EROĞLU’NUN MANİFESTOSU Hüseyin MÜMTAZ Eroğlu doğru yapıyor, sadece fazla çaba göstermeden Talât’ın kendi kendinde açtığı gediği genişletiyor. Daha önce yazmıştık, Eroğlu hiçbir şey yapmasa da Talât’ın devletin ilânındaki gözyaşlarını ve Rum eski Merkez Bankası Başkanı’nın; “Birleşme olunca maaşlarınızı arttırmak için öyle Türkiye gibi size para aktarmayacağız” lâfını kullansa malı götürür demiştik. Buna bir de Talât’ın Brüksel dönüşü İstanbul’da kendisi için bekletilen uçağa binince karşılaştığı protestoyu, “spontan bir kamuoyu yoklaması” olarak ekleyin. Gidilecek köyün minareleri görünmüştür efendiler, hiç kendinizi sıkmayın.. Embedilmiş kalemlerin telaşla “O uçakta –Türkiyeliler- çoğunluktaydı” görüntüsü yaymasına da fazka itibar etmeyin.. Velev ki öyle.. Bu bile uygulanacak seçim stratejisi için yeterince işaretler içermektedir. KKTC’de seçmenin yaklaşık % 40’ını, Hristofiyas’ın feryat ettiği ve “yoldaş”ıyla bir şekilde “anlaştığı” “yerleşikler” (74 sonrası Türkiye göçmenleri) oluşturmaktadır. Bunlar 35 yıldır orada yaşamakla birlikte hem geride bıraktıkları aile bireyleri-büyükleri ile yakın ilgi, hem de “eski” memleketlerindeki sosyal ve kültürel (ve de siyasi) cereyanlarla etkileşim içindedirler. O halde Eroğlu geçenlerde başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği, İngiltere’ye giderek oradaki “Londralı Türklerin” heyecanlarının sinerjisinden faydalanmak, hem de karşılıklı etkileşim içine girmek düşüncesinin aynısını Türkiye için de hayata geçirmelidir.. Talât’ın Brüksel’de AP Başkanı ve Türkiye Raportörü tarafından elinin sıkılmamasıyla ilgili olarak söylediği şu sözlerden ne anlıyorsunuz Allah Aşkına? “Bunun bir anlamı var mı bilmiyorum? Yani sonuçta görüştük, görüştüğümüzü de gördünüz. Haberinizi de yapıyorsunuz. El sıkarken görüntü vermiş vermemiş, bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Şekilci olmamak lazım. Bu şekilciliği Rumlar yapar ve biz onlara güleriz. Biz de aynı şekilciliği yapmayalım diye düşünüyorum.” Bu nasıl lâkayt bir ifadedir, nasıl bir cümledir, nasıl bir Türkçedir? Eroğlu’nun Londra’da söylediği şu sözler ise yukarıdaki ifadelerin sahibi Talât’a (ve dahili ve harici cümle embedilmişlere) aynen kapak olmalıdır: “Ben bir karış toprak verilmez demişim. Dünyada hangi ülkede bir başbakan toprak verir. Ben topraklarımı peşkeş çekmedim diye suçlu muyum?” “Müzakerelerde önemli başlıklarda ilerleme kaydedilmemiştir. Türk Askerinin çıkarılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu kırmızı çizgimizdir. Garanti sistemini de devam ettireceğiz. Anavatan Türkiye’nin desteği önemlidir. Anavatanı olmayan Filistin’in ne zor günler geçirdiğini görüyorsunuz”. “Masada, Hristofyas’ı değil Kıbrıs Türk Halkını memnun edecek çözüm arayacağım.” “Kıbrıs’ta Kıbrıslı yoktur Türk ve Rum halkı vardır. Evet, Kıbrıs’ta doğduk, ama oraya Türkiye’den geldik. Türklüğümüzle gurur duyarız ve hiç taviz vermedik. Biz vatan yaptığımız topraklarda yıllardır Türklüğümüzü koruma mücadelesi verdik. Kazandığımız hakları Rumlara teslim etmeyeceğiz. Hristofyas’ın her dediğine evet diyecek bir yapım yok. Milliyetçiliğimden gocunmuyorum. Anavatanımıza bağlıyım. Devletime sahip çıkıyorsam bana uzlaşmaz damgası vurmaya kimsenin hakkı yoktur.” Bu sözler Eroğlu’nun seçim manifestosudur. Bu lâflar az-buz lâflar değildir ve Londra’da bu lâfları söyleyen Eroğlu’nu, Anavatan da bağrına basmaya hazırdır. KKTC’deki 74 sonrası Türkiye göçmenleri başlıca üç bölgeden gelmişlerdir; a)Karadeniz’den, b) Hatay’dan, c) Güneydoğu’dan.. Londra’dakine benzer bir kamuoyu oluşturma çalışması için Eroğlu’nun örneğin, a)Trabzon’a, b)Hatay’a ve c)Gaziantep’e yapacağı birer, ikişer günlük ziyaretlerin karşılıklı etkileşim için son derece faydalı olacağını değerlendiriyoruz. Kaldı ki KTHY’nin zaten bu şehirlere Ercan’dan doğrudan seferleri mevcuttur. Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali bile Hristofiyas’ın uykularını kaçırmış, güneydeki koalisyonu bozmuştur. Seçilmesinin sadece adada değil, AB’de ve bütün Doğu Akdeniz’de dengeleri sarsacağına eminim. 10 Şubat 2010 “57’İNCİ ALAY HERYERDE.. HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.”