LÜTFEN SIKILMADAN SONUNA KADAR OKUYUN VE GERÇEKLERİ İYİ
DEĞERLENDİRİN…
YUNAN ORDUSUNDA KÜRTLER! ( ve Kurtulus Savasimiz !!!)
Biraz da Kürtler tarihleriyle yüzleşsin! Kürt açılımının gündeme gelmesiyle birlikte çok değişik
bir tartışma daha başladı. 30 Ağustos’ta Genel Kurmay Başkanı Başbuğ “Bu ülke için hep birlikte şehit olduk” diyerek şehitlikteki mezar taşlarını gösteriyordu gazetecilere. Benzeri ifadeleri Tayyip Erdoğan’ın ağzından duymaya zaten alışkındık. Çanakkale Savaşı’nın yıldönümünde o da Çanakkale’de “Türk ve Kürtlerin birlikte savaştığını” söylemişti.
Açıkçası, Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana bu ülke için kim savaştı, kim savaşmadı
tartışması hiç yapılmamıştı. Yapılmamıştı çünkü bu ülkeyi bölmeye çalışanlar yoktu. Olmadığı için de geçmiş defterleri kimse açmamıştı. Ancak artık ortada bölücü ve Türk düşmanı bir Kürt hareketi var, bu hareketin teröristleri var, bu hareketin milletvekilleri var ve bu hareketin destekçileri var.
Bu bölücüler her fırsatta tarih yalanlarıyla piyasaya çıkıyorlar ve diyorlar ki bu ülkeyi Kürtler ve
Türkler birlikte kurdu ama Mustafa Kemal onlara ihanet etti, Kürtlerin hakkını vermedi.
Kürtlerin hakkı neydi, verildi mi verilmedi mi? tartışması sürerken aslında çok daha başka bir şey daha
tartışmaya açılmıştı; hakikaten Kürtler bu ülkeyi kurarken Türklerle birlikte miydi?
Geçtiğimiz haftalarda Habertürk televizyonunda Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu konuk oldu ve orada Kurtuluş Savaşı’nda ve Çanakkale’de Kürtlerin Türklerle birlikte savaşmadığını söyledi. Bu, bir
televizyondan ilk kez dile getiriliyordu. Pamukoğlu, daha önce bizim TÜRKSOLU’nda yayınladığımız rakam ve haritaları göstererek tarihi gerçeği açıklıyordu.
Türkiye’de tabuları yıkmaktan bahsedenlerden, resmi tarih anlayışına karşı çıkanlardan, özgürlükçülerden tepki gecikmedi; hemen Türk ırkçılığı, Türk bölücülüğü yaftası yapıştırıldı. Ardından Kürtlerin Kurtuluş Savaşı’nda olduğu, hatta PKK’ya karşı! en fazla şehidi Kürtlerin verdiği gibi komik ve zavallı açıklamalara
kadar düştü düzey. Ama artık tartışma açılmıştır, tarihi tabular tartışılacaktır ve gerçekler kazanacaktır. O nedenle kimse etnik kimliğinden gocunmasın, tarihiyle yüzleşsin, barışsın: Evet Kürtler Kurtuluş Savaşı’na
katıldı ama Türk Ordusu’nda değil Yunan Ordusu’nda savaştılar!
Bir şey daha ekleyelim, yıllardır Araplar Osmanlı’yı arkadan vurdu diyenler aynı şeyi Kürtler için de
söylemeliler; Kürtler Kurtuluş Savaşı’nı arkadan vurmuştur. Osmanlı-Rus Harbi’nde Osmanlı’yı arkadan vuran Kürtler: Osmanlı’da Kürt meselesinin ortaya çıkışı bir Doğu Cephesi sorunu olarak başlamıştır. 17.
yüzyıldan itibaren yükselişe geçen Rus emperyalizmi, 1800’lerin başından itibaren Osmanlı’yı hem Doğu
cephesinde Kafkaslardan, hem de Batı cephesinde Balkanlar’dan Sıkıştırmaya başlar. Batı cephesinde Slav kökenli Bulg! arları ve Ortodoks Yunanları kışkırtan Ruslar Doğu’da ise Ermeni ve Kü rtlere el atar. 1800’lerden hemen sonra ilk Kürdoloji çalışmaları yine Ruslar tarafından başlatılır. Kürtçülerin bugün bile en temel başvuru kaynakları olan kitaplar da bu dönemde Ruslar tarafından yazılır.
Rusların bu çabaları karşısında Osmanlı’da da uyanma başlar. Rus destekli Kürt aşiretleri ile Osmanlı
arasında çatışmalar başlar. 1830-1855 tarihleri arasında 8 Kürt isyanı gerçekleşir. Fakat asıl büyük Kürtçü hareket tam da 1877 yılında gerçekleşir. Bu tarih 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin tarihidir. Hem Balkanlar’da hem de Kafkaslarda Ruslarla savaşan Osmanlı’ya karşı bir cephe de Kürt
aşiretleri açar. Bedirhanlar ve Şeyh Ubeydullah isyanları tam dört yıl sürer.
Rus General Korganof, Erzurum’a saldırıya geçmeden once Zeylani ve Sepki aşireti reisleriyle buluşur ve yüklü miktarda ödeme yapar. ! Sonuç olumludur, Kürtler Rusya’ya karşı Osmanlı’yı desteklemezler. Kürt
isyanlarının genel karakteri burada şekillenir: Türk devleti ne zaman ki bir düşmanla savaşsa mutlaka bir
Kürt isyanı başlar. RuslarınKürtlere desteği sonrasında da devam eder. Ama 93 Harbi’nden sonra hem Ermeni hem de Kürt meselesi bir arada ortaya çıkacaktır. Doğu illerimiz Rus işgaline girdiğinde hem Ermenilerin hem de Kürtlerin isyanları aralıksız devam edecektir.
Hamidiye Alayları neydi? Bu dönemde 1890 tarihinde Hamidiye Alayları kurulur. Alayların hedefi Türk halkına yönelik Ermeni katliamlarını önlemektir. Abdülhamit tarafından kurulan bu birlikler için şimdi kimi yazarlar çarpıtmalara girişmektedir. Bu alaylarda Kürt aşiretleri yer almıştır elbette ama bu aşiretler Osmanlı silahlarını ele geçirip daha sonar Ermenilerden boşaltılan arazilere el koymaya başlamıştır. Kürtlerin bu alaylara giriş sebebi Türklere destek olmak değil Ermeni topraklarını ele geçirmektir. Zaten bu alaylar daha sonra lağvedilecektir. Fakat Hamidiye Alayları’nın lağvedilmesinden sonra da silahları
bırakmayacak ve Osmanlı’ya karşı savaşacaklardı r. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile birl! ikte Kürtler de Doğu bölgelerinde Ruslarla birlikte hareket edecektir. O dönem bölgede etkili olan Rus Elçiliği Kürtleri ele geçirmiştir. Nitekim hemen 1914 yılında. Kürt isyanları başlar. Rus Orduları Doğu Anadolu’yu işgal
ederken Kürtler de bağımsızlık hayaliyle Ruslara yardım ederler.
Ünlü Sykes-Picot Antlaşması’na göre: Doğu’da Ermenistan ve Kürdistan kurulacak ve Rusya’ya bağlanacaktır.
Kürtlerin Çanakkale’de savaşmamalarını n nedeni de budur. 1916 yılında Antlaşmaya dökülen plan, Rusların 1830’dan beri uyguladığı plandır zaten. Fakat Birinci Dünya Savaşı tüm dengeleri alt üst eder.
Kürtler de bu dönemde hem Ruslarla hem İngilizlerle hem Fransızlarla hem de Amerikalılarla işbirliği yapar. Kürtlerin bağımsızlığına Sevr Antlaşması ile karar verilir. Yani Birinci Dünya Savaşı’ndan
Kurtuluş Savaşı’na giden dönemde Kürtler hep Türkiye’y! i işgal eden kuvvetlerle birlikte hareket eder.
Bu durum, yani Kürtlerin Birinci Dünya Savaşı’nda Türklerle birlikte savaşmaması o dönemin raporlarında
açıkça geçmektedir. Rus Gordlevski aynen şu satırları yazar: “Türkler vatan savunmasına katılmadıkları için Kürtlere çok kızmaya başladılar.” Fakat Rusya’da Bolşevik İhtilali gerçekleşince işler değişir. Çünkü Lenin Kürtleri değil Mustafa Kemal’i destekler. Sykes-Picot Antlaşması’nı fesheder. Bunun üzerine Türk-Sovyet Antlaşması gelir ve Kürtler yalnız kalır. Bu tarihten itibaren Kürtlerin esas hamisi Ruslar değil
İngilizler olacaktır. Türkiye’deki komünistler ve Sovyetler de Kürt isyanlarını değil Mustafa Kemal’i
destekleyecektir.
Kürtler Sarıkamış’ta var mıydı? Tüm bu anlatılanlardan sonra Kürtlerin neden Çanakkale S! avaşı’na katılmadığını anlamak kolaylaşır. Daha 1830’lu yıllarda başlayan Kürt ihaneti çoktan kökleşmişti, Birinci
Dünya Savaşı sırasında da Kürtler Türkiye için değil Ruslar için savaşıyordu. Böyle olduğu için de Çanakkale Savaşı sırasında Kürtlerin şehit listesinde olmamasına şaşırmamak gerekir: Çanakkale uzak
olduğu için değil Türklere uzak oldukları için katılmadılar savaşa.
Kimileri bu gerçeği daha fazla gizleyemeyeceklerin I biliyor. O nedenle de Kürtlerin diğer cephelerde,
Sarıkamış’ta çarpıştığını söylüyorlar. Elbette bu da büyük bir yalan. Genelkurmay arşivlerinde Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı şehitlerinin listesi, askerlik şubesi kayıtlarına göre tutulmuştur. Dolayısıyla Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı rakamları gerçektir, kimse bunlara itiraz edemez. Ama Kürtlerin Sarıkamış’ta savaştığını iddia edenler varsa, buyursunlar rakamları açıklasınlar. Yani bizim yaptığımızı yapsınlar,
belgeye karşı belgeyle ortaya çıksınlar. Ama Sarıkamış’ta Kürtlerin Ruslara karşı savaşma ihtimali bile yoktur ortada çünkü Kürt aşiretlerini o dönemde zaten Rus Elçiliği ! kontrol ediyor ve yönlendiriyordu.
Hain bir Kürt aşiret reisi Mutkili Hacı Musa Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı 19 Mayıs1919’dur. 24
Ağustos 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı idare etmek üzere Heyet-i Temsiliye oluşturulmuştur. 9 kişilik kurulda bir de Kürt vardır. Mutki Aşireti reisi Hacı Musa Bey. Ancak bu Kürt ağası içeri sokulan bir haindir.
Nitekim Hacı Musa Bey, 1923 yılı Mayıs ayında Erzurum’da kurulan Kürt Azadi Cemiyeti’nin de
lideridir. Azadi Cemiyeti’nin üyelerinden biri de Şeyh Sait’tir. Azadi Cemiyeti İngilizlerle, Fransızlarla ve Sovyetler Birliği ile temas kurarak Bağımsız Kürdistan için destek aramıştır. Daha sonra bu örgüt İngiliz desteği ile başlayan Nasturi Ayaklanması’na katılır. Nasturi Ayaklanması’nın bastırılmasından sonra ise İran’a kaçarlar. Daha sonra Mustafa Kemal bu hain Kürt aşiret reisi hakkında Nutuk’! ta açıklama yapacaktır.
İlk Meclisteki hain Kürt milletvekilleri Ankara’da Millet Meclisi’nin kuruluşu 23 Nisan1920’dir. Bu tarihten itibaren TBMM Ordusu da kurulmuş ve Kurtuluş Savaşı’nı vermiştir. O dönemki mecliste de bugünkü Mecliste olduğu gibi bölücü Kürt milletvekilleri vardır. İşte bu Kürt milletvekilleri Türkiye’nin
Kurtuluş Savaşı’na yardım etmemiş, tam tersine bu Kurtuluş Savaşı’na karşı bir ayaklanma örgütlemişlerdir. Bitlisli Kürt milletvekili Yusuf Ziya Bey de Azadi örgütünün içindedir. Yusuf Ziya Bey aynı zamanda İngiliz ajanıdır. Mustafa Kemal Paşa, Yusuf Ziya Bey’den kuşkulanmakta ve onu takip
ettirmektedir. Gerçekten de Mustafa Kemal’in kuşkuları gerçek olur ve Yusuf Ziya Bey Nasturi İsyanı’na katılır. İşin daha da vahimi Yusuf Ziya Bey’in askeriye içinde de adamları vardır. Nasturi İsyanı’nı bastırmakla görevli birlikten, Fırka komutanı İhsan Nuri, Vanlı Rasim! , Tevfik Cemal ve Teğmen Ali
Rıza da Kürt örgütünün üyesidir ve isyan sırasında 270 askerle birlikte karşı tarafa geçerler! Görüldüğü
gibi Kurtuluş Savaşımıza katılan ve Türklerle savaşan Kürtlerle değil, Kurtuluş Savaşı’nın içine sızan, ancak kendi Kürt örgütlenmesini devam ettiren, İngiliz, Fransız işgalcilerle işbirliği yapan ve en sonunda da Türk askerine karşı cephe açan Kürtleri görüyoruz. Bu örgütün İngiliz desteğini sağlamak için Nasturi isyanından üç yıl önce 1920 yılında yine Hakkâri’de başka bir isyan çıkarttığını da kaydedelim.
Mustafa Kemal’e idam kararını da bir Kürt verdi Peki Kürtlerin Kurtuluş Savaşımız sırasındaki tek
ihanetleri bu mudur? Aslında Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren Mustafa Kemal’in karşısındadır Kürtler. Mustafa Kemal’in idam emrini veren Kürt Mustafa Paşa’dır!. Aynı Kürt Mustafa Paşa’nın eniştesi ise Kürt İzzet Be! y’dir ve İstanbul Hükümeti’nin İçişleri Baka nıdır. Kürt İzzet Bey de İngiliz ajanıdır. Kürt İzzet Bey’in bir de yeğeni vardır Şerif Paşa, o da Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Paris temsilcisidir. İstanbul
Hükümeti’nin ve İngilizler’in Mustafa Kemal hareketini engellemek için kullanmayı düşündükleri kütle ise Kürtlerdir. Damat Ferit, Kürdistan Teali Cemiyeti ile görüşerek onlara özerklik karşılığında Mustafa Kemal’e karşı savaşmayı teklif eder. Damat Ferit Yüksek Komiser De Robeck ile görüşerek Sevr koşulları
gereğince 15 bin kişilik bir Kürt ordusu kurulmasını ve Kürtleri Mustafa Kemal’e saldırtmayı teklif eder. Bu yönde en önemli girişim Ali Galip olayıdır. İngiliz ajanı Binbaşı Noel, Ali Galip ve Kürdistan Teali
Cemiyeti liderleri Malatya’ya geçerler. Burada bir Kürt birliği kurarak Si! vas yolunda Mustafa Kemal’i öldürecekler ve Kongre’nin toplanmasına engel olacaklardır. Ancak Mustafa Kemal girişimi haber alır ve
tedbir alır. Malatya’da Türk birlikler İngiliz ajanı, Ali Galip ve Kürdistan Teali Cemiyeti liderlerini kıstırırlar. Tutuklama emri vardır. Noel, İngilizlerden yardım ister. Saraya baskı yapılır fakat sonuç vermez. En sonunda kaçmak zorunda kalırlar. Görüldüğü üzere daha Sivas Kongresi öncesinde bile Kürtler İngilizlerle, İstanbul Hükümeti ile birlikte Mustafa Kemal’e karşıdır. İngiliz gizli belgeleri de bunu
doğrulamaktadı r. 28 Kasım 1919’da Mr. Kindson’un Londra’ya gönderdiği raporda şöyle yazılıdır:
“Kürtlere her ne kadar inanmasak da onları kul! lanmamız çıkarlarımız gereğidir.” 9 Aralık 1919 tarihli
Yüksek Komi ser Robeck’in Lord Curzon’a raporunda ise şunlar yazılıdır: “Kürtler bütün ümitlerini İngiliz hükümetine bağlamış durumdalar. Bu ara Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. Kuvvetler, Kürtleri Mustafa Kemal Paşa’ya karşı kullanmak için para ödeme hazırdırlar” Yunan ordusundaki Kürtler!
Ama Kürtler bununla da yetinmemektedir. İngiliz Gizli Belgeleri’nin verdiği bilgiye göre Kürtler aynı
zamanda Yunanlılarla da temas halindedir. Amasya’da Yunan temsilcisi ile görüşen Kürtler, Yunanlılara Türk ordusunda ele geçirilen Kürt esirlere iyi davranılmasını ve bu esirlerin Türk ordusuna karşı kullanılmasını önerir. Teklif kabul edilir ve esir Kürtler Yunan ordusunun hizmetine girerler. Kürt-Yunan
işbirliğinin en b! üyük sonucu ise Koçgiri İsyanı’dır. Yunan ordusu büyük ilerleyişe geçmeden hemen önce Kürtler isyan eder.
Yunan ordusu Bursa’ya doğru ilerlerken Kürtler Sivas’a doğru yürümeye başlar. Amerikan Askeri Ataşesi durumu şöyle rapor eder: “..Yunanlılar önemli bir zafer kazanırlarsa Kürt isyanı Türkiye’nin arkasını ciddi bir şekilde tehdit edebilir. Ancak Batıdaki savaş Türklerin lehine gelişirse, Türkler, ellerindeki yarım düzine yetenekli liderden biriyle Kürt sorununa son verebilir. İngilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler. Gene de Kürt sorunu ile meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal’in Musul’a el koyamayacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar.” Koçgiri İsyanı’nın başlangıç tarihi sadece Yunan ilerleyişine değil aynı zamanda Londra ve San Remo Konferansları’na da denk g! elir. Ankara Hükümeti böylece sıkıştırılmaktadır.
Kürtler Sevr’i istiyor Koçgiri İsyanı’nın liderlerinden Baytar Nuri isyan programını şu şekilde açıklar:
“İlk önce Dersimde Kürt istiklali ilan edilecek, Hozat’a Kürdistan bayrağı çekilecek, Kürt milli kuvveti Erzincan, Elazığ ve Malatya istikametlerinden Sivas’a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti’nden Kürdistan istiklalinin tanınmasını isteyecekti. Türkler bu isteği kabul edeceklerdi. Çünkü isteğimiz silah
kuvvetiyle desteklenmiş olacaktı.” Ayaklanma büyür ve isyancılar Ankara Hükümeti’ne bir muhtıra yollarlar. Telgraf yoluyla! iletilen muhtıra şu maddelerden oluşmaktadır: 1-İstanbul Hükümeti’nce kabul edilen Kürdistan özerkliğinin Ankara Hükümeti’nce de tanınıp tanınmayacağının açıklanması 2-Kürdistan
özerk yönetimi konusunda Mustafa Kemal hükümetinin ivedi yanıt vermesi 3-Elazığ, Malatya , Sivas ve Erzincan cezaevlerindeki Kürtlerin hemen salıverilmesi 4-Kürt çoğunluğu bulunan illerden Türk memurlarının çekilmesi 5-Koçgiri yöresine gönderilen birliklerin geri alınması. Kürtler bununla da kalmaz, 25 Kasım 1920 tarihinde Batı Dersim Aşiretleri reisleri adına TBMM’ye şu şekilde başvurur:
“Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır , Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması
gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan e! deriz.”
Yunanlar Bursa’ya, Kürtler Sivas’a saldırıyor! Ankara Hükümeti, Batıda Yunanların Bursa’yı ele geçirmesine rağmen Kürtlere karşı geri adım atmaz. Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa isyanı bastırmak için bir plan hazırlar. Topal Osman komutasındaki Giresun alayı da Nurettin Paşa’nın emrine verilir. Türk Ordusu 11 Nisan 1921 günü Kürtlerin üzerine yürüyüş başlatır. 45 bin kişilik Kürt milisleri ile
çarpışmalar 3 ay sürer.17Haziran 1921 günü isyancılar teslim alınır. Görüldüğü üzere, daha Sivas Kongresi’nin toplanma hazırlıklarından başlanarak Kürtler, Kurtuluş Savaşı için çalışmamış, tam tersine hep Kurtuluş Savaşı’na karşı savaşmışlardır. Koçgiri ayaklanması bunun en büyük kanıtıdır.
Genelkurmay Başkanlığı da bu isyanı şu şekilde değerlendirmektedir: “Siyasi b! akımdan büyük bir önem taşıyan bu harekât dolayısıyla, Kürt bağımsızlı k davasının ilk basamağının Koçgiri olayları ile kurulmak istendiği, bu dış etkilerin en açık ve kesin delilidir.” Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi, olay münferit bir isyan değil, bir davanın ilk adımıdır! Ardından gelecek olan Kürt isyanları da bunu
kanıtlayacaktır. Nitekim isyanın liderleri de olayı böyle değerlendirmektedir: “Koçgiri, Kürt İstiklal Savaşı’nın bir merhalesidir, onunla bir meydan muharebesi kaybettik, fakat harp bitmedi. Biz son
zaferi kazanacağız.” Demek ki Türk İstiklal Savaşı için değil,- Kürt İstiklal Savaşı- için savaşmışlar.
Tarihi gerçek budur, bunu ne Türk Genelkurmay Başkanı, ne Türk Başbakanı, ne gazeteciler, ne de Kürtler değiştirebilir. Kürtler tarihleriyle yüzleşeceklerdir. ..
Adem AYKAÇ
0532. 493 18 20
Bir yanıt yazın