Geçen 10 Ekim’de Zürich’te imzalanan Türkiye-Ermenistan Protokollerine Azerbaycan’ın tepkisi sert olmuş, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde sıkıntılı bir dönem yaşanmıştı. AKP hükümetinin uygulamaya çalıştığı ‘Komşularla sıfır problemli dış politika’ siyaseti Türkiye’nin belki de ‘sıfır problemli’ tek ülke olan (veya olması gereken) kardeş Azerbaycan’la sorunlar yaşanmasına neden olmuştu.
Fakat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin ‘normalleşmesi’ sürecinde ‘Karabağ’ın işgalden kurtarılması’ koşulundan geri adım atmaması ve özellikle son 1 ayda işgalin sona erdirilmesi için Ermenistan’a gönderdiği sert mesajlar Azerbaycan’ı da gelişmelere yeni açıdan bakmaya itti.
Evet, Ermenistan ile ‘normalleşme’ süreci yüzünden sıkıntıya giren Türkiye-Azerbaycan ilişkileri yeniden ısınmaya başlamıştır. Bunun en önemli kanıtı Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Genel sekreteri Ramiz Mehdiyev’in yaklaşık 10 gün önce Ankara’da Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri bakanı Davutoğlu ile yaptığı görüşmelerdir. Samimi kardeşlik ortamında yapılan bu görüşmelerden sonra Azerbaycan tarafının Bakü’den verdiği ana mesaj ‘Türkiye’nin politikasını destekliyoruz’- şeklinde olmuştur ki, bu durum memnuniyet doğurmaktadır.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Washington’da Ermenistan devlet başkanı Sarkisyan ile bir araya gelmesi ABD başkanı Obama’nın telkin ve baskılarıyla ortaya çıkmış bir gelişmedir. Bu açıdan baktığımızda Türk Başbakanın Washington’da da ‘Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi için Karabağ’ın işgalden kurtarılması’ koşulunu kuvvetli vurguyla yinelemesi fırsatı doğacaktır. Bu fırsatın 24 Nisan arifesinde yeniden gündeme gelmesi muhtemel olan Amerikan baskılarına karşı ileri sürülecek argümanlardan biri olması da önemlidir. Eğer Başbakan Erdoğan Karabağ koşulunu Washington’da da gündemin üst sırasına taşırsa, bu durumun dünya kamuoyunun gözünde Azerbaycan’a sağlayacağı yararı şimdiden tahmin ede biliriz. Bu nedenle Ermenistan lideriyle yapılacak Washington’daki ve ilerdeki görüşmelerde kardeş Türkiye’nin devlet yetkililerinin katiyen unutmaması gereken hususlara dikkat çekmeyin yararlı olacağını düşünüyoruz:
1) Gerek Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gerek Başbakan Tayyip Erdoğan ve gerekse de Dışişleri bakanı Davutoğlu’nun hiçbir zaman göz ardı edemeyeceği en önemli husus-Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın Karabağ’ı işgal etmiş ve Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a bağlama girişiminde bulunmuş ayrılıkçıların liderlerinden biri olmasıdır. Gelişmeleri yakından takip edenler iyi biliyorlar ki; gerek Azerbaycan, gerekse Türkiye Ermenistan’ın işgalci politikalarını dünya gündemine taşır-taşımaz Sarkisyan ekibi ‘Dağlık Karabağ Ermenilerinin kendi kaderini tayin etme hakkı koşulunu’ devreye sokuyorlar. Unutmamalı ki; Sarkisyan’ı ve selefi Koçaryan’ı Ermenistan’da iktidara taşıyan faktör-Karabağ’ın işgalidir. Bu adamlar siyasi varlıklarını ayrılıkçılığa ve Azerbaycan topraklarının işgaline borçlu oldukları için ‘Karabağ Ermenilerinin self-determinasyon hakkını’ sonuna kadar kullanarak görüşmeleri tıkayacaklardır. Bu bağlamda Ermenistan’ın 146 bin nüfuslu Dağlık Karabağ’da ( ki bu nüfusun %99.7-si Ermenilerden ibarettir) referandum yapılması için Azerbaycan’ın önüne sürmüş oldukları koşulu Azerbaycan hiçbir vakit kabul etmeyecektir. Zira bir devletin kendi topraklarında referandum yapması için bölücülere onay vermesinin kabullenmesi imkansızdır.
2) Türkiye Azerbaycan’ın bölgede giderek güçlenen bir ülke olması faktörünü akıllıca kullanmalı ve işgal ortadan kaldırılmayana kadar Ermenistan’ı bölgesel projelerin dışında tutmaya devam etmelidir. Batının bölgedeki en önemli hedeflerinden bir tanesi Türkiye-Azerbaycan kardeşliğini zayıflatmak ve böylece toprakları işgal altında bulunan Azerbaycan’ı Ermenistan’la eşit olmayan barışa zorlamaktır. Buna izin verilmemesi için Türkiye’nin Azerbaycan’la en sıkı işbirliği politikası bir an önce devreye sokulmalıdır.
3) Türkiye ile Ermenistan arasında devam ettirilecek olan ‘normalleşme’ sürecinde Cumhurbaşkanları Gül ve Aliyev daha fazla inisiyatif almalı, hatta süreç tamamen iki ülke Devlet başkanlarının kontrolünde yürütülmelidir.
Azerbaycan’ın kendi topraklarını işgalden kurtarması ve bölgede adil barışın tesis edilmesi için Türkiye’nin bölgede söz sahibi olması gerekmektedir. Bunu elde etmenin yolu Türkiye ile Azerbaycan arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesinden geçer. Tarihin dersleri Türkiye’nin bölgede söz sahibi olması durumunda Azerbaycan’ın da rahat hareket etme imkanına kavuştuğunu gösteriyor.
Vüsale Mahirkızı
APA Ajansı
Odatv.com
Bir yanıt yazın