[Washington] Amerika mı tavuk, Türkiye mi?

Ali H. ASLAN

Uluslararası ilişkilerde model olarak kullanılan oyun teorisinde (game theory) meşhur bir ‘tavuk oyunu’ (game of chicken) vardır. İki oyuncudan biri taviz vermezse her ikisi için de en kötü sonucun doğacağı ilkesine dayalıdır. Soğuk Savaş’taki yüksek gerilimli Küba füze krizinin seyri ve çözümü buna bir örnektir.

Popüler bir örneğini de Amerikan filmlerinden bilirsiniz. Hani iddialaşan iki sürücü arabalarını birbirine doğru hızla sürer. Kafa kafaya çarpışmaktan en çok çekinip direksiyonu erken kıran, oyunu kaybeder. Ve ona ‘tavuk’ yani ‘korkak’ denir.

Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinde Ankara ile Washington arasındaki görüş ayrılığı da giderek ‘tavuk oyunu’ havasına bürünüyor. Bir tarafta ‘Karabağ sorununda ilerleme olmazsa normalleşme protokollerini Meclis’ten geçirmem’ diyen Ankara var. Diğer tarafta ise ‘Azerbaycan’ı unut, sözünü tut, protokolleri geçir’ diyen Washington. Türkiye direksiyonu kırmazsa, ABD Kongresi’nden Ermeni tasarısının geçme ve Başkan Barack Obama’nın 24 Nisan’da ‘soykırım’ lafını ağzına alma riski var. ABD direksiyonu kırmazsa, Ankara’nın Erivan şöyle dursun, Washington’la ilişkilerde bile normalleşme sürecine son verme ihtimali söz konusu.

Diplomatik arenada taraflar erkekliğin elden gitmesini istemez ve çoğu kez son ana kadar direksiyonu kırmaz. Bana göre, Türkiye ile ABD arasında kaçınılması gereken çarpışma anı 24 Nisan. O güne kadar heyecanla bu oyunu seyredeceğiz. Şimdi duruma şöyle bir göz atalım.

Ankara, Karabağ’da çözüme yönelik küçük dahi olsa bir işaret almadan adım atamayacağını en üst perdeden ifade ediyor. Ermeni Anayasa Mahkemesi’nin protokollere çekinceli onayından da işkillendi. Hükümet, seçim sath-ı mailine girilirken Azerbaycan’ı rahatsız edecek bir hareketin siyasi bedelini ödemek istemiyor. Washington ise Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin kaygılara katılmıyor. Ermenistan’la normalleşme gerçekleşirse Azerbaycan’ın Batı ve Türkiye tarafından kaybedileceğine inanmıyor. Erdoğan hükümetinin iç siyasi kaygıları da pek umurlarında değil. Tüm dertleri, Başkan Obama’yı ve Kongre’deki Demokratik Partili arkadaşlarını iç siyasette rahatlatmak. Ve Ermenistan sınırının açılmasından bazı jeostratejik kazanımlar elde etmek.

ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde 4 Mart’ta görüşülmesi beklenen Ermeni tasarısı, ‘tavuk oyunu’nda Türkiye’ye direksiyon kırdırmak için yapılan hamlelerden biri olabilir mi? Ankara’da çoklarının kanaati o yönde. Demokratik Parti’nin hem yasama hem yürütme kanadının kontrolünü elinde tutması, danışıklılık tezini güçlendiriyor. Normalde Ermeni tasarıları gündeme geldiğinde Washington’da geleneksel olarak yürütme kanadı yasama kanadına karşı yoğun bir lobicilik faaliyetine girişir. 2007’de Bush yönetiminin tasarıyla nasıl canla başla mücadele ettiğini görmüştük. Obama yönetiminde ise şu ana dek benzer bir hareketlilik yok. Ankara, hassaten bu perşembe Kongre’deki Dışişleri Komitesi’ne konuk olacak Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un konuya temas edip etmeyeceğini ve ne mesaj vereceğini merakla bekliyor.

Tasarıyı oylamaya sunma niyetini açıklayan (hâlâ resmi karar verilmiş değil) Demokratik Partili Dışişleri Komitesi Başkanı Howard Berman’ın aynı zamanda İsrail’in sadık dostlarından olmasını nasıl okumak lazım? Acaba son dönemlerde Ankara’ya kızgın olan İsrail lobisinin dahli var mı bu işte? Buna şu aşamada verebileceğimiz cevaplar spekülasyondan öteye geçmez. Ancak İsrail lobisinin tasarı konusunda teşvikçi olmasa bile, bu kez en azından nötr davrandığı, hele eskisi gibi Türkiye ile omuz omuza mücadele vermeyeceği kesin. Temsilciler Meclisi seçimleri bu yılın kasım ayında. Berman’ın Kaliforniya’daki seçim bölgesinde Ermeniler etkili. Onları mutlu etmek istiyor olabilir. Büyükelçi Namık Tan’ın bu hafta Berman’la görüşerek nabzını tutması bekleniyor.

Washington’daki sefaret adeta seferberlik halinde. Tüm resmi ve sivil lobicilik araçlarını devreye sokmaya çalışan Türk makamlarının öncelikli hedefi tasarının Komite’de görüşülmemesi. Bu mümkün olmazsa, Komite’den onay çıkmaması. O da mümkün olmazsa, en azından postun ucuza gitmemesi. Yani 2007’dekinden daha yüksek oranda ret oyu kotarılması.

4 Mart’a 10 gün var. Siyasette bu uzun bir süre. Çok şey değişebilir. Ama Washington’daki birçok gözlemci, tasarının Komite’den geçirileceği ve bir süre Demokles’in kılıcı gibi Türkiye’nin üstünde sallandırılacağı kanaatinde. Tasarının komite gündemine getirilmesi nasıl Berman’ın iki dudağı arasında ise, ardından genel kurulda oylamaya sunulması da Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’ye bağlı. Pelosi çok istemesine rağmen 2007’de Bush yönetiminin ve Amerikan medyasının baskısıyla tasarıyı gündeme almayı başaramamıştı. Bu seferki tavrında da Obama yönetiminin ve medyanın tutumu etkili olacaktır.

Sonuçta olay dönüp dolaşıyor, Başkan Obama’ya geliyor. Kongre liderlerine ne mesaj verecek? 24 Nisan’da kendi açıklamasında ‘soykırım’ diyecek mi? ABD Başkanı, maceraperest olmayan, icap ettiğinde direksiyon kırmasını bilen, dengeli bir lider. Son tahlilde, Türkiye’yle ilişkilerin ciddi ölçüde bozulmasını göze alacağını, bu yöndeki emeklerini kendi eliyle zayi edeceğini sanmam. Hele ABD ordusu Irak’tan çekilirken, İran’la işler kızışırken ve Afganistan’da Türkiye oldukça yapıcı katkılarda bulunuyorken… Ama Obama tavuk oyununu son ana kadar oynamaktan da çekinmeyecektir. Krizden en suhuletli çıkış ise, Washington’un Karabağ’da, Ankara’nın ise protokollerin onayında erkekliği kaybettirmeyecek ara formüller üretmesi. Ermenistan ile Türkiye arasında sosyal-kültürel alanda bazı ortak faaliyetler yapılması da kolaylaştırıcı olacaktır.

Yazıları posta kutunda oku

Ali H. ASLAN - abd turkler

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir