Altay Vakfı, Avrasya Yazarlar Birliği, Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı, Türkiye ve Türk Dünyasında Birlik Vakfının düzenlediği ve Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması’nın değerlendirildiği ”Türk Dünyası İlişkilerinde Yeni Bir Adım: Nahçıvan Ruhu” sempozyumu TBMM eski Senato Salonu’nda başladı.
Halka açık olan sempozyumda, “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahcıvan Anlaşması”nın taşıdığı anlam ve önem tartışılıyor.
Altay Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem başkanlığında bugün saat 09.00’da başlayan sempozyumda, İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından açılış konuşmalarına geçildi.
Devlet Bakanı Faruk Çelik sempozyumun açılış konuşmasında bu önemli etkinliğin düzenlenmesinde ve dost kardeşlerin bir araya gelmesinde emeği olan Altay Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’na teşekkür etti.
Devlet Bakanı Faruk Çelik, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarına kavuştukları yıllarda filizlenen ”Nahçıvan ruhunun”, geçen yıl Nahçıvan Anlaşması ile kurumsal bir kimliğe kavuştuğunu kaydetti.
Oldukça uzun ve meşakkatli sürecin ardından oluşan bu mutabakatın anlam ve öneminin, gelecek dönemlerde çok daha iyi anlaşılacağını belirten Çelik, yılladır birbirinden kopuk yaşamaya mahkum edilen Türk dünyası arasında, bu kurumlarla beraber daha sıcak ve yakın ilişkiler kurulacağını dile getirdi.
Çelik, ”Devletlerarasındaki işbirliğini, günlük politikaların ötesine taşıyarak kurumsal düzeyde zenginleştirmeyi amaçlayan bu kuruluşlar sayesinde, toplumlar bu sürece daha etkin dahil edilerek arzu edilen birlikteliğimiz, kaynaşmamız için çok önemli adımlar atılacaktır” dedi.
Nahçıvan’ın seçilmesinin son derece anlamlı ve buranın Türkiye’nin Türk dünyası ile doğrudan tek sınır kapısı olduğunu anımsatan Çelik, şunları kaydetti:
”Genç Türk Cumhuriyetlerinin karşılaştıkları en önemli sorunların başında; bağımsızlığının korunması, kamu kurum ve kuruluşlarının tesis edilmesi, piyasa ekonomisi koşullarının hazırlanması, reformların gerçekleştirilmesi ve mevzuatlarının oluşturulması gelmekteydi. Bu hususlarda ilk örnek ülke Türkiye oldu. Türkiye, tüm kurum ve kuruluşlarıyla Türk Cumhuriyetlerinin yanında yer almayı vazife kabul etmiştir. Bu doğrultuda 1992 yılında kurulan Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının (TİKA) önemli bir yeri bulunmaktadır.”
Bakan Çelik, Atatürk’ün ‘SSCB’nin yıkıldığında Türkiye oradaki inancı bir, dili bir, özü bir kardeşlerine sahip çıkmalı ve hazır olmalıdır’ vasiyetine vurgu yaparak o gün anlaşılmasa da bugün değerinin çok iyi anlaşıldığını belirtti.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı kurulmasını öngören kanun tasarısının, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştığını da hatırlatan Çelik, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın yurt dışında yaşayan Türk topluluklarının her zaman yanlarında olacağını söyledi.
Çelik, ”Orta Asya’dan Balkanlara, Avrupadaki işçi vatandaşlarımızın sorunlarından Amerika’daki öğrencilerimize kadar herkes, her ses bu başkanlığı yanında görecektir” dedi.
Türk Cumhuriyeti ülkeleri arasında çok önemli adımlar atıldığını ifade eden Çelik, ”Nerede vatandaşımız, soydaşımız, kardeşimiz varsa, o kardeşimizin derdiyle ilgilenmek için birimleri oluşturmak öteden beri Türk dünyasının olduğu gibi Türkiye’nin de hayali ve idealiydi. Bugün bu birimi gerçekleştiriyor olmayı çok anlamlı buluyorum” diye konuştu.
Altay Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem, Nahçıvan Anlaşması ile Türk dili konuşan ülkeler arasındaki ilişkilerin kurumsallaştığını ifade etti.
”Anlaşma, Türk dünyasında atılmış yeni ve ilerici bir adımdır” diyen Erdem, Türkiye’nin NATO üyeliğinin, AB sürecinin ve olursa üyeliğinin, Türk birliğine mani olmadığını söyledi.
Erdem, ”Gelecekte ‘6 devlet bir millet’ olma temennisinde bulunuyorum” dedi.
TÜRKSOY Genel Sekreteri Düşen Kaseinov da bu anlaşmayla Türk Cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerin güçleneceğini dile getirdi.
Bu arada, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen’in başka bir programı nedeniyle sempozyuma katılamadığı bildirildi.
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, ”Ortak Türk iletişim dili için yapılması gereken en önemli çalışma, yakın dönemde dillerimize girmiş ve girmekte olan yabancı kökenli terimlere bulunacak karşılıklardır” dedi.
Altay Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yahya Akengin’in başkanlığında yapılan sempozyumun ilk oturumunda, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılından sonraki gelişmeler ele alındı. Akengin, ”Türk Dünyasının 20 Yıllığı Projesi” başlattıklarını bildirerek, bu projeye katkı beklediklerini söyledi.
Sempozyumda konuşan Prof. Dr. Ahad Andican, AB’nin, ülkeler arasında demir-çelik işbirliği kurulmasıyla ortaya çıktığını hatırlatarak, Türk Cumhuriyetleri arasında da ekonomik altyapının geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Türk Cumhuriyetlerinin dış ticaretinin yalnızca yüzde 4’ünün Türkiye’ye yapıldığını, bunun da yıllık 8 milyar dolarlık iş hacmine denk geldiğini ifade eden Andican, Bakü-Tiflis-Ceyhan mantığıyla geliştirilecek Nabucco Projesinin, Türkiye ile Türk dünyası arasında bağlantı sağlayacağını, Kars-Tiflis Demiryolunun faaliyete geçirilmesi halinde ülkeler arasındaki taşımacılıkta büyük mesafe alınacağını bildirdi.
Andican, ”Milletlerin ortak platform oluşturması; lider ülkenin etrafında toplanma veya sistemleri, tarihsel geçmişleri, kültürleri benzemesiyle ülkelerin bir araya gelmesiyle oluşur. Türk dünyasının ekonomik ve güvenlik alanında ortaklık kurması için geleceğe yönelik şimdiden projelerin hazırlanması gerekir” diye konuştu.
Türk İşbirliği Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Başkan Yardımcısı Mustafa Şahin, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilan etmesinin ardından 1992 yılında TİKA’nın kurulduğunu belirtti.
Şahin, 23 ülkede 26 program koordinasyon ofislerinin olduğunu dile getirerek, 2008 yılı itibariyle uyguladıkları 890 projeden 111 ülkenin faydalandığını, projelerin yaklaşık yüzde 54’ünün Güney Afrika ve Asya ülkelerine yönelik olduğunu bildirdi.
Ortak Dil Kullanma Projesi bulunduğunu belirten Şahin, ”Hangi dilde anlaşacaksak onu kararlaştırmalıyız; İngilizce mi, Rusça mı, Türkçe mi? Bütün bölge ülkelerinin bu soruyu kendilerine sorup samimi cevap vermesi gerekir. Ülkelerin bir araya gelip, ortak menfaatler oluşturulması lazım. TİKA, ortak menfaat oluşturmaya yönelik çalışmalar yapıyor. Çin ve Hindistan, dünyanın en büyük ekonomisi haline geleceğini şimdiden görmemiz lazım” diye konuştu.
Sempozyumun ikinci oturumunda konuşan TDK Başkanı Akalın, Nahçıvan Anlaşması ile bu ülkelerin tarihinde yeni bir dönem başladığını ifade etti.
