TSK’nın Sabır Taşı

Vicdanlara mı sesleneyim? - 9830407Vicdanlara mı sesleneyim?

Açık mektup mu yazayım?

Dilim döndüğünce elektronik posta mı göndereyim?

 Bilemedim…

 Bilemeyeceğimde… Kelimeler boğazımda düğümleniyor,  düşüncelerimi yazıya dökmekte zorlanıyorum.

 Zira bir “Onur intiharı” daha yaşandı. Bu ülke için göğsünü hiç düşünmeksizin siper eden bir vatan evladı daha onursuz saldırılara dayanamadı.

 TSK’ya saldırmak, yerden yere vurmak ne dayanılmaz bir haz veriyor ki, her geçen gün inadına devam ediliyor?

 Hani hep duyduğumuz bir söylem vardır, Nerede bu devlet? Nerede bu millet?

 Onu bırakında bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı nerede?

 Ülkesinde dönen oyunların farkında mı değiller diyeceğim ama TSK’nın üzerine en çok Başbakan gidiyor hem de dörtnala.

 Deniz Feneri ile adı yolsuzluklara karışan Zahit Akman,

Şirketinin adı uyuşturucu işine karıştı diye inceleme konusu olan Dengir Mir Mehmet Fırat,

AKP’li Dişli’nin belgelenen rüşvet olayında,

Sahte vekâletnamelerde,

İhaleye fesat karıştırdığı söylenen belediyelerinde,

Yine Deniz Feneri ile daha birçok kişinin olayında da böylesine saldırgan, karalayıcı yaklaşım var mı?

 Elbette hayır.

 Deniz Feneri davası yasaklı…

 Peki, neden? Neden bu dava TSK’nın içinde döndüğü iddia edilen darbe planları gibi ortaya dökülmüyor, yanlı medyada yer bulmuyor?

 Bu soruların cevaplarını aylardır alamadık zaten. Alacağımız da meçhul.

 Devlet; en büyük kurum, dışa ve içe karşı toplumun adına hareket edebilen, bu amaçla güç kullanabilen, toprağı ve insanıyla birlikte tüm bir ülkeyi temsil eden, kurum ise…

 İktidar; kendi iradesini eğemem kılabilme, başkalarının davranışlarını denetleyebilme, bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya zorlayabilme gücü. Başka bir deyişle başkalarını yönetme gücü,  en genel, en kapsamlı, en üstün, toplumu oluşturan bireyler Üzerine zor kullanma tekeline sahip bulunan bir iktidar biçimi ise…

 Bir yerlerde bir şey yanlış işliyor demektir.

 Yargı bağımsız güvensiz ve yansız bir hale getirildiğinde hukukun üstünlüğü sağlanamaz. Demokrasi adına söylenen tüm sözler havada kalır bir anlamı da kalmaz.

 Sanırım biz şimdilerde bunun savaşını veriyoruz.

 Millet bilim üzerine çalışır,

İnsanlık adına yeni icatlar yapar,

Ülkesinin yücelmesini sağlar,

Bilim dünyasında adını duyurur,

 Bizse hala yok o kroki, yok bu senaryo, yok bu plan didinip oyalandırılalım.

 Yok, plan milan.

 Bir şeyi 40 defa söyleyince gerçek olurmuş… Onun planı bu!  Buyurun buradan yakın bu da bir plan o halde.

 Bu kadar plan yapanlar darbe için neden beklesin?

 Kasımpaşa sokakları arasında sanki, futbol maçı yapıyoruz. Kaleciyi ayarladı bir kg. baklavaya sattı maçı. O ona çelme takar, o ona oyun oynar. Camı kırar başkasının üstüne atar.

Çocukken olur böyle şeyler ama artık devlet millet yönetiminden bahsediyoruz. Tüm dünyanın gıpta ile baktığı ordudan bahsediyoruz.

Kurumlar içinde kuruma yakışmayan birileri varsa dahi bu kurumu bağlamaz ki öyle bir durumda TSK zaten gereğini yapacak nitelikte bir kurumdur. 

Dişli’nin rüşveti tüm AKP’ye mi mal oldu? Hayır.

Deniz Feneri yolsuzluğu ucu AKP’ye mi dokunuyor? Evet, veya Hayır cevabını yazamam yasaklı.

 Hadi TSK’ya karşı psikolojik savaş kazanıldı diyelim (ki rüyada bile görülecek bir şey değil) kime ne kazandıracak?

 Adamın biri aşağı mahallede yalan söylemiş, yukarı mahalleye çıkınca kendi yalanına inanmış hesabı.

 Olay bu…

 Artık bu tren makas değiştirmeli!

 

Sabır taşının sabrını zorlamanın anlamı yok!

Nuran.Talay@politikadergisi.com

Vicdanlara mı sesleneyim? - 9830407

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir