UFKUN ÖTESİNİ GÖREBİLMEK (4) İNGİLİZİN SİCİMİ
Hüseyin MÜMTAZ
Eskiler boşuna “Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl” dememişler..
Biz 1877-78’den beri her gün Kıbrıs’ta İngiliz sicimiyle boğuluyoruz..
Aslında bugün, “Chuwall’cı” general Odierno’nun, olaydan 6 yıl sonra Ankara’da Kürt konusunu görüşmek üzere hüsnü kabul görebiliyor olmasını…
Yahut Berlusconi’nin, israil’e AB davetini inceliyor olacaktık..
Üç günlük resmî ziyaret için İsrail’e giden Berlusconi, karşılama töreninde İsrail Başbakanı Netanyahu’ya; “Siyasette öncü biri olarak en büyük arzum İsrail’in AB üyeliğini sağlamak” demiş..
Yapmayacaktın bunu bize “siyaset öncüsü” Berlusconi.. Bize yapmayacaktın..
Düşünsenize… 50 yıldır AB kapısında bekletilen/bekleyen Türkiye es geçilip İsrail AB üyesi yapılıveriyor.. Tadından yenmez..
Fakat İngiliz meselesinin daha fazla ertelenmesine, bu toz duman içinde gözden kaçmasına râzı olamadık..
Biliyorsunuz 27 – 28 Ocak 2010; İngiliz Sömürge Yönetimine karşı direnişin 52’inci yıldönümü idi. O gün şehit düşenler Lefkoşa’da düzenlenen törenlerle anıldı.
İngiltere ve İngiliz politikası şu sıralar bir başka nedenle daha gündemde.. Blair dönemi Irak işgali sorgulanırken, bir taraftan da parlamentoda Kürt politikası tartışılıyor.
Avrupa Bakanı Bryant; “Bölgede İngiltere’nin net çıkarları olduğunu” belirterek, “Bütün işlerin Almanlar ve Fransızlar tarafından kapılmasını istemiyoruz” demiş.
Andrew Pelling; “İngiliz halkı olarak Sevr Anlaşması dahil o tarihe kadar vermiş olduğumuz sözleri tutmaktaki başarısızlığımız unutmamalıyız” cevabını vermiş.
Duyuyor musunuz? Demek İngilizler, Sevr dahil “o tarihe kadar” bir takım sözler vermişler.. Ne sözü vermişler acaba?
Peki Pelling’in bu itirafını; bizi hep “olmayan bir Sevr”in paranoyasını yaşamakla suçlayanlar, alıp hangi ceplerine sokacaklar acaba?
Bop Spink devam ediyor; “Pelling’in Kürtlere ve Kürdistan’a karşı olan borçlarımızı onaylayacağından ve İngiltere’nin o insanlara ve o bölgeye karşı tarihi görevi olduğunu kabul edeceğinden eminim”..
Meg Munn; “İngiliz hükümetinin bölgedeki güvenlik durumu hakkındaki anlayışını güncelleme başarısızlığı, İngiliz çıkarlarına zarar vermiştir”.
Kıbrıs meselesine hiç bulaşmayan “garantör” İngiltere’nin; Annan Planından sonra şimdi de yine “görüşmeler başarılı olursa üslerimden bir miktar toprak veririm” çıkışını; yukarıdaki parlamenterlerin, “İngiltere’nin bölgeye karşı tarihi görev” ve “bölgedeki İngiliz çıkarları” sözleri bağlamında lütfen bir daha okuyun..
Öte yandan “soruşturma” da; Türkiye’nin, 2003’te Irak işgalinde ABD ve İngiltere’ye sınırını ve topraklarını kullandırmama kararı gündeme getirildi.
Eski Savunma Bakanı Geoff Hoon, “Ülkesinin ABD’yi, Irak’ı kuzeyden, Türkiye üzerinden işgal etme seçeneği için ikna ettiğini ancak 2003 başında Türkiye’ye ziyaretinde, Ankara’nın Irak’ın işgali için sınırını ve topraklarını kullandırmayacağını anladığını” söyledi. Hoon şunları kaydetti: “Türkiye, geçiş hakkını vermeyeceğini hiçbir zaman söylemedi. Ancak, bunun olmayacağı izlenimini yarattı. Türkler, 1920’lerdeki olaylardan dolayı İngiltere’ye güvenilemeyeceğine inanıyordu.”
2003’de; “1920’lerdeki olaylardan dolayı İngiltere’ye güvenilemeyeceğine inanan Türkler”, 2010’da acaba Kıbrıs dahil “bölgedeki” İngiliz çıkarları konusunda yeterince uyanık mı?
“Teşkilât-ı Mahsusa” üyesi Halil Halid’in “İngilizlerin Osmanlıyı Yok Etme Siyaseti” isimli kitabına (Ekim yay. İstanbul. Ocak 2008) kısa bir göz atmaya ne dersiniz..
Bizans İmp. Manuel II’nin Türklere karşı bir Haçlı Seferi yardımı çağrısına ilk olarak İngiltere’nin cevap verdiğini, İngiliz gönüllü birliklerinin başında Niğbolu’ya katılıp bozguna uğrayan Bolingbroke’nin sonradan Henri IV adıyla İngiltere Kralı olduğunu;
Onu öven eserinde Shakespeare’in (Lancasterler. 2 perde) Türkler’den “kâfirler” diye söz ettiğini;
Robinson Crusoe’nin yazarı Daniel Defoe’nun parlamentoyu Türkler aleyhine devamlı kışkırttığını;
Çeşme Deniz Faciasında Rus donanmasını yöneten komutanın Elphinston adlı bir İngiliz Amirali olduğunu ve daha fazlasını bu kitaptan öğreniyoruz..
İngiliz parlamenterler 2010’da, “bölgedeki çıkarları” bağlamında “Sevr’de” ve “daha önce” Kürtlere verilen sözlerden ve bunun tutulmayışındaki eziklikten bahsediyorlarsa “bölgedeki Türklerin” de herşeye hazırlıklı ve uyanık olmasının zamanıdır, demek değil midir bu itiraflar.. 3 Şubat 2010
“57’İNCİ ALAY HERYERDE..
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERİYİZ.”
Bir yanıt yazın