Hem dinamik bir iç politikaya, hem de mantıklı ve faal bir dış politikaya sahip olanTürkiye, Ortadoğu’nun tek ‘olgun’ ülkesi. Arap liderler hâlâ baskıya başvururken Türkiye’de seçmen iktidardan hesap sorabiliyor
<
p style=”font-weight: inherit;font-style: inherit;font-size: 12px;font-family: Arial, Verdana, Helvetica, sans-serif;vertical-align: baseline;line-height: 1.7em;clear: left;padding: 0px;margin: 0px;border: 0px initial initial”>Türkiye’yi ne zaman ziyaret etsem, burayı Ortadoğu’daki en etkileyici ülke olarak ön plana çıkaran çok sayıda siyasi ve ekonomik gelişmeye niçin hayret ettiğimi kendime sorarım. Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerini sağlamlaştırmak yönünde ortaya koyduğu önemli girişimleri izlerken sanırım bunun sebebini anlıyorum: Türkiye Ortadoğu’da normal ve olgun davranan tek ülke.
Türkiye’nin canlı iç politikası, dinamik sosyal-kültürel hayatı ve güçlü ekonomisi, inisiyatif alarak liderlik yapan fakat aynı zamanda düzenli seçimlerde vatandaşlara hesap veren bir hükümet kurumunun altında biraraya geliyor. Türkiye Ortadoğu’da hem demokratik bir iç sisteme, hem de faal bir dış politikaya sahip olan tek ülke. Bölge çapındaki çoğunlukla pasif ve genellikle işlevsiz ülke-lerle tezat oluşturan bu fenomene tanıklık etmek insanı rahatlatıyor.
Pragmatizm işe yarıyor
Türkiye’nin başkalarının da dersler çıkarması gereken başarısında üç kritik unsur özellikle önemli: İç politikanın vatandaşların çoğunluğunun tanımladığı yönde ilerlemesine imkân veren ifade ve toplanma özgürlüğü; ordu güvenlik kurumları üzerindeki sivil otorite; ve azınlıkların çoğunluk tarafından tanınması gereken haklar talep ettiği çoğulcu bir toplumun gerçekleriyle uzlaşmak yönünde pragmatik ve alçakgönüllü bir realizm.
Sözgelimi bu ayın öne çıkan haberlerini ele alın. Bir soruşturmada, bir grup üst düzey ordu yetkilisinin kaos yaratarak hükümeti devirmeyi planladığına dair iddialar incele-niyor. Medya eski askerlerin sorgularıyla ilgili her gün haber yapıyor. Siyasi sahne ve siyase-tin etnik çoğulculukla ilişkisi canlı; bu durum Türkiye’yi, bölgede bir sonraki seçimlerin sonucunu tahmin etmenin imkânsız olduğu nadir yerlerden biri haline getiriyor. Sadece laik ve milliyetçi Türk kimliğinin kendisini göstermesine izin verildiği yakın geçmişin aksine, ülke bugün Kürtlerin, Alevilerin ve diğerlerinin eşit hak ve fırsat taleplerini daha dürüst biçimde ele alıyor.
İktidardaki AKP Kürt azınlığa yönelik önemli açılımlar gerçekleştirdi. Bu yaklaşımın işe yarayıp yaramadığı nihayetinde seçmenler tarafından saptanacak; seçmen bu yılki yerel seçimde tam anlamıyla tatmin olmadığına dair bir mesaj göndermişti. AKP’nin oylarında düşüş yaşanmıştı; bu da bize, gerçek bir demokraside iktidardaki partinin daima vatandaşların ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılaması gerektiğini, yoksa iktidarı kaybedeceğini hatırlatmıştı.
Türkiye artık, iktidardaki Arap seçkinlerinin genellikle başvurduğu ve vatandaşların haklarını sağlamaktan çok rejimin diktasına zorla uymakla ilgili olan çocukça sloganları kullanmıyor. AKP’nin son seçimde yaşadığı sağlıklı düşüş, Türkiye’nin en tepedeki küçük bir yönetici takımının otokratik emirlerinden ziyade halk iradesiyle yönetildiğini teyit ediyor. Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP, milliyetçilere, Kürtlere ve partinin tabanını oluşturan ılımlı İslamcılara hitap etmekte başarısız olan stratejilerini gözden geçirmek zorunda kalacak. Büyük bir Ortadoğu ülkesindeki iktidar partisinin politikalarını ve söylemini seçmenlerin oyları doğrultusunda yeniden düzenlemek zorunda kalmasını görmek ne kadar da rahatlatıcı!
Türkiye, Kuzey Irak’taki Kürt otonomisi gibi gerçeklikleri kabul ederek ve ekonomik bağları üzerinden istikrarlı siyasi ilişkilerini ilerleterek, mantıklı bir dış politikanın nasıl yürütüleceğini de tüm bölgeye gösteriyor.
İsrail’le ilişkileri düzelecek
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü ve Habertürk gazetesinde köşe yazarı olan Soli Özel’in de açıkladığı gibi, Türkiye 10 yıldır bir yandan Avrupa’yla daha güçlü bağlar kurma ihtimallerini araştırmaya devam ederken, diğer yandan Irak savaşı veya Irap-İsrail çıkmazı gibi başkalarının başlattığı gelişmelerden yararlandı. Suriye, Irak, Yunanistan, Ermenistan, İran ve diğerleriyle gergin ilişkileri yavaş yavaş düzeldi; bu süreç genelde ticaret, su, enerji ve güvenlik alanlarındaki karşılıklı çıkarlar tarafından hızlandırıldı. Soli Özel şöyle diyor: “Bu, ülkenin etrafında istikrar bölgeleri yaratmak, ihtilaftan kaçınmak ve ekonomik genişlemenin şartlarını hazırlamak için tasarlanmış olan komşularla sıfır sorun ilkesine dayalı bir politika.” Bu da bölgede kapsamlı barış gerektiriyor ki, Türkiye mümkün olan her alanda arabuluculuk yaparak ve temaslar kurarak bu barışı sağlamaya çalışıyor.
Özel, bu arada İsrail’in de “yöntemlerini değiştirip Filistinlilerle ihtilafa barışçıl çözüm bulmayı ciddi ciddi denemeyi başaramıyor gibi göründüğünü” ekliyor. Türkiye’yle İsrail’in soğuyan ilişkileri yakında normale dönecektir. Fakat bu normalleşme, Türkiye’nin bölgedeki bütün aktörlerle güçlü ve yapıcı ilişkilere sahip olduğu bir konjonktürde yaşanacak. Bu aklıselim strateji daha önceden hiçbir büyük güç tarafından denenmemişti. (Lübnan’da İngilizce yayımlanan gazete, 5 Aralık 2009)
Radikal
Bir yanıt yazın