliyor?

                Cuma akşamı 7 adayla BRT’de 7’de 1 “polemik” olanağından faydalansın bakalım..

                Kaynatmaya çalıştıkları ikinci konu, güneydeki papazın Eroğlu’na dua etmiş olması..

                Papazın, Hristofiyas’la anlaşmazlığı sır değil.. Adanın tamamını istediği için, Türkleri ölü fiyatına ikna etmeye çalışan Hristofiyas’ın masada oturmasına karşı. Seçilince; Hristofiyas’ın kendisinden habersiz, gizli kapaklı, yoldaş yoldaşa görüşeceği kimse kalmayacağı için karşısında Eroğlu’na dua ediyor papaz..

                Vallahi aslına bakarsanız benim de bütün dualarım Hristostomos’un üzerine olsun.. O olmasaydı Rum’un, papazların şuur altlarında gizli tutmaya çalıştıkları art niyetlerini nasıl öğrenebilecektik? Onlar olmasaydı, “yes be annem” denilmiş Annan planı uyarınca şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi yapabileceğimiz bir devletimiz, sergileyecek bir siyasi irademiz nasıl olacaktı?

                Hem dört senedir Hristofiyas Talât’a her Pazar âyininde dua edip istavroz gorken bir şey olmuyor da, Eroğlu’na bir kere dua edilince mi kıyamet kopuyor?

                Talât diyor ki; “Türkiye’nin AB yolu Kıbrıs’tan geçer”.

                Gözlerim yaşardı… Ne kadar da Türkiye’yi düşünüyor?

                Talât’ın bu söylemi, bir “yerleşik”e, “Beni Türkiye’ye bağlıyor” dedirttiği bilboard reklâmlarından daha fazla yalan-dolan doludur.

                Türkiye’nin AB’ye girmesini nedense Türkiye’den başka herkes hararetle  ister. Ermeniler ister, Peşmergeler ister, Yunanlılar, Bulgarlar ister, Rumlar ister..

                Ve nihayet Talât da ister..

                Hepsi, kara kaşımız, kara gözümüz için değil; bilinmeyen bir zaman ve zeminde sokulacağımız söylenilen kulübe girince, girdiğimiz kulübün kurallarıyla sıkı sıkıya bağlanmamız için istiyorlar AB üyeliğimizi.

                Gümrük Birliği’ne “sokulduğumuz” Çiller’li 1995’den bu yana, girdik giriyoruz diye bizden karşılıksız alınanların nitelik ve niceliğine bir göz atar mısın ey okuyucu?

                Talât Hürriyet’e (14 Nisan 2010) diyor ki; “Diyelim ki Türkiye’den bir emir geldi Eroğlu’na ‘hayır kardeşim’ dedi ve ‘sen oturacaksın Talat şimdiye kadar ne kabul ettiyse sen de öyle devam edeceksin.’ Mesela böyle bir talimat geliyor Türkiye’den… Uymazsan talimata maaşları ödeyemezsin, yol yapamazsın. Peki çözüm istemeyen adam nasıl çözüme ‘evet’ diyebilir. Derviş Bey oturduğunda neyi görüşecek? ‘Egemenliğimi tanı’ dediği anda iş bitecek. Hadi o demedi, bir öneri getirdiğinde ‘Rumlar kabul etmesin de, bu iş bitsin’ diyecek. Halbuki ben esneklik gösteririm, şöyle düzeltebilir miyiz diye uğraşırım çünkü çözüm istiyorum. Ne talimat ne yönlendirme gelirse gelsin yapamaz çünkü öyle bir vizyonu yok”.

            Talât’ın şuur altı bütünüyle işte bu ifadede gizlidir.

                Türkiye’nin, “dediğimi yapmazsan maaş ödeyemez, yol yapamazsın” bölümünü bir kenara bırakıyorum fakat şu ne demektir?

                “Derviş Bey oturduğunda neyi görüşecek? ‘Egemenliğimi tanı’ dediği anda iş bitecek. Hadi o demedi, bir öneri getirdiğinde ‘Rumlar kabul etmesin de, bu iş bitsin’ diyecek. Halbuki ben esneklik gösteririm, şöyle düzeltebilir miyiz diye uğraşırım çünkü çözüm istiyorum”.

         Yâni Talât şimdiye kadar; Hristofiyas masadan kalkmasın, “iş bitmesin” diye egemenliği de ağzına almadı, öneri de getirmedi..

         “Esneklik” gösterdi.. Nereye kadar ne gösterdi, bilmiyoruz, haberimiz yok.. Eminim adına iş yaptığını söylediği Türkiye’nin de yok..

         Talât’ın en büyük aldatmacası “Çözüm istiyorum” lâfıdır.

         Talât’ın çözümü kendinden menkuldür. Onun “çözüm”ü tamamen kendi terminolojisinde ifade bulan bir kavramdır.

         Talât’ın çözümü, egemenlikten vaz geçilmiş, dolayısı ile ortada devlet ve millet kalmamış, tebaa olmuş bir asimilâsyon çözümüdür.

         Talât “adalı”dır, 74’de Türk müdahalesiyle “bölünmüş vatanı” ve adalıları tekrar birleştirmektir “çözüm”ü..

         Türk askerini işgalci, ona karşı Rum’un yaptığı mücadeleyi mübah gören bir “uzaylı”dır.

         Eroğlu Türk’tür, “Türkiye anavatanım” demektedir, Kıbrıs’ta yaşayan bir “dünyalı”dır.

         Yalancının mumunun söneceği yatsı vaktine az kalmıştır. 16 Nisan 2010

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

mumtazbay@hotmail.com

YALANDAN KİM ÖLMÜŞ - huseyin mumtaz

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir