DIŞARIDAN bakınca çağımızın en uygar ülkelerinden biri görünen İsviçre’nin gerçek yüzü bir kere daha ortaya çıktı:
Zürih’teki Yüksek Mahkeme, bir toplantıda “soykırım”ı “uluslararası ve tarihi bir yalan” olarak niteleyen Ali Mercan ile düzenleyici iki Türk’e 4’er ay hapis cezasını uygun buldu.
Uygun buldu dediğimizden de anlaşılacağı gibi, olayın geçmişi var:
Zürih Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Ethem Kayalı ile Bern Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hasan Kemahlı, 2007 yılında Winterthur şehrinde bir toplantı düzenlemişler. Burada konuşan İşçi Partisi Avrupa Temsilcisi Ali Mercan da, soykırım iddiaları hakkında yukarıdaki kanaatini söylemiş.
“Vaay, sen misin Ermeni soykırımı yalandır, diyen?” babalanmasıyla, bu üç kişiyi yargılayan Winterthur yerel mahkemesi, Ali Mercan’a 180 gün (6 ay), Kemahlı ve Kayalı’ya ise 120’şer gün (4’er ay) hapis cezası vermişti.
Yüksek Mahkeme, “Bu memlekette ifade özgürlüğü var. Elbet bir tarihi olay hakkında isteyen istediği değerlendirmeyi yapar” dememiş.
“Soykırım yoktur diyen, cezaya müstahaktır” demiş.
O zaman Winthertur mahkemesi ile Zürih’teki Yüksek Mahkeme’nin, sırf “Dünya Kilise’nin iddia ettiği gibi düz değil, bir küre şeklindedir” dediği ve “Dünya hem kendi etrafında hem de Güneş’in etrafında döner” görüşünü savunduğu için Galileo Galilei’yi “ömür boyu hapse” mahkum eden Engizisyon Mahkemesi’nden farkı ne oluyor?
Bu Batılıları anlamak bazen gerçekten çok güçtür:
Daha önce de değinmiştik… Örneğin “Yahudi düşmanlığı” anlamına gelecek bir söz söylemek, bir şey yazmak Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde yasaktır.
Peki bu yasağın “ifade özgürlüğü” bağlamında savunulması mümkün müdür?
Bunu sorarsanız, “Ama o başka!” derler. “Başka” dediklerinin altında da yine kendi dünyalarında yaşanmış olan utanç verici “Yahudi soykırımı” olayları yatar.
“Hiçbir millete, ırka karşı düşmanca yayın yapılamaz” deseler anlayacağız. Ama yasak öyle değildir, “Yahudi düşmanlığı yasaktır” şeklindedir.
“Türk düşmanlığı” yasak olmadığı gibi, bazı ortamlarda ödüllendirilme nedeni bile olabilir.
Böyle, “Yahudiler” üzerinden sözde “ayrımcılığa karşı mücadele” ediyormuş gibi görünürken düpedüz ayrımcılık yapmanın savunulması mümkün mü?
Aynı çift standardı doğruca bizimle ilgili tavsiyelerinde de görürsünüz:
Türklere orada ağız dolusu küfür etmek serbest olduğu gibi isterler ki Türkiye’de de herkes aynı şeyi bol bol yapsın. Onun için gider gelir, “Yasalarınızdaki şu maddeyi değiştirin” derler. Bizim birtakım akıllılar da “ifade özgürlüğü” adına onların maşası olurlar.
İfade özgürlüğü elbet önemli. Ama çifte standardın olmaması da önemli.
Yazıları posta kutunda oku