|
Mehmet Şükrü Güzel
Hakkında – Arşivi |
[email protected]
Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi Kararı
19 Şubat 2010 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, tüm dünyadaki ülkeler tarafından tanınmasını sağlamaya yönelik atılmış çok önemli bir adım olarak tarihe geçecektir. Bu adım, Kıbrıs Türk Toplumu tarafından değil tam aksine, 19 Şubat 2010 günü, Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi’nde “Avrupa Birliği`ne üye bir devlet olan” Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nde garantiler ve garantörler düşünülemez” kararı alınarak atılmıştır. Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi, Kıbrıs sorununun çözümü durumunda garantörlük sisteminin tüm Dünya’nın kaçınması gereken bir sistem olduğunu savunmuşlar ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler üyesi bir ülke olduğunu ifade etmişlerdir.
Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi, Kıbrıs Adası için Avrupa Birliği’ne üye bir devlet için garantörlük düşünülemez kararını alırken, üstü kapalı olarak Avrupa Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası’na vurgu yapılmıştır. Avrupa Birliği üyesi sözde Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan, Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünün Avrupa Birliği’nin ilkelerine aykırı düştüğünün vurgulanması ile Kıbrıs Cumhuriyeti için Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın iptal edilmesi sayesinde kendi açılarından yeni bir hukuk yaratmıştır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi`nde 46 Yıl Önce Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın İlk İptal Edilmesi Teşebbüsü
Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi`nin Garanti Antlaşmaları’nın kabul edilemezliği kararını aldığı 19 Şubat tarihinin seçilmesi bir rastlantı olup olmadığı ayrı bir konudur. 46 yıl önce Kıbrıs Cumhuriyeti, Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın iptal edilmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ilk teşebbüsün de bulunulmuştur.
1963 Aralık ayında Kıbrıs Adası’nda tarihe kanlı Noel olarak geçen, Rum Toplumu’nun Türk Toplumu’na karşı gerçekleştirdiği planlı ve organize Soykırım Hukuku içerisinde kabul edilmesi gerektiğine inandığım kanlı saldırılar ve katliamlar sonrasında 1964 tarihinde başlayan ve 4 Mart tarih ve 186 sayılı Güvenlik Konseyi kararı ile biten görüşmeler zincirinin, 19 Şubat 1964 tarih ve 1096 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi oturumunda eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adına Büyükelçi Fedorenko, tutanakların 54 numaralı paragrafında, Birlemiş Milletler Antlaşması’nın 2. Maddesi`nin 4. fıkrasını dile getirmiş, Birleşmiş Milletler`in uluslararası barışı ve güvenliği sağlamak için ilgili maddeden sorumlu olduğunu, Kıbrıs Cumhuriyeti`nin (Kıbrıs Rum Kesimi `nin ) müdahale tehdidine maruz kalamayacağını, Kıbrıs Cumhuriyeti`nin bu tehditlerden kendisini korumak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi`ne başvurma hakkının bulunduğunu, tutanakların 55 numaralı paragrafta ise eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Büyükelçisi Fedorenko, Garanti ve İttifak Antlaşmalarına gönderme yaparak hiçbir antlaşmanın Kıbrıs üzerinde bu hakkı alamayacağını, bunun ayrıca Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 103. Maddesi ile açıkça aykırı olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca 25 Şubat 1964 tarih ve 1097 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısı tutanaklarının 50 numaralı paragrafında eski Çekoslovakya Büyükelçisi Hajek, Kıbrıs Adası’ndaki durumun Londra ve Zürih Antlaşmaları ile oluştuğunu, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 103. Maddesi ve 2. Maddesinin, 1,3,4 ve 7 numaralı fıkralarına aykırı olduğunu, Birleşmiş Milletler üyeliğinin üye ülkelerin egemen eşitliği ilkesine göre kurulduğunu belirtmiştir.
25 Şubat 1964 tarih ve 1097 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısı tutanaklarının 137 numaralı paragrafında Kıbrıs Cumhuriyeti adını kullanan Kıbrıs Rum Toplumu temsilcisi Kyprianu Birleşmiş Milletler örgütünün Antlaşmasının 2. Maddesinin 1. fıkrasında belirtildiği gibi üye devletlerin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulduğunu, Garanti ve İttifak Antlaşmalarını ima ederek bunun Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 103.Maddesi ne aykırı olduğunu belirtilmiştir.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda yer alan Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın iptal edilmesi gerekliliği noktasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Toplantıları’nda Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 2.Maddesi ve 103.Maddesi’ni belirten Kıbrıs Rum Toplumu, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve eski Çekoslovakya temsilcilerinin istemleri kabul edilmemiş, görüşmeler zinciri sonrasında 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararında, Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın iptali yer almamıştır.
19 Şubat 1964 tarih ve 1096 sayılı Güvenlik Konseyi toplantı tutanaklarının 74 numaralı paragrafında Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Stevenson, Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın ilgili maddelerine aykırı olmadığını ve hatta Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’ni oluşturan antlaşmaların parçası, ayrılmaz bir kısmı olduğunu ve antlaşmanın veya herhangi bir antlaşmanın gözden geçirilmesi, değiştirilmesinin veya iptal edilmesinin ancak imzacı tüm tarafların ortak onayı ile olabileceğini belirtmiş ve imzacı tüm tarafların dışında antlaşmada herhangi bir değişiklik konusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin dahi yetkisiz olduğunu dile getirilmiştir.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İmzacı Tüm Taraflar Kavramı
5 Aralık 1958 tarih ve 1287 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı, 1954 tarihinde Yunanistan’ın Kıbrıs Sorusu için, Kıbrıs Adası’nın Kendi Kaderini Tayin Hakkı için yapmış olduğu başvuru sonrasında, almış olduğu son karardır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1287 sayılı kararının verdiği hukuk ile Türkiye ve Yunanistan ancak 11 Şubat 1959 tarihinde Zürih’te antlaşma imzalayabilmişlerdir ve akabinde ki hukuki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden antlaşmalar gerçekleşebilmiştir.
19 Şubat 1959 tarihinde, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye`nin yanında Kıbrıs Türk Toplumu temsilcisi Dr. Küçük ve Kıbrıs Rum Kesimi temsilcisi Makarios tarafından imzalanmıştır. 18 ay sonra imzalanan 16 Ağustos 1960 tarihli Lefkoşa Antlaşması ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, Londra Antlaşması’nda olduğu gibi 3 ülke ve 2 Kıbrıs Toplumu tarafından imzalanmış, akabinde cumhuriyet kurularak, yeni kurulmuş cumhuriyet Birleşmiş Milletler örgütüne üyelik başvurusunda bulunmuştur. 19 Şubat 1964 tarih ve 1096 sayılı Güvenlik Konseyi toplantı tutanaklarının 74 numaralı paragrafında Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Stevenson, Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın iptali için imzacı tüm tarafların ortak onayı olarak belirttiği taraflar, İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs Türk ve Rum Toplumlarıdır.
16 Ağustos 1960 tarihinde kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti imzacı taraf statüsünde değildir. Bugün için Kıbrıs Cumhuriyeti ismini kullanan Güney Kıbrıs Rum Kesimi Temsilciler Meclisi`nin alacağı hiçbir kararın hukuken geçerliliği yoktur. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmasında imzası olan Kıbrıs’ı Türk ve Rum Toplumlarının seçilmiş temsilcileri imzacı taraf statüsündedir. Bu Amerika Birleşik Devletleri`nin Kıbrıs Cumhuriyeti Garanti ve İttifak Antlaşmaları konusunda resmi görüşüdür.
İmzacı Tarafların Kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın Değişmez Maddeleri’nin Sürekliliği
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa’sının 181. Maddesi’nde İngiltere, Yunanistan ve Türkiye`nin Garanti ve Askeri İttifak Antlaşması’nın Anayasa hükmüne haiz olduğunu, 182. Maddesi`nin 1. fıkrasında Garanti ve İttifak Antlaşması’nda yer aldığı maddelerinin Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın temel maddeleri olduğu ve hiçbir surette gerek değiştirme, gerek ilave veya gerekse kaldırma sureti ile tadil edilemeyeceğini belirtmektedir.
16 Ağustos 1960 tarihine kadar İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs Adası’nda kurulan cumhuriyet kendi anayasasının değişmez maddeleri ile kuruluşu sonrasında Birleşmiş Milletlere örgütüne başvuruda bulunarak üye olmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın hukuku kaynağı ise 1958 tarihinde 1287 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile taraflar arasında imzalanan antlaşmalar ve Kıbrıs Adası’nda yaşayan iki toplumun, Kıbrıs Rum ve Türk Toplumlarının Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 73. Maddesi’nin b fıkrası çerçevesinde tespit edilmiş olan Kendi Kaderini Tayin Haklarını ortak olarak tek bir cumhuriyet olarak kullanılmasıdır. Nüfus olarak çoğunluk olan ama egemen kurucu unsur olmayan, eşit kurucu unsur olan Kıbrıs Rum Toplumu ile nüfus olarak az ama azınlık olmayan eşit kurucu unsur Kıbrıs Türk Toplumu arasında varılan mutabakat ile Kıbrıs Cumhuriyeti oluşturulmuştur.
Kıbrıs Adası içinde yaşayan nüfus olarak birbirinden farklı iki egemen ana unsur, koloni siteminden bağımsızlığa geçişte Dünya’da benzeri olmayan bir ortak cumhuriyet kurmuşlardır. Bu cumhuriyet içerisinde nüfus olarak çoğunlukta olanın etnik oylar tercihleri ile nüfus olarak azınlıkta olan diğer ana egemen unsuru devlet mekanizmasından uzaklaştırmaması içinde Garanti ve İttifak sistemi, Kıbrıs Cumhuriyeti içerisinde kurulmuştur. Bu sebeple Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 2. Maddesine göre Birleşmiş Milletler`in üye devletlerin egemen eşitliği ilkesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Garantör üç ülke için geçerli değildir. Aynı şekilde anayasasının değişmez maddeleri çerçevesinde yapılması düşünülen hiç bir konu garantör üç ülke acısından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iç yetki alanına giren bir konu değildir.
Garanti ve İttifak Antlaşmaları, Kıbrıs Cumhuriyeti için 73.Madde’nin b fıkrasına göre belirlenmiş, kolonizasyon sonrası oluşturulan yönetim cumhuriyet sisteminin temelini oluşturmaktadır. Ancak bu Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın güvencesi ve garantisi ile Kıbrıs Türk Toplumu, Kendi Kaderini Birleşmiş Milletler Hukuku içerisinde ortak Kıbrıs Cumhuriyeti için kullanmıştır.
İngiltere’nin Garanti Ve İttifak Antlaşmaları’ndan Tek Taraflı Çekilmesi Durumunda Kıbrıs Adası’ndaki Üslerinin Kapatılması Zorunluluğu
5 Aralık 1958 tarih ve 1287 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı sonrasında 11 Şubat 1959 tarihli Zürih Antlaşması’nın Yunanistan ve Türkiye arasında imzalanması sonrasında, 17 Şubat 1959 tarihinde İngiltere bir bildiri yayımlamıştır. Bildiri de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Temel Yapısı, Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nı inceledikten ve Yunanistan, Türkiye ve İngiltere arasında 11–16 Şubat 1959 tarihinde yapılan görüşmeler sonrasında Akrotiri ve Dikili bölgeler hariç olmak üzere, Kıbrıs Adası’nda ki koloniyal egemenliğini kurulacak olan yeni, ana hatları Zürih Antlaşması ile belirlenmiş olan cumhuriyete devretmeye hazır olduğunu belirtmiştir. İki bölgenin toplam alanı 254 kilometre karedir.
İngiltere’nin 17 Şubat tarihli bildirisinden sonradır ki 19 Şubat tarihinde, 2 gün sonrasında Londra Antlaşması imzalanmış, akabinde 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş ve 17 Şubat 1959 bildirisinde belirtilmiş olan Akrotiri ve Dikili bölgeleri üs statüsünde İngiltere’nin denetiminde kalmıştır. Bu 2 bölge askeri üs statüsündedir ve İngiliz vatandaşlarının yerleşimine açık değildir.
