BDP BÖLGESEL Mİ KALACAK TÜRKİYE PARTİSİ Mİ OLACAK?..
Kurduğu partiler defalarca kapatılan bir siyasi hareketin “Türkiye Partisi” özelliğine kavuşması, ciddi bir dönüşümü ve paradigma değişikliğini gerektirir. Böyle bir beklenti, sadece BDP’yle ilgili olan kişilerce değil, toplumun farklı kesimlerince de dile getirilmekte ve önemsenmektedir. Birkaç haftadır Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde bu konuya değinmekte, BDP’nin Türkiye partisi olması gerektiğini vurgulamaktadır. BDP’nin Türkiye partisi olabilmesi için öncelikle PKK ile dolaylı ilişkisinden kurtulması gerekiyor, ancak yine de Öcalan’ın böyle bir tavsiyede bulunuyor olması, paradoks gibi görünmekle birlikte çok manidardır. Türkiye partisi olmak söylemden üsluba, ideolojik bakış açısından örgütsel yapılanmaya kadar birçok konuda kendisini gözden geçirmesini gerektirmektedir. Bu ise geçmişin iyi analiz edilmesini, ciddi bir sorgulama yapılmasını, geleceğe yönelik farklı bir yaklaşım içine girilmesini ve cesur bir tavır takınılmasını zorunlu kılıyor. BDP’nin Türkiye partisi olması birkaç açıdan dönüşüm ve farklılaşma gerektiriyor: Birincisi BDP’nin çizgisindeki partilerin siyaset tarzı bugüne kadar (etnik temelde) “kimlik siyaseti” olmuştur. Hareketinin merkezine tek bir etnik özelliği yerleştirerek, buna göre örgütlenen, buna göre söylem üreten, buna göre tutum takınan etnik kimlik siyaseti, marjinal kalmış, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı olmuş, çatışmacı karakteri sebebiyle sistem dışına itilmiştir. Zira, toplumun her kesiminin her sorununa ilgi göstermek, her kesimden insanı teşkilat yapısına katmak, her bölgede kabul görecek bir siyasal dil üretmek, Türkiye partisi olmak için olmazsa olmaz şarttır. BDP’nin farklı kesimlerden birkaç kişiyi bünyesine katarak, biraz da söylemini yumuşatarak Türkiye partisi hüviyetine bürünmesi mümkün değildir. Öncelikle olması gereken, çatışmacı etnik kimlik siyasetini bırakmaktır. İkincisi, partilerin merkez partisi olarak adlandırılabilmelerinin bir koşulu da, dayandığı üye ve yönetici profilinin toplumun ne kadarını temsil ettiğidir. Bölge partileri ya ürettikleri siyasetin sadece belli bölgelerde kabul görmesi açısından ya da temsil kabiliyetlerinin belli bölgelerle sınırlı olması açısından bu sıfatı taşırlar. Ülkenin geneline yayılan bir teşkilat yapısına sahip olmak, ülkenin farklı bölgelerini temsil eden yönetici ve üyelere dayanmakla mümkündür. DTP, Doğu ve Güneydoğu’ya sıkışmıştır. Dolayısıyla BDP’nin bütün bölgelerden oy alabilen bir parti haline gelmesi, tüm Türkiye’yi ilgilendiren konularda siyaset üretmesine, tüm bölgelerde temsilci ve taraftar bulabilmesine bağlıdır. Farklı bölgelerdeki Kürtlerin oyunu almak, her bölgeden oy alabilmek anlamını taşımaya yetmeyecektir. BDP, Kürt nüfusun olmadığı bölgelerden de oy alabildiği zaman ancak gerçek bir Türkiye partisi olacaktır. Üçünçüsü, BDP’nin sadece Kürtlerin meseleleriyle ilgilenen bir parti konumundan kurtulması, Türkiye partisi olabilmesi için en temel zorunluluktur. BDP, ekonomi alanında ne diyor, işsizlik için ne öneriyor, bölgesel kalkınma projeleri için, sağlık reformu için, sosyal güvenlik sistemi için, üniversiteye giriş sistemi için, KOBİ’lerin meseleleri için, işsizlik için, töre cinayetleri