Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Hükümet olarak göreve geldiklerinde en büyük hedeflerinin Avrupa Birliği (AB) olduğunu belirterek, ”Yarım asırdır gel gitlerle dolu olan AB sürecini gerçek ve varılabilir bir hedef haline getirdik” dedi. Bağış, AB Merkezi İstanbul Ofisinin açılış töreninde yaptığı konuşmada, bu ofisin Anadolu’nun dört bir yanına yayılan AB heyecanının bir eseri olduğunu dile getirdi.
”Burada 72 milyon vatandaşımızın, 81 vilayetimizin emeği, katkısı, hissiyatı vardır” diyen Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bildiğiniz gibi ben, Türkiye’nin AB üyelik sürecini hep bir ‘Anadolu Projesi’ olarak niteliyorum. Zira bu süreçte Anadolu’nun hoşgörüsünü, Anadolu’nun masumiyetini, Anadolu’nun zenginliğini hissediyorum. Hükümet olarak göreve geldiğimizde en büyük hedefimiz AB oldu. Yarım asırdır gel gitlerle dolu olan AB sürecini gerçek ve varılabilir bir hedef haline getirdik. Ülkemizin en ücra köşesindeki vatandaşımızın yakından hissedeceği bir süreç haline getirdik. Ne mutlu ki bugün bunu başardığımızı gururla söyleyebiliyorum. Bu çerçevede, AB sürecini, gerçeklerinden kopuk, birtakım hayali tartışmalardan çıkarttık ve Türk milletinin süreci haline getirdik. Çünkü Türkiye’nin en iyiye layık olduğuna inanıyoruz. Bu inanç, Hükümetimizin, AK Parti’nin, kuruluş felsefesini yansıtır. Bu yüzden İstanbul’da böyle bir merkezin açılması son derece isabetli ve anlamlıdır.”
Egemen Bağış, İstanbul’da açılan merkezin, İstanbulluların, Avrupa kentleriyle ortak gelecek ideallerini paylaşacakları bir mekan olacağını ifade ederek, ”Keza benim de TBMM’de 2002’den bu yana temsil etmekten onur duyduğum İstanbul, Türkiye’nin özetidir, aynasıdır. Aynı zamanda hoşgörünün ve diyaloğun da merkezidir” dedi.
-İSTANBUL’UN RUHUNU ANLAMAK-
Geçen hafta Brüksel ziyareti sırasında AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu eski komiseri, şimdi Komisyonun ekonomik işlerden sorumlu üyesi olan Olli Rehn’i makamında ziyaret ettiğini hatırlatan Bağış, şöyle devam etti:
”Tam da minarelerin son derece ilkel bir şekilde tartışmaya açıldığı bir dönemde, kendisinin odasını İstanbul minarelerinin süslediğini gördüm. AB’nin başkentinde böyle bir manzarayla karşılaşmak beni oldukça duygulandırdı. Duygulandırdığı kadar düşündürdü de. İki açıdan düşündürdü; öncelikle Avrupa’nın kalbinde yer alan ve demokrasinin ‘sözde’ beşiği sayılan bir ülkede minarelere ve bu bağlamda farklılıklara karşı nasıl böyle bir tahammülsüzlük ortaya çıkabiliyor diye düşündüm. Türkiye’nin ve İstanbul’un ruhunu anlarsanız minarelerden rahatsız olmazsınız. İstanbul’un ruhunu anlarsanız cami, kilise, havra veya sinagogun yüzyıllar boyunca bir arada uyum içerisinde yaşayabileceğini görürsünüz. İstanbul’u anlarsanız farklılıklarımızın zenginlik olduğunu daha iyi kavrarsınız.”
AB Merkezi İstanbul Ofisininin açıldığı binanın, eskiden Rum vatandaşların kullandığı bir okul olduğunu dile getiren Bağış, ”Bugün bu yapı, her kesimden vatandaşlarımız gibi Rum kardeşlerimizin de standartlarını yükseltecek olan AB sürecimizin bir nişanesi haline geliyor. İşte o yüzden Avrupa da Avrupalı da İstanbul’u, İstanbul ruhunu anlamalıdır. İkinci olarak da Türkiye’nin AB ve dünya barışı için ne kadar büyük bir sorumluluk ve önem taşıdığını düşündüm. Türkiye’yi AB sürecinden dışlamaya, kimsenin gücü yetmez” dedi.
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkanların ”iç siyasi dengelere” dayandıklarını söylediklerini ifade eden Bağış, ”Biz de tarihi dengelere ve hukuka dayanıyoruz. Tarih ve hukuk bizim yanımızdadır” diye konuştu.
Egemen Bağış, Türkiye’nin üyeliğinin AB’yi sadece küresel bir aktöre değil, aynı zamanda 21’inci yüzyılın bir medeniyet projesine de dönüştüreceğini ifade ederek, şunları kaydetti:
”Türkiye ve Avrupa’yı birbirine bağlayan gerçek unsur, aslında 110 bin sayfalık AB müktesebatından daha öteye, toplumlarımızın paylaştığı ortak değerlerdir. Ben o nedenle Avrupalı dostlarıma hep şunu hatırlatıyorum, Türkiye’nin AB üyelik süreci sadece 72 milyon vatandaşımız tarafından değil, sadece 1,5 milyarlık İslam dünyası tarafından da değil, hangi kültürden olursa olsun, hangi kıtada olursa olsun medeniyetler çatışması noktasında endişesi olan büyük bir insanlık alemi tarafından da yakından takip ediliyor.”
Türkiye’nin AB sürecindeki kararlılığı ve iradesinin tam olduğunu vurgulayan Bağış, ”Tek tek saymak istemiyorum. Sadece şu son bir yıl içerisindeki reformlarımız bizim bu kararlılığımızın bir yansımasıdır” dedi.
-”AB, TARİHİMİZİN EN BÜYÜK DEMOKRATİK AÇILIMI”-
Egemen Bağış, Hükümetin reform sürecindeki kararlılığının Türkiye’yi hızla AB standartlarında bir ülke haline getirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
”Hatta, birçok AB üyesinden daha ileri seviyede bir ekonomik ve demokratik gelişmeyi bu sayede Türkiye başarabilmiştir. Bugün Türkiye, 7 yıl öncesine nazaran daha demokratik, daha zengin ve daha dinamik bir ülkedir. Şimdi de milli birlik ve kardeşlik projesi olarak adlandırdığımız demokratik açılım sürecimizle birlikte son derece önemli adımları atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz. Biz esasen AB müzakerelerini tarihimizin en büyük demokratik açılımlarından biri olarak görüyor, süreci bu anlayışla yürütüyoruz. Türkiye’mizin Batı ile bütünleşmesi, demokrasinin Türkiye’de olgunlaşıp yetkinleşmesi ve Türk insanının layık olduğu yaşam kalitesine kavuşması sürecinin en büyük güvencesi AK Parti’dir ve Sayın Başbakanımızdır. Türk halkının bize verdiği demokratik yetkiyi kullanarak, Türkiye’yi daha ileriye daha mükemmele taşıyoruz.”
Bağış, konuşmasının sonunda Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 75. yıl dönümünü de kutladı.
Konuşmaların ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski, Devlet Bakanı Egemen Bağış, eşi Beyhan Bağış, İstanbul Valisi Muammer Güler ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile kurdele keserek AB Genel Sekreterliği İstanbul Ofisinin açılışını yaptı.
AA