8 Mart tarihli ve “ABAD mı, AİHM mi” başlıklı yazımın son iki paragrafı aynen aşağıdaki gibiydi.
“AİHM 8 pilot mülkiyet davası ile ilgili yeni bir yargı yolunu açarken, bir başka tehlikeli kapıyı da beraberinde açtı. Rumların Kıbrıs konusunda muhataplarının artık KKTC değil Türkiye olduğunu, endirekt olarak bu karar ile ortaya koydu.
Cani papaz Makarios’tan başlamak üzere tüm Rum Cumhurbaşkanları, Türkiye’yi muhatap alıp, Kıbrıs konusunu Türkiye ile görüşmek için her yolu deneyip reddedilmişlerken, şimdi AİHM bu kapıyı bu kararı ile aralamış oldu.”
Bu öngörümden dolayı da bazı kesimler tarafından bayağı eleştirilmiştim. Aralarında bana “çapsız” diyenler bile olmuştu, kendi çaplarının ne kadar olduğundan hiç bahsetmeden.
Ama gelin görün ki zaman ve gelişmeler beni haklı çıkardı.
Zaten bekliyordum da bu gelişmeyi, Rumları çok iyi tanıdığım için.
17 Mart günü Rum basınının önde gelen gazetelerinden Fileleftheros gazetesinde çıkan bir haber, “Siakolas Holdingi” altında faaliyet gösteren şirketlerin, KKTC’de Lefkoşa, Girne ve Mağusa ilçelerinde taşınmaz mülk sahibi olduklarından ve Kıbrıslı Rum avukatlar Andis Triandafillidis ile Ahilleas Dimitriadis’in 16 Mart tarihinde Lefkoşa Rum mahkemesinde Türkiye aleyhinde dava açtıklarından bahsediyordu.
Davanın özü “söz konusu taşınmaz mülkün Siakolas Holdingi şirketlerinin özel mülkü olduğu, Türkiye’nin bu taşınmazlarda hiçbir hakkı olmadığı ve Türkiye’nin 1974 yılından bu yana yasal sahipleri, mülkleri kullanma ve bunları değerlendirme konusunda yasadışı bir şekilde engellediği” savı üzerine kurulu.
Dava avukatı Andis Triandafillidis’e göre mülklerin sahipliliği Türkiye tarafından kabul edilmediği sürece, davacıların Rum mahkemelerine başvurmaları da meşruiyet kazanacakmış.
ABAD ve AİHM’in, KKTC sınırları içindeki taşınmazların Rumlara iadesini hedefleyen ana stratejinin birbirini tamamlayan parçaları olarak aldıkları bu son kararlardan sonra Rumların takip edeceği yol ve içine düşürüldüğümüz tuzak belli oldu.
Orams davası ile ilgili olarak taraflı Yunan hakim Vasilios’un aldığı ABAD kararının içeriği doğrultusunda Rum Mahkemelerinde Türkiye aleyhine davalar açılacak ve KKTC sınırları içindeki Rum mülklerinin Rum mal sahipleri adına kaydının Türkiye tarafından kabulü ve iadesi istenecek.
Kabul edilmezse, tazminat olarak AB sınırları içindeki Türkiye’ye ait taşınmaz mallar üzerine ipotek konması kararı çıkartılacak ve uygulamaya konacak.
Kabul edilirse, bu sefer de AİHM’in sekiz pilot dava ile ilgili aldığı son karar içeriğinde Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Türkiye’nin bir alt idari kuruluşu olarak kabul edilmesi nedeni ile de, Taşınmaz Mal Komisyonu’ndan bu malların iadesi istenecek.
Gerçekte hem Türkiye hem de KKTC, mülkler konusunda ABAD ve AİHM tarafından alınan bağlayıcı kararlarla kaçış alternatifi olmayan bir tuzağa düşürüldü….
Bana bu öngörümden dolayı gene saldıracaklar ama olsun.
Doğru doğrudur.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın