Yaklaşık iki yıl önce “Ayda en az bir kez okuduğum sözler” başlıklı bir yazı yazmıştım…
O sözler Fethullah Gülen’e aitti ve onun ABD’ye gitmesine neden olmuştu.
Aynen şunları söylüyordu Fethullah Gülen:
“Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, ‘Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar’ demeli.”
“Taa ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. Cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın. Hukuk sistemini didik didik etmeliler. Sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. Biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz.”
“Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek, tepemize binerler. Durmadan hazırlanmalıyız.. Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. Devlet memuru arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar. Erken vuruş yaparlarsa dünya başlarını ezer. Bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır.”
***
Fethullah Gülen’in bu sözleri söylemesinin üzerinden yıllar geçti…
Ama ben; unutmayayım, yumuşamayayım, gevşemeyeyim, boş bulunup da “gününü bekleyenler”in oyunlarına düşmeyeyim diye her ay en az bir kez okumaya ısrarla devam ettim.
***
Müritleri; aradan geçen yıllarda Fethullah Gülen’in bu talimatlarının dışına çıkmadılar…
Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar, mevcudiyetlerini korudular…
Hem kanun ve kuralları kullandılar (her fırsatta demokrat kesilmeleri bunun örneğiydi) hem de kanun ve kural adamı olma imajını…
Onları görenler gerçekten de “Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar” dedi…
Sonra…
“Taa ilerilere” gittiler…
“Can damarları içinde” dolaştılar…
TSK’nın, yargının, emniyetin, üniversitelerin içine sızdılar…
“Hukuk sistemini didik didik ettiler, püf noktalarını öğrendiler…”
Ve sonunda…
“Maratona geçtiler!”
***
Öyle ustaca koşuyorlar ki bu “maraton”u, kimseyi “ürkütmüyorlar!”
Siyaset kurumu yıpranıyor…
Adliye yıpranıyor…
Mülkiye yıpranıyor…
Üniversiteler yıpranıyor…
Medya yıpranıyor…
Ama onlar; bu toz dumanda ortada bile görünmüyorlar!
Her yerdeler, her şeye hâkimler, istediklerini yapıyor ve yaptırıyorlar; ama yıpranmıyorlar!
Sızan gizli soruşturmalarda, fotokopi-gerçek belgelerde, telefon dinlemelerinde hep onların parmak izi var; ama “yok”lar!
O kadar “yok”lar ki; kimse onları suçlayamıyor, eleştiremiyor, bitiremiyor!
***
Sezar’ın hakkı Sezar’a:
İyi oynadılar oyunlarını…
Şimdi de “koşar adım” amaçlarına yürüyorlar…
Koca ülkenin saygın kurumları; onlara karşı, “kendilerini savunmak”tan başka hiçbir şey yapamıyor…
***
Ben yine en az ayda bir kez okumayı sürdüreceğim o sözleri…
Ama… Bakalım daha ne zamana kadar?
|
Yazıları posta kutunda oku