EDİRNE’DE BULGAR, GÜZELYURT’TA RUM SELİ Hüseyin MÜMTAZ Gazeteler Trakya’daki felâketi “Edirne’de Bulgar Seli” diye manşete taşıyınca, hemen aklıma bir ay kadar önce Güzelyurt’taki o küçük çaplı kıyamet geldi. Orada da embedilmiş politikacı ve ağızdan dolma kalemlerin telaşla aksini iddia etmelerine rağmen kapakları Rumlar açmış, Güzelyurt sele boğulmuştu. Hikmeti’nden sual olunmaz.. Olunmaz ama “durum” bundan güzel de açıklanamaz.. İddia ediyorum, yalancının mumunun yatsıya kadar yanacağı vakit gelmiş, gidilecek köyün minarelerinin ışıkları yanmış, köy de o sayede ayan beyan görünmüştür efendiler. AB; bütün zamanlarının en büyük ekonomik krizi ile boğuşuyor. Yunanistan sayesinde.. Öyle bir ekonomik kriz ki, sırada İspanya ve Portekiz ve bütün birlik var.. Bu üç ülkede işsizlik oranları %13’lerde seyrediyor.. Halbuki AB’nin “kabul edilebilir oranları” % 3.. Annan Plânı’nda “Yes be annem” deyince hani istediğimiz Avrupa ülkesinde işe sokabilmek için bütün işsizlerimizin önüne kırmızı halılar serecekleri havucunu uzatmışlardı ya.. Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet’teki köşesinde 17 Şubat günü şöyle yazıyor: “Papandreu (PASOK), ayakta kalabilmek için AB merkezinden mali yardım bekliyor. Ancak AB merkezinde, Almanya’da medya, “Yunanistan işçisi emeklilik yaşını 61’den 65’e çıkartmak istemiyor diye, Alman işçisi 68 yaşına kadar çalışmayı kabul etmeyecektir… Yunan işçilerinin konforlu emekliliğini biz mi finanse edeceğiz” havasında. Alman hükümeti, dönüp Yunanistan’a “yardım etmek istiyoruz ama… muhalefet güçlü… Hem size yardım etsek ya öbürleri vb…” diyor. Kriz derinleşiyor, Yunanistan hükümeti, halkı krizin yükü altında eziliyor. Mali sermaye İngiliz basını yoluyla, Yunanistan’ı birlikten çıkarın mesajı veriyor (The Times, 16/02). Alman hükümeti, kendi emekçi sınıfının direncini kullanarak, yardım edebilmek için, Yunan ekonomisi üzerinde doğrudan denetim istiyor. Yunan orta sınıfı bu talebi kabul edebilir. Yunan işçi sınıfı yalnızlaşabilir”. Yahu aynı lâfları üç ay kadar önce biz başka yerde duymamış mıydık? “Türkiye Kuzeye yılda 500 milyon Dolar veriyor ve maaşları ödüyor. Peki, olası bir çözümden sonra Ankara ile Kıbrıs Türk oluşturucu devletçiğinin bağları kalmadığı zaman ne olacak? Kıbrıs Türk memurlarının yükünü kim çekecek? Rum halkı, olası bir çözümden sonra KKTCdeki kamu görevlilerinin maaşlarının ödenmesine katkı yapmak istemiyor.. Rum halkı, öngörülen federal düzeni finanse edebilmek adına yaşam standartlarında gerçekleşecek olan düşüşe razı olmayacaktır. Oluşturucu devletçiklerden herhangi biri karşılayabileceğinden fazlasını harcamaya başlarsa merkezi hükümet tarafından mı kurtarılacak? Şayet Türk oluşturucu devletçiği Kıbrıslı Türk memurların maaşlarını ödeyemez duruma gelirse, bu yükü kim karşılayacak? Bu konu, herhangi bir anlaşmaya varılmadan önce müzakere masasında görüşülmeli, çünkü bu, dönüşümlü başkanlıktan bile daha büyük bir engel teşkil edebilir.” (Cyprus Mail. Merkez Bankası eski başkanı Hristodulos Hristodulu 1 Aralık 2009): Yaa, işte böyle… Demek ki Rum olsun, Alaman olsun Avrupalı önce kendini düşünüyor.. Kimseye kara kaşı, kara gözü için yardım etmiyor.. (Üstelik Almanya ve Fransa Yunanistan’a, kendilerinden silah alma karşılığı mali yardım sözü vermiş).. Yıldızoğlu’nun yazısının şu son pragrafı pastanın üzerine mumu dikiyor; “Eğer -Yunanistan operasyonu- başarılı olursa, model, diğer -kriz kurbanı- ülkelere de dayatılabilir. İspanya’da yönetim, -İngiliz Amerikan medyası, finansal spekülatörler bizi batırmaya çalışıyorlar- diyormuş. Batırabilirlerse, oluşacak şokta İspanya da yeniden yapılandırılabilir. Böylece AB’de ekonomi yönetimi, ulusal iradeleri aşan bir düzeyde merkezileşmeye başlayabilir”. Batmak mı istiyorsunuz efendiler, kurtulmak mı? Yoksa kurtuluyorum derken batmak mı? Nereden bakarsanız bakın bayram geçmiş, “Made in Europa” kınaları elde kalmıştır.. 17 Şubat 2010 “57’İNCİ ALAY HERYERDE.. HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.”
Bir yanıt yazın