28/2/2010 – ERMENİLERİN HİDAYETE ERİŞLERİNİN 80. YIL DÖNÜMÜ
AMERİKAN SENATOSUNA ERMENİLERDEN UYARI
Dr. Mete Soytürk
18 Mart 2007
Kaiserslautern-Almanya
ERMENİLERİN HİDAYETE ERİŞLERİNİN 80. YIL DÖNÜMÜ
1927-2007
Yıl 1927 ! Ne oldu? Ermeniler hidayete erdiler yani doğru ve gerçek yolu nihayet buldular.
Yıl 2007 ! Anlaşılan yine yollarını şaşırdılar.
Aşağıdaki yol gösterici tarihi belge bellek kaybına uğrayan herkes için tarihi hatırlatmadır.
ERMENİLER AMERİKALILARIN YARDIMINI
ARTIK İSTEMİYOR
Vakit gazetesinin, Amerika’nın « Boston Transcript » gazetesinden aldığı haberi veriyoruz.
Amerikan senatosu üyesi King’in, eski Berlin Büyükelçisi Gérard ve Newyork Başpiskoposu tarafından desteklenen Lozan anlaşmasının kabul edilmemesi için Amerikan senatosundaki çabaları üzerine Amerikalı Ermeniler ilginç bir çıkış yaptılar.
Gazetenin haberine göre Amerikan Başkanı Wilson’un Büyük Ermenistan Projesi hayali, Ermeniler için felaketten başka bir şey getirmemiştir. Gazetenin haberine göre Ermeni komitesi Başkanı Bogos Nubar yardımcısı Nuradungyan ve Demokratik Parti Başkanı Arshak Çobanyan çeşitli mektuplarla Amerikalılara başvurmuşlar ve artık Ermenileri rahat bırakmalarını, Amerikalıların Ermenileri kullanarak Türkiye’ye karşı plan kurup politik oyun oynamalarına bir son vermelerini istemişlerdir.
Gazete, bu mektuplardan birini, yani Senatör King’e hitaben yazılmış mektubu yayınlamıştır. Şimdi bu mektubu olduğu gibi veriyoruz.
„Sayın Bay King, Siz de açıkça biliyorsunuz ki, bugünkü politik ortamda Amerikan senatosu tarafından, Ermenistan ve Türkiye’deki Ermeniler yararına alınan kararın (tasarısı) Lozan anlaşmasına eklenmiş olan bir madde yüzünden uygulanabilirliği yoktur. Sizlerin biz Ermenilere yıllardır gösterdiği yakın alakaya ve dostça duygulara çok teşekkür ederiz. Fakat bunun yanında sizden bir ricamız olacak. Artık gelecekte Türkiye’de yaşayan Ermeniler adına bilerek veya bilmeyerek, gerekli gereksiz ortaya çıkıp, belki de bu hareketlerle Türkiye’de yaşayan Ermenilere zarar verebilecek olan bu tutumunuzdan vazgeçiniz. Ermeniler şimdiye kadar sizler ve sizin gibi resmi kanallardan verilmiş buna benzer sözlere kandıkları için, çok acılar çekmişlerdir. Bu nedenle artık hiç bir yabancı ülkenin bizim işimize karışmasını istemiyoruz. Şimdi ölmüş olan eski Amerikan Başkanı Wilson’un bizlere verdiği sözlerle başlayan, Avrupalı devletlerin resmi şahsiyetlerinin bu konuda verdiği cesaretlerle ve bu devlet adamlarının bana ve arkadaşlarıma verdikleri kişisel sözlerle süren bu süreç, Ermenilere çok ağır felaketten başka hiç bir şey getirmemiştir. Gelecekte de bu devletlerin bizlere verdikleri bu sözlerin uygulanabilmesi için herhangi bir adım atmayacaklarına artık eminiz. Bu nedenle sizlerden ricamız, gelecekte Ermenileri ve de Ermeniliği artık Lozan antlaşması ile ilişkilendirmeyiniz. Şu anda Türkiye’de yaşayan Ermenilere gelince: Artık onlar yeni çıkarılan yasalara göre, Müslüman Türklerle yasalar karşısında tamamen eşit yurttaş konumuna geldikleri için hallerinden son derece hoşnutturlar.
Bu mektubun bir örneğini de Milletler Cemiyetine yolluyoruz. Yanlış anlamaları önlemek amacıyla tekrar tekrar vurguladığımız istemimiz şudur: Bundan sonra, partileriniz arasındaki politik mücadelelerde biz Ermenileri lütfen artık kullanmayınız. Saygılarımızla altına imzamızı atıyoruz.
Bogos Nubar- Nuradungiyan“
Bu yazının orijinali Alman Protestan Misyoneri Papaz Johannes Lepsius’un çıkarttığı „Der Orient“ adlı dergide yayınlanmıştır. Aşağıda olduğu gibi veriyorum. İşin ilginç yanı Misyoner Johannes Lepsius 3. Şubat 1926’da öldükten sonra bu dergide çıkan yazıların içeriğinde hemen bir değişme görülmeye başlamıştır. Yazılar artık o kadar Türk düşmanlığı yapan keskin yazılar değildir ve ayrıca eski çalışma arkadaşları Lepsius’a ağır eleştirilerde bulunmaktadırlar. Bunun daha canlı örneklerini daha ileride göreceğiz. Bunun bir nedeni olmalı.
Öte yandan yukarıdaki yazıyı anafikirleri bakımından şöyle çözümleyebiliriz.
1- Emperyalist yayılmacı ülkeler, kaynaklarını sömürmek istedikleri ülkelere girmek için, o ülkelerde yaşayan azınlıkları kendi çıkarları için yanlızca söz vererek kullanır. İşleri bitince de bu azıklıkları boş bir çuval gibi atar bırakırlar. Dış politikada geçerli olan söylemleleri her zaman aynıdır: “Söz ver fakat yapma”
2- Amerikan senatosuna geçmişte ve günümüzde böyle karar tasarılarının gelmesinin nedeni, Türkiye’den bir parça ödün koparmak içindir. Arkasında ya bir anlaşmanın uzatılması, ya bir ihalenin alınması gibi bir neden vardır. Ermenileri düşündükleri için değil.
3- Böyle karar tasarılarının gündeme gelmesindeki zamanlama, ülkenin zaafiyet içine düştüğü veya öyle bir görünüm verdiği anda olur. Bugünkü AKP hükümetinin icraatları, körpe bir kuzu görmüş kurt örneğinde olduğu gibi Amerikan senatosunun iştahını kabartmıştır.
4-En keskin Ermeniler bile artık bu oyunu görmüş, başlarına gelen felaketlerin asıl nedeninin nereden geldiğini anlamışlar ve gerekli yanıtı Amerikan senatosuna yollamışlardır.
5-Görüldüğü gibi böyle karar tasarılarının Ermeni asıllı Amerikan seçmenlerine şirin görünmekle kesinlikle bir ilgisi yoktur. Nitekim 27 Nisan 2007’de basına yansıyan aşağıdaki haber, politik ortam değiştiği için Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçiminin olması nedeniyle ve konuyu istedikleri gibi Türkiye aleyhinde kullanamayacaklarını ve bir şeyin pazarlık konusu yapamayacaklarını anlayınca geri çekmişlerdir:
27 Nisan 2007 Cuma. WASHİNGTON – ANKARA- ABD’deki Ermeni diasporasının ‘’soykırım’’ iddialarının tanınması için yaptığı çalışmalar geri tepti. Türkiye’nin en üst düzeydeki girişimleri ve ABD’deki Türk toplumunun tepkileri etkili oldu. Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını göze alamayan Demokratlar, tasarıyı geri çekti. Ermenilere ‘sözde soykırım kanununu çıkaracağım’ diyerek söz verip oylarını alan Demokrat Partili Amerikan Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, hem Türkiye hem de Başkan Jeorge Bush’tan gelen uyarılara daha fazla kayıtsız kalamadı. Pelosi, Kongre’nin her iki kanadına da verilen iki tasarıyı ‘şimdilik’ rafa kaldırdı. Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi’nin, tasarıyı en erken 2008 yılında gündemine alması bekleniyor.
24 Nisanın ‘Ermeni Soykırımını Anma Günü’ olarak ilan edilmesini ve Ermeni tehcirini de soykırım olarak kabulünü öngören bu tasarının kanunlaşmasını bekleyen Ermeni lobisi ise tam anlamıyla şok yaşadı. Geçtiğimiz Kasım ayında ‘tasarıyı geçireceğiz’ sözü veren Pelosi’ye, “Tasarı niye çıkmadı?” diye tepki gösteren Ermeniler’e, Pelosi de “Sizin değil bizim takvimimiz önemli, bizde de şimdilik böyle bir gündem yok” cevabını verdi. Yaptırım gücü olmamakla birlikte tasarı, dostluk ve iş birliği çerçevesinde yürütülen Türk-Amerikan ilişkilerine ciddi zararlar vereceği için önem arzediyordu. Bu tasarı, önceki tasarıdan farklı olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni soykırımdan sorumlu tutmayı amaçlıyordu.
6-Olaylarının incelenmesini tarihçilere bırakın biçimindeki akılcı uyarıların bu bağlamda bir yeri yoktur. Çünkü bu araştırma ve gerçeği bulma isteği, politikacıların umurunda bile değldir. Onlar ülkemizden bir kaynak ve zenginlik koparmaya bakmaktadırlar, kendi halkları daha refah içinde yaşasınlar diye.
Çözüm önerileri:
1- Yazının hem Türkçesi ve Amerikanca özgün biçimleri bulunmalı ve o zamaki politik durum arşivlerden ayrıntısı ile incelenmelidir. 1927’lerin Cumhuriyet hükümetinin duruşu ve Mustafa Kemal Atatürk’ün nasıl yanıt verdiği araştırılmalı ve bulunacak bilgiler bundan sonrası için yol gösterici olmalıdır.
2- Konu zaten Lozan antlaşması ile kapandığı için, bu konuyu tekrar tekrar ısıtıp önümüze getiren ülke ve kurumlara çok yüksek meblağlarda diyelim 10 milyar dolarlık tazminat davaları açılmalıdır.
3-Yukarıdaki oyunun bir benzeri ülkemizde yaşayan diğer insanlara da şu veya bu biçimde oynanabileceği varsayımı ile gençlere çok iyi bir tarih bilinci vermek için, ülkemizin ve dünyanın son 150 yıllık tarihi çok iyi öğretilmelidir.
4-Ülke insanları bilgisi, görgüsü, sağlığı, refahı ve askeri gücü ile çok üst düzeyde tutulmalı ve ülkeye bir daha böyle piskolojik saldırıların gelmemesi için caydırıcı bir duruş sergilenmelidir.
DER ORIENT
Zweimonatsschrift
Herausgegeben von Dr. Lepsıus Deutsche Orient-Mission
Jahrgang 1927 September/Oktober
Seite 113
ABLEHNUNG DER AMERIKANISCHEN HILFE DURCH DIE ARMENIER.
Der „Wakit” berichtet nach der „Boston Transcript” über einen interessanten Schritt der Armenier Amerikas aus Anlass der von Senator King, dem früheren Berliner Botschafter Gérard und dem Erzbischof von New York entfalteten Propaganda gegen die Annahme des Lausanner Vertrages. Die Zeitung spricht zunächst davon, dass die von Wilson auf den Plan gebrachte Illusion von einem GroßArmenien für das armenische Volk nichts als Unglück gebracht hat. Das Blatt erfährt, dass der Präsident des Armenier-Komitees Bogos Nubar und der Vize-Präsident Nuradungian sowie der Führer der demokratischen Partei Arshak Tschobanian in verschiedenen Briefen die Amerikaner ersuchen, die Armenier in Ruhe zu lassen und sie nicht weiter als Vorwand zu Agitationen gegen die Türkei zu verwenden. Das Blatt gibt einen dieser Briefe und zwar den an Mr. King gerichteten wie folgt im Wortlaut wieder:
„Mr. King, Sie werden in Anbetracht der heutigen politischen Lage zugeben, dass der vom amerikanischen Senat gefasste Beschluss über Armenien und über den zugunsten der Armenier in der Türkei dem Lausanner Vertrag angefügten Zusatzartikel undurchführbar ist. Indem wir ihnen für Ihre seit jeher den Armeniern geschenkten freundschaftlichen Gefühle danken, müssen wir doch gleichzeitig bitten, in Hinkunft nicht mehr unnütz im Namen der Armenier der Türkei das Wort zu ergreifen und auf diese Weise, ohne es zu wollen, ihnen Schaden zuzufügen. Das armenische Volk, das infolge der ihm von offiziellen Seiten gegebenen Versprechungen bittere Erfahrungen gesammelt, erwartet nichts mehr von der Einmengung irgendeiner fremden Macht. Angefangen von den Versprechungen des verstorbenen Präsidenten Wilson bis zu den kühnen Hoffnungen, die die europäischen Staatsmänner durch persönliche Versprechen bei den Armeniern erweckt haben, hat dies alles dem armenischen Volke nichts als schweres Unglück gebracht. Und wir dürfen sicher sein, dass zur Verwirklichung aller dieser Versprechungen auch in Hinkunft von Seiten keines Staates irgendein praktischer Schritt unternommen werden wird. Wir müssen daher bitten, dass Sie in Zukunft nicht mehr die Armenier und das Armeniertum in Zusammenhang mit dem Lausanner Vertrag bringen. Was zumal die in der Türkei lebenden Volksgenossen betrifft, so sind sie mit der türkischen Republik, durchaus zufrieden, da sie nach den neuen Gesetzen mit den muslimischen Türken vollkommen gleichgestellt sind. Eine Abschrift dieses Briefes senden wir an den Völkerbund. Indem wir zur Vermeidung jedes Missverständnisses noch einmal bitten, in Zukunft bei Ihren politischen Kämpfen unser nicht mehr Erwähnung zu tun, zeichnen wir hochachtungsvoll
Bogos Nubar-Nuradungian.”