Viyana’da yaşayan kıymetli dostum Kufi Seydali’den bir yazı aldım dün. Kalbi Kıbrıs sevgisi ile dolu olan Kufi arkadaşım, Cumartesi günü BM’nin Viyana’daki merkezinde haftalık olarak düzenlenen konferanslardan birindeki Kıbrıs’la ilgili bölüme katıldığından ve o konferansta söylenen yalanlardan bahsediyordu.
Üstelik bu yalanları yüzü kızarmadan da söyleyen İngiliz bir akademisyen.
Nasıl akademisyense.
Konuşmasının başlığı “Türk Derin Devletinden Kıbrıs’a ait tarihi eserleri kurtarmak: Taklitlerin kurtarılması ve Stephanos Stephanou’nun ölümü”.
Doktora öğrencisi Sam Hardy’nin yaptığı konuşma akademik olmaktan başka her şeye benziyordu diyor Kufi dostum.
Kıbrıs’ta yaşanmış tüm kötülüklerden sorumlu olduğunu iddia ettiği, tanımlanamayan ve hayali bir varlık olan “Derin Devlet’le eşleştirilmeye çalıştığı TMT’ye ve Kıbrıs Türk Devletine üstü kapaklı bir saldırı yapmış bu kişi.
Sam Hardy’e göre İngiliz Sömürge İdaresi döneminde ve 1955 yılına kadar Kıbrıs’a ait tarihi eserler güvenlik altındaymış. Rum milliyetçisi ENOSİS hareketi ile birlikte Türk Derin Devleti’nin bir devamı olan TMT ortaya çıkmış.
Toplumlararası çatışmalardan sonra Kıbrıslı Türkler, anklavlar da yaşamak zorunda bırakılmış ve anklavların içinde TMT’nin yardımları ile, dışarıda da Kıbrıslı Rumların yardımları ile Kıbrıs’ın tarihi eser zenginliklerini yağmalamışlar.
Zavallı Kıbrıslı Türkleri ve TMT’yi, Rumlara karşı verdikleri silahlı mücadelelerini finanse edebilmek için ekonomik nedenlerle bu işi yaptıkları iddiası ile de aklamaya da çalışmış bu sersem İngiliz akademisyen.
Sonra da gizli çalışan ve özellikle Kıbrıs’ın kültür mirası olan çok eski ve kıymetli bir İncil’i kurtarmak için Kıbrıs’ın kuzeyine gizlice geçen Kıbrıs Rum polis subayı Stephano Stephanou adlı bir hayali Rum kahramanı yaratmaya çalışmış.
Sam Hardy’e göre Stephanou’nun Kıbrıslı Türk yardakçıları varmış ve bunlar Kıbrıs Türk polisi tarafından yakalanmış ve sorgulandıktan sonra da serbest bırakılmış. Steohanou ise Türk Derin Devletine bağlı polis tarafından insan haklarından yoksun bırakılmış ve ölene dek işkence yapılmış. Sözlerine devamla akıl almaz bir varsayım ortaya atmış ve Kutlu Adalı’nın da aynı nedenle, yani Kıbrıs’ın kültürel varlığının çalındığını rapor etmesi nedeni ile Türk Derin Devleti tarafından öldürüldüğünü iddia etmiş.
Kufi dostum bu sunumu, KKTC’ye yapılan saldırıyı gözlerden saklamak ve sanki de bu konudaki sorumluluğu Rum ve Türk taraflarına eşit olarak dağıtmaya çalışan bir çaba olarak gösterilmeye çalışılsa da, gerçekte uluslararası bilimsel bir forumu kullanarak KKTC’yi yasadışı ve suçlu bir varlık gibi göstermek amacını güden politik propagandanın bir şaheseri olarak tanımlamakta.
Kufi dostum bu akademisyene, nasıl olur da adanın yüze üçüne sıkıştırılmış Kıbrıslı Türkler adanın tümündeki eski eserleri yağmalayabilir veya Mısır, Hindistan ve Kıbrıs’a ait sayısız tarihi eserlerin “British Museum”a kim taşıdı gibi terletici sorular da sormuş.
Artık bizlerin de, Türkçe yazılar yazıp kendi kendimizi, “sağırlar, körler birbirini ağırlar” misali kandıracağımıza, dünya dili olan İngilizce ile yazılarımızı yazıp, haklı davamızı, Avrupa ve Amerika’daki ilgili kişi ve kuruluşlara bıkmadan usanmadan göndererek gözler önüne sermemiz ve savunmamız gerekmektedir.
Artık organize olmamızın zamanı gelmiştir. Bizler de dünyaya kendi doğrularımızı anlatabilmeli ve onların önüne Kıbrıs’ın gerçeklerini sermeliyiz.
Sam Hardy’nin e-mail adresi “[email protected]” ve tez hocası Prof. Marie-Benedicte Dembour’un e-mail adresi “[email protected]” dir. Lütfen bu adreslere protestolarınızı iletin ve Sam Hardy’in Kıbrıslı Türkler ile ilgili söylediklerinin doğruları yansıtmadığını belirtin.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın