Ali Serdar Bolat
serdarbolat@superonline.com
Elazığ depreminin ardından ilk günlerde siyasilerin, işadamlarının, sosyetenin akınına uğrayan köylerde şimdi sadece askerler kaldı.
Korg. Özarslan ve eşi, diğer askeri personel ve eşleri, bayan subaylar, askeri doktorlar köyleri tek tek geziyor.
Sağlık taraması yapılıyor, giyim eşyası ve gıda malzemeleri dağıtılıyor.
Bu arada sevindirici bir haber etrafta dolaşıyor:
Deprem felaketine uğrayan köyler Alevi olmadığı için, bu köylere yardım yapan Korg. Özarslan darbe suçlamasıyla tutuklanmayacakmış.
Tayyip Bey’in kendisini kucaklayarak teşekkür etmesi de buna işaretmiş.
Yahu diyorum Allahtan bu köyler Alevi değilmiş.
Yoksa bir generalimiz daha Ergenekondan suçsuz yere içeri girecekti.
============================================================
13 Mart 2010
Ahlak enkazın altında kaldı
Elazığ’ı vuran depremi yerinde izleyen iyibilgi, sizler için ekranlara yansımayan, perde arkasındaki izlenimleri yansıtıyor. 41 kişinin hayatını kaybettiği depremde enkazın altında kalan ahlak oldu. İşte basın ve GSM şirketlerinin kendisini sorgulamasını gerektiren iki acı örnek. iyibilgi zoom
Pazartesi sabahı Elazığ’ı, özellikle de dört köyü vuran depremin yaraları hızla sarılıyor. Deprem sabahı bölgeyi izlemek için Elazığ’a giden iyibilgi’nin merceğine şunlar takıldı:
DEVLET ORADAYDI
Deprem bölgesinden ilk izlenim, devletin bölgede ttüm imkanlarıyla seferber oluşuydu. Deprem Pazartesi sabahı saat 04.32'de’meydana geldi. Aynı gün saat 11.45’te köylere çıkan dolambaçlı yollarda ilerliyorduk. Polis ve asker eşgüdüm içerisinde çalışıyor, TSK’ya ait helikopterler, tepedeki köylere çadır taşıyordu. Asker ve polis köye giden yolu kapamış, kontorllü geçiş sağlıyordu. Köydeki yakınlarına ulaşmaya çalışan vatandaşlarla güvenlik güçlerinin kurduğu ilişki hem dikkat çekici hem de alışılmadıktı. Kabalık asla yoktu. Düzen sağlanıyordu, ancak şefkatle... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kolordu komutanına sarılarak öpmesi bundandı.
SİVİL TOPLUM DA ORADAYDI
Deprem meydana geldikten sonra enkazın altındaki yaralılar hemen çıkarıldı. Öğle saatlerinde enkaz altında kimse kalmamıştı. Ondan sonra hummalı bir “yara sarma” çalışması başladı. Sahra mutfaklarını köylere taşıyan Silahlı Kuvveterin yanısıra, Kızılay gibi Türkiye’nin dev afet yardım kuruluşu ve İHH, Deniz Feneri, Kimse Yok mu gibi sivil toplum örgütleri deprem bölgesine yardım elini uzatmıştı.
MİLLET VAKURDU
Deprem bölgesinde dikkat çeken diğer bir ayrıntı, depremzedelerin vakur, yani ağırbaşlı tutumuydu. “Hayır da şer de Allah’tan” kadim anlayışı, çocukarını, evlerini, akrabalarını ve tek geçim kaynağı hayvanlarını kaybeden depremzedelerin her davranışına siniyordu. İki çocuğunun cansız bedenini enkazdan kendi elleriyle çıkaran annenin çığlıkları değil, çadırın içinden, derinden gelen ağıtları duyuluyordu. İsyan yoktu. Acılar asil bir matemle sineye basılıyordu. Erdoğan’ın “metanetlerine hayran kaldım” demesi de bundandı.
MEDYA TERÖR ESTİRDİ
Deprem bölgesinde medya terör estirdi. Orada olup izlemeliydiniz. Deprem sonrası ilk gece tüm televizyonlar canlı yayın yapıyordu. Yavrularını kaybeden anneye nasıl hücum ettiklerini, etraftakilerin “ayakta duramıyor” uyarılarına rağmen, acılı anneyi zorla kamera karşısına çıkarmak için nasıl baskı uyguladıkarını görmeliydiniz. Sadece bu değil... 41 kaybın yaşandığı köylerde, millet vakur bir matem tutarken, gazetecilerin “şen” bir şekilde yayına hazırlanmalarını da görmeliydiniz. Orası onlar için her hangi bir yerdi. Mesleğimizden ve insanlığımızdan utandık.
GSM REZALETİ
İnsanın kanını donduran, insanlığından utandıran bir şey de –ismi lazım değil- bir GSM operatörünün yaptıklarıydı. O GSM operatörü, depremzede çocuklara, kendisiyle özdeşleşen kulaklıklı sarı şapkalardan dağıttı. Çocuklar o şapkaları hem soğuktan korunmak hem de oyun için başlarına taktı. Başbakan Erdoğan köye geldiğinde, bir çok çocuğun başında o şapkalardan vardı. Oradaki herkes “bu, deprem yerinde ahlaksız bir reklam” diye homurdandı. Ancak üşüyen çocuklara kimse “onu başından çıkar” diyemedi. Böylece depremden geriye, matemini asil bir duruşla sergileyen millet, milletinin yanında olan devlet, terör estiren medya ve etik sorunlar yaşayan şirketler kaldı.
Bir yanıt yazın