26 Mart 1965 tarih ve S/6253 Ekvator Büyükelçisi Galo Plaza`nin kaleme aldığı Birleşmiş Milletler`in Kıbrıs raporunun 112 numaralı paragrafında İngiltere’nin Kıbrıs’daki üslerinin ülkedeki üslerinin Kıbrıs Cumhuriyeti sınırları dışında kaldığını belirtikleri yazılmıştır.
İngiltere`nin Kıbrıs Adası’nda ki sorumluluğu 17 Şubat 1959 tarihli bildiri öncesinde Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 73. Maddesi`nin b fıkrasında yazıldığı biçimi ile Kıbrıs Adası’na özgü koşullar ve bunların çeşitli aşamalarına uygun olarak, 2 toplumun kendi kendilerini yönetme yeteneğini geliştirmeyi onların siyasal özlemlerini göz önünde tutmayı ve kendi özgür siyasal kurumlarının giderek geliştirilmesinde onlara yardımcı olmaktır. Bu zorunluluk , adanın bütünü için geçerlidir. Birleşmiş Milletler dekolonizasyon surecinde kolonitör ülkenin kolonisinin belirli bir kısmını değil bir bütün olarak ülkenin bütününün bağımsızlığını sağlamak mükellefiyeti mevcuttu, diğer tüm koloniye sahip devletler gibi ve bu kolonilerin herhangi bir kısmını kendi toprağı olarak belirtmeleri Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmemektedir.
Ancak 11 Şubat 1958, Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan Zürih antlaşması sonrasında ki Garanti ve İttifak Antlaşmaları’na dahil olma koşulu ve şartı ile, İngiltere’nin Kıbrıs Adası’nda askeri üslere sahip olabilmesi, 73.madde`nin b fıkrasında belirtilen “özgü koşul” tanımlaması girdiği için mümkün olmuştur.
Normal koşullarda, bir koloni ülkesi tam bağımsızlığına sahip olduktan sonra, Birleşmiş Milletler örgütüne üye olması sonrasında yapılacak askeri üs antlaşması ile koloniter ülke, eski kolonisinde askeri üsse sahip olabilir. Kıbrıs Adası’nda ise 17 Şubat tarihli İngiltere bildirisi sonrasında imzalanan 19 Şubat tarihli Londra Antlaşması’nın ek belgelerinden biri olarak 2 bölgenin İngiltere’nin askeri üslere sahip olacağı yer alımı, akabinde de 16 Ağustos 1960 tarihli Lefkoşa Antlaşmasın eklerinde yer almıştır.
Eğer İngiltere, Garanti ve İttifak Antlaşmaları’ndan tek taraflı olarak, Yunanistan ile birlikte veya Avrupa Birliği’nin Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası gereği kendi istemi dışında, Avrupa Birliği’nin isteği ile çekilmek zorunda kalması durumunda, Kıbrıs Adası’ndaki askeri üslerinin kapatılması gerekmektedir.
Bunun gerçekleşmesi durumunda, kapatılacak olan askeri üslerin toplam 254 kilometrekare olan alanı, Kıbrıs Türk ve Rum Toplumları arasında ki ikili görüşmelerde ki toprak paylaşım oranlarının içinde yer alacaktır. Bu durumun gerçekleşmesi halinde, İngiltere`nin kendi iç hukuku sistemi bile kısa bir süre içerisinde askeri üslerin kapatılmasını sağlayacaktır.
19 Şubat 2010 Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi Kararı’nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Tanınması Açısından Tarihi Önemi
15 Kasım 1983 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilanı sonrasında, toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 17 –18 Kasım 1983 tarihleri arasında 2497 ve 2500 arasında 4 oturumda düzenlemiş ve 541 sayılı kararını almıştır. Alınan karar da kurulan cumhuriyetin yasal olarak geçersiz olduğu ve geri alınması gerekliliği belirtilmiştir.
