Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA’in eski ulusal istihbarat konseyi başkan yardımcısı, Simon Fraser Üniversitesi tarihçisi Graham Fuller, Türkiye’nin, “lunaparkta yükseklere çıkıp hızla inen bir heyecan treni gibi” olduğunu ancak her krizden kuvvetlenerek çıkmasını bildiğini söyledi.
AA
Washington– TCAE (Turquoise Council of Americans and Eurasians) adlı, ABD’de çeşitli faaliyetlerle Amerikan, Türk ve Avrasya toplumlarını bir araya getirmeyi hedefleyen kuruluş, ABD kongresinin Cannon çalışma binasında, “Yeni bir Türkiye: Bölge ve ABD için ne anlama geliyor?” başlıklı toplantı düzenledi.
Toplantıyı yöneten Fuller, “Türkiye bugün dünyadaki en önemli ülkelerden biri. Müslüman ülkeler arasında demokrasisi en ileri ülke. Hem Müslüman dünyasında hem de genel olarak birçok dünya ülkesine kıyasla çok güçlü ordusu olan, NATO üyesi, AB yolunda ilerleyen, ABD müttefiki bir ülke. Neredeyse devrimci bir bölgesel siyaset geliştiriyor. 360 derecelik bir bakışı var. Avrupalı, batılı, Karadenizli, Akdenizli, Ortadoğulu” diye konuştu.
“Lunaparktaki yükseklere çıkıp hızla inen tren gibi Türkiye’de her altı ayda bir kriz çıktığını” söyleyen Fuller, “Ama bunların her birinden Türkiye, kötü yol yerine daha akılcı olan yolu seçerek çıkıyor. Daha kuvvetlenerek çıkıyor” dedi.
Graham Fuller, “Bu hükümet, ülkeyi olumlu bir yöne doğru götürüyor. Şimdi Kürtlerin daha az şikayet edecek şeyi var” diye konuştu.
Fuller, “Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun vizyonuyla Türk dış politikasının, Cumhuriyet tarihinin en büyük değişimini yaşadığını” da söyledi. Fuller, daha önce Türkiye’nin Arap dünyasıyla bağlantısının bulunmadığını, Rusya’yı düşman olarak gördüğünü ve sadece batıya baktığını ifade etti.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Danışmanı ve Avrupa Parlamentosu’nun eski üyesi Joost Lagendijk de toplantıda, Türkiye’nin AB müzakerelerinde sıkıntı yaşansa bile AB’nin hiçbir zaman müzakereleri durdurmayacağını söyledi. Lagendijk, Türkiye’nin siyasi reform süreciyle ilgili bazı sözler verdiğini ve bu sözleri yerine getirmenin zamanının bu yıl olduğunu da ifade etti. Türkiye ve AB’nin küresel konularda daha fazla işbirliği içinde olmasının, Türk ve AB kamuoyu üzerinde pozitif etki yaratacağını da belirten Lagendijk, AB’nin de Türkiye’nin AB üyeliği konusunda kararlılığını daha fazla göstermesi gerektiğini kaydetti.
Lagendijk, Türkiye ile Ermenistan arasında bir anlaşmaya varılmasının, AB’nin Ermenistan’a, Yukarı Karabağ konusunda baskı yapabilme kabiliyetini artıracağını söyleyince, toplantıda dinleyici olarak bulunan Azeri bir diplomat, “Bu analiz pratikle örtüşmüyor. Bizim gözlemlediğimiz, Ermenistan ile Türkiye arasında anlaşma yönünde atılan her adımdan sonra Ermeniler, Yukarı Karabağ konusunda işi daha fazla yokuşa sürüyor” yorumunda bulundu. Bunun üzerine Lagendijk, “Azerbaycan’ın 15 yıldır izlediği, Ermenistan’a zorla bir şey yaptırma politikası işlemedi. Artık bu politikayı değiştirmenin zamanı geldi” diye konuştu. Azeri diplomat ise Türkiye ile Ermenistan’ın ilişkilerinin normalleşmesine Azerbaycan’ın karşı olmadığını, ancak Ermenistan’ın Yukarı Karabağ’da işgalci olduğunu ve baskının bu ülke üzerine kurulması gerektiğini söyledi.
ABD Alman Marshall Fonu uzmanlarından Ian Lesser da konuşmasında, Türk-Amerikan ilişkilerinde ufukta sıkıntı yaratabilecek potansiyel konular olarak Türk-Ermeni meselesi, Ortadoğu barış süreci ve İran’ın nükleer meselesini saydı. Türkiye’nin İran ile ilişki içinde olmak için makul sebepleri bulunduğunu, ABD’nin de “ilişki içindeysen İran’a nükleer meselede doğru mesajı ver” telkinini yaptığını ifade etti. Lesser, Türkiye’nin, BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yaptırımlar konuşulurken bir seçim yapması gerekeceğini savundu.
Türkiye’deki İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin Başkanı Orhan Kemal Cengiz, “Türkiye’de bazı insanları, Ergenekon diye bir örgütün varlığına ikna etmenin bile zor olduğunu” ifade ederek, “Ergenekon, var olmadığına ikna etme kabiliyeti gösteriyor” dedi. Cengiz, bu algılamanın da basının tutumundan kaynaklandığını ileri sürdü.
Transatlantik Akademi uzmanlarından Joshua Walker, “Türkiye’de silahlı askeri darbe döneminin geride kalmasına karşın, Türkiye’nin halen tam bir demokrasi olmadığını ve askeri müdahale döneminin kapandığına inanmadığını” söyledi.
Brookings Enstitüsü uzmanı Ömer Taşpınar ise “Türkiye şimdi demokrasiye sağlam bir şekilde kök salmış durumda. Darbe günleri bitti. Türk ekonomisi artan bir şekilde küreselleşiyor” dedi.