İskenderiyeli Hypatia
İskenderiyeli Hypatia
Hypatia, Charles William Mitchell, 1885
İskenderiyeli Hypatia (Yunanca: Υπατία; 370–415), o zamanların üniversitesi kabul edilen İskenderiye’deki Museion’da felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermiştir. Platon ve Aristoteles’in tanıtılmasında dersleri etkili olmuştur. Tam olarak onun felsefesi bilinmemekle birlikte, daha az metafizik içerikli bir Yeni-platonculuk olduğu varsayılmaktadır. Hypatia M.S. 415’te dönemin ilk Hıristiyanları tarafından fikirlerinden dolayı ölüme mahkum ediliyor. Kadına diyorlar ki, “sen bizim yasalarımıza karşı geldin”. Onların şiddetine karşı kadın felsefeyle cevap veriyor. Onlar saldırdıkça kadın felsefeye sarılıyor, felsefeyle kendini savunuyor, kendi felsefesini ortaya koyuyor. Etrafını saran gençlere de “siz bana faydacı, kaba cinsellik temelinde yaklaşıyorsunuz, ben bunu kabul edemem” diyor. Sonra kadını taşlarla linç ederek öldürüyorlar. İnançsız bir kadın filozof olarak tanınmıştır. Zamanının iktidar ilişkilerinde ve politikada yeri olduğu sanılmaktadır ve etkili bir kişi olması nedeniyle bazı etrikaları kurbanı olduğu düşünülmektedir. Bu süreç bir yandan da, Antik bilimlerin ve Pagan felsefesinin sona erdiği ve Hiristiyanlaşmanın güclendiği bir süreçtir. Doğa bilimleri ve matematik gibi alanlarda yoğun bir gerileme dönemi bu tarihleden itibaren başlamıştır. Hypatia çağının yegane bilim kadını olarak bilinir. Zeki ve güzel bir kadın olarak zamanındaki erkek dünyasında etkili olmuştur. Aritmetik alanında 13 ciltlik bir yapıtı sözkonusudur. Bununla birlikte ne felsefe ne de bilim tarihinde adı belirgin bir şekilde geçmemektedir.
“Ben Galileo Galilei, geçmişteki tüm yanlış ve aykırı düşüncelerimden dolayı huzurunuzda kendimi lanetliyor, bir daha öyle saçmalıklara düşmeyeceğime, kutsal öğretiye aykırı hiç bir fikir taşımayacağıma yemin ederim.”
1794′de solunum üzerinde deneylerini yapmakta olduğu bir sırada, Lavoisier Devrim Mahkemesi önüne çağrılır.
“Yurttaş Lavoisier’in çalışmalarıyla Fransa’ya onur sağlayan büyük bir bilgin olduğunda hepimiz birleşiyor, bağışlanmasını diliyoruz,” dilekçesiyle başvuran günün seçkin bilim adamlarına yargıcın verdiği yanıt kesin ve çarpıcıdır:
“Cumhuriyet’in bilginlere ihtiyacı yoktur!”
HYPATIA
İnsanlık tarihinde Ortaçağlar her zaman mevcut olmuştur. Farklı kılıklarla Ortaçağın belirtileri ve özellikle her türüyle fanatizm tarih sahnesinde sık sık karşımıza çıkar. Hıristiyanlığın ilk yy.larında Amonious Saccas tarafından İskenderiye’de kurulan Yeni Eflatunculuğunun; İskenderiye Felsefe Okulu’nun bir üyesi olan filozof Hypatia da böyle bir fanatizm kurbanıdır.
İ.Ö. 332/1’de Lübnan’daki Sur şehrini ele geçirdikten sonra Mekadonya kralı Büyük İskender Mısır’a boyun eğdirmek üzere yola çıkar ve tarihçi Plütark’a göre Mısır’ı aldıktan sonra orada şehir kurmak ister. O zamanlarda orası Faros adında bir adadır. İskender burayı görünce pek hoşlanır ve mimarlara şehri kurmaları emrini verir. İskenderiye şehri çabuk gelişir. Ptolemaios’ların başkenti olarak bir ticaret merkezi, liman şehri olduğu gibi, büyük bir sanat ve kültür merkezi de olur. Müze ve kütüphane şehrin en önemli kuruluşlarıdır. Müze üniversite gibi bir yerdir. Orada çalışanlar bilim, felsefe konuları üzerinde derin araştırmalara girmişlerdir. Müze’nin en değerli tamamlayıcısı da kütüphanesidir. Ptolemois Soter’in emri üzerine bu kitaplığı kurmuş olan Faleron’lu Demetrios beş yılda ikiyüzbin cilt kitabı bir araya topalmış olmakla övünmüştür. Sonra da kütüphane gittikçe artan zenginliklere dar gelmeye başlayınca, Tanrı Serapi adına yapılmış muazzam anıtın-Serapion’un salonları da oraya eklenmiştir. Söylenen göre Julius Caesar devrinde İskenderiye Kütüphanesi’nde yediyüzbin cilt bulunuyordu ki bunların başında başlangıcından o güne kadarki bütün Grek edebiyatı eserleriyle sayısız bilim kitabı da geliyordu.
Bu muhteşem kütüphanenin de VI. Yy’da din kavgaları sırasında yakılıp yıkıldığını belirtmek o dönemin korkunç tablosunu çizmek için gereklidir.
Hypatia, İ.S. IV. Ve V. Yy’larda yaşamış olan Yeni Eflatuncu bir kadın filozof ve matematikçidir. 350 yılında İskenderiye’de doğmuştur. İlk eğitimini İskenderiye Felsefe Okulu’nun yöneticisi olan babası Theon’dan almıştır. Özellikle Geometri çalışmıştır.
Çağdaşları, zeka ve güzelliğin yan yana olamayacağına dair ortak kanının aksine onun hem üstün bir zekaya sahip olduğunu hem de çok güzel olduğunu söylerler; Afrodit kadar güzel Polos Athena.
Kaldelilerin kehanetlerini, büyücülüğün sırlarını sınırlı sayıdaki müridine öğreten Genç Plitark’ı gördüğü Atina’da bir süre yaşamış olduğu söylenir.
İskenderiye’de bilim ve felsefe eğitimi vererek, bilime ve felsefeye hayat kazandırır ve okuluna içlerinde şehrin valisi Orestes ve daha sonra Ptolemaios psikoposu olan Kyreneli Synesios da olmak üzere sayısız dinleyici çeker.
Büyük İskender tarafından Batı ve Doğu’nun birleştiği bir büyük kültürel başkent olmak üzere kurulan İskenderiye’de o zamanlarda yaşananları filozof Helena Petrovna Blavatsky şöyle anlatır;
“Küçük Asya’da bütün Doğu’ya, Mısır’a, Filistin’e yayılmış bazı çok bilgili Koptlar (Mısır Hıristiyanlarına verilen ad ) kitaplıkların topluca yok edildiğine daha fazla inanmadılar. Örneğin Antonious ve Klopetra tarafından hediye edilen Bergama’nın üçüncü Attalusunun kitaplığından bir tek cildin bile yok edilmedini söylerler. Bu zamanlarda, Hıristiyanların İskenderiye’de güç kazanmaya başladıkları andan itibaren, iddialarına göre ( 4. yy’ın sonlarına doğru ) Anatolius; Laodike Psikoposu ulusal tanrılara, Pagan filozoflara ve kutsal öğrenimlerinin hazineleri korumak için etkili tedbirler almayı benimseyen alim büyücülere hakaret etmeye başladı.
Ardında en alçak ve çıkar düşkünü cani ününü bırakan bir piskopos; Teophilus, İskenderiye’nin ünlü bir büyücüsü ve okült biliminin seçkin bir alimi olan Antoninus adlı bir kimse tarafından, yabancılara yüksek fiyatlarla sattığı kitapları çalmaları için Serapion’un kölelerine rüşvet teklif etmekle suçlanmıştır. Tarih bize Teophilus’un ve ondan daha az ünlü olmayan halefi ve yeğeni Kiril’in nasıl M.S. 389’da filozofların en iyilerini ve Hypatiayı zalimce öldürdüğünü anlatır.
HYPATIA NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?
Şüphesiz ki Yeni Eflatuncularıni Hıristiyan kitle saldırılarına süratle maruz kalmalarının bir sebebi de “katı gereklilik”ti. Bu günlerde Hint Oryantalistlerinin ve tufan öncesi dönemlerin Pyrrho septisizm ( şüphecilik felsefesi) taraftarları unutulmuştu. Biri bile bilinmediği gibi, modern buluşalrıyla Darwin kehanetlerde bile görülmüyordu. Bu durumda en güçlü olanın ayakta kalması kuralı tersine çevrilmişti; Yeni Eflatuncular açıkça Aristo’nun tarafına tuttukları günden itibaren yok edilmeye mahkum edildiler.
4. yy’ın başlarında kalabalıklar, alim talihsiz Hypatia’nın ilahi Eflatun ve Plotinus’un doktrinlerini açıkladığı akademi’nin kapısında toplanmaya başladılar. Hypatia böylece Hıristiyanların başkalarını kendi dinlerine sokmaya çalışmalarını engelledi. O, aynı zamanda başarıyla, Papazlar tarafından icat edilen kutsal “gizemlerin” üzerindeki sis dağıttı. Tek başına bu, hem kendini hem de takipçilerini teklikeye atmaya yeterli olabilirdi.
Birçoklarını yeni dine katılmak için ayartan Hıristiyanlar tarafından, aksi takdirde anlaşılmayacak olan entrikalarına son rötuşu vermek için kolaylıkla ödünç alınan, tamamen bu Pagan filozoflarının öğretileriydi. Eflatuncu ışık, dindarlık perdesi altında yapılmış uydurma işin üzerinde, herkesin ‘ifşa edilen’ doktrinlerin nereden geldiğini görmesini sağlayacak kadar uygunsuzca parlak biçimde parlak bir şekilde ışıldamaya başlamıştı. Fakat hala daha büyük bir tehlike vardı. Hypatia, Atina okulunun yönetici Plütark tarafından eğitilmiş ve büyücülüğün bütün gizemlerini öğrenmişti. O çoğunluğu eğitmek için yaşarken, hiçbir tanrısal mucize, meydana geldikleri doğal sebepleri açıklayabilecek biri varken üretilmezdi. Hükmü, etkili ve güzel söz söylemesine tutulduğu, alçaltıcı ve batıl inikatlara dayanan otoritesi, kendisinin değişmez doğal kanunu kayası üzerinde duran otoritesinden daha önce çökmek zorunda olan Kiril tarafından imzalandı. Onun yaptığı gibi, kilisenin altın ve gümüş kaplarını satacak ve parayı harcadıktan sonra duruşmasında yalan söyleyecek bir aziz, tabii ki herşeyle suçlanabilir.
Tek başlarına nefret edilen Pagan bilginleri ve onlardan daha az alim olmayan Gnostikler, dıktrinlerinde şimdiye kadar bütün bu tanrısal kuklaların iplerini tuttular. Bir kez perde kaldırıldığında, eski Pagan ve Hıristiyan dinleri arasındaki bağlantı açığa vurulacak ve sonra araştırmanın küfür ve günah olduğu Gizemlere ne olacak? Doğuş için Hıristiyanlığın benimsediği tarihler, çarmıha gerilme, yeniden dirilme ile ritler ve seramonilerin çesitli Pagan mitlerinin astronomik alegorilerine benzerliğindeki böylesi bir rastlantı ile yeni dinin kaderi, eğer kilise kulluk eden İsa bahanesiyle çok bilgili filozoflardan kurtulmasaydı ne olabilirdi? Bizim kendi yüzyılımızda, eğer hükümet darbesi başarısız olsaydı üstün gelen dine ne olabilirdi tahmin etmek doğrusu çok güç olurdu. Fakat her olasılıkta ortaçağları entelektüel bir karanlık dönemi yapan, Batı ülkelerini alçaltıp, o zamanların Avrupalısını bir Papualı vahşi seviyesine indiren durumlar ortaya çıkmamış olurdu.
Serapion’un yıkılışında, Hıristiyan kalabalıkları ve Pagan inananları arasındaki kanlı gürültü, İmparator’un karışmasıyla, mükemmel bir Hıristiyan görünümünün Latin haçı ile sona erdi.
Theon’un şehit edilen kızının, matematikçinin ölümü ile, Yeni Eflatunculara İskenderiye’deki okullarına devam etmek için hiçbir olasılık kalmadı. Genç Hypatia’nın hayatı boyunca, şehrin valisi orestes’e etkisi ve onunla olan arkadaşlığı kanlı düşmanlarına karşı filozofların güvenliğini temin etti. Ölümü ile en yakın dostlarını kaybettiler. Çok geniş ve çeşitli bilgisinden, soylu faziletlerinden ve karakterinden ötürü onu tanıyan herkes tarafından nasıl sayıldığını, bize ulaşan parçalarından Ptolemaios psikoposu Synesius’un M.S.413’te ona yazılmış mektuplarından çıkarabiliriz; “Talihimin acılığını diğer herşeyden daha çok yatıştırabilecek tanrısal ruhunuzun varlığından dolayı kalbim müteessirdir”. Başka bir zaman şöyle der; “Oh, benim annem, kız kardeşim, öğretmenim, benim velinimetim! Ruhum çok üzgün. Kaybettiğim çocuklarımın hatırası beni öldürüyor… Ümit ettiğim gibi sizin benden daha şanslı olduğunuzu öğrendiğimde ve sizin haberlerinizi aldığımda, en azından yalnızca yarı yarıya mutsuzum” (X. Ve XVI. Mektuplar)
Hıristiyan psikoposlarının, cezbedilmiş olduğu itikata ailesini, çocuklarını ve mutluluğunu teslim eden en soylusuna ve en değerlisine, kehani bir hayal kendisine kalan tek dostu, “annesi, kız kardeşi,velinimetinin” sonunda okuyucu Peter’in sopasının darbeleri altında pelte gibi dövülmüş tanınmaz bir et ve kan kitlesine dönüşeceğini – genç, masum vücudunun parçalara ayrılacağını, ‘Çok iyi tanıdığı aynı psikopos Kiril!in; TAKDİS EDİLMİŞ AZİZ’in!!
Emriyle kemiklerinden istiridye kabuklarıyla parçalanan etlerinin ve artıklarından geri kalanlarının ateşe atılacağını söyleseydi duyguları ne olabilirdi.
Okuyucudan kilisenin altın ve gümüş süslemelerini satmaktan ve parayı harcamaktan suçlanan ve suçlu bulunan Kiril’in aynı kişi olduğunu akılda tutmasını rica ediyoruz. Suçunu kabul etmiş fakat kendini parayı yoksullar için harcadığı gerekçesiyle mazur göstermeyi denemiş ama bunun için kanıt verememiştir.
Arius’un ikiyüzlülüğü ve cemiyeti ünlüdür. Böylece ilk Hıristiyan azizlerden biri ve Teslis’in kurucusu, tarihin sayfalarında bir katil ve bir hırsız olarak görünüyor!
Daha dünya tarihi olaylarının kayıtlarında Hıristiyanlık kadar kanlı bir din hiç olmamıştır.
HYPATIA’NIN ESERLERİ
Hypatia “Diofanto Üzerine bir yorumlama” yazmıştır. Diofanto 3. yy. sonu ve 4. yy. başlarında İskenderiye’de yaşamış bir matematikçi ve filozoftur. Ayrıca bir “Astronomi Kitabı” ve Bergamalı Apollonio’nun konik teorileri üzerine bir yorumlaması olduğu bilinir. Bergamalı Apolonio 3. yy’da yaşamış bir matematikçidir. Konik teorileri üzerine pek çok çalışması vardır. Bugün hala bu çalışmaların bir kısmı Yunanca’da, bir kısmı ise Arapça’da mevcuttur.
Hypatia’nın eserleri İskenderiye kütüphanesinde bulunmakta olup, kütüphanenin yanması ile birlikte yok olmuştur. Bu sebeple bugün yalnızca çağdaşlarının nefret veya hayranlıkla kaleme aldıkları yorumlar fakir şahitler olarak kalmışlardır.
Böylelikle Philaletheianlar; gerçeğin aşıkları ve onların eklektik okulu yok oldu ve genç Hypatia’nın en yüksek felsefi doktrinlerini öğrettiği, Ammonius Saccas’ın “İsa’nın bütün maksadınını eskilerin bilgeliğini eski haline iade etmek ve bunun ilk bütünlüğünü tekrar kurmak – batuıl itikatın evrensel olarak galip gelen hakimiyetini sınırlar içerisine sokmak ve farklı popüler dinlerde yerlerini bulan değişik hataları yok etmek olduğunu açıkladığı yerde Hıristiyanlığın kayıtsızca hezeyan ettiğini söylüyoruz.”
Tanrıyı öğreten filozofun “ağzından başka uyarı çıkamdı fakat diğerleri bunu en zalim, en şaytani batıl itikatın enkernasyonu olrak yorumladılar.
SONUÇ
Yeni Eflatuncu Hypatia Tanrı’nın veya ilahiyetın ifadesi olarak çeşitli dinsel şekilleri kabul eden fanatizm tarafından katledilmiştir.
İnsanları tehlikeli delilere dönüştüren fanatizmi, geçmişte olduğu günümüzde de aramızda dolaşırken belki de iyi kulak verirsek bir gölgenin endişeli kalplere şöyle seslendiğini duyabiliriz; Eğer biz sevgi bağı ile birleştiysek, hiçbir Engizisyon bizi ayıramaz.
Yalnızca ellerini uzat! Yalnızca ellerinizi uzatın!
FERİM ÇIKGEL
Naci Kaptan
27.02.2010
KAYNAKÇA
“Aşikar Edilmiş İsis”- Helena Petrovna Blavatsky
Yolnado Calvo “Hypatia, bir tarihin sonu” adlı makalesi
“Büyük İskender”- Plütark
Bir yanıt yazın