Irak’ın ABD’nin önderliğindeki “koalisyon güçleri” tarafından işgal edilmesinin yedinci yılına giriliyor bu günlerde…
İşgalin üzerinden altı yıl kadar bir süre geçti geçmesine de, Irak’ta yaşananlar, gelecekte, “insanlık dramı” olarak tarihteki yerini alacaktır…
“Savaşın” üzerinden geçen bu süreç içinde tüm dünyada yaygın protesto gösterileri yapıldı ve yapılmaya da devam ediyor… Ancak hiçbir sonuç alınamıyor o da ayrı bir konu…
Her ne kadar alışkanlıkla ağzımız “savaş” kelimesini telaffuz etse de, orada yaşananlar, bir savaş değil, tamamen dünyanın gözü önünde yapılan tam bir katliam ve kırımdır…
Bir tarafta on yıldan fazla bir süredir ambargo altında ve en zorunlu yaşam maddelerinden bile yoksun bırakılmış bir ülke ve mazlum bir halk, diğer tarafta dünyanın en yıkıcı güçlerini biriktirmiş zalim bir ordu ve soyguncular çetesi büyük nemayı üleşmek için oradalar bunca yıldır…
Bu saldırıyı ABD ve sadık müttefiki İngiltere başbaşa planlayarak güya Irak’ın “korkunç kitle imha silahları ürettiğini” iddia edip ve bunu da tüm dünyaya umacı gibi gösterip, işgalin gerekçesi yapmışlardı…
Hele hele, 11 Eylül’de “İkiz Kuleler”e yapılan terör saldırısını da öyle ustaca kullandılar ki… Onlara göre bu saldırıyla “Saddam yönetiminin doğrudan bağlantısı bulunuyordu… Biraz daha genç kalınırsa yeni büyük terör saldırıları gündeme gelecek, korkunç kitle imha silahları kullanılacaktı” imajını yaydılar dünya insanlarına… Bunu başardılar da… Ve hem Saddam’ı devirmek hem de tüm bölgeye demokrasi ve özgürlük getirmek için Irak’a girdiler…
Bu büyük güçlerin tüm söylediklerinin ne kadar büyük ve adi bir yalan olduğu epeyce süre önce ortaya çıktı. Irak’ta hiçbir kitle imha silahı yoktu, üretme hazırlığı da yoktu, 11 Eylül saldırıları ile Irak devletinin hiçbir bağlantısı da bulunmuyordu.
O zamandan bu yana neler olmadı ki… Irak’ta kurulan ise demokrasi değil, sömürge yönetimi oldu. Tüm bölge, özgürlük bir yana, sadece işgalcilere yarayan büyük bir kaosun içerisine çekildi. Hele ki Saddam’ın idam edilmesi bu kaosu tamamen içinden çıkılmaz bir hale getirdi… Iraklıların deyimiyle, “Bir Saddam öldü, bin Saddam doğdu…”
Şu anda Irak’ta yaşananları tüm dünya kamuoyu ile birlikte izliyoruz bizlere empoze edilmeye çalışılan şekliyle…
Aslında madalyonun yüzü hiç öyle değil, orada bambaşka dramlar da yaşanmakta…
Irak’ta işgalci güç durumuna düşen müttefik ABD ve İngiltere, karşısında her geçen gün büyüyen direnişle karşılaşınca, bu birleşik direnişin gelişmesini engellemek için farklı mezhepleri biribirine karşı kışkırtarak mezhepler arası çatışmanın fitilini de ateşlediler…
Bugün Sünniler ve Şiiler birbirine kırdırılmakta… Her iki taraf her gün yüzlerce ölü vermekte ve katliamların ardı arkası ise kesilmemektedir.
Ancak ABD her gün bindiği dalı kesmekte olduğunu göremiyor ve bu ısrarını da devam ettiriyor… 2011 yılında tamamen çekileceklerini söylüyorlar, ama ben bu yalana da inanmıyorum…
Şu anda Irak halkı istiklal savaşı verir gibiler… Tüm halk bu işgalci güce karşı kanının son damlasına kadar mücadele etmekte ısrarlı…
ABD, İngiltere ve dolaylı olarak büyük büyük güçlerin yandaşları, petrole ve doğalgaza, diğer doğal kaynaklara egemen olmaya devam ediyor.
Petrol bölgesi üzerinde tam bir denetim sağlamak, stratejik geçiş yolları kontrol etmenin bölgeye egemen güç olmanın yollarını bulmak için sürekli çıkış arıyorlar…
Bu büyük güçler, o bölgeye kim hakimse, o bölge üzerinde hegemonya ve egemenlik mücadelesinde büyük bir avantaj sağlayacağını çok iyi bilmektedirler ve şimdi de bu denetim mekanizmasının kurulmasının mücadelesini de vermektedirler.
Bundan sonraki aşamada İran söz konusu olabilir… İran’ın işini bitirmek için mücadeleye de girişebilirler…
Saddam’a için söylenenler bugün İran için de söyleniyor… İran’ın nükleer güce sahip olması ve nükleer çalışmalarda bulunması onları rahatsız ediyor…
Aslında bu işgalcilerin amacı, dünyanın belli başlı bölgelerini egemenlikleri altına almak ve tatlı karlarına daha fazla tatlılık katmaktır… Zaten geçmiş tarihe de bakarsak hep böyle olmadı mı? Hep işgal ettiler ve sömürdüler…
Ancak bu arada halkların çektiği büyük acı, kan, gözyaşı ve katliam gözardı edilmektedir…
Ancak Yaradan hep büyük güçler tarafında olacak değil ya…
Hani derler ya; “Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı var…” diye…
“Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner” elbet…
Ve o zaman acılar içindeki Irak halkı, bu acıyı bir şekilde silmesini de bilir…
Er ya da geç bu durumun böyle olacağını tüm dünyanın göreceğinden eminim…
Ertan Yurderi
Bir yanıt yazın