Zirvenin en önemli sonuçlarından birinin de Türk Akademisi kurulması kararı olduğunu belirten Akalın, yeni yapılanmanın, dil konusunda yeni açılımlara imkan vereceğine inandıklarını kaydetti. Akalın, şunları kaydetti:
”Konseye üye ülkelerde ortak alfabe oluşturulması; terimlerde birliğin sağlanması için ortak çalışmalar yapılması, bu amaçla sürekli kurullar oluşturulması, Türk yazı dillerinin ve lehçelerinin söz varlığının, edebi ürünlerin bilgisayar ortamına aktarılması, dil araştırmaları ve öğretimi için yazılımlar geliştirilmesi öncelikli olarak dile getirmek istediğimiz konulardır.
Türk dünyasında ortak iletişim dilinin yaygınlaştırılmasında, Türk Konseyi ile Türk Akademisinin öncü görevi üstleneceğine inanıyoruz. Türk yazı dilleri ve lehçeleri bugün her birinin milyona ulaşan söz varlığıyla zengin bir kültür hazinesi olarak değerlendirilmeyi beklemektedir. Bu söz varlığı temelde Türk dili kökenli geniş bir tabakaya dayanmaktadır.
Gerek Türk dili kökenli söz varlığı açısından gerek geçmişte birlikte alıntıladığımız söz varlığı açısından, büyük bir ortaklık mevcuttur. Bugün Türk yazı dilleri ve lehçelerinin anlaşmazlığı son 150 yılda farklı yabancı dillerden alınma sözlerdedir. Ortak Türk iletişim dili için yapılması gereken en önemli çalışma, yakın dönemde dillerimize girmiş ve girmekte olan yabancı kökenli terimlere bulunacak karşılıklardır.”
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da Haydar Aliyev’in, ”Bir millet iki devlet” sözünü anımsatarak, ”Biz de bir millet yedi devlet diyoruz” dedi.
Türk Cumhuriyetleri arasında dil birliğinin sağlanması gerektiğini belirten Yalçıntaş, ”Türk Birliği”nin bir olgu olarak meydana gelebilmesi için, ”birleşme fikir ve şuurununu halkın bütün katmanlarında yaygınlaşıp benimsenmesi, kültür ve manevi değerlerde müştereklik, ekonomik işbirliği ve bütünleşme, siyasi birlik, savunmada birlik, Türk Birliği sekretarya ve konseylerin kurulup çalıştırılmaya başlanmasının” önemli olduğunu vurguladı.
Yalçıntaş, Türkmenistan, Özbekistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de birliğe katılımlarını sağlanması gerektiğini ifade etti.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türk dünyasının bir kültür birliği olduğunu, en hassas yönünün ise ortak tarih olduğunu kaydetti.
Birlik oluşumlarında iktisadi üretimin gerekliliğine dikkati çeken Prof. Dr. Ortaylı, üretemeyen toplumların birlik sağlayamayacağını ifade etti.
Türk Cumhuriyetlerindeki ülkelerin üretim yaptıklarını kaydeden Ortaylı, söz konusu ülkeler arasında birlik ve bütünlüğün sağlanabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Ortaylı, verilere göre Türkiye’de son 20 yıldır nüfusun azaldığını belirterek, genç nüfusa sahip Türkiye’nin bir süre sonra bu unvanını kaybedeceğine dikkati çekti. Ortaylı, ”Genç nüfuslu ülke unvanımızı, ancak bu asrın ortalarına kadar sürdürebiliriz. Sonra bu eksiğimiz nasıl kapanacak; 90 bin Ahıska Türkünü ABD’ye verecek halimiz yok. Derhal Ahıska Türkleri, Türkiye’de ikamet ettirilmeye başlanmalıdır” diye konuştu.
Sempozyuma Kazakistan’dan katılan Dr. Aygerim Şilibekova, Türk dünyasındaki birliğin, edebiyat, medeniyet, kültür ve eğitim alanlarında birlik sağlanmasıyla mümkün olacağını söyledi.
Şilibekova, bilimsel aktivitelerin sistemli bir şekilde yapılması gerektiğini, yüksek öğrenimde işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Sempozyumun ardından, T.C. Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Müzik Topluluğu Konseri, ardından da resepsiyon gerçekleştirildi. (18.33)