İsrail’in Başkenti Neresi?

TURKISH FORUM DANISMA KURULU UYESI - RAFAEL SADI

RAFAEL SADI

TURKISH FORUM DANISMA KURULU UYESI

Monday, 15 March 2010 00:00

Written by Rafael Sadi

Uzunca bir süredir içimi kemiren ve nasıl düzeltilebileceğini anlayamadığım bir konu beni bayağı meşgul ediyor.
İsrail’in Başkenti’nin  YERUSHALAYİM (Kudüs) olduğunun  dost ülkelerce bile  tam olarak tanınmamasının yanısıra 1948’den beri bu ülkenin başşehri olduğunun  yazılı ifadelerde bile  söylenmesinin bazı basın kuruluşlarınca  rahatsız edici bulunmasıdır.

Dikkat ederseniz Türk Basınında çıkan haberlerin çoğunda TEL-AVİV kararları veya TEL-AVİV hükümeti diye ibareler  geçmektedir.
Peki resmi olarak Yerushalayim (Kudüs)’ü başşehir  kabul etmesek ve göz göre göre  Küdüs yerine olmayan bir Tel-Aviv hükümetinden sözetsek ne kadar gazetecilik olur bu?
Gazetecinin görevi doğruları yazmak değil mi?
Doğruları  siyasi sebepler nedeni ile  saptırmak kime görev diye verilmiş olabilir ki?
İsrail Parlamentosu KNESSET Yerushalayimde değil diyebilirmiyiz?
Yoksa  İsrail Hükümet binaları ,Bakanlıkları Yerushalayimde değil hepsi Tel-Aviv’e taşındı demek imkanı varmıdır ve bu ne kadar doğrudur?
Ama ne yaparsınız ki bu temayül basın mensuplarının bir çoğunda yerleşmiş ve sanki Tel-Aviv yerine gerçek başşehir olan Yerushalayim(Kudüs) yazılırsa birileri kendilerini cezalandıracak endişesi ile yaşıyorlar.

Peki anlamaya çalışacak olursak bu tepkinin nedeni İsrail’in  yakın tarihine  kısa bir bakış atmamız gerekir.
İsrail 1947 BM  kararı ile  1948 senesinde  belirlenen harita ile kuruldu.
Kurulduğu  anda ise  bütün Arap devletleri İsrail’i  yok etmek  ve Yahudileri deniz’e dökmek için  savaş açtılar. Ama  evdeki hesap çarşıya uymadı ve 1949’daki İsrail haritası 1947 BM haritasından farklı bir konuma geliverdi.

Arap devletleri  bu harita üzerinde anlaşmaya vardılar.

Mısır , Suriye , Lübnan ve Ürdün  bir dizi anlaşma ile  bu yeni haritaya onay veridler. Ve YEŞİL HAT  çizilmiş oldu.
Ancak Arap dünyası bu anlaşmalara  tarih boyunca  hiç bir  anlaşmaya uymadıkları gibi uymadı ve İsrail’i haritadan silmeyi ve Yahudileri bu coğrafyadan atmayı temel hedefleri olarak belirledikleri için  İsrail’i sürekli taciz etmeye ve  değişik saldırılarla kışkırtmayı elden bırakmadılar.
Bu   saldırılar  1951 ıle 1956 yılları arasında süregeldi ve adına FEDAILER  GERILLA savaşı dendi.

1956’da  SİNAY  savaşı kaçınılmaz hal’e geldi ve İsrail Fransa ve İngilterenin yanında Mısır ile  Süveyş kanalı için şavaş’a girdi.
BU savaş 1967 savaşını  getirdi ve devrin Mısır  devlet Başkanı  NASIR (Cemal Abdul Nasır) ‘ın Tel-Aviv’de  kahve içme hayali bğtğn Sina yarımadasını kaybetmesi ile son buldu. BU savaşı fırsat bilen ÜRDÜN ve SURİYE ise   bu savaştan karlı çıkamadılar.
Ürdün evvelce BM’in kendşsşne  tanıdığı harştaya aykırı olarak işgal etmiş oldupu BATI ŞERİYA’nın tamamı ile  yarısını kontrol ettiği  DOĞU KUDÜS’ü kaybetti.
SURİYE ise kabaran iştahının kurbanı olarak  İsrail’in ensesinde boza pişirdiği  GOLAN tepelerinden oluverdi.

1967 SAVAŞI SONRASINDAKI HARİTA  AŞAĞIDAKİ GİBİDİR

Ne yazık ki savaşlar bununla bitmedi. 1967 savaşini 1973 YOM KİPPUR savaşı takip etti. Mısır bir oruç günü Bütün Yahudiler oruçlu ve  sinagoglarda dua ederken  saldırdı ve ilk bozgundan sonra kısa zamanda kendisini toparlayarak  Mısır’a gereken askeri cevap verilerek savaş   ve harita yine değişiklik geçirdi.

MISIR bu savaş ile bir anlamda milii onurunu korumuş oldu ve topraklarının bir bölümünü geri aldı.
MISIR ile kalıcı bir barışı getirebilen belkide bu onur kurtarma meselesi idi.
Tabiiki  cesur başkan ENVER SEDAT’ın ben Barış için Yerushalayim’e gelirim diyebilmesi ve  cesur başbakan MENAHEM BEGİN ‘inde kabulünğ gözardı etmemek lazım.
26 MART 1979 da  Enver Sedat’ın İsrail’i ve Küdüs’ü ziyaretinden 16 ay sonra barış anlaşması imzalanmış ve  İsrail-Mısır sınırı aşağıdaki hal’i almıştır.

