1993-2003 dönemi Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides’in dün, kendisine Rum İşverenler Federasyonu (OEV) tarafından “Güney Kıbrıs’ın AB üyeliğine kabulü ve Güney Kıbrıs’a koyduğu katkılar” nedeni ile plaket verilirken yaptığı konuşma adeta bir çağrı niteliğinde.
Rumlara aklınızı başınıza alın diyor özetle Klerides.
“Kıbrıs sorunu kısa zamanda çözülmezse, bunu, KKTC’nin ‘devlet’ varlığının tanınmasını gündeme getirecek gelişmeler izleyecek. Birkaç yıl sonra tanınma da gündeme gelecek. Kıbrıs Rum tarafı KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Dr. Derviş Eroğlu’nun kazanması halinde bir B planı oluşturmalı” diyerek, yıllardır dile getirmeye çalıştığı düşüncelerini bu sefer çok daha net ve anlaşılır bir şekilde ortaya koydu.
Gerek Klerides, gerekse de Vasiliou, zaman zaman bu endişelerini dile getiriyorlar.
Klerides’e göre, Yunanlıların ve Rumların bütün engelleme girişimlerine rağmen AB’nin grekofil olmayan üyeleri, AB’nin uzun vadede Türkiyesiz olamayacağı gerçeğini görerek, bu tür “etraftan dolaşma” veya “yan kapı” çözümlerini masaya koymaya başlamışlar bile. Haliyle, Kıbrıs konusu da aynı pota içinde.
Gerek Glafkos Klerides, gerekse de Yorgo Vasiliou Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde önlerine konan adaya barış getirecek çeşitli önerilere “Hayır” derken ve masadan kalkarlarken, Cumhurbaşkanlıkları sona erdikten sonra anlaşılan “başlarına taş düşmekte” ve barış havarisi kesilmekteler.
Buna zaman içinde “gerçekleri görmeye başlıyorlar” demek belki de daha doğru olacak.
Klerides’in Kıbrıslı Türklere yaptığı kötülükler bir kitapta toplansa çok rahat 350-400 sayfayı bulur.
Rum Meclisi Başkanı iken Kıbrıslı Türk Temsilciler Meclisi Üyelerini yani dönemin Kıbrıslı Türk Milletvekillerini silah zoru ile Meclise sokmayan kendisi idi. “Ya 13 maddelik Anayasa değişikliğini kabul edersiniz, ya da bu Meclise girerseniz ölünüz dışarı çıkar” diyen kişidir Glafkos Klerides.
Hâlbuki o gergin dönemde “Enosis” hayallerine kapılmayıp Kıbrıslı Türkleri muhatap alıp, yaşanan sorunları oturup karşılıklı tartışarak çözselerdi, yıllar önce adaya barış gelmiş olurdu.
Aradan 47 yıl geçmesine rağmen hala daha aynı kafadalar.
Avrupa Parlamentosunda AP Hıristiyan Demokrat Grubu üyesi Kıbrıslı Rum Eleni Theocharous’un himayesinde 14 Nisan’da “Din Özgürlüğü ve Kıbrıs’ta Kutsal Yerler” başlıklı bir seminer yapıldı [1] ve ana tema olarak Kuzey Kıbrıs’taki manastırların yani tarihi yerlerin tahrip edildiği işkendi. Kıbrıslı Rumlar seminerde Kıbrıslı Türk ve Türkiye’yi adada tarihi yağmacılıkla suçladılar.
KKTC Temsilcisi Sn. Ahmet Erdengiz seminerde söz alıp konuşmaya başlayınca tahammülsüz Rum ve Yunan AP Milletvekilleri sıraların kapaklarına vurarak Sayın Erdengiz’i susturmaya çalıştılar.
Erdengiz’den duymak istemedikleri “’Seminerde Kıbrıslı Türkler ve Türkiye ile ilgili dile getirilen görüşler tek taraflı. Bazı gerçekler söylenmek isteniyorsa, sorunun tüm taraflarıyla konuşmak gerekiyor. Tek taraflı suçlama yapmak doğru değil. Bu seminere Kıbrıslı Türklerde davet edilmeliydi. Özellikle papazların kuzey Kıbrıs’a geçmesine izin verilmediği doğru değil. Kuzey Kıbrıs’ta manastırlara tadilat yapılmasını asıl önleyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimidir. Çünkü GKRY tadilat için fon alınmasını engelliyor. Kültürel mirasın korunmasına KKTC önem veriyor. Aynı önemin güney Kıbrıs’ta da Müslüman eserlere de gösterilmesi lazım.” kelimeleriydi.
Rumların tüm engellemelerine rağmen bu gerçekleri Sn. Erdengiz dile getirdi ve herkes duydu. AP kayıtlarına da geçti.
Tahammülsüzlük aslında Klerides’in vurgulamaya çalıştığı gibi Kıbrıslı Rumların içinde bulunduğu durumu tek kelimeyle özetliyor. Türklerle bir arada yaşamayı ya kabul edecekler ya da adada ayrılık olacak.
[1] AB Haber-Analiz
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın