http://skyturk. net/shrulik- nal-toplatiyor/
Shrulik nal toplatıyor. |
Krizin teğet geçtiği değil, halkı iflasın eşiğindeki bir Türkiye
Şimdiye kadar hiçbir iktidar döneminde olmadığı kadar soyulup soğana çevrilen ve maalesef ayakta uyuyan, otel parası da vermeyen cinsinden bir halk.
Saygınlığı törpülenmeye çalışılan, etkisizleştirilen TSK, illa da maydanoz olunup akepe borazanı çaldırtılmaya çalışılan bağımsız yargı.
Baksanıza şimdi fişleme sırası onlardaymış. amanın çevir kazı yanmasınmış fişleme değilmişmiştee deşifreymişmiş. Abi be, terliyiz ya ondan yemedik yoksa dükkan senin. neyse…
Komşu Sürahi hanım teyze bile PEEEHH çekti buradan duyuluyo, ortalık yıkılıyoo.
Böylesi alıklığa hem çüş hem oha.
Şimdiye kadar çok işittiğimiz *enkaz devraldık* sözü, daha şimdiden yeni gelecek iktidar için hak verilecek bir nakarat olmaya namzet.
Alacağına şahin, vereceğine karga bir devlet yapısı
İşsizlik diz boyu tamam biliyoruz. Devletlu hünkar ve şürekasının sayesinde. Çalıştıkları iş yerlerinden maaşlarını dilenci gibi alanlar var onu da biliyoruz.
İmkânsızlıklar nedeniyle maaşları ödeyemeyen patronlar olduğu gibi krizi bahane edip işçilerin iyi niyetini ve çaresizliğini istismar eden patronlar olduğunuda biliyoruz.
En vahim olanı ise bunların başını da devlet ve belediyeler çekiyor.
İşçisinin zaten kıytırık miktardaki maaşını vermeyince veya kısmen verince bakın neler oluyor.
Devlete kapağı attım artık sırtım yere gelmez diye düşünen işçi Murtaza, kredi kartı sahibi oluyor, evleniyor, çocuk yapıyor, ev kiralıyor, alış veriş yapıyor, su kullanıyor, elektrik kullanıyor, telefon kullanıyor, internet kullanıyor.
Ay başında patronumuz devletin belediyesi diyor ki *senin maaşın 6 mecidiye ama şu ara sıkışıkız al sana 3 mecidiye idare et öteki ay hallederiz*
Öteki ay işçiyi iyice hallediyor, aynı nakarat devam. Bizim Murtaza da çıt yok maşallah.
Alacakları birikince idare edecek hali kalmayan işçiye borçlarından dolayı hacizler gelmeye başlıyor. Elektriğe suya telefona olan borçları açma kapama, gecikme faizleri cart curt derken katlanarak büyüyor. Hesabına geçen maaşın yarısı zaten bu büyüyüp biriken borçların faizine, temerrütüne, cezasına gidiyor, giriyor devletin kasasına.
Ah ulan Murti, senin ne haddine evlenmek, bütün kabahat karılarda, ne vardı evlenelim diye tutturacak
Devletin işçisi Murtaza şu soruyu soramıyor *hepimizi soyup soğana çevirdiniz nerede bu paralar ?* hoş sormasını da bilmiyor. Garibim sabrediyor 3 ay 5 ay 9 ay hatta daha fazlası.
Prematüre doğumu da geçtik birader, geç doğum zehirlenmesi geçiriyor vatandaş.
Kimsenin umurunda değil.
Yok yok, o sahte gebeliktir.
Sen yine de 3 çocuk yap. (ah ulan ah bütün kabahat karıda)
Allah baba rızkını verir.
Devlet baba da o rızkı alır gasp eder.
Vay be ! Babaya bak.
Bu baba başka baba. Evladına tecavüz eden ensest baba.
Başka tanım bulamıyorum ki. Tüh sıfatınıza.
Siz hep halkın geleceğini düşünüyorsunuz dimi !!?
Ama unutmayın. Halkta sizin geleceğinizi düşünüyor.
Hakkını aramaya kalkanlara gösterecek bahaneleri hazır. *ne yapalım kriz var*
Peşinden de aba altında yatan sopa.
*Bu gidişle personel sayımızı düşürmek durumunda kalacağız galiba*
VIŞŞŞ YANDIK….
Kapıya konulma korkusu öyle bir yerleşti(rildi) ki her vatandaşın yüreğine.
Sanki işsiz kalmakla işçi olmak arasında matah bir fark varmış gibi.
Al işte işçi Murtaza çalışıyor, çalıştıkça batıyor. Devlet kapısında maaşını alamadığı gibi maaşına güvenerek yaptığı harcamalar yüzünden giderek batağa saplanıyor.
Hangi allahtan korkmaz sebep oldu bu duruma ?
Daha önce dedim be ya bütün kabayat gacılarda, komşu baro eli kolu dolu gelir, niye bizde yok, sende baro diye mi geçinirsin ? dırdırdadırdır, buldum ya günah keçisini, peşini bırakmam artıkın
Eskiden emekçi, emeğinin karşılığını isterken korkmaz, çekinmez, dilenmezdi.
Yazıklar olsun. (vuallah gabahat garıda, zırtına zoppayı garnına zıppayı egsig etmeyecen)
Bu hükümet reel enflasyonu maaşlara yansıtmaktan aciz mi ? Polisiye tedbirlerle, entrikayla enflasyon menflasyon yok, kriz mriz yok huleyyn demekle ortadan kalkar mı ?
Fiyatlara bal gibi de yansıyan enflasyon, maaşlara yansımazsa mantık der ki :
Mızrak çuvala sığmaz arkadaş, bu işin sonu sosyal patlamadır.
Mantık öyle sanadursun.
O daha Türkiyeyi tanımıyor.
Sosyal patlama yerine ahlak çöküntüsü içinde millet. İlkokul kantinlerinde esrar satılıyor, karılarının etini satan kocalar fink atıyor ortalıkta.
Koyun sürüsü gibi güdülmeyi tercih eden kitleler oldukça hak aramakmış, hakkının hesabını sormakmış, hak getire.
Adam TOKİ’nin yaptığı köprülü yol ve kavşak bağlantısı açılışına gidecek, onca dert ortalık yerdeyken, hazretin il örgütü gibi çalışan zihniyetlerinin tatminsiz takıntılarını tatmin etmek için hazırladığı panklarta bak. Aynen 1933 nazi almanyası başlangıcındaki gibi.
Böylesi dünya görüşlerinden nemalanan zihinler, ancak faşizan yaratıcılıkla bu afişleri üretir. Sonuna kadar arkasında da duramaz kaypaklığın dikalası bir şekilde o pankartı indirtir. Ama durumun bunu arzetmesi, içinde bulundukları halet-i ruhiyeyi gizlemeye mani değildir. O pankartı indirme nedenleri, sadece henüz zamanının gelmediğine olan inanmışlıklarıdır.
Aferin, aferin yakışıyor.
Zihniyetinize de ancak böylesi bir afiş yakışırdı.
Hem bunda şaşacak pek bir şey göremedim.
Merkebin yularını tutmak için insan eğilemez mi ?
Herkes bilir ki, kimse onun önünde eğilmez ama, devletlu hünkarımız *Nolursunuz bana bir iş bulun* dedirtip kendi halkının boynunu büktürür cümle aleme. Kamerayı görüpte kendisine mikrofon uzatılan tonla işsiz vatandaşın sözleri aynı tornadan çıkmışçasına aynı. *bajbokandan bene bir iş vermesine rice ediyururm*.
*başbakan bana bir iş versin yoksa dağa çıkarım*.
*bana iş bulun yoksa çocuğumu doğrarım*.
Milletin hayalleri bile küçüldükçe küçüldü. Şu garibe bir iş, bir aş diye yalvarır oldu.
Velhasıl, Allah kimseyi tatminsiz takıntıların pençesine esir etmesin.
Dünyanın önünde saygıyla eğildiği liderler, milletine, yarın ne halt edeceğiz diye boynunu büktüren, cemaziyülevvelinde şeyhlerinin dizi dibinde emrine amade pozlar veren değil, başlarını dikleştiren liderlerdir.
Başka milletlerin bayrağını yaktıran, çiğneten değil YERDEN KALDIRTAN LİDERLERDİR.
İŞTE DÜNYANIN, ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLDİĞİ LİDERLER, ASIL BÖYLE LİDERLERDİR.
BAKINIZ ŞEKİL A
BAŞKA SÖZE GEREK YOK ZATEN
Tuesday, 23 February 2010
The Prime Minister of Turkey, Recep Tayyip Erdogan, began his visit to Spain on February 22, 2010. During the visit, he attended a meeting hosted by the Nueva Economia Forum and delivered a speech about Turkey’s European Union membership process. Later, he met with Spanish Prime Minister Jose Luis Zapatero to talk about Turkey-Spain relations in all aspects. During the meeting, it is reported that Zapatero and Erdogan exchanged views over recent developments in the world and in the region, and Turkey’s negotiation process with the European Union. Later on, Erdogan, his wife Emine Erdogan and his fellow ministers joined a ceremony at the town hall of Sevilla. Erdogan examined the paintings in the building accompanied by the mayor and signed the Honor Book. At the ceremony, the Prime Minister was presented with an award due to his remarkable efforts to launch the Alliance of Civilizations initiative. Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdogan received the Seville NODO Foundation’s award from Seville’s Mayor, Alfredo Sanchez Menteseirin, at the ceremony held in Seville, Spain. In his speech, Montesereirin emphasized the importance of the Alliance of Civilizations in the mutual understanding and dialogue in the world and said that they are proud of giving the award to Erdogan because of his important steps in the development of mutual understanding and solutions in conflicts. Mehmet Ozcan, director of Center for EU Studies at the International Strategic Research Organization (USAK), said that the meeting between Turkey and Spain is very important in terms of Turkey’s relations with both the European Union and Spain. He also emphasized the importance of visits to the countries which oppose Turkey’s EU membership and said, “The same determination of government is expected to be performed by extensive delegations during the visit of other countries.’’ Upon leaving the Seville City Hall, a Kurdish-Syrian citizen threw a shoe at the Turkish Prime Minister. The 21 year old man who threw the footwear was promptly arrested in Sevilla. He is now accused of attempted assault on a head of state. The Syrian protester, who is reported to be an illegal immigrant in Spain, was detained at the scene, and his name is not known yet. |
Bir yanıt yazın