için, esnaf ve çiftçi için ne düşünüyor, hangi alternatifleri ortaya koyuyor? TBMM’deki görüşmelerde konu ne olursa olsun Kürt meselesi ekseninde bir söylem ortaya konulursa, BDP’nin Türkiye partisi olduğu düşünülemez. BDP, günlük yaşamla ilgili, ülkenin kronik sorunlarıyla ilgili, Ege’nin de, Trakya’nın da, Karadeniz’in de meseleleriyle ilgili konuları gündemine alabilmelidir. Türkiye partisi olmak, Türkiye’yi ilgilendiren her konuda görüş ve öneri sahibi olmayı gerektirir. Dolayısıyla BDP’nin ortaya koyacağı söylemin mahiyeti ve kapsamı, bölgesel, ideolojik, etnik bir hareket mi, yoksa tüm ülkeyi kuşatan bir Türkiye partisi mi olduğunu belirleyecek en temel ölçüttür. Dördüncüsü, PKK Marksist-Leninist bir hareketti. Dine, topluma, hayata bakışı bu ideolojinin perspektifini yansıtıyordu. BDP çizgisinin ise ideolojik olarak yelpazenin nerede durduğu çok net değildir. Sağ-sol eksenine oturtulan bir siyasal tabloda BDP kendisini solda konumlandıracaktır. Merkez-çevre eksenine oturtulan bir yapıda ise BDP’nin konumu merkez kaç, yani çevre pozisyonudur. Dolayısıyla BDP’nin kendisini ideolojik olarak nasıl tanımladığı, ortaya koyacağı politikaların mahiyetini de belirleyecektir. Beşincisi, partilerin ideolojik görünümleri, kafa yapıları, ulaşmak istedikleri hedefler siyasal meşruiyetleri açısından önemli hususlardır. Kafa yapısı toplum tarafından problemli olarak algılanan, ütopik hedefleri olduğu düşünülen, topluma farklı bir ideolojik gömlek giydireceği varsayılan hareketlerin meşruiyetleri zayıf kalabilmektedir. BDP’nin merkez partisi olabilmesinin bir yolu da hedef ve amaçlarını net olarak tanımlaması, toplumu tedirgin etmeyecek, umumi kabul görecek hedefler belirlemesidir. Demokratik hukuk sistemi içinde gerçekleştirilemeyecek, bu yapıyı derinden sarsacak amaç ve hedeflere sahip olduğu izlenimi, partilerin kitleselleşmesini, merkeze taşınmasını ciddi şekilde engeller. Altıncısı, ajite eden, tahrik eden, kavga çıkaran değil, akl-ı selimi, sağduyuyu, ılımlılığı, itidali yansıtan bir üslup, Türkiye partisi olmak için önemli bir gerekliliktir. Yedincisi, Türkiye partisi olmak, sisteme yönelik muhalefeti, eleştirisi ve karşıtlığı olsa dahi sistem içinde bir aktör olmayı kabullenmeyi gerektirir. Sistemi dönüştürmek, ıslah etmek, rehabilite etmek, çağdaş normlara adapte etmeye çalışmak, başka bir şeydir, sistemi başka bir sistemle değiştirmeye yönelik sistem karşıtı bir hareket olmak başka. BDP’nin illegaliteyle bağını kesmesi, legal bir hareket olarak özgürlüğünü kazanması, hukuki meşruiyetin gelişimi için önemlidir. Legal ve illegal alanların birbirinden ayrılması, demokratik siyasetin temel şartıdır. Hukuksuzluklarla yoğrulan bir hareketin Türkiye partisi olması, kitleselleşmesi, topluma güven vermesi mümkün değildir. SON SÖZ… BDP’nin Türkiye partisi olmak için olumlu bir dönüşüm yaşaması, başta BDP olmak üzere, Kürtlerin ve Türkiye’nin menfaatinedir. Siyaset netice almak, milletin sorunlarını çözmek için yapılacaksa, her parti üzüm yemeğe dönük olarak fonksiyonlarını geliştirmeli ve kendisini buna göre konumlandırmalıdır. Aksi halde, hem kendisine güvenen Kürtlere ihanet etmiş olacak, hem de kendisinden öncekiler gibi siyasi partiler tarihinin çöplüğüne atılmaya mahkûm olacaktır. Nail Amudi
Bir yanıt yazın