SELÇUKLU Sultanı, Ertuğrul Gazi’ye bir berat vermişti. Bu beratta mealen önemli şu üç husus vardı:
Hilal altta yıldız yukarıda
1. Domaniç yaylaları sizindir, gidip yerleşebilirsiniz.
2. Para, sikke basabilirsiniz.
3. Tuğ (bayrak) dikebilirsiniz.
Gelelim üçüncüye: Tuğ dikmek, bayrak gezdirmek bir bağımsızlık, hürriyet nişanesidir. Bizim için mukaddes bir emanettir. Son kazılarla Asya ortalarında çok eski yıllara ait ay yıldızlı tamgalarımıza (damga) rastlanmıştır. Hilal sonraları Salib’in (haç) karşı sembolü olarak İslam’da da kullanılmaya başlanmış olup üç hilalli kuruluş bayrağımız Batı’daki Türkler ve Müslümanlar anlamına da gelebilecek olan kırmızı (eski Türklerde Batı, kırmızı ile anlatılırdı) zemin üzerine hilal ve yıldız şeklinde kabul görmüştür. 1. Kosova (1389) Savaşı’ndan beri böyledir, kıyamete kadar da böyle kalacaktır.
Bayrakların savaşta, barışta ve işgal altında nasıl asıldıklarına bakalım.
Yatay çizgili ve renkli bayraklar örneğin: Fransız, Bulgar vs. Savaşta kendi ekseninde alttaki renk üste gelecek şekilde asılır.
Bizim bayrağımız ise tabii sembollerden oluşur. Balkanlar’daki, Anadolu’daki ve Arap Yarımadası’ndaki tapu senetlerimiz olan şehitliklerimize ve kabir taşlarımıza bakarsak hilal alttadır ve iki elini göğe açmış yıldızı kucaklamaya hazırdır.
Şimdi gönder için yapılan bayraklarımızı binalara asıyoruz ve hilal aşağı doğru duruyor. Bu işgal yıllarının garipliğidir. Cebinizdeki paralara bakın, hilal göğe el açmış, yıldız da üsttedir. Okullar, üniversiteler, askeri karargâhlar hep hatalı bayrak asmaktadır.
Gönder bayraklarını, asılı olarak kullanacaksak, ipin geçtiği kanalı kesip diğer tarafa dikmek, askıdaki bayrağımızın hilalini göğe doğru baktırmak ve bunun bağımsızlık ve hürriyetimizi temsil ettiğini unutmamak gerekir, yoksa ‘Meşrutiyet dediler, istibdada düştük’ diyenler gibi kıymetini bilmediğimiz, bilemediğimiz hürriyet ve istiklalimiz için çok gözyaşı ve kan dökeriz, çok ah vah ederiz. İş işten geçmiş olur.
Bayrağımızı evlerimize doğru asalım.
Yalçın KOÇAKTURK