Talat ile Hristofyas arasında Mart 2008’de başlatılan “Kıbrıs Müzakereleri” başlıklı görüşmeler 30 Mart’da son bulacak ve liderler ortak bir açıklama yayınlayacak.
KKTC’de 18 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak.
Oylara itiraz, değerlendirmeler ve 23 Nisan’ın haftanın son iş günü ve resmi tatil olması nedeni ile seçilecek olan Cumhurbaşkanı büyük bir olasılıkla 26 Nisan’da yemin edip göreve başlayacak.
BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Raporu Mayıs’ın son haftasında veya Haziran’ın ilk haftasında taraflara sunulacak.
UNFICYP’in adadaki görev süresinin uzatılıp uzatılmayacağının kararı 14 veya 15 Haziran da BM Güvenlik Konseyinde yapılacak toplantıda kararlaştırılacak.
Downer’in BM ile sözleşmesi 13 Temmuz’da bitecek.
Bu gelişmeler önümüzdeki 3 ay içerisinde yaşayacağımız olaylardır.
18 Nisan’da yapılacak KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar olan dönem içinde, meydanlarda ve ekranlarda söylenenler ile basılı medyada yazılanlar, Mart 2008’de başlayan ve Eylül 2008’de ivme kazanan Talat-Hristofyas görüşmelerinin perde arkasını iyice ortaya koyacak.
Hangi konularda anlaşıldığından bu gün elimizde tuttuklarımızdan neleri kaybedeceğimize denli bir çok bulgu ortaya konacak ve tartışılacak.
Bağımsız ve Egemen KKTC isteyenlerle, KKTC’nin varlığına son verilip Kıbrıs Türk Devleti adı altında Rumlarla Federasyon kurulmasını isteyenler arasında belirgin bir ayrılık gözlemlenecek.
19 Nisan 2009 KKTC Genel Seçimleri ruhu ile 24 Nisan 2004 Annan Planı Referandumu ruhu çatışmaya girecek.
Kamu oyu yoklamaları birbiri arkasına 3 Nisan’a kadar açıklanacak ve seçmenler etkilenmeye çalışılacak.
Seçmenleri etkilemeye çalışacak olanlar sadece cumhurbaşkanlığı adayları olmayacak.
ABD el altından maddi yardımlar, politik oyunlar ve girişimlerle, Talat’a destek vermeye çalışacak.
Hristofyas zaten Talat’a destek kararı almıştı. Onu uygulamaya koyacak ve bir olasılıkla 30 Mart’taki görüşmeden sonra Talat’a destek veren bir ortak açıklamanın altına imza koyacak.
AB zaten işin içinde ve adanın kuzeyinde kaybettiği prestijini ve inanılırlığını tekrar kazanabilmek için her yolu deneyecek. Özellikle “AB’ nin yüz karası” olarak tanımlanan İzolasyonların kaldırılması konusunda girişimler başlatacak.
AB hibeleri, bağışları ve karşılıksız kredileri, bilinçli bir şekilde Mart sonundan evvel sonuçlandırıldığından bunlarla ilgili haberler, çağrılar ve ilanlar bol bol medyamızda yer alacak ve AB’nin adayının desteklenmesi fikri seçmenlerin aklında oluşturulmaya çalışılacak.
Atalarımızın “Akıntıya Kürek Çekilmez” sözü var. İçinde yılların deneyimi yatıyor.
KKTC vatandaşlarının aklında, gerek 1963’den sonra gerekse de 2004 Annan Planı referandumundan sonra oluşmuş bir “Düşünce nehri” var.
Son iki yılda yapılmış olan Kamu Oyu Yoklamaları bu nehrin gücünü ve akıntısının yönünü net bir şekilde ortaya koyuyor.
Belli ki günün sonunda dış müdahaleler, bu akıntının yönünü ters çevirmeye yetemeyecek. “KKTC’nin ilanını ayakta alkışlayanlar” çoğunluğu oluşturacak ve hiçbir dış etken bunu bozamayacak.
20 Nisan sabahı güneş gene doğacak ama gün evvelkilerden daha farklı başlayacak.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın