Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin devlet veya hükümet başkanları, Lizbon Anlaşması’nın kabul edilmesinden sonra dün ilk defa toplandılar. Ve gündemin en önemli konusu da Türkiye, bağlantılı olarak da Kıbrıs oldu.
Rum tarafı, Türkiye Rum bayraklı gemi ve uçaklara deniz ve hava limanlarını açmadığı için Türkiye’yi cezalandırmak üzere Türkiye’nin 2006 yılında dondurulmuş sekiz başlığa ilaveten altı başlığının daha dondurulması yönünde büyük çaba sarfetti ama elle tutulur herhangi bir sonuç da alamadı.
Bu girişimlerini sürdürürken yanında kimseyi bulamadı ve bütün yapabildiği de altı başlığı daha donduracağını tek taraflı olarak açıklamak oldu.
Bu tek taraflı açıklamayı da, diğer üye ülkeler ciddiye almadı ve yaptıkları da sadece bıyık altından gülmek oldu. Zaten bu altı başlığın dördü, çeşitli nedenlerden dolayı daha evvelden diğer ülkeler tarafından, özellikle de Fransa tarafından bazı çekincelerle bloke edilmişti.
Rum tarafının yeni ve daha evvel gündeme gelmemiş başlıkların bloke edilmesi yönünde bir niyeti ve olanağı olsaydı, bunu onay verdiği ve 21 Aralık tarihinde açılacak olan “Çevre Başlığı”nda yapabilirdi ama yanında kimseyi görmediği için pek cesaret edemedi ve ağzını da açamadı.
Rumların bloke edeceklerini tek taraflı açıkladıkları bu altı başlığın içinde Türkiye ve özellikle de AB için önemli olan başlık Enerji başlığıdır. Rum Yönetimi 15. Başlık yani Enerji Başlığı konusunda, tek taraflı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgesine Türkiye’nin müdahale ettiği iddiasından kaynaklanan tezinin bilindiğini açıklayarak, bunu diğerlerinden ayırdı.
Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıkta İspanya’nın başkanlığı döneminde “Enerji” başlığının açılması karşılığında sonuç bildirgesine, Rum Yönetiminin tek taraflı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge’sindeki “Egemenlik Hakları” ile ilgili bir ifade kondu.
Türkiye, Rumların güney doğu Akdeniz bölgesindeki münhasır egemenlik haklarını reddederse, Enerji başlığı açılmayacak ve Nabucco projesi de tehlikeye girecek.
Bu da demektirki, her başkanlık döneminde iki başlık açılacaksa, Türkiye bu başlıkların açılması karşılığında Rumların istedikleri tavizleri vermek zorunda bırakılacak. O zaman da Kıbrıs sorununun çözümü perspektifi ve Türkiye’nin AB üyelik sürecinin geleceği de iyice netleşecek. Minaresi gözüken köy kılavuz istemiyor.
İngiltere, Rumların AB üyeliklerini kullanarak Türkiye-AB katılım müzakerelerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak taktiğine karşı. Bu nedenle de Dışişleri Bakanı David Miliband, ülkesinin daimi temsilcisine, konunun gelecek hafta AB Daimi Temsilciler Komitesi’nde (COREPER) yapılacak olan toplantıda ele alınması talimatını verdi. İngiltere’nin hedefi, Rum tarafının tek taraflı açıklamasına karşı AB üyesi ülkelerin çoğunluğunun desteğini almak ve Rumların başlıkları dondurma tehditlerini asgariye indirmek.
Rum tarafı göstermelik de olsa bundan sonra açılacak olan başlıkların açılması veya kapanmasında veto kullanma hakkını hala koruyor. Zaten bu hak kağıt üstünde mevcut. Ama 2006 yılında alınan sekiz başlığın dondurulması kararı bundan sonra herhangi bir başlığın dondurulamayacağı mesajını da içermekteydi.
Belli ki Rum Yönetimi, Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılım isteğini, kendi çıkarları doğrultusunda tavizler koparmak amacıyla, başlıkları dondurmak tehdidini sık sık gündeme getirerek tepe tepe kullanacak.
Artık açıkça belli oldu ki, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakerelerde tarafları memnun edecek bir sonuca ulaşılamazsa, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin parlak bir geleceği olamayacak.
Bu da AB’nin Kıbrıs Rum tarafını, Türkiye’ye uygulanabilecek maksimum baskıyı uygulayabilmek, koparılabilecek menfaatlerin en fazlasını alabilmek ve Türkiye’nin bölgede potansiyel bir rakip veya bölgesel bir güç olmasına mani olabilmek için kasıtlı ve bilinçli olarak bünyesine kattığını göstermekte ve teyit etmektedir.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın