Utanmasalar “Ülkücüler Yaptı” Diyecekler

7 Aralık 2009 günü Tokat’ın Reşadiye ilçesinde vuku bulan ve 7 askerimizin şehadeti, 3 askerimizin de gazi olmasıyla neticelenen olayı, PKK terör örgütü yerine başka oluşumların üstüne yıkma konusunda özellikle kapatılan DTP ve hükümet cenahında olağanüstü bir çaba sergilendi. Nedense hiç kimse PKK’ya toz kondurmak istemiyordu bu olayda. Reşadiye saldırısına direk “Ergenekon” diyen DTP’liler haydi neyse, ancak hükümetin ve özellikle hükümet yanlısı medyanın söz konusu olayla ilgili olarak takınmış olduğu tavır son derece düşündürücüdür…

Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanımız söz konusu olayı, “Ne zaman çözüm gündeme gelse provokasyonlar oluyor” şeklinde değerlendirirken, Başbakanımız “Bu hain pusunun yeri ve zamanlaması milletimizin nasıl bir tertip ve provokasyonla karşı karşı karşıya olduğunun da açık bir ifadesidir…” dedi. Sivri dilliliğiyle tanınan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Taşeron örgüt de, taşeron eylemci de kullanılmış olabilir.” Derken Kürt Açılımı’nın koordinatörü Beşir Atalay direk “Provokasyon…” yorumunu yaptı. Sivri dillilik aşamasını çoktan geçip işi iyiden iyiye provokatörlük siyasi noktasına getiren AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik daha da ileri giderek “Tokat bir zamanlar Ergenekon üssüydü…” tespitinde bulunarak olayı yapanların PKK değil, Ergenekon olabileceğini ima etti(1).

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınmanın üzüntüsüyle artık ne yapacağını bilemez durumda iyiden iyiye zıvanadan çıkan Hüseyin Çelik, gündemde kalabilmek için olmadık komplo senaryoları üretmeye başlamış bulunmaktadır. Bu sebeple olacak Hüseyin Çelik, 1993 yılında Bingöl’de 33 askerin şehit edilmesini Ergenekon ile açıkladığı gibi Reşadiye baskınını da yine sözde Ergenekon terör örgütüne bağlamış durumdadır! Milli Eğitim Bakanlığı gibi, Türkiye’nin istikbalinin emanet edildiği Türk gençliğinin yetiştirilmesinin, uzun süre nasıl bir zihniyet tarafından yönetilip yönlendirildiğinin en güzel resmidir aslında Hüseyin Çelik’in açıklamaları…

“Yandaş” ve “İslamcı” medya sıfatlarıyla itham edildikleri için zaman zaman bizim de içerlediğimiz medya organları da maalesef, hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da kötü bir sınav vermiş bulunmaktadır. Yandaş medyanın bayraktarlığını yapan Zaman Gazetesinde çıkan bazı haber ve yorumlar gerçekten de ürkütücüdür. Yazarı Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne’nin ağzından Türk Silahlı Kuvvetleri’ni toptan lağvedip, yerine tıpkı Sultan Üçüncü Selim gibi “Nizam-ı Cedit Ordusu” kurmayı teklif edecek kadar arsızlaşıp aymazlaşan Zaman Gazetesi’nde 10 Aralık 2009 günü Abdullah Yavuz Altun imzasıyla yayınlanan “Reşadiye, Ergenekon’un suikast timinin buluşma yeriymiş” başlıklı bir haber yorumda şöyle deniliyordu;

“İlçe, Ergenekon davası tutuklu sanığı eski Özel Harekât Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’in memleketi. Tutuklu sanıklardan Jandarma Üsteğmen Taylan Özgür Kırmızı da söz konusu ilçede görev yapmış. Evinde yapılan aramalarda Alevi ve Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız’la Sivas Ermeni Cemaati önderi Minas Durmaz Güler’e yönelik suikast planları çıkan İbrahim Şahin’in, bu eylemlere yönelik örgütlediği ‘S-1 timi’nin liderliği için düşündüğü ismin Tokat Reşadiye Komando Birliği Komutanı Taylan Özgür Kırmızı olduğu belirlenmişti… Kırmızı’nın, tutuklu sanıklardan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’le bağlantıları da gündeme gelmişti. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz, Kırmızı’ya telefon kaydında ismi çıkan Tekin’i de sormuştu. Kırmızı, Tokat’ın Reşadiye ilçesinde yapılan bir festivalde protokolde yer aldığını, kendisiyle birlikte protokolde “bizim komutan” dedikleri Muzaffer Tekin’in de bulunduğunu ve telefon numarasını orada kaydettiğini ileri sürmüştü. Ancak Tekin’le gerçekleştirdiği tespit edilen 26 görüşmeyle ilgili sadece bayram tebriki için aramış olabileceği savunmasını yapmıştı. Kırmızı, Tekin’in katıldığı Reşadiye festivalinde İbrahim Şahin’in de bulunmuş olabileceğini kaydetmişti…”(2).

Yani Zaman demek istiyordu ki; 7 askerimizin şehit edildiği Reşadiye İlçesi, Ergenekon Terör Örgütü’nün bazı elebaşlarının memleketidir. Bazıları ise çeşitli dönemlerde ve çeşitli amaçlarla o bölgede bulunmuşlardır. Dolayısıyla olayda bu örgütün parmağı olabilir!!!

Zaman ve onun gibi medya organları haydi neyse; devletin yayın organı TRT’ye ne oluyor. “Odatv.com” isimli internet sitesinin haberine göre; 10 Aralık 2009 Perşembe günü TRT Ana Haber Bülteni’nde de hemen hemen aynı tarihli Zaman Gazetesi’nde bulunan habere benzer şekilde bir haber yayınlanmıştır. Zaman Gazetesi’nin haberine ilave olarak TRT, olayın içine Albay Dursun Çiçek’i de dâhil etmiştir(3). Meğer “İrtica İle Eylem Planı” isimli çalışmanın mimarı Albay Dursun Çiçek de Reşadiyeli imiş! Ve bu sebeple tıpkı Zaman Gazetesi gibi TRT’ye göre de olayın faili Ergenekon olabilirmiş!!!

Anlaşılıyor ki; milletin vermiş olduğu vergilerle ayakta duran bir kamu kurumu olan TRT, haberini yaparken Zaman Gazetesi’nde yayınlanan haber-yorumu esas almıştır. Alıntı yaptığımız kaynakta da zaten şu yorum yapılmış:
“Peki, bu habere yayınlanmadan önce son şeklini veren kişi kim? Genel Müdür İbrahim Şahin’in Samanyolu Tv’den transfer ederek Haber Dairesi Başkan Yardımcılığı görevine getirdiği Ahmet Böken. Yazanlara bakınca bu benzerlik şaşırtıcı olmasa gerek…”(4)

Reşadiye Olayı sebebiyle medyaya yansıyan haberlerde sık sık “O çevrenin MHP’nin kalesi olarak bilindiği” dile getirildi. Bu ayrıntıya dikkat çekenler acaba ne demek istiyorlardı? Bunlar acaba “O bölge MHP’nin kalesi olarak biliniyor. Bu sebeple PKK’nın o bölgede böyle bir eylem yapması imkânsızdır. Bu eylemi yapsa yapsa Demokratik Açılıma en sert tepkiyi gösteren MHP’liler ve ülkücüler yapmıştır…” demek mi istiyorlardı?

Sayın Başbakan’ın Reşadiye olayı hakkında ABD’de ayaküstü yapmış olduğu “Bu açık bir provokasyondur” şeklindeki değerlendirmesi ile Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Bu işlerin zamanı, yeri, yapılış şekli bütün bunlara baktığınızda çok aleni bir provokasyon ve bir plan var” dedikten sonra “Provokasyon deyince terör örgütünün dışındakiler akla gelir. Bunu söylemek istemiyorum” şeklinde düzeltmek zorunda kaldığı açıklamalarını(5) ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “Kurt puslu havayı sever…”(6) şeklindeki açıklamasını yan yana getirince; hükümet kanadının ve Cumhurbaşkanının, akıllarından MHP ve ülkücüler olmasa bile, en azından olayın PKK dışında birileri tarafından işlenmiş olmasının geçtiği ya da en azından bunu temenni ettikleri anlaşılmaktadır.

Bu bakımdan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dünkü(14.12.2009) bütçe görüşmelerinde TBMM kürsüsünde sarf etmiş olduğu “Tokat bir facia, ama nasıl bir facia, devlet yöneticilerinin, AKP yetkililerinin yaptıkları açıklamalar. Olayın adını koymakta sıkıntı çekiyorlar, olayı PKK’nın yapmış olabileceğini bir türlü içlerine sindiremiyorlar. Niye PKK’yı korumaya çalışıyorsun. Ne kadar acı bir manzara…”(7) şeklindeki sözleri oldukça anlamlı buluyoruz.

Dilim varmıyor ama Reşadiye olayı hakkında değerlendirme yaparken Tokat ve yöresi için “MHP’nin kalesi” yakıştırmasını yapanlar, eğer utanmasalar “Reşadiye saldırısını ülkücüler yapmıştır…” diyecekler! Oysa Tokat ve yöresi için “MHP’nin kalesi” değerlendirmesi yapanların görmezden geldikleri bir şey vardır. O da, 7 milletvekili çıkaran Tokat’ta son seçimlerde MHP’nin sadece bir milletvekili çıkarabilmiş olmasıdır. Aynı seçimlerde Tokat’ta AKP’nin çıkarmış olduğu milletvekili sayısı ise tam beştir. AKP, Tokat’ta beş milletvekili çıkarmanın yanı sıra Tokat Belediye Başkanlığını da kazanmıştır. Bu durumda Tokat ve yöresi hangi partinin kalesidir onu da okuyucularımın insafına bırakıyorum.

Eğer Reşadiye Belediye Başkanlığını MHP’nin kazanmış olması, Tokat ve yöresinin MHP’nin kalesi olmasını gerektiriyor ise o takdirde evet, Tokat MHP’nin kalesidir! Kalesidir de MHP Tokat Kalesi’nde Kumandan mıdır, Kale Ağası mıdır yoksa Kalebent midir orası pek belli değil!

Öte yandan Tokat’ın MHP’nin kalesi olması, eğer Tokat ve civarında vuku bulan her türlü olayın sorumluluğunun MHP’ye yüklenmesine sebep ise, Dolapdere’de vuku bulan bütün olayların sorumlusu da Sayın Başbakan olmak gerekir! Zira Dolapdere, Kasımpaşa ve Beyoğlu civarlarında bir yerlerdedir ve PKK en büyük tedhiş olaylarını bu bölgede icra etmektedir. Ayrıca Tokat’ın MHP’nin kalesi olması, Reşadiye olaylarının sorumluluğunun MHP’ye yüklenmesini gerektiriyor ise o zaman İstanbul’da vuku bütün olayların sorumluluğunu AKP’ye yüklemek gerekecektir. Çünkü İstanbul AKP’nin kalesi durumundadır ki; İstanbul olmasa AKP diye bir parti olmayacaktır…

Allah’tan PKK, 10 Aralık 2009 günü Reşadiye saldırısını üstlendi ve Genel Kurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı Korg. İsmail Hakkı Pekin 11 Aralık 2009 günü olayı gerçekleştiren PKK’lıların telsiz konuşmalarını yayınladı da ülke büyük bir kaostan ve hükümet çevrelerince üretilen tarihi bir iftiradan kurtulmuş oldu.

Yandaş medya tarafından yukarıda örneği verilen şekilde yapılan yanlı yayınlara bakınca, insanın bu tür haberleri yapanlara Müslüman nazarıyla bakması da imkânsızlaşmaktadır. Zira Müslüman, yalan söylemez, iftirada bulunmaz, emanete ihanet etmez vs. Oysa bu adamlar, hem yalan söylüyorlar, hem de kendilerine emanet edilen halkın haber alma özgürlüğünü engelliyorlar. Şimdi tam bu noktada durup “Ben bu adamlarla aynı dine mensup değilim! Çünkü ben, Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği İslam’a inanıyorum. O sebeple ben bu adamlarla din kardeşi filan da değilim desem, hata yapmış olur muyum?” diye bir sorsam acaba ne dersiniz? Ne derseniz deyin, umurumda değil! Çünkü sordum bile!!!

15 Aralık 2009
Ömer Sağlam
_____________

1- Söz konusu yorumlar için bkz. Melih Aşık, “Vahim olan ne?” başlıklı makalesi, Milliyet, 12.12.2009.

2-
3- Bkz.
4- Aynı kaynak.
5- 11.12.2009 tarihli Milliyet Gazetesinde bulunan “Liderler Toplansın” başlıklı ve Fikret Bila imzalı manşet haberin devamı, s, 14.
6- 10 Aralık 2009 tarihli Milliyet “Çelik: Kurt puslu havayı sever” başlıklı haber, s, 21
7- 15.12.2009 tarihli Milliyet, “Açılım tartışması hız kesmiyor” başlıklı haber, s, 16.

7 Aralık 2009 günü Tokat’ın Reşadiye ilçesinde vuku bulan ve 7 askerimizin şehadeti, 3 askerimizin de gazi olmasıyla neticelenen olayı, PKK terör örgütü yerine başka oluşumların üstüne yıkma konusunda özellikle kapatılan DTP ve hükümet cenahında olağanüstü bir çaba sergilendi. Nedense hiç kimse PKK’ya toz kondurmak istemiyordu bu olayda. Reşadiye saldırısına direk “Ergenekon” diyen DTP’liler haydi neyse, ancak hükümetin ve özellikle hükümet yanlısı medyanın söz konusu olayla ilgili olarak takınmış olduğu tavır son derece düşündürücüdür… - omer saglam

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir