Büyük alışveriş merkezlerindeki “5D” teknolojili oyunlara benziyor aslında şu son yaşananlar. Bir jeton alıyor, istediğin oyunu seçiyor, kocaman siyah bir gözlük takıyor, oturuyorsun bir koltuğa. 3 dakika süreyle sanal bir gerçekliğin içinde kayboluyorsun.
Aslında hikayenin özeti bu.
Süre doldu, oyun bitti, kapılar açıldı ve gözlük çıkarıldı..
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Sarkisyan’ı maç izlemeye Türkiye’ye davet etmesiyle başladı her şey. Türkiye umutluydu, yıllardır, klasik deyimle “zeytin dalı uzattığı” komşusu ile en nihayet uzlaşmak, bölgede istikrarı sağlamak, kapalı kapıları açmaktı istenen. Hem de soykırım ve toprak iddiası ile varlığını idame ettiren işgalci komşusu ile.
Ciddi anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp yeni bir başlangıç yapmaktı amaçlanan. Suçlama ve mağduriyet alışkanlıklarını bir kenara bırakıp uzlaşmak..
“Futbol diplomasisi” diye adlandırılan ve başlayan süreç, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi adına protokoller imzalanması aşamasına geldi. Görünüşte her şey normal ve güzeldi. Kazanımlar karşılıklı, umutlar aşikardı. Ama işte Türkiye’nin normal olmayan muhatabı, zaten gönülsüzce ve soykırım şakşakçıları eşliğinde imzaladığı protokolleri Anayasa Mahkemesi’ne sundu ve burada sıkı durun, ayrıntıları defalarca yazı konusu olmuş gerekçeli kararda, Ermenistan’ın asla ve asla soykırım ve toprak iddialarından vazgeçmeyeceği bir kez daha belgelenmiş oldu. Sarkisyan “Mahkeme yürütme organı yerine geçemez, endişeler yersiz” diye buyurdu. Protokollerle azan kuduran Diaspora ve içerdeki radikallere gereken mesaj verildi; “geçmişimizden vazgeçmek yok, soykırıma devam!”
Bununla da kalmadı, Sarkisyan protokollerden imza çekme yetkisini de aldı. Olur da planlardan bir sapma olursa, geri adım atma garantisi, hukuksal teminat yani. Mesaj benzer tabi, “kıvırmaya devam”
Sonra Sarkisyan protokolleri parlamentoya gönderdi, ama dedi ki “önce Türkiye onaylasın”..Mesaj çok açık, anlatmaya gerek var mı?
Daha bitmedi. Sürece ilişkin tarih verdi. “Bir sonraki önemli adım için yeni tarih “24 Nisan” Bak sen! Neden 24 Nisan!!!..
Tüm bunların sonunda ne oldu, uluslar arası camiadan Sarkisyan’a övgü ve destek.. Şak şakçılara da gereken mesaj verildi; “Ben elimden geleni yaptım sıra Türkiye’de”
Sarkisyan birdenbire “cesur” ve “uzlaşmacı” kişi olarak, sağda solda konferanslar verir, barış ve uzlaşmadan bahseder oldu.
Sonuçta Sarkisyan, “lider” oldu…Devletler arası strateji piyonluğunda giderek bozulan genetik kodları sayesinde Ermenilerle asla yola çıkılmayacağını, ihanet ve iki yüzlülüğün bu halkın değişmez kaderi/alışkanlığı olduğunu “liderlerine” bakıp bir kez daha anladık.
Mağdurum ama uzlaşmacıyım…Sevsinler…
Handan Yazar
[email protected]
Bir yanıt yazın