541 Sayılı kara alınmadan önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantıları sırasında, 17 Kasım 1983 tarihi ve 2497 sayılı toplantı tutanakları 21 nolu paragrafında Güney Kıbrıs Rum Kesimi Büyükelçisi Iacovou, Kıbrıs Türklerinin “Kendi Kaderini Tayin Hakki” için, bu hakkın bir ülkede yasayanların tamamı tarafından bir bütün olarak kullanılması gerektiğini, ülkede yaşayan her toplumun ayrı ayrı “Kendi Kaderini Tayin Hakkı” nın bulunmadığını, 23 nolu paragrafta, Birleşmiş Milletlerde Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nın çok iyi düzenlendiğini ve bir ülkenin bütünlüğü içerisinde kullanılamayacağını belirtmiş, 81 nolu paragrafta ise Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın değişmez 185.Maddesine göre, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilanının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Aynı oturumda, Yunanistan Büyükelçisi Haralambopoulos 9 nolu paragrafta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanının 1960 Antlaşmalarına aykırılığını ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın 185. Maddesine aykırılığını ifade etmiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin uluslararası hukuki statüsü ayrı bir çalışma konusudur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi`nin 541 sayılı kararının alınmasından önce 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın değişmez maddelerinden 185. Maddesi’nin, cumhuriyetin bir bütün olup parçalanamayacağını ve ayrı bir bağımsızlığın yasaklandığı bahisi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin tanınmasına engel olmak için kullanan Güney Kıbrıs Rum’ları aldıkları 19 Şubat 2010 tarihli kendi Temsilciler Meclisi kararı ile anayasanın değişmez 181.Maddesini kaldırdıkları için otomatik olarak uluslararası hukuk acısından anayasanın 185. Maddesi çerçevesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması itirazı ortadan kaldırmışlardır.
Yunanistan açısından ise ya 19 Şubat 2010 tarihli Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi kararına karşı çıkacak ve anayasanın değişmez 181. maddesini ihlal ettiği için geçersiz kabul edecektir, eğer bu itiraz da bulunmaz ise hukuken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin tanınmasına engel olan anayasanın diğer değişmez maddesi 185. madde çerçevesinde yapmış olduğu itiraz ortadan kalkacaktır.
19 Şubat 2010 tarihli Güney Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi kararı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması noktasında atılmış tarihi bir adımdır.
EK- Bilgi 1;
Avrupa Birliği Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası
(Common Foreignand Security Policy)
7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan ve 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren Maaastrich Antlaşması ile üye devletlerarasında dışişlerinde, güvenlik, adalet ve içişlerinde yeni işbirliği oluşturulmuş, 1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşmasında genişletilmiştir. Avrupa Birliği, Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası, 1986 yılında Avrupa Tek Senedi ile oluşturulan Avrupa İş Birliği Kurumunun yerini almıştır. Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası, Avrupa Birliği’nin topraklarının korunmasından NATO’yu sorumlu görür. Ancak 1999 yılından bu yana barış gücü askerliği ve yapılan antlaşmaların korunması gibi hususlar Avrupa Birliği tarafından yapılmaktadır.
EK- Bilgi 2;
Birleşmiş Milletler Antlaşması
2.Madde;
Birleşmiş Milletler örgütü ve üyeleri 1.madde de belirtilen amaçlara ulaşmak üzere aşağıdaki ilkelere uygun biçimde hareket edeceklerdir.
1. Örgüt tüm üyelerinin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuştur.
3. Tüm üyeler, uluslararası nitelikteki uyuşmazlıklarını, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek biçimde barışçı yollarla çözerler.
4. Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı gerek Birleşmiş Milletler Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir bicimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.
7. İşbu Antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletlere herhangi bir devletin kendi iç yetki alanına giren konulara müdahale yetkisi vermediği gibi üyeleri de bu türden konuları İşbu Antlaşma uyarınca bir çözüme bağlamaya zorlayamaz, ancak bu ilke VII Bolümde öngörülmüş olan zorlayıcı önlemlerin uygulanmasını hiçbir bicimde engellemez.
73.Madde;
Halkların henüz kendi kendilerini tam olarak yönetemediği bölgelerin yönetilmesinden sorumlu olan ya da bu sorumluluğu yüklenene Birleşmiş Milletler üyeleri, bu bölgelerde yaşayanların çıkarlarını her şeyden önce geldiği ilkesini kabul ederler. İşbu Antlaşma ile kurulan barış ve güvenlik sistemi içinde bu bölgelerde yaşayanların refahını en yüksek düzeye çıkarma yükümlülüğünü kutsal bir ödev bilirler ve bu amaçla;
- Söz konusu halkların kültürüne saygı göstererek onların siyasal, ekonomik ve sosyal bakımdan ilerlemelerini ve eğitim alanında gelişmelerini sağlamayı, onlara hakça davranmayı ve onları kötülüklerden korumayı;
- Her ülkeye ve halkına özgü koşullar ve bunların çeşitli aşamalarına uygun olarak, bu halkların kendi kendilerini yönetme yeteneğini geliştirmeyi onların siyasal özlemlerini göz önünde tutmayı ve kendi özgür siyasal kurumlarının giderek geliştirilmesinde onlara yardımcı olmayı:
- Uluslararası barışı ve güvenliği pekiştirmeyi
- Bu madde`de belirtilen sosyal, ekonomik ve bilimsel amaçlara uygulamada ulaşmak üzere yapıcı gelişme önlemlerini kolaylaştırmayı, bilimsel araştırmaları özendirmeyi, birbiriyle ve koşullar el verdiğinde uluslararası ihtisas kuruluşlarıyla işbirliği yapmayı ve;
- XII ve XIII. Bolümler`in uygulama alanı dışında sorumluluklar altında bulunan ülkelerin ekonomik, sosyal ve eğitim koşullarına ilişkin istatiksel ve teknik nitelikte başka bilgileri, güvenlik gerekleri ve anayasalara ilişkin görüşler saklı kalmak üzere, bilgi için düzenli olarak Genel Sekreter’e iletmeyi kabul ederler.
103.Madde;
Birleşmiş Milletler üyelerinin işbu Antlaşma`dan doğan yükümlülükleri ile başka herhangi bir uluslararası anlaşmadan doğan yükümlülüklerin çatışması durumunda, İşbu Antlaşma`dan doğan yükümlülükler üstün gelecektir.
EK-Bilgi 3;
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası
Madde 181;
Suretleri EK I ve II olarak bu Anayasa`ya eklenmiş bulunan Cumhuriyet`in bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve Anayasa’sını teminat altına alan Cumhuriyet, Yunanistan Krallığı, Türkiye Cumhuriyeti ve Büyük Britanya ve Şimali İrlanda Birleşik Krallığı arasında akdedilen Askeri İttifak Antlaşması Anayasa hükmünehaizdirler.
Madde 182;
1. Bu Anayasa’nın 11 Şubat 1959 tarihli Zürih Anlaşması’ndan ithal edilmiş bulunan ve EK III’nde gösterilen maddeleri veya maddelerinin kısımları, bu Anayasa’nın Temel Maddeleri olup hiçbir suretle gerek değiştirme, gerek ilave veya gerekse kaldırma sureti ile tadil edilemezler.
2. Bu maddenin 1`inci fıkrası mahfuz kalmak şartı ile bu maddenin 3`uncu fıkrasında gösterildiği üzere bu Anayasa’nın herhangi bir hükmü, gerek değiştirme, gerek ilave veya gerekse kaldırma sureti ile tadil edilebilir.
3. Böyle bir tadil, Rum Cemaatine mensup Temsilcilerin sayısı toplamının asgari üçte ikisini ve Türk Cemaatine mensup Temsilcilerin sayısı toplamının asgari üçte ikisini ihtiva eden bir ekseriyet reyi ile kabul edilecek bir kanunla yapılır.
Madde 185;
1. Cumhuriyetin ülkesi bir bütün olup parçalanamaz.
2. Kıbrıs’ın tamamen veya kısmen herhangi diğer bir devletle birleşmesi veya ayrılığı güden bir bağımsızlık konu haricidir.
|
Bir yanıt yazın