Mısır Gazze  şeridini geri almayı red etmiş ve  bu konuda israr ederseniz Barış ortada kalır diyerek Begin’ adeta tehdit etmiştir.

Ne Mısır Gazzedeki kendi vatandaşlarını anavatanına geri kabul etmiş ne de ÜRDÜN kendi pasaportlarını taşıyan Batı Şeria’daki vatandaşlarını anavatana kabul etmemiştir.
Ürdün’ün bu konudaki yaklaşımı Mısırdan daha vahşi ve KARA EYLUL olayları dıye adlandırılan Ürdün saldırıları ile  Kral Hüseyin ordusu  6-7 bin kadar kendi vatandaşını zarka şehrinde  öldürmüştür.
BU hernedense kimseler tarafından hatırlanmak bile  istenmez.

Kippur savasını Lübnan savası takip eder.

İsrail  her savaşta kendi varlığını korumak ve neredeyse bir ölüm kalım savası vermektedir. Durum günümüzde de aynı ciddiyetini korumakta ve  İran Devlet başkanı İsrail Devletinin haritadan silinmesi gerektiğini söyleyebilmektedir.
BM kararı ve haritası ile kurulan İsrail devletinin varlığını kabul etmeyen ve haritadan silinmesini  söyleyebilen İsrail düşmanlarının Savaşlar sonucu kaybettikleri toprakları BARIŞ ile geri almak yerine  kendi karşı çıktıkları kurumun kararlarına uymak ile  zorlamak gibi bir  yüzsüzlüğüde  talep etmelerine aslında şaşırmamak gerek.

Aşağıdaki harita İsrail’in başkenti YERUSHALAYİM- Kudüs’ün haritasıdır ve anlaşılabileceği üzere  oldukça karmalık bir haritadır.

Ancak İsrail devleti halihazırda bu şehirdeki hükğmram güçtür ve İsrail Kudüş Kanunu denilen bir kanunile bu şehri ve topraklarını kendi topraklarına İLHAK  etmiştir.

Sozkonusu yasanın  kısa tercümesı şöyledir:
Kudüs Yasası’nın temel hatları]
1. Kudüs’ün tamamı İsrail’in başkentidir.
2. Devlet Başkanının evine, Knesset’e ve Yüksek Mahkemeye ev sahipliği yapar.
3. Kutsal sayılan yerler ve ziyaretçileri korunmalıdır.
4. Kudüs’ün gelişmesi için hükümet her türlü imkânı seferber etmelidir
Şayet günün birinde kurulması öngörülen Filistin devleti ile bri BARIŞ anlaşması tesis edileblir ve tartışmalı sayılan bölgelerde bir anlaşmaya varılabilinirse  bu şehrin statüsü yine İsrail açısından değişmeyeceltir.
Aslına bakacak olursak şehrin statüsü  iki değişik toplumun  şehre verdikleri isimler ile belirlenmiş durumdadır bile.
Filistinliler  şehrin bir bölümüne KUDÜS derken İsrailliler YERUSHALAYİM  demektedirler.
Ve bu isim farkı bile  aynı  cografyada iç iç’e iki ayrı şehir olduğunu  ortaya koymaktadır.
Zaten Yahudiler  Filistinlilerin bölgelerinde yaşamıyorlar. Keza  Filistinliler Yahudilerin Yerushalayim’inde  değiller.( Bu kabaca bir ifadedir ve gerçekte mekan çok birbirinin içindedir ama yine de bir ayırım sözkonusudur ve mahalleler ayrıdır)
Şayet bu lisan’ı kullanır ve Yahudilerin yaşadığı şehre Kudüş demekten vazgecersek Yerushalayim  diyebilirsek  meselenin yarısı cözülmüş olacaktır.

Saygılarımla
RAFAEL SADİ

TURKISH FORUM DANISMA KURULU UYESI - jerusalem kudusJerusalem map


Yazıları posta kutunda oku


“İsrail’in Başkenti Neresi?” için bir yanıt

  1. Ali Aslan DUMANOL avatarı
    Ali Aslan DUMANOL

    Tebrik ederim…

    Sn. Rafael SADİ büyük bir içtenlik ve dürüstlükle yazmış.
    Ve tüm görüşünü ilk satırda NET olarak vermiş…
    Geri kalanı teferruat!

    Bakın ne demiş? :


    Uzunca bir süredir

    İÇİMİ KEMİREN
    ve
    NASIL DÜZLTİLEBİLECEĞİNİ ANLAYAMADIĞIM

    bir konu beni bayağı meşgul ediyor.


    İyi de demiş… (.)

    Ben şahsen hala anladığını zannetmiyorum…
    Yanlı bir tarihin formatlı sayfalarında ırkçı bir gezinti yapmış yalnızca.
    Ve dilaltından diyor ki;
    “İsrail’e müdahale etmek onu büyütmekten başka bir işe yaramaz”… (!)

    Ne diyeyim…
    Allah başınızdan Amerika’nızı eksik etmesin.
    Her şeyinizi(!) ve geleceğinizi(!) ‘O’nun üzerine kurdunuz…
    ‘O’ yok, siz de yoksunuz…
    ‘O’ ise; tüm iç organları çürümeye başlamış olan ve artık bacakları üstünde titreyen bir kocaoğlandan başka bir şey değil…

    Dilerim barış ve kardeşlik galip gelsin..
    Daha önemlisi İNSANLIK kazansın…

    Saygılarımla…
    AAD

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir